21. YÜZYILDA İKİ KARA LEKE: FETÖ VE PKK

28 Kasım 2024 12:22 Harun IŞIKVEREN
Okunma
4
21. YÜZYILDA İKİ KARA LEKE: FETÖ VE PKK

 
Harun IŞIKVEREN

21. YÜZYILDA İKİ KARA LEKE: FETÖ VE PKK
Ülkemizde, FETÖ ve PKK gibi örgütler, ulusal güvenliği tehdit eden ve toplumsal dokuyu derinden sarsan önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ikisi de farklı ideolojik temellere dayanmasına rağmen, her biri Türkiye'nin iç barışını ve siyasi istikrarını hedef alan şiddet eylemleriyle tanınmıştır. FETÖ, devletin kılcal damarlarına sızarak yıllar boyunca kapsamlı bir örgütsel yapılanmayla faaliyet göstermişken, PKK ise silahlı mücadele ve terörizm aracılığıyla Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde uzun süredir devam eden bir çatışma ortamı yaratmıştır. Her iki örgütün tarihsel kökenlerini, ideolojik motivasyonlarını, güncel etkilerini ve Türkiye'nin bu örgütlerle mücadele stratejilerini ele alarak, ulusal güvenliğin ve toplumsal bütünlüğün korunması açısından kritik öneme sahip konuları ele almaktadır. FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) Türkiye için son derece önemli ve etkili bir konudur. Bu örgüt, Fethullah Gülen'in liderliğindeki bir yapılanma olarak ortaya çıkmış ve uzun yıllar boyunca devletin çeşitli kurumlarına sızarak kendi ideolojik ve siyasi hedeflerini gerçekleştirmeye çalışmıştır. FETÖ'nün Türkiye için yarattığı etkileri anlamak için örgütün kökenleri, yapılanması, amaçları ve faaliyetleri üzerinde detaylı bir şekilde durmak gerekmektedir. Fethullah Gülen'in öğretileri etrafında örgütlenmiş ve özellikle eğitim kurumları, medya, iş dünyası ve devlet içindeki güçlü bağlantılarını kullanarak kademeli bir şekilde etki alanını genişletmiştir. Örgütün özellikle 1980'li yıllardan itibaren devlet kurumlarına sızarak devlet içinde paralel bir yapı oluşturduğu ve zamanla bu yapılanmanın kontrol altına alınması gerektiği net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Terör örgütü olarak tanımlanmasının temelinde ise örgütün devletin güvenlik ve istikrarını hedef alan illegal eylemlerinin bulunması gelmektedir. Özellikle 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi, FETÖ'nün ülkemiz için ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu darbe girişimi sırasında örgüt mensupları, demokratik seçilmiş hükûmeti devirmeye çalışmış, parlamentoyu bombalamış ve sivilleri hedef almışlardır. Türkiye, bu darbe girişimini önlemenin yanı sıra FETÖ'nün devlet içindeki etkisini azaltmak ve örgüt mensuplarını adalete teslim etmek için geniş çaplı bir operasyon başlatmıştır. Bu operasyonlar kapsamında, FETÖ ile bağlantılı olduğu tespit edilen binlerce kişi gözaltına alınmış, yargılanmış ve cezalandırılmıştır. FETÖ'nün ülkemize yönelik ihaneti sadece darbe girişimi ile sınırlı değildir. Örgütün uzun yıllar boyunca devletin kritik noktalarına yerleşerek yürüttüğü faaliyetler, ülkenin iç ve dış güvenliğini ciddi şekilde tehdit etmiştir. Bu süreçte özellikle yargı, emniyet, ordu ve eğitim gibi stratejik alanlarda yapılanan örgüt, devletin işleyişine ve demokratik kurumların işlevselliğine zarar vermiştir. FETÖ'nün ülkemize verdiği zarar sadece siyasi veya ekonomik değil, aynı zamanda millî güvenlik ve toplumsal dokuyu da derinden sarsmıştır. Örgüt, yıllarca devletin kritik noktalarında yer alarak, millî güvenliği tehlikeye atmış ve ülkemizin iç ve dış düşmanları için bir kılıf sağlamıştır. Vatansever Türk milletinin birliğini ve bütünlüğünü korumak için verilen mücadelede önemli bir düşman olarak görülmektedir. Türkiye'nin millî güvenliğini sağlama ve demokratik kurumlarını koruma adına yapılan operasyonlar, bu terör örgütünün etkilerini azaltma ve milletin geleceğini güvence altına alma yolunda atılmış kritik adımlardır. Sonuç