FETHULLAH’IN HURİLERİ - KOD ADI: ABLA | Taner TEBER - 15.06.2024
Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) faaliyetlerine başladığı ilk günden itibaren, örgütün kadın yapılanmasına ayrı bir ehemmiyet vermiştir. Her ne kadar örgütün kuruluş aşamasında örgüt elebaşısının bazı vaaz ve konuşmalarında sözde İslami saiklerle hareket ediyormuş gibi selefi bir tutum içerisinde kadınları “fitne” kaynağı olarak nitelendirip, hakaretler içeren sözler söylese de böyle bir örgüt yapılanmasının kadın fenomenini ve önemini yok sayması ihtimal dâhilinde bile değildi. Bu hakaretlerle erkek örgüt elemanlarını, örgütün sözde disiplinini ve mahremiyetini oluşturmaya ve korumaya çalışmış, sözde tutucu bir görünüm kazanmayı hedeflemiştir. Ancak kadın şakirtlerinin yetiştirilmesine ve yapılanmasına ayrı bir önem vermiştir. Bu çelişkili gibi görünen durumu örgüt elebaşısının 1970’lerdeki söylemleri ile 90’ların sonuna gelindiğinde yaptığı açıklamalardan anlaya biliyoruz; kadınları “fitne kaynağı” olarak genelleyen söylemi, sözde “ev ve hizmet” kadınlarını yani örgüte angaje olmuş kadın şakirtlerini ve onları kontrol eden Abla’ları “sonsuzluğu soluklayan cennet hurileri” olarak adlandırmaya başlamış, geri kalan kadınlara da hakaret etmeye devam etmiştir.
FETÖ çatı iddianamesi, itirafçı ifadeleri, deşifre edilmiş bylock yazışmaları gibi örgüt dokümanlarında görüleceği üzere Abla’ların örgüte angaje olmuş ve angaje edilecek yeni şakirtler üzerindeki etkisi yadsınamayacak düzeydedir. Hem örgüt yapılanmasının kadın ayağını oluşturmak, hem örgüt üyelerinin izdivaçlarının organizasyonu hem de örgütün gözüne kestirdiği ve henüz örgüt üyesi olmayan, önemli mevkilerde olan ve/veya o mevkilere gelebilecek potansiyele sahip şahıslara yaklaşmak için kullanılan Abla’lar, diğer terör örgütlerinde de dikkat çeken ontolojik sadakate örnektirler. Ve kanaatimce 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra bile tam olarak deşifre olmamış kadın yapılanması aramızda ve örgütün sürdürmeye çalıştığı hain projelerin başrolünde bulunmaktadırlar.
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası FETÖ/PDY’nin devletin içine sızmış olan devasa yapısı gün yüzüne çıkmış ve bildiğimiz o Abla yapılanması da daha görünür hale gelmiştir. FETÖ/PDY’nin çocuk yaşlardan itibaren devşirdiği kız ve erkek çocuklara terörist başına ve örgüte biat esaslı eğitimler veriyor ve bu süreci sözde bir aile yapısı içerisinde gerçekleşiyormuş havası yaratmak maksadıyla Abi ve Abla kavramlarını kullanarak yeni şakirtlerinin gözetiminin onlar üzerinden sürdürmüştür. Abi ve Abla’lar bu çocukların eğitimlerinden, meslek ve eş seçimlerine kadar tüm hayatlarını şekillendirmekte ve örgüte koşulsuz, şartsız itaat etmek üzere yeni bir kimlik yaratmaktaydılar. Örgütün Abi ve Abla kimlikleriyle duygusal bağ kurdukları küçük yaştaki çocukların anne ve babalarının dahi yerini almaya hedefledikleri ve geleceğin militanlarının örgütün hücre tipi oluşumunun dışında bir hayatlarının olmaması ve terörist başı ile örgüte koşulsuz itaat hedefleniyordu. İşte bu evlerde yetişmiş ve/veya lise, üniversite yıllarında FETÖ/PDY’nin “Işık Evi” adını verdiği örgüt evlerinde kalmaya başlamış kız çocuklarının büyük bir kısmı özel olarak yetiştirilerek Abla olmuş ve bağlı oldukları imamlardan aldıkları emirlerle birçok örgüt faaliyetini yürütmüş ve yürütmektedirler.
