İMPARATORLUKLAR MEZARLIĞI

18 Ekim 2021 11:38 Mehmet DEMİRKAN
Okunma
840
İMPARATORLUKLAR MEZARLIĞI

Mehmet DEMİRKAN
İMPARATORLUKLAR MEZARLIĞI
ABD askerleri, 20 yıldır savaştığı Taliban'la anlaşarak Afganistan'dan çekildi. Bunun hemen ardından Taliban, bölgesel ve küresel aktörlerle yoğun diplomasi faaliyetlerine başlarken, sözcüleri  de ülkeye yabancı yatırım taleplerini dile getirdi. Bu yeni bir devletleşme süreci olarak algılanıyor. Ancak tarihî süreç çok çarpıcı. Afganistan yıllardır birçok ülke tarafından işgal edildi, buna karşın hiçbiri kalıcı bir yönetim oluşturamadı. İşte bu durum ülke için çarpıcı bir tanımlama getirdi; “İmparatorluklar Mezarlığı”.
Afganistan; Çin, İran ve Orta Asya ülkelerinin kuşattığı, göç ve ticaret yollarının ortasında kalmış; çok sayıda farklı aşiret ve etnik grubun hegemonya kurmaya çalıştığı bir ülke. Afganistan'ın %84'ü Sünni Müslümanlardan oluşuyor. Ülkenin karışık etnik yapısında en kalabalık nüfusu, %38'le Peştular oluşturuyor. Çoğu da ülkenin güneyi ve doğusunda yaşıyor. Bölgedeki İngiliz yönetimi 1947'de sona erip Pakistan bağımsız bir ülke olduğunda, bu ülkedeki Peştular Afganistan'daki Peştularla birleşerek "Peştunistan" isimli bağımsız bir ülke kurma taleplerini gündeme getirdi. Pakistan'la bölgedeki Peştular arasında gerilim sürerken 1971'de Bangladeş, Pakistan'dan ayrılarak bağımsız bir ülke oldu. Bu ayrılık, etnik farklılıkların dinin birleştiriciliğinden üstün geldiğini gösteriyordu. Pakistan da etnik milliyetçi duyguları bastırmak için hamle yaparak Afganistan'da Peştular arasında İslami hareketin yayılması için destek vermeye başladı. Pakistan'ın istihbarat Servisi (ISI), bu amaç doğrultusunda bölgedeki birçok kişiye sınır bölgelerinde dinî ve askerî eğitim verdi. Bu öğrenciler “Taliban”ın temelini oluşturdu. Taliban, Peştuca "talebeler" anlamına geliyor. 1978'de Afganistan’da sol görüşlü ve Sovyet destekli askerler darbeyle iktidara geldiğinde, yetiştirilen İslamcılar, Pakistan ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) desteğiyle ülkede silahlı bir isyan başlattı. Sovyetler Birliği Lideri Leonid Brejnev de Aralık 1979'da, Kızıl Orduyu Afganistan'a gönderdi. Sovyet işgali, Pakistan'dan gelerek silahlı isyan başlatanlara halk desteğini arttırdı. Bu gruba ABD ve Suudi Arabistan'ın maddi yardımları Pakistan'da oluşturulan hareketi bir anda büyüttü. 1971'de 900 olan Pakistan'daki medrese sayısı 1988'de 8 binin üzerine çıktı. Sınırlarda kayıt dışı 25 bin okul daha vardı. 1980'de ABD, Sovyetlere karşı savaşan gruplara 30 milyon dolar yardım gönderdi. Sovyet ordusuna karşı alınan başarının ardından ABD'de yardımı 1985 yılında 250 milyon dolara ulaştı. Suudi Arabistan da her yıl aynı miktarlarda yardım göndermeye başladı. 