olarak, Türk milletinin varlığına ve birliğine yönelik büyük bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Devletin güvenliğini ve milletin huzurunu korumak adına verilen mücadele, millî bir görev olarak kabul edilmekte ve kararlılıkla sürdürülmektedir. Bu bağlamda 15 Temmuz sonrası Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı’mız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi Türk siyasetinde gelecek nesiller için sağlam bir zemin hazırlanarak her ikisinin de uzlaşısı sayesinde birleştirici bir güç hâline gelen Cumhur İttifakı ülkemizi yurt dışından bize bakış acısını bile değiştirmiştir. Özellikle Genel Başkan Devlet Bahçeli Beyefendi dünya Türklerinde ve dünyadaki Türk devletleri tarafından yakinen izlenmekte onlara bile ilham verilmektedir Ayrıca gerekse Cumhurbaşkanı ve Devlet Bahçeli Beyefendi’nin dik duruşu Orta Doğu’da mesaj niteliğindedir
1980'li yılların sonlarına doğru silahlı mücadeleye başlayan PKK, Türkiye'nin güneydoğusunda askerî operasyonlar düzenleyerek ve çeşitli saldırılar gerçekleştirerek varlığını göstermiştir. Örgütün yöntemleri ve terör eylemleri Türkiye'de derin bir güvenlik sorunu yaratmıştır. Özellikle sivil vatandaşların da hedef alındığı bombalı saldırılar ve silahlı çatışmalar, Türkiye'nin iç barışını tehdit eden ve toplumsal bütünlüğünü sarsan önemli faktörler arasında yer almaktadır. PKK'nın Türkiye üzerindeki etkileri sadece güvenlik boyutunda kalmamış, aynı zamanda siyasi ve ekonomik dengeleri de etkilemiştir. Örgütün faaliyet gösterdiği bölgelerdeki ekonomik gelişmeye ve yatırımlara olan etkisi, bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirmiş ve ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemiştir. Batılı bazı ülkelerden maddi kaynak oluşturup, dernek ve federasyonlar adı altında finansman kaynağı sağlamaktadırlar. Ayrıca kara para aklama, uyuşturucu ticareti, eroin üretimi, insan ticareti çeşitli kaçakçılıkların içinde yer almaktadırlar. Birleşmiş milletlerin raporunda, PKK örgütünün uyuşturucu kaçakçılığında 100 milyon dolar gelir elde ettiği belirtilmektedir. Bazı Avrupa ülkeleri hâlâ PKK silahlı örgütünü, terör örgütü olarak kabul etmemektedir. Yıllarca bazı ülkeler tarafından mühimmat desteği olarak varlığını sürdürmüştür. Ayrıca, PKK'nın varlığı Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini de etkilemiş, özellikle bölgesel güvenlik dinamiklerinde önemli bir aktör olarak algılanmıştır. PKK ile mücadele Türkiye için sadece bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir uzlaşma sürecini de gerektirmektedir. Özellikle son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü operasyonlar ve güvenlik politikaları, PKK'nın gücünü ve etkinliğini azaltmaya yönelik önemli adımlar olarak değerlendirilmektedir. PKK, Türkiye'nin iç güvenliği ve siyasi istikrarı üzerinde önemli bir etkiye sahip olan bir terör örgütü olarak karşımıza çıkmaktadır. Örgütün varlığı, Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit oluşturduğu gibi aynı zamanda bölgesel ve uluslararası güvenlik dinamiklerine de etki etmektedir. Türkiye'nin PKK ile mücadele stratejileri, hem askerî hem de siyasi boyutlarıyla kapsamlı bir yaklaşımı gerektirmektedir. Ancak, bu mücadelede aynı zamanda siyasi ve ekonomik çözüm önerileri de önem taşımaktadır çünkü sadece askerî tedbirlerle sorunun kökten çözülmesi mümkün olmayabilir. Terör örgütleriyle mücadele noktasında Devlet Bahçeli Beyefendi’nin ‘Hiçbir terör örgütü hiçbir cani ve iş birlikçi Türkiye’nin karşısında tutunamayacaktır. Çünkü terörle mücadele hak ile batılın, kahramanlıkla korkaklığın, helal ile haramın teksif ve temin edilmiş en haklı mücadelesidir.’ diyerek terör örgütlerine asla geçit verilmeyeceğini en iyi şekilde işaret etmiştir.



Harun IŞIKVEREN