15 Temmuz Hain Darbe Girişimi ve MHP
Doç. Dr. Nasrullah UZMAN*
Türk demokrasisi son 65 yılda birçok kez darbe ve müdahaleye maruz kaldı. Bunları kronolojik olarak 27 Mayıs 1960 darbesi, Talat Aydemir’in darbe girişimleri (22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963), 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 müdahalesi, 27 Nisan 2007 e muhtırası ve 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi şeklinde sıralayabiliriz. Üstelik Türk demokrasisine zarar veren tek unsur askeri darbe ve müdahaleler değildir. İsyan ve terör de esasında Türk demokrasisini hedef almıştır. 1925 yılında ilk çok partili sistem denemesi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasına da Şeyh Said isyanı sebep olmuştur. Sonraki isyanlar da isyan bölgelerinde yaşayan vatandaşlarımızın asayişlerini, huzur ve güvenlerini hedef aldığı gibi demokratik haklarına zarar vermeyi de amaçlamıştır. Benzer durum pkk başta olmak üzere Türkiye’yi hedef alan terör örgütleri için de geçerlidir. Terör de doğrudan Türk demokrasisini ve vatandaşlarımızın demokratik kazanımlarını hedef almaktadır. Nitekim fetullahçı terör örgütünün nihai hedefi de budur.
15 Temmuz bu yönüyle de diğer darbelerden ayrılmaktadır. Nitekim kamuoyunda “darbe” denildiğinde akla ilk 15 Temmuz gelmektedir. Bunun tek sebebi 2024 yılı itibariyle 15 Temmuz’un üzerinden sadece 8 yıl geçmiş olması değildir. 15 Temmuz’un öncesi darbe ve müdahalelerden farklı olmasıdır. Türk demokrasisi 15 Temmuz öncesindeki darbe ve müdahalelerden büyük zararlar görmüştür. Fakat 15 Temmuz 2016’da Türkiye sıradan bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmamış, adeta bir işgal teşebbüsü ile karşılaşmış ve kendisin topyekûn savunmak durumunda kalmıştır. Çünkü 15 Temmuz, sadece bir darbe girişimi değildir, fetullahçı terör örgütünün Türkiye’yi işgal etme teşebbüsüdür. Dolayısıyla sadece Türk demokrasisine yönelik içerden bir müdahale/darbe değil, Türkiye’nin üniter yapısına, toprak bütünlüğüne, birlik ve beraberliğine, istiklal ve istikbaline yönelik dışarıdan (ya da içimize sızmış dışardakilerden) gelen alçak bir işgal girişimidir.
Meselenin ciddiyetini sadece şu durum bile tek başına ifade etmeye yeterlidir: TBMM, Milli Mücadele döneminde bile tek bir kurşun almamıştır. Fakat 15 Temmuz gecesinde Yunan’ın yapamadığını fetöcüler yapmış, demokrasimizin simgesi konumundaki kalpgâhımız TBMM’ye alçakça bomba yağdırmışlardır. Ne mutlu ki Türkiye, 100 yıllık şanlı tarihinde TBMM’nin ilk kez bombalandığı hain darbe girişiminde tarihi sınavını başarıyla vermiştir. Türk milleti, küresel güçlerden aldığı talimatla hareket eden fetönün darbe girişimi adı altında Türkiye’yi işgal ve yıkma saldırısını önlemiş, hainlerin hevesini kursağında bırakmış ve darbecilere hak ettikleri dersi vermiştir. Elbette, bu durum hiç de kolay olmamıştır. Türkiye, 15 Temmuz’da belki de tarihin en uzun gecesini yaşamıştır:
Cumhuriyetin en uzun gecesinde sadece TBMM değil daha birçok yer bombalanmış, yüzlerce vatandaşımız şehit ve gazi olmuştur. Ankara'da Özel Harekât Daire Başkanlığı, Havacılık Daire Başkanlığı, Gölbaşı Türksat Kampüsü, Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Emniyet Müdürlüğü, TBMM ve Genelkurmay Başkanlığı da bombalanan stratejik yerler arasındadır. İstanbul'da da durum farklı değildir. Boğaziçi Köprüsü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Çengelköy'de yaşanan saldırılarda birçok vatandaşımız şehit ve gazi olmuştur.
