FİLİSTİN’İ YOK ETME PLANI

15 Şubat 2020 10:52 Mehmet DEMİRKAN
Okunma
1083
FİLİSTİNİ YOK ETME PLANI


FİLİSTİN’İ YOK ETME PLANI
Mehmet DEMİRKAN
ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail'in varlığını koşulsuz kabul edip, Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmaya yönelik planı, onun adlandırmasıyla "Yüzyılın Anlaşması", bütün ikiyüzlülüğü ve ahlaksız teklifleri ile ortaya çıktı.
Bütün ayrıntılar, kendisi de Yahudi olan Danışman ve Damat Jared Kushner tarafından, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed, Suudi Veliaht Prensi Selman ve İsrail Başbakanı Netanyahu ile yürüttüğü mekik diplomasisi sonucu kaleme alındı.
Trump da İsrail Başkanı Netanyahu’yu yanına alarak “Yüzyılın Anlaşması”nı açıkladı. Bu açıklama yapılırken salonda üç Arap ülkesi; Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Umman'ın büyükelçileri de bulunuyordu. Arap dünyası adını gerçekten de yerin dibine geçilecek bir görüntü sergilendi.
Trump bir bir sıraladı:
-  Kudüs bölünmemiş bir şekilde İsrail'in başkenti olacak.
-  ABD, planın kavramsal haritasında İsrail'e ait olması öngörülen toprakları tanıyacak.
-  Filistin toprakları iki katına çıkacak. Kurulacak Filistin Devleti’nin başkenti Doğu Kudüs'te bulunacak ve ABD burada büyükelçilik açacak.
-  Plana göre hiçbir İsrailli ya da Filistinli yerlerinden edilmeyecek. Yani mevcut Yahudi yerleşimlerinin olduğu gibi kalacak.
-  İsrail, Ürdün Kralı Abdullah bin Hüseyin ile birlikte çalışarak Mescid-i Aksa ve Haremü’l Şerif gibi kutsal yerlerin mevcut durumunun korunmasını sağlayacak.
-  Trump'ın planındaki haritada Filistinlilere verilen topraklara 4 yıl boyunca dokunulmayacak. Bu süreçte Filistinliler İsrail ile müzakere edecek ve bağımsız devlet olmak için plandaki şartları yerine getirecek.
Bu önerilenler öncelikle İsrail'in Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da yasa dışı olarak kurduğu yıllar içerisinde yavaş yavaş bütün dünyanın gözü önünde arsızca genişlettiği Yahudi yerleşimlerine, uluslararası platformda hukuksal bir altyapı oluşturmayı hedefliyor.
İsrail, Filistin topraklarının %60’ını işgali altında tutuyor. Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki bu topraklardaki Yahudi yerleşimcilerin sayısı ise 670 bini aştı.
“DEVLET OLUYORSUNUZ” YUTTURMACASI
En büyük aldatmaca en hassas nokta üzerinden yapılmaya çalışılıyor.
"Kudüs bölünmemiş biçimde İsrail'in başkenti olacak." denildikten sonra Doğu Kudüs'ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak vadetmenin ne anlama geldiği, bölgede yaşananları kaba hatlarıyla bilenleri dahi güldürüyor. İnsan aklı ile alay etmenin bu kadar ucuzlaması gerçekten hayret verici.
İsrail’in başkenti Kudüs. Peki, Filistin’in başkenti neresi?
Planda Filistin'e başkent olarak öngörülen yer, güvenlik duvarının doğusu ve kuzeyinde yer alan Ebu Dis, Kafr Akab ve Şufat'ın doğusundan oluşan küçük bir bölge. Duvarın batısında kalan bölümde yaklaşık 300 bin Filistinlinin yaşadığı mahalleler, Eski Şehir, Mescid-i Aksa'nın da yer aldığı Haremü’ş Şerif ve kutsal yerler buluyor.
Plana göre Filistin Devleti'nin oluşumu İsrail'in tanınması, işgalin kabullenilmesi ve yeni sınırların benimsenmesine bağlı. Bu arada Hamas ve diğer direniş örgütleri saldırılara son verecek ve silahlarını bırakacaklar. Yani Filistin Devlet olacak ama kendini koruyacak ordusu ya da silahı olmayacak. Filistin devleti bugünkü durumu da aratacak biçimde İsrail’in keyfine kalacak.
