ÖVÜNME SANATI

24 Temmuz 2015 12:56 Agâh HÜSEYİN
Okunma
1726
ÖVÜNME SANATI

 
 
Fransızların bir sözü var:
“Kimse seni övmüyorsa, sen kendini öv.”
Geride bıraktığımız seçim süreci tam da bunu anlatıyor.
Dünyayla, komşularıyla, muhalefetle, daha da beteri kendiyle kavgalı “devlet başkanımız (!)” sanki hiçbir şey yokmuş gibi seçim meydanlarında övünüp durdu. Söylemlerine kim karşı çıktıysa, ona edilmedik hakaret bırakmadı; hemen hedef tahtasına oturttu. Ya bir açılışta ya bir toplantıda ya da ya da bir havuz TV’de boyunun ölçüsünü aldı.
Ezcümle bir gün önce kahraman olan, ertesi gün ya “paralel” ya da “hain” oluverip çıktı.
O böyle konuştukça yandaşları alkışladı.
Alkış aldıkça durmadı konuştu.
Konuştu, dış politikada şaha kalktık!
Konuştu, “Esed” utancından yerin dibine girdi!
Konuştu, “Sisi” ezilip büzüldü!
Konuştu ekonomide “dünyanın 10 büyük ülkesi” hâline geldik!
Onun şehvetli retoriğiyle kitlelerin beyni uyuştu; şüphe, sorgulama, test etme rafa kalktı.  Ayan beyan yalanları, hatta küfürleri bile alkış aldı. O alkış aldıkça “ego”su şişti; “ego”su şiştikçe meydan meydan dolanıp durdu.
Alkış, alkış, alkış…
Başmuhalefet de bu alkış modasına uydu; seçim kampanyasını “Alkışlıyoruz!” diyerek başlattı.
Mazereti bile hazırdı: “Öfke bir hitabet sanatıdır.” Başbakanlıktan çok hatiplik yaptı; bu sanatın “piri” oldu. Şark toplumlarında bu üslubun alıcısı oldukça fazla.  Öyle ki öfkeli sözleri yandaşlarını ayıltıp, bayıltıyor; yetmiyor kefen giyip meydanda soluğu alanlar bile oluyor.
Meğerse toplum olarak övünmeye ve övülmeye ne kadar da açmışız. Belli ki “övülme” yanımız “töre” gereği hiç tatmin edilmemiş. Çocukken övülmeyen, bırakın övülmeyi örselenen egomuz, büyüdüğümüzde nasıl da başımıza püsküllü bela oluyor.
“Övünmeyiniz! Hem topraktan yaratılmış hem de toprağa dönünce kendisini kurtların böceklerin yiyeceği insanın övünmesi neye yarar.” demiş Hz. Ebubekir (RA)
İsviçreli şair, yazar ve ressam Hermann Hesse övünmeyi şöyle tanımladı: “Birisi saadetiyle veya faziletiyle övünüyor, böbürleniyorsa onda bunun ikisi de yok demektir.”
Medeni ülkeler böylelerine hasta gözüyle bakıyor. Bizim gibi toplumlarında ise kahraman muamelesi görüyorlar.  
Neyse ki bu seçimler imdada yetişti de toplum biraz kafa dinlendi.
Bakalım bu sessizlik topluma bir şey anlatacak mı?
Toplum bu sessizliğin muhasebesini nasıl yapar bilinmez ama yine en büyük çıkış ondan geldi:
“Herkes egosunu bir yana bıraksın.”
İyi dersin de muhterem, bırakalım bırakmasına ama nasıl?
Biliyorsan bir iki tüyo ver de kurtulalım.
 
DİNDAR NESİL
Hükûmetimizin en büyük projelerinden biri, dindar nesil yetiştirmek.
Bu yüzden en küçük yerleşim birimlerinde bile imam-hatip okulları açılıyor. 2002-2003 öğretim yılında 440 olan imam hatip lisesi sayısı 2014-2015 yılı itibarıyla 1017'ye çıktı. Yani nerdeyse iki buçuk kat artmış.
Peki, dindar nesil yetiştirme iddiasındaki hükûmetin diğer karnesi nasıl?
İşte 2008 - 2013 tarihleri arasında polis kayıtlarına girmiş uyuşturucu, sigara, hap, alkol kullanan gençlerin sayısı:
 


EROİN:
2008 yılında 55 genç
2013 yılında 118 genç
Artış: % 115
 
KOKAİN
2008 yılında 3 genç
2013 yılında 14 genç
Artış: %367
 
HAP
2008 yılında 33 genç
2013 yılında 171 genç
Artış: %418
 
ESRAR
2008 yılında 227 genç 
2013 yılında 4.439 genç
Artış: %1856
 
SİGARA
2008 yılında 15.242 genç
2013 yılı 32.849 genç
Artış: %116
 
ALKOL
2008 yılında 233 genç
2013 yılında 264 genç
Artış: %13
 
YAPIŞTIRICI:
2008 yılında 54 genç
2013 yılında 115 genç
Artış: %113
 
SİGARA VE ALKOL:
2008 yılında 1.752 genç
2013 yılında 2.970 genç
Artış: %70
 
SİGARA VE ESRAR
2008 yılında 728 genç
2013 yılında 3.046 genç
Artış: %318
 
SİGARA VE HAP
2008 yılında 48 genç
2013 yılında 133 genç
Artış: %177 


 
 
TARİH KAYDEDER
 
Ne mutlu Türk’üm diyene!
  Kemal Atatürk
Bir memlekette namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır.
    İsmet İnönü
Yollar yürümekle aşınmaz.
  Süleyman Demirel
Benim memurum işini bilir.
  Turgut Özal
Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.
  Recep Tayyip Erdoğan