15 TEMMUZ ŞUURUYLA GELECEĞE YÜRÜMEK!
Nihat YAZAR
Tarih, 15 Temmuz'u hiç kuşkusuz Türk ve Türkiye tarihi içinde en önemli dönüm noktalarından biri olarak kaydedecektir. 15 Temmuz kanlı işgal ve darbe girişiminin sebepleri ve sonuçlarıyla birlikte bütün boyutlarıyla ele alarak ders çıkartmak, ibret almak her Türk evladının tarihimize, vatanımıza, milletimize ve de geleceğimize karşı namus ve şeref borcudur. Çünkü, 'Lider Ülke Türkiye’nin inşası, Türk Cihan Devleti ve Turan Ülküsünün gerçekleşmesi ve İlayıkelimetullah -Nizam-ı Âlem- davasının tahakkuku ancak ’15 Temmuz’u doğru kavrayan bir şuurla mümkün olabilecektir. ‘15 Temmuz’a nasıl gelindi, nerelerde hata yapıldı, bu kanlı işgali kim planladı, arkasında kimler vardı, 15 Temmuz işgali niçin yapıldı ve amacı neydi, kimlere ve neye karşı yapıldı, bu kanlı işgal nasıl püskürtüldü, işgal başarılı olsaydı sonuçları ne olurdu, 15 Temmuz Türk siyasetini ve Türk Devlet politikalarını nasıl etkiledi, neleri tetikledi, sonuçları ne oldu?’ gibi her bir sorunun cevabı ülke ve millet olarak büyük hedeflere ulaşmamızda pusula vazifesi görecektir. Her şeyden önce şu bilinmelidir ki, Türk milleti özellikle Anadolu coğrafyasında var olduğu günden itibaren Haçlı saldırılarının ve emperyalist kuşatmanın kesintisiz bir şekilde hep hedefinde olmuştur. Bu emperyalist kuşatma ve Haçlı saldırıları Cumhuriyet Dönemi’nde de farklı şekillerde kesintisiz olarak devam etmiştir. Emperyalist devletler Türk milletini ve devletini bazen doğrudan hedef almışlar bazen de içimizden devşirdikleri ‘İş birlikçileri maşa olarak kullanmak suretiyle kirli ve karanlık emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Bu ‘iş birlikçiler kimi zaman siyasetçi, kimi zaman medya, kimi zaman sermaye, kimi zaman STK veya cemaat, kimi zaman bürokrat veya asker sıfatıyla boy göstermiştir. Türkiye’yi kendi emellerine uygun olarak kontrolde tutabilmek için bazen demokratik! yöntemleri tercih eden emperyalist güç odakları, bazen de taşeron olarak kullandıkları terör örgütlerini devreye sokmuşlardır. Kimi zaman da devşirdikleri ‘iş birlikçiler vasıtasıyla ‘silahlı darbe’ planlarıyla emellerini gerçekleştirmek istemişlerdir. İşte 15 Temmuz kanlı işgal girişimi de esası itibarıyla Washington merkezli emperyalist bir saldırıdır. Hiç kuşkusuz bu emperyalist saldırılar ve kuşatmalar bundan sonra da aralıksız ve değişik şekillerde devam edecektir. Türk milletinin; tarihi, mücadelesi, medeniyet müktesebatı, Anadolu coğrafyasının kültürel, Jeopolitik ve Jeostratejik konumu, ‘büyük millet’ oluşu ve dünyadaki güç dengelerini değiştirebilecek bir potansiyele sahip olması emperyalist saldırıların devam etmesi için fazlasıyla yeterli sebeptir. Buradan her Türk çocuğunun çıkartması gereken en önemli ders, bu şaşmaz gerçeğin farkındalığıyla hareket etmeli; tavrını, duruşunu ve mücadelesini buna göre şekillendirmelidir. 15 Temmuz bize bir kez daha göstermiştir ki, yabancı başkentlerden medet bekleyen müstemlekeci anlayış, emperyalistlerle girilen kirli ve karanlık ilişkiler, dış menşeli projeler ve politikalar her zaman felaketle sonuçlanmıştır. 15 Temmuz bu yönüyle emperyalistlerle sürdürülen kirli ve karanlık ilişkilerin, gayri milli fikirlerin ve politikaların yol açtığı bir felakettir. ‘PKK Açılımı, Kobani Kalkışması, Hendek Planı, Dinlerarası Diyalog, Medeniyetler İttifakı, Ilımlı İslam Projesi, Çok Etnik yapılı Türkiyelilik Projesi, Eşit Vatandaşlık ve çok dillilik ve 15 Temmuz İşgal Girişimi’ gibi emperyalist merkezlerde tasarlanan projelerin ve politikaların tamamı ülkeyi ve milleti felakete sürüklemiş ve ağır bedeller ödetmiştir. Türk milleti yeni felaketler yaşamamak için, her kim olursa olsun ve hangi gerekçeyle olursa olsun dış güçlerle girilen kirli ve karanlık ilişkilere, saklı-gizli iş birlikçiliğe asla müsamaha göstermemeli, geçit vermemelidir. Türk milletinin menfaatini esas almayan, Türk milleti tarafından tasarlanmayan kısacası yüzde yüz millî olmayan hiçbir proje, hiçbir politika kabul görmemelidir.