Anlaşmaya göre, mevcut Filistin topraklarının iki katına çıkacağı kaydediliyor. Oysa haritaya bakıldığında durumun hiç de iddia edildiği gibi olmadığı Filistinlilerin binlerce yıllık topraklarından atılıp çöle mahkûm edildikleri görülüyor. Planda rüşvet de ihmal edilmemiş. Filistin'de 50 milyar dolar yatırım yapılacağı, 10 yılda bir milyon istihdam yaratılacağı ve gayri safi millî hasılanın üç katına çıkarılması vadediliyor. 50 milyar dolarlık cazibenin yanıltıcı tarafı şu: 27,8 milyar dolar 10 yıl içinde Filistin Devleti’ne giderken kalanı komşu devletlerdeki yatırımlara ayrılacak. Filistin davasının en kırılgan başlıklarından biri de mülteciler. 5 milyonun üzerinde Filistinli mülteci işgal edilen topraklarına dönmek istiyor. Ancak plan kabul edilirse Filistinliler İsrail'in ele geçirdiği yerlere değil yeni Filistin Devleti'ne dönebilecekler. Üstelik bu bile öyle kolay olmayacak. Buraya dönmek için Filistin ve İsraillilerden oluşacak komiteden onay alınması gerekiyor. Plan, Ürdün ya da Lübnan gibi Filistinli mültecilerin yaşadığı ülke yönetimlerin de bu insanların kamu hayatına katılacağı yasal düzenlemelere gitmelerini salık veriyor.
“KUDÜS SATILIK DEĞİL”
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas "Başarısız olacak bir komplo. Kudüs satılık değil." diyerek plana tepki gösterdi.
Filistinli lider, "Trump ve Netanyahu'ya şunu söylemek istiyorum: Kudüs satılık değildir. Haklarımız satılık değildir. Ve sizin bu anlaşmanız sonunda başarısız olacak bir komplo. Halkımız bunu tarihin çöplüğüne atacaktır." dedi.
Abbas, "Hiçbir Filistinli, Arap, Müslüman ya da Hristiyan çocuğun, başkenti Kudüs olmayan bir Filistin'i kabul etmesi mümkün değil." diye konuştu.
Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimi de planı "Saçmalık." olarak niteledi. Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zühri, "Trump'ın açıklamaları düşmanca ve şiddetli öfkeyle karşılanacak. Trump'ın Kudüs açıklaması saçmalık. Kudüs Filistin toprağı olacak." açıklamasını yaptı.
MÜSLÜMAN, HRİSTİYAN VE MUSEVİLERİN KUTSAL KENTİ KUDÜS
Dünyanın en kadim kentlerinden Kudüs, bugün Orta Doğu'daki sorunların merkezinde yer alıyor. İsrail, kentin doğusunu 1967'de işgal etti ve 1980 yılında tamamını başkenti ilan etti. Ancak bugüne kadar Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan hiçbir devlet olmadı. Tabii ki, Trump'ın yaptığı açıklamaya kadar. Filistinliler de Doğu Kudüs'ü ileride kurulacak Filistin Devleti’nin başkenti olarak görüyor. Oslo Anlaşması'nda Kudüs'ün statüsü barış görüşmelerinin ileri aşamalarına bırakılmıştı. Arapça El Kuds, İbranice Yeruşalayim olarak adlandırılan Kudüs, dünyanın en eski kentlerinden birisi. Tarih boyunca, birçok kutsal yapıya ev sahipliği yapmasından dolayı çok sayıda savaşa sahne oldu ve defalarca yıkıldı, yeniden inşa edildi. Kudüs, üç semavi din olan İslam, Yahudilik ve Hristiyanlık için çok kutsal yerleri içinde barındırıyor. Kutsal yerlerin önemli bir kısmı Doğu Kudüs'te yer alıyor. Eski Kent'in etrafı ise kalın, taş duvarlarla çevrili. Müslümanlar için en kutsal yerlerden biri kabul edilen Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s Sahra'nın bulunduğu Haremü’ş-Şerif, Doğu Kudüs'te yer alıyor. Hz. Muhammed’in  göğe yükseldiği taş burada bulunuyor. Mescid-i Aksa'nın hemen altında ise Süleyman döneminde yapılan tapınağa ait olduğuna inanılan Ağlama Duvarı