1985'te ABD Başkanı Ronald Reagan, Afganistan’daki direnişçilere Stinger uçaksavar füzesi verilmesine kararlaştırdı. Pakistan’ın Karaçi ya da İslamabad havalimanlarına getirilen silahlar, ISI aracılığıyla Afganistan sınırındaki radikal İslamcı gruplara dağıtıldı. 1989'da Sovyetler çekildikten sonra ABD'nin yardımı kesildi. Ancak ortada, ellerinde ağır silahlar olan, çocukları ve gençleri zorla silahaltına alan, Afgan halkının hayatına kısıtlamalar getiren, kadınları sosyal yaşantıdan silen bir organizasyon vardı. Sovyet işgali sona ererken Afganistan başka bir kaosa sürüklendi. 1992-1996 yılları arasındaki kargaşa ortamında Taliban, istikrarı yeniden sağlayacağı sözüyle ilgi odağı olmaya başladı. Taliban yapılanmasını 1990'ların başında, Peştuların Ghilzai ve onların da Hotak aşiretinden gelen, Sovyetlere karşı savaşırken yaralanmış da olan Molla Muhammed Ömer tarafından gerçekleştirdi. Sovyetlerden kalan birçok ağır silahı da ele geçiren Taliban, Pakistan'la sınır kapısının kontrolünü de aldı. Eylül 1996'da başkent Kabil'e giren Taliban, Peştu karşıtı olarak gördüğü ve yozlaşmanın sebebi olarak ilan ettiği Tacik kökenli Devlet Başkanı Burhanettin Rabbani'yi görevden aldığını ve yönetimi ele geçirdiğini duyurdu. Taliban, medreselerdeki Suudi-Vahabi öğretisiyle şekillenen şeriat kurallar ile İslamiyet öncesi Peştu hukukunun iç içe geçtiği bir düzeni benimsedi. 2001'de İkiz Kuleleri ve Pentagon'u hedef alan saldırılardan el-Kaide'yi sorumlu tutan ABD'deki George Bush yönetimi, Taliban'dan ülkelerinde olduğunu kaydettikleri el- Kaide liderlerini istedi. Taliban suçlulukları kanıtlanırsa cezalarını İslami şekilde vereceklerini açıklayınca, ABD'nin Afganistan müdahalesi başladı. 2001'in sonunda Taliban yönetimi bırakıp çoğunlukla Pakistan'a kaçtı. Afganistan'da ABD ve NATO öncülüğündeki birliklerin desteğiyle yeni bir hükûmet kurulsa da hava operasyonları, sivil kayıplara yol açan ev baskınları ve yerel aşiretler arasında yeniden başlayan mücadele ülkeyi tekrar kaotik bir ortama sürükledi. Bir süre sonra Taliban geri döndü ve yabancı askerlere karşı saldırılara başladı. 2014'te ABD ve NATO artık Afgan ordusunun eğitileceğini ve kendilerinin doğrudan savaşa katılmayacağını duyurduktan sonra Taliban, en kanlı saldırılarını düzenlemeye başladı. Bu saldırıların ardından Taliban yavaş yavaş ülkenin kontrolünü eline aldı. Taliban sonunda "işgalci güç" olarak tanımladığı ABD ile masaya oturdu. Şubat 2020'de ABD'nin çekilmesi karşılığında bazı şartları yerine getireceğine dair taahhütler verdi. ABD 20 yılın sonunda Afganistan’dan çekildi.