Emperyalist güçlerin Cumhuriyet tarihi boyunca Türk milletini daraltmak, çözmek ve çökertmek için kullandıkları en tehlikeli silah-maşa- sözde dini liderler ve cemaatler olmuştur. Haçlı; kimi zaman İslam’ı tahrip etmek, kimi zaman, İslam’a nifak sokmak, kimi zaman Müslümanları birbirine düşman etmek, kimi zaman din kisvesi altında isyan ve kalkışmalarla Türk devletini yıkmak, kimi zaman Türk kimliğini ve millet olma bilincini zayıflatmak, kimi zaman Türk milletini tarihinden koparmak, milli şuurunu yok etmek için sözde dini lider, cemaat ve tarikatları kullanmışlardır. FETÖ bunun en önemli kanıtıdır. Türk milletinin İslam’a gösterdiği yüksek hassasiyet emperyalistlerce ‘yuka karın’ olarak değerlendirilmiş tıpkı FETÖ örneğinde olduğu gibi en büyük ve en tehlikeli saldırılar bu mihvalde gelişmiştir. FETÖ uzun yıllar İslam’a hizmet ediyor iddiasıyla çok geniş kesimler tarafından desteklenip himaye görmüştür. Ancak sözde İslam’a hizmet iddiasıyla palazlanan bu kanlı örgüt, tarihin keşfettiği en büyük hain, en acımasız cani, en ahlaksız güruh, en alçak ve namussuz örgüt olarak karşımıza çıkmıştır. Devlet içinde adeta paralel devlet kurmuş, milletin ve devletin imkânlarıyla, alçakça millete ve devlete savaş açmıştır. Bu hadise bize göstermiştir ki, devlet içinde hangi cemaatten ve tarikattan olursa olsun asla paralel bir yapılanmaya müsaade edilmemelidir. Devletin yasaları-kanunları ortadayken hukuku bir yana bırakarak şeyhinden-liderinden, cemaatinden veya örgütünden talimat alan bütün yapılanmalar ‘Paralel’ dir ve gelecek için potansiyel bir ‘FETÖ’ dür. Onun için senin cemaatin-benim cemaatim demeden Devlet içinde bu tür yapılanmalara ve örgütlenmelere müsaade edilmemelidir. Hem 15 Temmuz’u hazırlayan sebepler hem de 15 Temmuz sonrası gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki, Türk Milletinin bu topraklarda güçlü bir şekilde varlığını sürdürebilmesi, güçlü ve lider ülke idealinin gerçekleşmesi, 2053, 2071 gibi büyük hedeflerin yakalanabilmesi ancak Milli bilinç ve şuurla, millî heyecanla, millî politikalarla mümkün olacaktır. 15 Temmuz’dan sonra Karabağ’dan Maraş’a, Millî Savunma Sanayi hamlelerinden Karadeniz’deki doğal gaz’a, Suriye Politikalarından Libya’ya, Ayasofya’dan Mavi Vatan’a, Azerbaycan’la işbirliğinden Türk Birliği’ne, PKK-PYD-YPG ile mücadeleden FETÖ’yle mücadeleye kadar gerçekleştirilen bütün millî politikalar ‘Lider Ülke Türkiye’nin inşası için önemli bir motivasyon olmuştur. Uygulanan her millî politika 2053-2071 hedeflerine umutla ve özlemle bakmamızı sağlamıştır. İnanıyoruz ki 15 Temmuz'dan çıkardığımız dersle ve oluşan milli şuurla Türk milletinin ve devletinin kutlu yükşelişi emin adımlarla devam edecek ve Kızılelma'ya mutlaka ulaşılacaktır.