Bazı kaynaklara göre dört halkadan oluşan kadın yapılanmasının birinci halkasını: dostlar, ikinci halkasını: öğretmenler, üçüncü halkasını: mütevelliler ve dördüncü halkasını: kozmik ablalar oluşturmaktadır. Örgütün çoğunluğunu “Dostlar Halkası” oluşturmaktaydı. Ev toplantıları, sohbetler ve kermes gibi etkinlikler bu halkadakilerle yapılıyordu. Sözde dini sohbetler düzenlenerek örtülü/açık örgüt propagandası yapılıyor; dindar bir imajla hedef kitle etki altına alınıyordu. Bu etkinliklerde toplanan “burs” adı altındaki paralar “Işık Evi” olarak tabir edilen öğrenci evlerine aktarılıyordu. Burada bulunan kadınların eşleri hakkında bilgi toplanıyor ve maddi durumu iyi olanlara eşleri üzerinden yaklaşılıyordu. İkinci halka olan öğretmenler halkası, dershane, kolej, anaokulu ya da sınıf öğretmenlerinden oluşuyordu. Bunlar örgütün özel okulları ve dershaneleri ile devlet okullarında çalışanlar olarak ikiye ayrılıyordu. Bu öğretmenlerin çoğunluğu örgüte bağlılık bildirmiş kişilerdi. Üçüncü halka olan mütevelliler merkezi yönetime daha yakın ve sözde bu göreve “layık görülmüş” kendi içerisinde bir hiyerarşisi olan ve artık “Abla” olarak anılan kişilerden oluşuyordu. “Abla”lar il, ilçe, semt, mahalle, yurt, üniversite, fakülte, ev vb. birimlere ayrılıyorlardı. Bir de “Ünite Mütevellileri” denilen “Abla”lar gurubu vardı. Meslek guruplarına göre tasnif edilen ünitede, öğretim üyeleri, doktorlar, mühendisler, ev hanımları, üniversite öğrencileri vb. mesleklere göre guruplar oluşturuyorlardı. Mütevellilerin bir kısmının eşi de örgüt içerisinde olmakla beraber bir kısmı tamamen eşlerinin kontrolünde tutulanlardan oluşuyor; maddi kazanç, nüfuz kullanımı gibi talepler “Abla”lar üzerinden sağlanıyordu. Dördüncü halka: kozmik ablalar; sayıları diğerlerine göre daha az olmakla beraber örgütün merkezi yönetimine çıkan hiyerarşi piramitinin “Abla”lar için son durağı oluyordu. “Kozmik Abla”lar örgüt elebaşı ile doğrudan ilişkili bir “Abi” ile muhatap oluyorlardı. “Kozmik Abla”lar, “Kozmik Abi”lerin yani generallerin, HSYK üyelerinin, valilerin, vali yardımcılarının, emniyet müdürlerinin eşleriyle ilgileniyorlardı. Bu mevkideki erkeklerin de eşleri “Kozmik” statüsünde ya da adayıydılar. Bu evliliklerin hemen hemen hepsi özel olarak kurgulanmış, proje evlilikler olup erkeğin işine, mevkiine göre ayarlanıyordu. Kozmik eşlerin dış görünüşleri hiç de öyle zannedildiği gibi yani tahmin edilebilir değildi; yine “Kozmik Abi”lerin meşguliyetlerini ve mesleklerini destekler biçimdeydi. Bazen çok silik, yetersiz görüntü veren tipler olabildiği gibi bazen de botokslu yüzleri, mikroblading uygulaması görmüş kaşları ve ehil bir plastik cerrahın elinin değdiği fark edilen elmacık kemikleriyle karşımıza çıkabiliyor ya da konjonktür gerektirdiğinde “füruat” deniyor ve başörtüsünü çıkarabiliyorlardı. Kiminin başı açık kiminin başı kapalı ama terörist başına sadakati kesin olan bu kadınlar iki ya da üç kişiden oluşan ünitelere bağlı ve diğer ünitelerle tanışıklıkları bulunmayacak şekilde örgütlüydüler. Hücre tipi örgütlenme örgütün her kademesinde uygulandığı gibi burada da katî suretle uygulanıyordu. “Kozmik Abla”ların kimlikleri örgüt içinde bile çok gizli tutulmakta ve örgütün en mahrem yapısı olarak anılmaktaydı. “Kozmik Abla”lar kadın hizmetinin çok mahrem bilgilerine vâkıf ve sistemin hiyerarşisinde operasyonel bir birim olarak yer alıyorlardı. “Kozmik Abla”lar genellikle çocuk yaşta bir önceki neslin “Abla”ları tarafından yetiştirilmiş oluyorlardı. Ya da Anadolu’nun muhtelif yerlerinden gelerek üniversite yıllarından itibaren örgütün “Işık Evi” olarak adlandırdığı evlerde kalan daha sonra sistemde basamak basamak yükselerek yönetici statüsündeki “Abla” ve “Abi”lerinin ayarlamaları ile ya bir hedef şahısla ya da örgüt içerisinde