bulunuyor. Burası Yahudilik inancının en kutsal mekânı. Kudüs'te bulunan Kutsal Kabir Kilisesi'nde ise Hz İsa’nın çarmıha gerildiğine inanılıyor. Şu anda bu kilise, aralarında Rum Ortodoks Patrikhanesi, Roma Katolik Kilisesi ve Ermeni Patrikliği'nin de olduğu farklı mezheplerin temsilcileri tarafından yönetiliyor. İşte bu yüzden Kudüs'ün statüsü, İsrail-Filistin çatışmasının da en merkezî sorunlarından birini oluşturuyor. İsrail, 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı'nda o zamana kadar Ürdün'ün kontrolü altında bulunan Doğu Kudüs'ü işgal etti. O tarihten bu yana da İsrail işgali altında bulunuyor. İsrail, 1980 yılında kabul ettiği kanunla Kudüs'ü "bölünmez başkenti" ilan etti. Ayrıca aynı kanunla kentte yaşayan Araplara vatandaşlık verildi. Araplar da Doğu Kudüs'ü ileride kurulması muhtemel Filistin Devleti’nin başkenti olarak kabul ediyor. 1993 yılında imzalanan Oslo Barış Anlaşmalarında Kudüs'ün nihai statüsünün barış görüşmelerinin ileri aşamalarında ele alınması öngörülüyor. İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgal etmesinden bu yana kentteki Yahudi nüfus da önemli bir artış kaydetti. 1967 yılından bu yana İsrail burada en az 10 yerleşim birimi kurdu. Buraya yaklaşık 200 bin civarı Yahudi yerleştirildi. Uluslararası hukuk tarafından Kudüs'teki Yahudi yerleşimleri yasa dışı kabul ediliyor.
ÇÖZÜMSÜZ SORUNLAR
Filistin ile İsrail arasındaki sorunların çoğu şimdiye kadar çözümsüz kaldı. 1993'te imzalanan barış anlaşması daha sonra çöktü, şu an taraflar çözüme her zamankinden daha uzak görünüyor. Hem İsrail hem de Filistinliler Kudüs üzerinde hak iddia ediyor. Ürdün'ün elindeki kentin doğusunu 1967'de işgal eden İsrail, Kudüs'ün tamamını başkent olarak görüyor. Bağımsız bir devlet isteyen Filistinliler ise yaklaşık 350 bin Filistinlinin yaşa dığı Doğu Kudüs'ü de başkent olarak kabul ediyor. İsrail, 1967'den beri işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yaklaşık 140 yerleşim inşa etti. Bunlara ek olarak hükûmetin izni olmadan inşa edilen 120 yerleşim birimi daha bulunuyor. Bu yerleşimlerde yaklaşık 600 bin İsrailli yaşıyor. Uluslararası toplum yerleşimleri yasadışı bulsa da İsrail buna itiraz ediyor. Filistin tarafı, Filistin Devleti’nin kurulabilmesi için tüm yerleşimlerin kaldırılması şartını koşuyor. Ancak Netanyahu, yerleşimleri kaldırmak bir yana bu yerleşimleri İsrail'in egemenliğine dâhil edeceklerini söylüyor. Her iki taraf da olası bir Filistin Devleti’nin sınırları konusunda farklı görüşlere sahip. Filistinliler, 1949 ile 1967 arasında İsrail ile Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze'yi birbirinden ayıran ateşkes sınırlarında bir devlet talep ediyor. İsrail, bu sınırların askerî açıdan savunulamaz olduğunda ve kalıcı olamayacağında ısrarcı. Filistin sınırları konusunda kesin bir hat çizmiyor ve İsrail'in doğu sınırının Ürdün Nehri boyunca uzanması gerektiğini savunuyor. Birleşmiş Milletler ve kurumları, 1948'deki savaş sırasında İsrail'den kaçan ya da sürülen 5,5 milyon Filistinli mülteciye destek sağlıyor. Filistin yönetimine göre mülteci sayısı 6,5 milyon. Mülteciler kendi topraklarına dönme haklarını hatırlatıyor ve tüm barış süreçlerinde bu hak önemini koruyor. İsrail ise bu çaptaki bir nüfus hareketinin demografik yapıyı değiştireceğini ve İsrail'in Yahudi devleti olma iddiasını ortadan kaldıracağını savunuyor.