DEPREMGERÇEĞİ İLE YAŞAMAK
“Binalaryaşatır, binalar öldürür.”
MehmetDEMİRKAN
“Bilimsel temele dayanmayan imar affı, imarbarışı gibi mühendislik hizmeti almamış, sağlıksız ve güvensiz yapı stokunuyasallaştıran düzenlemelere son verilmeli, doğal eşikler yeniden yapılanmasürecinde esas alınmalı, yeni planlama sürecinde kültür varlıkları hariç bualanlarda yapılaşmalara izin verilmemelidir.”
Deprem gerçeği ile bir kez daha en acıbiçimde yüzleştik. 10 binden fazla binanın yıkımına yol açan ve 11 ilde 14milyondan fazla insanı etkileyen güneydoğu depremi, korkunç sayıdaki cankaybının yanında önemli mal kaybı, ekonomik hasar ve bütün ülkeye mal olacakağır bir faturaya yol açtı. Üstelik deprem dalgası günlerce sürdü. Biliminsanları bunun daha da süreceği uyarısında bulunuyor. Jeoloji ve Jeofizikmühendislerinin büyük depremin öncesinde defalarca uyarılarda bulunduğu ancakbunlar dikkate alınmadığı ortaya çıktı. Bunlardan biri de Yer Bilimci NaciGörür’dü. Görür, Kahramanmaraş’taki 7,8 ve 7,7 büyüklüklerindeki depremleriöngördüğü gibi iki hafta sonra Hatay'da peş peşe meydana gelen 6,4 ve 5,8’likdepremler konusunda da uyardı. Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür,Kahramanmaraş’taki depremlerin hemen ardında Hatay'daki depremlere ilişkin,“Genelde bir yerde deprem olduğu zaman açığa çıkan enerjinin bir kısmı o hattınuzanımına göre bir kısmı güneye bir kısmı kuzeye doğru enerji transfer edilir.Maraş depremleri olduğu zaman, “güneyde Hatay yöresine dikkat etmek lazım.Orada da kırılmamış faylara enerji transferi olacağı için kırılıp depremmeydana gelebilir. Bu yöredebeklediğimiz bu depremdi.” dedi. Adana bölgesinde deprem uyarısında bulunanNaci Görür, "Daha Türkiye sınırları içerisinde Ölüdeniz fayında büyük birdeprem beklemiyoruz. Adana’da bekliyoruz. Oraya da enerji transferi olabilir.Adana’da dikkatli olmak lazım. Adana veya Kıbrıs’ta bizim beklediğimizdepremler olduğu zaman, bir de Bingöl Karlıova’da olduğu zaman Doğu Anadoluenerjinin tümünü bitirmiş olacak. Bölgedeki kentler uzun süre depreme maruzkalmayacak. İstanbul depremi de olur biterse Kuzey Anadolu fay hattında dadepremler olmayacak." ifadelerini kullandı. Büyük kâbusun ardından Türkbilim insanları gibi yabancılar da ardı ardına açıklamalarda bulundu. Fransız DepremBilimci ve Jeofizikçi Xavier Le Pichon, Türkiye’nin jeolojik olarak “oluşumaşamasında” olan bir ülke olduğunu, bunun da hazırlanılması gereken çok fazladeprem demek olduğunu söyledi. Türkiye’nin kuzey ve doğusunda iki büyük fayhattının olduğuna dikkati çeken Le Pichon, “Anlamamız gereken çok basit iki şeyvar. Doğu Anadolu fayı üzerindeki 7,7’lik ilk büyük deprem kuzeydeki Anadolulevhası ve güneydeki Arap levhası arasında oldu. Anadolu yaklaşık olarak 4metre batıya kaydı. Buradaki son jeodezik harekete baktığımızda yılda ortalama6 milimetrelik bir kayma söz konusu. Bu ne demek? Bu fayın bahsettiğimiz 4metrelik hareketi yapacak enerjiyi biriktirmesi için 500 yıl gerekmesi demek.1513’te Pazarcık'ta bir deprem olduğunu görüyoruz. Yani denebilir ki faykırıldığında elastik olarak bu büyük hareket için gerekli enerji toplanmıştı ve500 yıl sonrası olması gereken deprem gerçekleşti. Beklenen de buydu. Yani budepremlerle birlikte bütün enerji boşaldı.” dedi. Le Pichon, İstanbul’daolabilecek muhtemel depremlere ilişkin tahminlerini de paylaştı.
