Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia KADİR:
“Ülkücüler her yerde bizleri hatırlıyor ve varlık mücadelemizi kamuoyuna taşımak için ellerinden geleni yapıyor.”
Doğu Türkistan… Adından da anlaşılacağı gibi, Türk diyarı... Türk var olduğu andan itibaren ona yurtluk etmiş Türk eli... Hunlar, Göktürkler, İdikut, Karahanlılar gibi nice Türk devletleri bu topraklarda yeşerdiler. Yakın tarihte, 1933 yılında, Hoca Niyaz Hacı önderliğinde Kâşgar’da Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kuruldu. Ömrü kısa olan bu devlet, Rus-Çin beraberliğiyle çökertildi. 1944 yılında ise Gulca’da Alihan Töre önderliğinde Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu. Doğu Türkistan, 1949 yılından itibaren komünist Çin tarafından işgal edildi. Çin’in Doğu Türkistan Türklerine yönelik insafsızca asimilasyon politikası devam ediyor. Yasaklamalar, işkenceler ve idamlar; bu Türk topraklarında maalesef gün geçtikçe çoğalarak sürüyor. 1949 yılında Doğu Türkistan coğrafyasında Çinli nüfus oranı %6 civarındayken (göçmen Çinliler) bugün bu oran %50 civarına ulaştı.
Biraz Türk kültür tarihiyle ilgilenenler, o toprakları Kâşgarlı Mahmud’un Divanü Lugati’t-Türk eserinden bilirler. Kâşgarlı Mahmud, aslen Isık Göl’ün yakınındaki tarihî Barsgan şehrinden olup Kâşgar’da dünyaya geldi. Muhteşem eseri Divanü Lugati’t-Türk’ü bugünlere ışık olarak Türklüğe armağan etti. Her şeyden evvel bir sözlük olan bu ölümsüz eser, Türk boy ve uruklarını toplamış ve bir Türk birliğini hayata geçirdi. Divanü Lugati’t-Türk, Türk tarihi, coğrafya, mitoloji gibi Türk millî kültürüne yer vermiş bir ansiklopedik eser.
Biraz Türk dünyası ile ilgilenenler, Doğu Türkistan akla gelince Osman Batur, Mehmet Emin Buğra, Mesut Sabri ve İsa Yusuf Alptekin gibi isimleri hatırlayarak biraz hüzünlenir biraz da heyecanlanırlar.
Günümüzde Doğu Türkistan davasının bayraktarlığını yapan Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir, davasını anlatmak için Hollanda’da çeşitli ziyaretlerde bulundu. Sürgünde 10. yılını dolduran Rabia Kadir, Hollanda Türk Federasyonunun da misafiri oldu ve Doğu Türkistan coğrafyasında yaşananları dile getirdi. Rabia Kadir birkaç defa milliyetçi teşkilatlar tarafından Türkiye’ye de davet edildi ama maalesef her seferinde vize başvurusu reddedildi.
ZULMÜ TAM OLARAK ANLATAMIYORUZ
Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir; Hollanda’ya, ağır bir ameliyat geçirmesine ve ayağına platin yerleştirildiği için doktorlarının dolaşmasını yasaklamalarına rağmen davasını anlatmaya geldi. Rabia Kadir; yapmış olduğu sohbetlerde, Uygur Türklerine reva görülen zulmü dünyaya tam olarak anlatamadıklarını dile getirdi.
Rabia Kadir, şunları söyledi:
“Doğu Türkistan coğrafyası; yeraltı zenginlikleri ile çok meşhur ve bundan dolayı Çin, elinden gelen her kötülüğü yapıyor. Defalarca katliamlar yapıldı, hem de sistematik bir biçimde ve bunlar hâlen devam ediyor. İslam’ız, Türk’üz diye sahip çıkılmıyor davamıza. Fakat dünyadan ricamız ne olur insan hakları adına bizlere sahip çıksınlar. Şu an Doğu Türkistan’da yaşananlar yeni değil ki henüz keşfedilmemiş olsun. Yeni olmasını bir kenara koyalım, gün geçtikçe katliam ve asimilasyon projeleri daha da hızlanmaktadır. Çin, bizi tamamen yok etmek istiyor.”
