FEVZİ ÇAKMAK PAŞA
Murat GEDİK
Türk milleti ve vatanı için büyük mücadeleler vermiş, tarihe altın harflerle adını yazdıranlardan olan Mareşal Fevzi Çakmak büyük bir Türk askeridir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra ikinci ve son mareşallik unvanını almış olan şahıstır. Soyadı Kanunu dolayısıyla, Atatürk ona Sakarya Muharebeleri nedeniyle "Sakarya" soyadını teklif etmiş, o aile bağlarına sadık olduğu için "Çakmak" soyadını tercih etmiştir. Çünkü ailesi iki asırdır Çakmakoğulları olarak tanınmaktadır.
Mustafa Fevzi (asıl adı), Fevzi Paşa, Müşir Fevzi, Mareşal Fevzi Çakmak olarak bilinen Paşa, 12 Ocak 1876’da İstanbul’da dünyaya geldi. Babası topçu Ali Sırrı ve annesi Hesna Hanım'dır. İlk ve orta eğitimleri sonrası Harp Okuluna girerek (1893), buradan piyade teğmen rütbesiyle mezun oldu (1896). 1898 yılında ise Erkanıharbiye Mektebini kurmay yüzbaşı rütbesiyle sonuçlandırdı. Stajını Erkanıharbiye’de (Genel Kurmay) yaptıktan sonra Kosova vilâyetine bağlı Metroviçe’ye göreve gönderildi. Karışık olan Balkanlar’da 14 yıl bulundu. Başarılarından dolayı kolağası, binbaşı, kaymakam (yarbay) oldu. 1907’de ise miralay (albay) rütbesine yükseldi. Meşrutiyet ilan edildikten sonra rütbelerin tasfiyeleri sonrası tekrar binbaşılığa indirildi. Paşa, ordunun siyasetten hep uzak kalmasını isterdi. Bu tutumunu son nefesine kadar sürdürdü.
Balkanlar'da çeşitli görevlerde bulunan Paşa, 1910 yılında İstanbul’a döner, fakat bir yıl içinde tekrar Balkanlar'a gider. Balkan Savaşı’nın (1913) sona ermesinden sonra Ankara Redif Komutanlığına tayin edilir. 1913’te tekrar miralay olan Fevzi Paşa, 5'inci Kolordu Kumandanlığına atanır. Birinci Dünya Savaşı’nda çeşitli kolordularda görev yapan Paşa, Çanakkale, Kafkasya ve Suriye cephelerinde savaştı. Albay Mustafa Kemal’in Conkbayır Taarruzu'nda yardımcı oldu. Mustafa Kemal rahatsızlanınca 5'inci Kolordu Kumandanlığının yanında Anafartalar Grubu Vekili olarak görevlendirildi.
Çanakkale Cephesi sonrası Doğu Cephesi'nde İkinci Kafkas Kolordusu Kumandanlığına (1916), arkasından Diyarbekir’deki İkinci Ordu Kumandanlığına tayin edildi (1917). Kafkas Cephesi'nden gelen Rus saldırısını durdurarak Rusların İskenderun ve Basra körfezlerine inme planlarını başarısızlığa uğrattı. Arkasından, Kanal Cephesi'nden saldıran İngilizleri durdurmak üzere Mustafa Kemal’den boşalan Halep’teki Yedinci Ordu Kumandanlığına getirildi (1917). Filistin ve Şeria’da İngilizlere karşı giriştiği savaşlardaki başarılarından dolayı ferik rütbesine layık görüldü (1918). Burada çok geçmeden hastalanıp İstanbul’a döndü.