“MARMARA’DA7,6 ÜZERİNDE TEK BİR DEPREM OLABİLİR”
İstanbul’un da önemli bir fay hattına yakınolduğuna değinen Le Pichon, “İstanbul’un farklı bölgeleri depremden farklıetkilenecek. Bu konuda çok sayıda Türk araştırmacı, aynı zamanda Çinlilerin deçalışmaları var. Önemli olan yapı üretme yönetmeliklerinin bu tahminlere uygunolması ve kurallara, yönetmeliklere uyulması. İnsanların saygı göstermediği,uymadığı düzenlemeler hiçbir işe yaramaz.” değerlendirmesinde bulundu.“Marmara'dan 7,6 üzerinde tek bir depremin olacağını düşünüyorum. Tümmeslektaşlarımın böyle düşünmediğimi biliyorum. Onlar 2 ya da 3 depremolacağını düşünüyor. Tarih kimi haklı çıkaracak göreceğiz. Bölgedeki levhalarınnasıl geliştiğine bakıyorum. Marmara'da fayın bütün hareketi, belli biruzunlukta tek bir anda yapacağını görüyorum.” diyen Le Pichon, Kahramanmaraşmerkezli depremlerin ardından gündeme gelen “yapay deprem” tartışmalarına daaçıklık getirdi.
“YAPAY OLARAK DEPREM ÜRETEMEZSİNİZ”
Le Pincoh sismik dalgalar yayarak ya dapatlamalarla deprem oluşturmanın mümkün oluşturulamayacağına dikkat çekti. “Yapay olarak deprem yaratamazsınız.Yapabileceğiniz tek şey, olacak bir depremin daha çabuk gerçekleşmesi için birşeyler üretmek. Faya su enjekte ederek veya delerek bunu yapabilirsiniz. Fayındüzlemine su enjekte ederseniz faydaki direnci daha düşük hâle getirirsiniz.Ama kimse cesaret edemedi. Yapay deprem üretilmez. Böyle bir şey olmaz. Böylebir depremi öne almayı deneyip daha erken başlamasını sağlayabilirsiniz amayapay deprem üretemezsiniz.”
“DEPREMÖLDÜRMEZ”
Kahramanmaraş merkezli iki büyük depreminardından bilim en çok sorulan soru; depremin gerçekliğine rağmen neden sağlıklıyapılaşmanın oturtulamadığıydı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) deprembölgesinde geniş çaplı inceleme yürüttü. İncelemeler sonrasında Kahramanmaraşdepremlerinin ön raporu ortaya hazırlandı. Raporda bilim insanları, bölgedeaynı anda Amanos segmentinin 2, Çardak Fayı’nın 2, Pazarcık segmentinin 1,Gölbaşı segmentinin 1 bağımsız depremle aynı anda kırıldığı görüşünü kaydetti.Raporda çoklu veri setine bağlı yırtılma ve kayma modellerinin, oluşan her ikideprem için birden fazla fay segmenti üzerinde yaklaşık 8-10 metre arasındadeğişen ve arazi gözlemleriyle uyumlu yer değiştirme değerlerini verdiğinevurgu yapıldı. Açıklamada, modelleme sonuçlarının Nurdağı, Pazarcık ve Ekinözüdepremlerinin kırılma sürelerinin sırasıyla yaklaşık 100 ve 60 saniye olduğunuortaya koyduğu da belirtildi.
İMARAFFINA VURGU
İTÜ’nün raporunda Kahramanmaraş’ın Pazarcıkve Elbistan ilçelerinde sırasıyla 7.8 ve 7.7 büyüklüğünde oluşan şiddetlidepremlerde Doğu Anadolu fay hattı üzerindeki 10 ilde çok sayıda betonarmebinanın enkaz hâline geldiği hatırlatıldı. Bu ölçekte yıkımın ana nedenleri desıralandı. Raporda enkazın büyük olmasının arkasında birçok parametrenin etkinolduğuna dikkat beş ana neden sıralandı: 1- Binaların çok yaşlı olması. 2-Temellerin oturduğu zeminin taşıma kapasitesinin düşük olması. 3- Kullanılanmalzemelerin kalitesiz olması. 4- Kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarınınve donatı miktarlarının yetersizliği, yönetmeliklere uyumlu olmaması. 5-Bitişik nizamda inşa edilen binaların kat seviyelerinin farklı olmaları. İTÜ’nünraporunda gelecekte aynı yıkımın gerçekleşmemesi için önlemler de yer aldı:“Bilimsel temele dayanmayan imar affı, imar barışı gibi mühendislik hizmetialmamış, sağlıksız ve güvensiz yapı stokunu yasallaştıran düzenlemelere sonverilmeli, doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde esas alınmalı, yeniplanlama sürecinde kültür varlıkları hariç bu alanlarda yapılaşmalara izinverilmemelidir.”