TALİBAN'IN TANINMA ARAYIŞI
Taliban Afganistan’da yönetimi ele geçirdiği günden bu yana sözcüleri aracılığı ile küresel sisteme entegre olacağını açıklıyor. Ancak bunun altyapısı çok önceden hazırlanmaya başladı. Afganistan'ı yönettiği dönemde Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleriyle yakın teması olan Taliban, 2013'te Katar'ın başkenti Doha'da bir ofis açtı. Tahminlerine göre 85 binden fazla savaşçısı olan grup, 2015'te Rusya ve Çin'le temasa başladı. Çin'le, ülkenin doğu sınırında bulunan el-Kaide üyelerinin burada barınmasına izin vermeme ve Çin'e buradan saldırı düzenlenmemesi konusunda anlaşmaya vardı. Bunun karşılığında Pekin yönetimi, Afgan hükûmetiyle bazı altyapı yatırımları ve maden ocaklarında çalışmak üzere anlaşmalar yaptı. Rusya da her ne kadar Sovyetlere karşı savaşan mücahitlerden oluşsa da Taliban'la 2017'de doğrudan temas kurarak yeni dönemde bölgede söz sahibi olma şansını kaybetmemeye çalıştı. Temaslar sonrası, bazı Taliban yöneticilerini yaptırım listesinden çıkardı. Örgüt, Rusya ara buluculuğunda Orta Asya ülkeleriyle de temas kurdu. Taliban, Suudi Arabistan'la bazı gerilimler yaşadığı 2015'ten bu yana İran'la da temas hâlinde ve Afganistan'da güçlenen IŞİD'in ülkeye bir tehdit oluşturmaması zemininde görüşmeler yürütüyor.  Doha'daki ofis üzerinden Taliban'ın birçok Avrupa ülkesiyle de dolaylı teması var: Almanya, Fransa, Norveç ve Türkiye de bunların arasında. Afganistan'da NATO kapsamında sınırlı bir askerî birlik bulunduran Türkiye, Taliban'a karşı doğrudan savaşa hiç katılmadı. Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğini sağlama planları yapan Türkiye, Taliban'la temas hâlinde. Hindistan da kısa bir süre önce Taliban'la temas kurulduğunu açıkladı. Afganistan'daki güçlerini ABD ile birlikte geri çeken İngiltere'nin yaklaşımı da çarpıcı. Daily Telegraph'a röportaj veren Savunma Bakanı Ben Wallace, "Hükûmette kim olursa olsun, belirli uluslararası normları karşılıyorsa, İngiltere o hükûmetle çalışacaktır." diyerek Taliban'ın tanınması yönünde bir mesaj verdi. Son olarak Taliban, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliğine gönderdiği mektupta örgütte eski hükûmetin değil kendilerinin temsil edilmesi gerektiğini bildirdi. Taliban geçici hükûmetinin Dışişleri Bakanı Vekili Emirhan Muttaki, gönderdiği mektupta, BM 76. Genel Kurul görüşmelerine katılma talebinde bulundu. Muttaki, mektubunda Afganistan'ın BM Daimî Temsilciliğine ise sözcülerinden Suheyl Şahin'i aday gösterdi. Afganistan'ı BM'de şu an hâlâ eski hükûmetin temsilcisi Ghulam Isaczai temsil ediyor. Ülkeler, BM büyükelçisi adaylarının ismini örgüte gönderdikten sonra, bu isimler BM Genel Kurulunun Akreditasyon Komitesi tarafından onaylanıyor.

TALİBAN’IN AÇMAZI, “EL-KAİDE”
ABD ile Taliban arasında yapılan anlaşma çerçevesinde taraflar el-Kaide’nin Afganistan’ı kullanarak ABD ve müttefiklerine yönelik saldırılara izin verilmemesi konusunda mutabık kaldı. Usame bin Ladin ve el-Kaide’nin Afganistan’a gelişi Taliban’ın isteği dışında gerçekleşmişti. Tasavvuf çizgisinde bir Hanefi mezhep inancına sahip Taliban, el-Kaide ve beraberindeki yapılanmalara sığınma hakkı verdi ancak ideolojik ve mezhebi görüşlerini yaymalarını engelledi. Buna karşın el-Kaide korunması karşılığında Taliban ile çatıştığı noktalarda sessiz kalarak, örgüte bağlılığını vurgulasa da el-Kaide, hücresel yapılanmaları ile küresel ölçekte bir örgüt. Çatışma da tam burada başlıyor. Taliban ABD’ye verdiği söz gereği, Afganistan’da uluslararası güvenliği tehdit edebilecek her türlü durumdan kaçınması ve el-Kaide’yi baskılaması gerekiyor. El-Kaide ise Taliban’ı düşmanla masaya oturan ve davaya ihanet eden şer odağı olarak tanımlıyor. Bu çatışmanın Afganistan’ı kaotik bir ortama sürüklemesinin kaçınılmaz olduğu vurgulanırken, Taliban’ın yönetimi ele geçirdiği günden kısa bir süre sonra başkent Kabil’de patlayan bombalar bunun ilk habercisi olarak değerlendirildi.