Mondros Mütarekesi imzalanmıştı. Hasta olmasına rağmen, Paşa Osmanlı Devleti'nin Erkanıumumiye Riyasetini (Genel Kurmay Başkanlığı) kabul etmişti. 1'inci Ordu Müfettişliği ve Harbiye Nazırlığı (Millî Savunma Bakanı) gibi görevlerde de bulundu. Harbiye Nazırlığı görevindeyken, Anadolu’ya Millî Kurtuluş hareketine silah gönderilmesinde çok kolaylıklar sağlamıştır. Özellikle İngilizler ve Yunanlılar Fevzi Paşa’nın görevden alınması için baskı yapmaktaydılar. Paşa şayet Yunanlılar İzmir’e çıkarlarsa "vur" emrini de vermiş, böylelikle iyice hedef tahtasına konmuştu. Damat Ferit hükûmeti kurulunca zaten kendisine görev verilme imâanı yoktu. İtilaf Devletleri İstanbul’u işgal edince (Mart 1920) Anadolu’ya geçmeye karar verir. Artık İstanbul’dan millî harekete faydası olamayacağını kabul eder. Fevzi Paşa, 27 Nisan 1920’de Ankara İstasyonu’nda Mustafa Kemal Paşa tarafından törenle karşılanır. Anadolu’ya geçiş Damat Ferit hükûmeti ve İngilizler tarafından kabullenilememiştir. Rütbesinin ve nişanlarının geri alınmasına ve idamına karar verilir. İstanbul’daki evi ise basılır ve boşaltılır. Eşi ve iki kızı sokakta kalırlar. Yaşananların etkisinden dolayı küçük kızı menenjit hastalığına tutulur. O dönem kurtulsa da 1939 yılında bunun neticesinde henüz 27 yaşında iken hayata veda eder.
Fevzi Paşa’nın Ankara’ya gelmesi Mustafa Kemal Paşa ve Millî Mücadele'ye büyük destek ve moral olmuştu. Onun Ankara’ya gelmesi Mustafa Kemal Paşa tarafından telgraf ile her yere duyurulur: "İstanbul’un üzücü durumu karşısında, orada herhangi bir şekilde vatan ve millete hizmet ihtimalinin kalmadığını gören eski Harbiye Nazırı Ferik Fevzi Paşa Hazretleri, milletin kurtulması, mevcudiyeti emrindeki mücadelesine, bundan sonra Anadolu’da yer almak üzere büyük zahmetler ve tehlikelere göğüs gererek kendi isteği ile İstanbul’dan gizlice sağ salim olarak Ankara’ya ulaştıklarını herkese bildirmek suretiyle müjdeleriz.”
Fevzi Paşa daha önce de görevli olarak Anadolu’ya gelmişti. O zaman Mustafa Kemal Paşa’yı durdurmak için gönderilmişti. Fakat o, Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüş ve onunla mutabık kalmıştı. Bu sefer ise Paşa bağımsızlık mücadelesi için Anadolu’ya ayak basmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa’ya her zaman ayrı önem vermiştir. Latife Hanım ile evliliğinde Fevzi Paşa nikâh şahitliği yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesinde Fevzi Paşa’nın büyük katkıları olmuştu. Fevzi Paşa Kozan Milletvekili olarak Büyük Millet Meclisi’nde yerini aldıktan sonra, kabinede Millî Müdafaa Vekili (Savunma Bakanı) olur (3 Mayıs 1920). İcra Vekilleri Heyeti de onu başkan seçer. İkinci İnönü Savaşı sonrası birinci ferik (Orgeneral) rütbesini alan Fevzi Paşa, önce vekâleten İsmet İnönü’den Erkânıharbiyyeiumûmiyye reisliğine (Genelkurmay Başkanlığı) sonra da asaleten bu göreve getirildi (Ağustos 1921). Sakarya Savaşı’nın kazanılmasında büyük rol oynadı ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nin (Dumlupınar) savaş planlarını hazırladı. 30 Ağustos Zaferi’nde büyük rol oynayan Paşa’ya, Mustafa Kemal Paşa’nın teklifi üzerine Büyük Millet Meclisi mareşallik rütbesini verdi (31 Ağustos 1922). Tercihini askerlikten yana yapan Paşa, politikadan ayrıldı (1924). Böylelikle iki dönem, Kozan ve İstanbul vekilliği görevi yapmış oldu.
Arapça ve Farsçayı dedesinden öğrenen Mareşal Fevzi Çakmak; Fransızca, Almanca, Arnavutça, Sırp ve Karadağ dillerini bilmekteydi. Atatürk’ün vefatı sonrası kendisine Cumhurbaşkanlık görevi layık görülse de, o buna yanaşmamıştır ve ortalık karışmasın diye İnönü’nün Cumhurbaşkanı olmasına katkı sağlamıştır. Atatürk’ün kendinden sonra onun milletin başına geçmesini arzu etmesi etrafındakiler tarafından bilinmekteydi.