YANYATAN BİNALAR
Depremde en dikkat çeken konulardan biri detemellerinden sökülerek yan yatan ya da geriye devrilen binalardı. Biliminsanlarına göre binaların yan yatması veya geriye doğru devrilmesi, özelliklezeminde ya da üst yapıda noksanlıkların olduğunu ve sistem hatası bulunduğunugösteriyor. Adıyaman Gölbaşı’ndaki Kayı Apartmanı temelinden çıkarak tek parçaarkaya doğru yattı. Hatay’da 12 katlı, 250 dairelik Rönesans Rezidans havuzununolduğu yere doğru devrildi. Kahramanmaraş’ta da benzer biçimde yıkılan binalarbulunuyor. İnşaat Yüksek Mühendisi Hakan Çatalkaya, temeliyle birlikte yanyatan binaları şöyle açıkladı: "Genelde bu tür yerlerde zemin sıvılaşmasıdediğimiz bir olgu mevcut. Zeminin içerisinde su varsa deprem sarsıntısındandolayı o su, bir taraftan başka bir tarafa giderken binanın temelinin altındakitoprağı da alıp gidiyor. Bunu kumsalda denizin kumları alıp götürmesi gibidüşünebiliriz. Fakat bu zeminin içerisinde oluyor. Bir taraftan diğer tarafa sugiderken temelin altındaki toprağı da asimetrik aldığı için bina da toprağıngittiği yöne doğru yan yatıp kalıyor." Bu duruma bazı tedbirlerle önlemalınabildiğinin altını çizen Hakan Çatalkaya, "Örneğin temelin altınakazık çakılmış olsa böyle bir durum yaşanmaz. Yıkılan binalara dair görüntülerebakınca anlaşılıyor ki böyle bir şey yok. Binalar zemin katta patlıyor, üstüdağılmadan zemine çöküyor ve öylece kalıyor. Zemine sondaj kazıklar yapılmalıya da zemini enjeksiyon sistemiyle daha da sertleştirerek dayanıklılıkartırılmalı. Böylece sıvılaşmanın da önüne geçilebilir. Fakat bunların hepsiekstra bir maliyet." değerlendirmesini yaptı. İki büyük depremin zatensıkıntıdaki ülke ekonomisine maliyetinin çok ağır olacağına vurgu yapılıyor.
EKONOMİYEBÜYÜK DARBE
Türkiye ekonomisinde %9'una yakın milligelir katkısı olan 11 deprem ilinde üretim aksaması ve boyutları henüz ortayaçıkmayan servet erimesi sonucu kişi başına gelir, istihdam ve kamu hizmetindenartık söz etmek mümkün değil. Depremin etkilediği 11 ilin nüfusu 14 milyon kadar.Bu Türkiye toplamındaki iş gücünün %16’sını oluşturuyor. Bölge ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yaklaşık %9'unu gerçekleştiriyor. Öte yandan,Türkiye tarımına katkısı %15 dolayında olan bölgede tarımsal arzın azalmasının,ülkenin yıllık %70'lere ulaşan gıda enflasyonunun tırmanışına yol açması dabekleniyor. İnsan gücü kaybı, üretim, nakliye ve lojistik faaliyetlerindeaksama nedeniyle illerin ihracat performansında yaşanacak kayıpların ülke dışticaretini olumsuz etkileyeceği görülüyor. Depremin toplam maliyetinin 80 milyardolar civarında olacağı tahmin edilmekte. Türkiye’nin bir deprem ülkesi. TıpkıJaponya gibi, Şili gibi. Onlar da 7’nin üzerinde birçok deprem yaşamış ülkeler.
DEPREMKÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİREN ÜLKE; ŞİLİ
Şili, tıpkı Türkiye gibi bir deprem ülkesi.Ancak Türkiye'den farklı olarak Şili'de binalar 8'den büyük depremlere biledayanabiliyor. Güney Amerika'nın güneybatı kıyısında yer alan Şili, 19,5 milyonnüfusa sahip, doğal kaynak açısından zengin, kişi başına gelirin görece yüksekolduğu (2021'de 16 bin dolar) bir ülke. Şili ve Türkiye, birbirine yakın ülkeler. Ancak Şili'de deprem, artık"felaket" anlamına gelmiyor, en şiddetli depremlerde bile büyük cankayıpları yaşanmıyor. Şili'nin boylu boyunca uzandığı Pasifik kıyıları, Güney Amerika'nınen aktif deprem bölgesini oluşturuyor. Bu bölge, "ateş çemberi"olarak adlandırılan, dünyadaki depremlerin %90'ından fazlasının gerçekleştiğiPasifik deprem kuşağında yer alıyor. Şili, dünyanın en yıkıcı depremlerine evsahipliği yapmış bir ülke. Tarihte kaydedilmiş en büyük deprem olan, 9,5büyüklüğündeki 1960 Valdivia depremi de bu ülkede oldu. Bu felaket Şili'de bir"deprem kültürü" oluşması açısından da dönüm noktası olmuş. Ülkedeyaşayanlar artık depremle beraber yaşamayı öğrenmişler. Yani depreme dayanıklıbinalar yapmak, deprem anında ve sonrasında yapılacaklar için hazırlı olmakgibi yıkıcı etkileri en aza indirecek konular açısından toplum oldukçabilinçli. Şili'de sismik tasarım kriterleri, 1971 yılına kadar İnşaat veKentleşme Yasası’na göre belirlendi. 1972'de ise Şili'nin ilk sismik tasarımyönetmeliği yürürlüğe girdi. Günümüze kadar birçok kez güncellenen buyönetmelikte, özellikle 1985 ve 2010'daki depremlerden sonra değişiklikyapıldı. Bunun sebebi de 1973’ten bu iki depremlere kadar, Şili'de gerçekleşen7'nin üzerinde büyüklüğe sahip yirmiye yakın depremin hiçbirinde ölü sayısı tekhaneli rakamları geçmemiş olmasıydı. 1985'te 180 kişinin hayatını kaybettiği 8şiddetindeki depremin ardından özellikle yüksek binalarla ilgili maddelerdüzenlendi. Bu depremde Santiago'da beş katlı iki bina ile Concepción'da yüksekbir bina yıkılmıştı. Bu depremin ardından ABD'deki yüksek binalara ilişkinyönetmelik örnek alınarak mevzuat güncellendi. 2010'da da 402 kişinin ölümünesebep olan tam üç dakika süren, 8,8 şiddetindeki Maule depreminin ardındanfarklı toprak yapıları üzerine düzenlemeler yapıldı. Bu depremden alınan enönemli ders, sağlam bina yapmanın yeterli olmadığı, yönetmelikte toprakyapısının da sınıflandırılması gerektiği yönündeydi. Birleşmiş Milletlerin (BM)2011 tarihli bir raporuna göre, Şili'de 2010'daki Maule depreminde binalarınsağlam ve toplumun depreme hazırlıklı olması, on binlerce can kaybını önledi.Benzer bir altyapıdan yoksun olan Haiti'de ise aynı yıl gerçekleşen 7 büyüklüğündekidepremde başkent Port-au-Prince'in %70'i yerle bir oldu ve 230 bin kişihayatını kaybetti. Kısaca Şili'de her büyük deprem, yeni önlemlerin alındığıbir süreç başlattı. Türkiye'de ise yaşananlardan ders aldığımızı söyleyemeyiz.Yasal mevzuata rağmen, depremlere hazırlık, sadece "deprem olduktan sonramüdahale" olarak görüldü. Üstelik bugün, bunu da yapamadığımızı gördük. Buiç acıtan tabloya rağmen, millet olmanın şuuruyla toplumsal dayanışmayavereceğimiz önem derecesinde bu büyük badireyi atlatacağımızı ve depremdolayısıyla can ve mal kaybı olanların acısını azaltabileceğimizi biliyoruz.Çünkü biz büyük Türk milletiyiz.