AFGANİSTAN’DA TALİBAN YÖNETİMİ
Taliban'ın yönetici kadrosunun çoğu Sovyet müdahalesi zamanı Kızıl Orduyla savaşan mücahitlerden oluşuyor. Kurucu lider, ABD işgali öncesi Afganistan'ı da yönetmiş olan Molla Muhammed Ömer. Ömer'in 2013 yılında hayatını kaybetti. Ağustos 2015'te örgütün başına Molla Ömer'in sağ kolu Molla Muhammed Mansur getirildi. Molla Mansur'un 2016'da Pakistan'da ABD'nin düzenlediği bir hava saldırısında hayatını kaybetmesi sonrası Taliban’ın başına Mevlevi Haybatullah Akhunzade geldi. Liderin hemen altındaki Rahbari Şûrası ise 26 üyeden oluşuyor. Bu şura da askerî ve siyasi kararların verildiği ana merci. Şûrada Akhunzade'nin üç yardımcısı var: Kurucu liderlerden Molla Ömer'in oğlu Molla Muhammed Yakup, Taliban'ın kurucularından Molla Abdulgani Baradar ve el-Kaide'yle de çok yakın bağları bulunan Hakkani Ağı'nın başındaki Siraceddin Hakkani. Molla Abdul Hâkim de, yargının başındaki isim, bu sebeple kendisine "başsavcı” da deniliyor. Şûranın içinde 17 komisyon bulunuyor. Bunlar eğitim, sağlık, askerî konular, istihbarat, iç siyaset, ekonomi gibi konulardan sorumlu "bakanlıklar" olarak görev yapıyor. Yönetim biriminin dışında bölgesel yapılanmalar bulunuyor. Yerel düzeyde en tehlikeli grup olarak görünen en alt düzeyde ise, Taliban'ın gelirlerini büyük oranda sağlayan haşhaş tohumlarının ekilmesinden, afyon üretiminden ve bu tarlalarla ticaret yollarının güvenliğinden sorumlu eğitimsiz, çoğu okuma yazma bilmeyen silahlı gençler var. Ülkede, dünya afyon üretiminin %90'ından fazlasının yapıldığı tahmin ediliyor. Taliban'ın bir yılda bu illegal uyuşturucu trafiğinden 400 milyon dolar kazandığı tahmin ediliyor. İşe bu altyapı üzerinde Taliban, geçici kabinesini açıkladı. Taliban lideri Molla Heybetullah Akhundzade en tepede “emir” olarak duruyor. Afganistan İslam Emirliği’nin yüksek dinî lideri. Geçici Hükûmetin Başbakanı Molla Muhammed Hasan Akhund. 2001’den beri BM'nin yaptırım listesinde. Örgütün kurucularından. İçişleri Bakanı Siraceddin Hakkani. FBI’nın başına 5 milyon dolar ödül koyduğu isim. Hâlâ arananlar listesinde. Savunma Bakanı Molla Muhammed Yakup. Taliban'ın kurucu lideri Molla Ömer'in oğlu. Taliban'ın askerî operasyonlarından sorumluydu. Dışişleri Bakanı Amir Han Muttaki. Önceki Taliban yönetiminde Kültür ve Eğitim Bakanı’ydı. Afganistan’da kabinenin açıklanmasının ardından bir açıklama yayımlandı. Buna göre, İslam’la çelişmeyen uluslararası ve ikili anlaşmalara sadık kalınacak. Devlete ve hayata dair bütün meseleler İslam’a göre düzenlenecek. Kadınlar saç, beden ve yüzün çoğunu kapatacak şekilde abaya ve nikap giyecek. Giysiler siyah olacak. Elleri kapatan eldiven giyilecek. Bu açıklama Taliban’ın izlemek istediği çizgiyi net bir biçimde ortaya koydu. Hem uluslararası destek hem de kendilerini var eden faktörler feda edilmek istenmiyor. Taliban’ın bu süreci yönetebilecek mi, bunu zaman gösterecek.   
Mehmet DEMİRKAN