Fevzi Paşa, İkinci Dünya Savaşı’na girilmemesi için çalışmalar yapmış, 23 yıl yürütmüş olduğu Genelkurmay Başkanlığını İnönü’nün kararı üzerine Harbin en şiddetli ve ateşli günlerinde bırakma mecburiyetinde kalmıştır (Ocak 1944). Mareşal’e askerî bir tören bile düzenlenmemiştir ve tapulu evi bile elinden alınmıştır. Bıraktırma gerekçelerinden biri de Fevzi Çakmak’ın Kırım’da ve diğer yerlerde birer Türk Cumhuriyetleri kurulması için yaptığı çalışmalar gösterilmektedir. Yani, Sovyetler Birliği korkusu. Mareşal’e yapılan bunca haksızlığa rağmen, 1946 Seçimleri'nde Cumhuriyet Halk Partisinden (CHP) aday olması için çok baskı yapılmıştır. Başbakan Saraçoğlu, bunun için üç defa evine gitmiştir. CHP’ye var olan kırgınlığı yüzünden Demokrat Partiyi (DP) destekleyen Mareşal, bu seçimde DP listesinden bağımsız olarak İstanbul milletvekili adayı olmuş ve seçimlerde en çok oyu alarak seçilmiştir. Bu onun üçüncü vekillik dönemidir. CHP iftiralarını o kadar ileri götürmeye başlamıştı ki, onu solcu ve hatta komünist olarak karalamaya başlamıştı. DP içerisinde ağırlığı, DP yönetiminin İnönü’den çekinmesi ve görüş ayrılıkları yüzünden bu partiden ayrılmış ve 20 Temmuz 1948’de kurulan Millet Partisinin (MP) fahri başkanı olmuştur. Yeni parti kurucuları arasında Osman Bölükbaşı gibi siyasetçiler de bulunmaktaydı.
Alparslan Türkeş, 1977 yılında yapılan Milliyetçi Hareket Partisinin 13'üncü Kurultayında yapmış olduğu konuşmada Mareşal Fevzi Çakmak’ı "Partimizin kurucusu." olarak anmaktadır. Prostat hastalığından dolayı ikinci ameliyatından sonra toparlanamadı ve Nisan 1950’de vefat etti. Vefatı sonrası millî yas ilan edilmemesi ve radyolarda müzik çalınması özellikle üniversite gençlerini ayağa kaldırdı. Yüzbinlerce kişiden oluşan kalabalık onun naaşını Eyüp Sultan Mezarlığı'na kadar uğurladı. Amerikalı Profesör Emil Lengyal, Mareşal Fevzi Paşa için yazmış olduğu makalesinde şu sözleri çok anlamlıdır:
"Büyük Türk İnkılabı sırasında, ordunun talim ve terbiyesi Mareşal Fevzi Çakmak’a emanet edildi. 1918’in perişan ve bitkin ordusunu bugünkü muntazam ve mükemmel, kudretli ve kuvvetli hâle getiren teçhiz Mareşal Fevzi Çakmak’tır." Oysa vefatında devleti yönetenler onu unutmuş gibiydiler.
Büyük komutanın kabri başında şu sözler yazmaktadır: "74 yıllık ömrünün 54 yılını vatan ve millet hizmetinde geçirdi. Çanakkale, Kafkasya ve Filistin harp cephelerinde kolordu ve ordu kumandanlıkları, İstiklal Mücadelesi'nin İcra Vekilleri Heyeti Başkanlığı (Başbakan) ve Millî Müdafaa Vekilliği, Cumhuriyet ordusunun 22 yıl müddetle aralıksız Genelkurmay Başkanlığı Türk Mareşalinin şanla, şerefle ve tam bir vefakâr ve faziletle dolu hayatının kısa ifadesidir. İstanbul Milletvekili ve Millet Partisi Başkanı iken 10 Nisan 1950 günü vefat ederek Hakkın rahmetine kavuştu."
Mareşal Fevzi Çakmak, Manastır Vilayetine bağlı Debre’de şehit edilen dayısı Ali Nuri Bey’in kızı Fitnat Hanım’la evliydi. Paşa, başarılı hizmetlerinden dolayı çeşitli liyakat, imtiyaz, harp madalyaları ve nişanlarla ödüllendirildi.