TİBET VE DOĞU TÜRKİSTAN
“Tibet, Doğu Türkistan’dan farklı değil. Hür dünyanın neden Tibet’e sahip çıkıp Doğu Türkistan’a sahip çıkmadığı sorusuna cevap bulunması gerekiyor. Oysa iki ülke de Çin tarafından işgal edildi. Hatta şu an Doğu Türkistan’da insan hakları ihlalleri daha da vahim boyutta.”
BAHANE RADİKAL İSLAMİ TERÖRİZM
“Doğu Türkistan’da din ve vicdan hürriyeti diye bir şey yok. Namaz kılmak, oruç tutmak, sakal bırakmak ve başörtüsü yasak… Son ramazan ayında yaşananlar Çin baskısını gündeme getirse bile ekonomik bağımlılıklar maalesef sesini çıkarması gerekenlerin bu konuda sessiz kalmasına yol açıyor. Bugün Doğu Türkistan’da yaşananlara İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) bile sessiz kalıyor. Şu an 35 yaş altı 40 bin Uygur Türk’ü zindanlarda yatıyor. Topyekûn olarak Uygur Türkleri radikal İslami terörizm bahanesiyle terörist olarak ilan ediliyor.”
AYAKKABI BİLE ÖRNEK GÖSTERİLİYOR
“Çinliler Doğu Türkistan’ın asıl sahipleri olduklarını gösterebilmek için her şeytanlığı yapıyorlar. Onlar, toprağa annelerinin ayakkabılarını saklayıp sonradan çıkartıyor, Türk topraklarının asıl sahipleri olduklarını böylece sözde tescillemek istiyorlar. Her türlü insanlık dışı yaklaşım yetmezmiş gibi böyle oyunlar da oynanıyor. “
TÜRK OLAN HER ŞEY YASAK
“Şu an Doğu Türkistan’da ana dilde eğitim, kurslarda Türkiye Türkçesiyle Arapça öğretmek yasak. Türkçe öğrenmek bölücülük, Arapça öğrenmek radikal İslamcılık olarak değerlendiriliyor. Bu yasaklara uymayanlara 3 ila 10 yıl arasında hapis cezaları veriliyor. Doğu Türkistan bütün Türklerin kanayan yarasıdır, tıpkı Suriye ve Irak’ta Türkmenlerin yaşadıkları zulüm gibi… Türk olduğumuz için, bizim yardımcımız sadece yüce Allah ve Türk milletidir.”
MÜCADELEMİZİ DÜNYA KAMUOYUNA SADECE ÜLKÜCÜLER TAŞIYOR
“Tayland’a geçtiğimiz yıl sığınan Uygur Türklerinin 109’u maalesef Çin’e iade edildi. Onlar nasıl oraya götürüldü, bütün dünya gördü. Diğerleriyse Türkiye’ye kabul edildi. Belki Ülkücüler olmasalardı, Türkiye bu insanları da görmezden gelirdi. Bu sebepten Türk milliyetçilerine, Ülkücülere teşekkür ederim. Onlar her yerde bizleri hatırlıyor ve varlık mücadelemizi kamuoyuna taşımak için ellerinden geleni yapıyor.”
***
Özetlersek, Doğu Türkistan aynı Doğu Türkistan… Yani hüzünlü bir coğrafya olmaya devam ediyor. Gereken yerlerden destek sesleri gelmiyor. Yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan Uygur Türklerine yardım elini uzatan, yok denecek kadar az. En vahim konuysa millî ve dinî açıdan bakıldığında aynı değerlere mensup olanların sessiz kalışı… Türk ve İslam dünyası orada yaşananlara böyle sessiz kalınca insan hakları falan deyip de elden ne umut beklenebilir ki?
Üstelik bu sessizlik yetmezmiş gibi; halkının neredeyse tamamı Müslüman ve Türk olan bir devletin gelirleriyle ayakta duran ajans ve televizyonların, Doğu Türkistan’da yaşanan vahşetin doğru olmadığı yolunda haberler servis ederek sürdürdükleri algı yayınlarına ne demeli?