bulunan ilgili meslek sahipleriyle evlendiriliyorlar ya da örgüt içerisinde kazanılan “Abla”lık vasfı ve statü ile uygun örgüt mensubu ile evlendiriliyorlardı. Kamuoyunda katalog evliliği olarak bilinen izdivaç yönteminden farklı olarak burada örgüt içi hiyerarşi, uygunluk, seçenek daraltma vb. kriterler uygulanıyordu. Örgüt içinde kozmik evlilikler en zor olanlar diye anılıyordu. Kozmik erkekleri kontrol altında tutacak, örgüte en bağlı ve sayıları az “Abla”lardan eş seçiliyor ve kocaları onlara zimmetleniyor, sorumluluğu “Abla”lara veriliyordu. Bir de literatüre “Kumpas Ablaları” olarak geçen bir hücre vardır ki kritik mevki ve pozisyondaki kişilerin şantaj maçlı görüntü kayıtlarının alınmasıyla görevliydiler…
Katalog evlilikleri örgütün tüm tabakalarında işler durumdaydı. Mesela üniversiteyi bitirenler “mezuncu Abi veya Abla’ya” yönlendiriliyor, mezun oldukları okul, KPSS ve ALES puanı gibi bilgiler alınarak, uygun görülen devlet kurumuna yerleştirildikten sonra bekâr örgüt üyelerinin fotoğrafları ve meslek bilgilerinin bulunduğu bir katalog üzerinden eş adayları gösterilerek tercih yapması sağlanıyordu. Devlet memuru olmayan diğer meslek gurupları için de evlilikler katalogdan olmasa da yine telkin ve önerme yoluyla yapılarak örgüt içi evlilikler destekleniyor hatta şart koşuluyordu. Daha öncede belirttiğimiz gibi bazen de kız öğrenciler örgüt üyesi olmayan ancak örgüt için önem arz eden konumlarda görev yapan kişilere yaklaştırılıyorlar ve izdivaçla sonuçlanması için bazen açık bazen örtülü olarak destekleniyorlardı.
Bürokrasinin tüm kademelerinde direk ya da eşleri üzerinden dolaylı olarak yuvalanan “Abla”lar ve “Abi”ler kadar işin içinde olmalarına rağmen FETÖ/PDY üyeliğinden tutuklanan erkeklere oranla çok az sayıda tutuklama görmüş, bylock gibi örgütsel araçları az kullanmaları ve kişisel kanaatim örgüt içerisinde kollanmaları ve hatta acıdır ki toplumsal olarak kadınların görece daha pozitif ve barışçıl oldukları varsayımı ile Türk milletinin sosyolojik yapısının ve algısının suistimal edilmesi gibi sebeplerden ötürü kripto olarak yer altına çekilerek farklı hayat tarzlarını benimsemiş gibi kendilerini maskeleyerek hayatlarını ve örgüt faaliyetlerine devam ettirmektedirler.
FETÖ/PDY’nin hurileri yani Abla yapılanmasının 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra da üstlendikleri en görünür görev de örgüt içindeki muhtemel dağılma sürecini önlemek amacıyla propaganda faaliyetlerini yazılı ve görsel basın üzerinden yürütmektir. Farklı terör örgütü sempatizanları ile fikir ve eylem birliğine girilmiş, kaçak örgüt üyelerinin katılımları ve farklı istihbarat örgütlerinin fonlarıyla geçinen sözde gazetecilerin de desteğini alan bu yapı gerçeği yansıtmayan haberler yoluyla algıyı yönetme gayreti göstermeye devam etmekte, iftira kampanyaları ve itibar suikastleri düzenlemeye devam etmektedirler. Bu süreçte “Abla”lar bazen “senarist” olmakta bazen de bizzat “başrolü” oynamaktadırlar.
Sonuç olarak bu terör ve casusluk şebekesinin “hizmet” ettiği tek yer Türk ve İslam düşmanı istihbarat örgütleridir. Uyuşturucu parasıyla finanse edilerek sızdığı, kurduğu okul, dershane, pansiyon, yurt ve evlerden devşirdiği militanları Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve İslam düşmanlığı için kullanan, manevi değerlerimizi istismar etmiş FETÖ/PDY, 15 Temmuz sonrası Türk Devleti’nden sağlam bir tokat yemiş olsa da henüz bitmemiş ve şahsi kanaatim örgütün en az darbe alan yapılanması da “Abla”lar olmuştur. FETÖ/PDY ile mücadelede bütüncül bir yaklaşım izlenerek kadın militanlar ağının deşifre edilmesi hem örgütün yok olma sürecini hızlandıracak hem de sosyolojik olarak bakıldığında erkeklerden oluşan sözde yönetim kademesinin direnme motivasyonlarını daha hızlı kaybetmelerini sağlayacaktır.