Son derece kritik bir öneme sahip bu uzun gecede Milliyetçi Hareket Partisi ve onun saygıdeğer genel başkanı kendisine yakışanı yapmış, F-16’ların Ankara semalarında uçtuğu ve birçok kişinin saklanmak için yer aradığı dakikalarda, Başbakan Binalı Yıldırım’a darbeyi kabul etmediğini, meşru hükümetin ve demokrasinin yanında olduğunu belirtmiştir. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin bu mesajı, 15 Temmuz Türkiye’yi işgal girişimine karşı ilk karşı çıkış ve meşru hükümete ilk destek mesajıdır. MHP Lideri Sayın Bahçeli daha sonra bu karanlık sürecin tarafı ve faili olmayacağını, Türk milletinin bu badireyi atlatacağını, millî birlik ve beraberliğimizi bozmaya hiç kimsenin gücünün yetmeyeceğini ifade ettiği bir de yazılı mesaj paylaşmıştır: “Türkiye Cumhuriyeti olağanüstü ve gayri meşru bir durumla karşı karşıyadır. Türk Silahlı Kuvvetleri içinden bir grubun askerî müdahalede bulunmak, yönetimi devralmak istediği iddia edilmektedir. Demokrasiyi askıya alma, millet iradesini yok sayma teşebbüsünün ülkemize yapılacak büyük bir hata olacağı açık ve meydandadır. Türkiye yakın tarihinde defalarca askerî darbe girişim ve tecrübesini yaşamıştır. Türk milleti her seferinde darbelerin yıkım ve acı sonuçlarına muhatap kalmıştır. Şu anda ülkemiz kriz ve belirsizlik sarmalının dibindedir. Herkes bilmelidir ki, demokrasiden taviz istikbal ve istiklalden kopuş demektir. Milliyetçi Hareket Partisi her türlü demokrasi dışı arayışa tavırlı ve karşıdır. Türkiye’nin pek çok sorun ve sıkıntısı olduğu tartışmasızdır. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün çok ciddi tehdit ve taciz altında bulunduğu da ortadadır. Ancak her sorununun çözüm yolu demokrasidir. Türkiye’nin iç savaş ve kaos ortamına savrulması halinde Türk milletinin ödeyeceği bedel vahim ölçüde yüksek ve pahalı olacaktır. Bu itibarla geleceğimizi karartacak, millî birlik ve bütünlüğümüzü sabote edecek her türlü müdahaleye milletçe mesafeli durmamız şarttır ve tarihî bir sorumluluktur. Nitekim hiçbir kalkışma kabul edilemeyecektir. Askerî darbe teşebbüsünde bulunanların derhâl hukuka teslim olmaları en samimi beklentim ve tavsiyemdir. Milletimizin sağduyulu olması, teenni ve soğukkanlı hareket etmesi önem ve aciliyet arz etmektedir. Halkın sokağa daveti, Türk askeriyle muhtemel bir çatışma içine girmesi vahim bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır. Bilhassa Milliyetçi-Ülkücü Hareketin provokasyon ve ajitasyonlara karşı teyakkuzuyla birlikte, sokaklara çıkarak iç savaş şartlarına hizmet etmesi düşünülemeyecektir. Hiçbir dava arkadaşım karanlık sürecin taraf ve faili olmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi ülkemizin sancılı tablosunu dikkatle ve demokrasiye tam bir riayet ve sadakatle takip edecektir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, Türk milleti bu badireyi atlatacaktır. Millî birlik ve beraberliğimizi bozmaya hiç kimsenin gücü de yetmeyecektir.”
MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin bu mesajı ve Türkiye’yi işgal girişimi karşısındaki dik duruşu, dakikalar içinde haber kanallarında yer almış MHP Genel Merkezi’nden yükselen bu mesajlar, beklenildiği gibi dakikalar içerisinde ülkücü-milliyetçi camiada karşılık bulmuş ve darbecilerin karşısına çıkan ilk siviller de ülkücüler-milliyetçiler olmuştur.
MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli, bu açıklamaları TBMM’nin, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin, Jandarma Genel Komutanlığı’nın, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün, Gölbaşı Özel Harekât Merkezi’nin ve daha birçok yerin bombalandığı; darbeye karşı çıkan güvenlik güçleriyle vatandaşların şehit edildiği bir süreçte yapmıştır. Yani MHP lideri bu açıklamaları, tankların, helikopterlerin, savaş uçaklarının MHP Genel Merkezini hedef almaları; MHP Genel Merkezine silahların, bombaların, kurşunların yağma ihtimaline rağmen yapmıştır. Tüm riski göze alan MHP liderinin gür ve kararlı sesi, demokrasi taraftarlarına güç verirken, darbe heveslilerini de telaşa sevk etmiştir. MHP lideri, güvenlik endişeleri üzerine “MHP Genel Merkezini terk edelim, yer değiştirelim, güvenli bir yere geçelim” önerilerine de kulak asmamış; bu hareketin dualı olduğunu beyan ederek, ne olursa olsun partiden ayrılmayacağını ifade etmiş ve 16 Temmuz sabahına kadar MHP Genel Merkezinden gelişmeleri takip etmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da darbeyi reddetmiş, halkı darbeye karşı meydanlara davet etmiştir. Fetöcü darbeciler tarafından Gazi Meclisimiz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Boğaziçi Köprüsü, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Ankara Özel Harekât Merkezi ve Jandarma Genel Komutanlığı da dâhil olmak üzere birçok yer bombalanmış, 251 vatandaşımız şehit olmuştur.
Beklediği desteği alamayan, kamuoyu tarafından tepkiyle karşılan FETÖ umduğunu bulamayarak başarısızlığa mahkûm edilmiştir. Böylece 15 Temmuz hain darbe girişimi adeta Cumhuriyet tarihinin en uzun gecesi olarak tarihe geçmiştir. Küresel güçlerden aldığı talimatla hareket eden fetönün darbe girişimi adı altında Türkiye’yi işgal ve yıkma saldırısı önlenmiştir.
Prof. Dr. E. Semih Yalçın’ın ifadesiyle 15 Temmuz ihaneti başarılı olsaydı 1992 Bosna, 1994 Ruanda, 1977’den 1999’a kadar Kongo’da yaşanan dram ve iç savaş şartları Türkiye’de de ortam bulacaktı; 1989’dan 2003’e kadar aralıklarla devam Liberya iç savaşındaki vahşet yaşanacaktı; 1980’li yıllardan 2000’li yıllara kadar süren Uganda iç kaosu, Darfur, Çad, Irak, Suriye, Libya ve daha birçok ülkedeki dehşet sahneleri tekrarlanacaktı. Türkiye, 15 Temmuz’da adeta ipten döndü. Milletimiz; boyunduruk altına alınmanın eşiğinden son anda kurtuldu. MHP ve lideri Dr. Devlet Bahçeli, FETÖ ile mücadele konusunda üzerine düşen görevi hakkıyla ifa etti; omuzlarına yüklenen tarihî sorumluluğu, “devlet adamı” gibi yerine getirdi. Prof. Dr. E. Semih Yalçın’ın bu tespitine MHP’ye ve liderine en sert eleştirileri yöneltenler ve muhalefet edenler dahi katılacaklardır.
Başından beri FETÖ’ye mesafeli ve temkinli duran; FETÖ’nün devlete sızma girişimlerini ve Türkiye’ye yönelik operasyonlarını sert ve net bir şekilde eleştiren MHP lideri Devlet Bahçeli, 15 Temmuz 2016 akşamı da kendisine yakışanı yapmıştır. Kamuoyunun yakından tanıdığı birçok ismin tavrını belli etmediği, saklanacak yer aradığı, darbenin gidişatına göre şekil aldığı, sosyal medya hesaplarını bile dondurduğu son derece kritik bir ortamda MHP lideri sayın Dr. Devlet Bahçeli tüm riski göze alarak Cumhuriyetin en uzun gecesinde, zor zamanda bozkurt duruşu sergilemiş, bu duruşuyla da bir kez daha tarihe geçmiştir.
Kaynaklar
Anadolu Ajansı https://www.aa.com.tr/tr
Milliyetçi Hareket Partisi https://www.mhp.org.tr/mhp_index.php
Nasrullah Uzman, “Cumhuriyetin En Uzun Gecesi: Zor Zamanda Bozkurt Duruşu ve MHP", Devlet, S. 497, Eylül-Ekim 2021, s. 49-52.
Semih Yalçın, FETÖ İhaneti ve Devlet Bahçeli Gerçeği, Berikan Yay., Ankara, 2007.