Din, nasihattir.
Ahlak, insanın iç muhasebesi, tarihi ve kültürü ile alakalıdır.
Din ve ahlak kurallarına uymak tamamen vicdani bir karardır.
Etik ise toplum ve insan ilişkilerini düzenleyen bir kavramdır.
Geçmişte ahlak ve etiğin öznesi, din veya iktidardı. Günümüz dünyasının öznesi ise sermaye ve medya oldu.
Türk toplumu, siyasette ortak bir ahlak ya da etik kurallar geliştiremediği için demokrasi bir türlü rayına oturamadı. Din siyasetin aracı hâline gelmiş, sermaye ve medya aynı holdingler adı altında vücut buldu. Dolayısıyla kim bu gücü elinde tutuyorsa ahlakı ve etiği kendi çıkarlarına uygun yorumladı, kendi tanımladığı ölçütleri etik kural olarak halka sundu. Böylece uzlaşma kültürü iğdiş edildi; siyaset organları hizmette rekabet yerine, toplumsal kamplaşmanın vücut bulduğu müesseslere dönüştü.
Neden?
Çünkü sık sık kesintiye uğrayan demokrasimizde yerleşik ilişkiler yeterli bir derinlik kazanamadı. Hâl böyle olunca her defasında konjonktür partileri ortaya çıktı. Bu partiler de siyasette kalıcı olabilmek için siyasetin evrensel etik kurallarını tahrip etti.
İşte bu tahribat sonucunda da yeni bir insan tipi doğdu: Homo economicus.
Yani, siyaseti, ekonomik bir mübadele aracı olarak gören insan tipi…
“Homo economicus”lara göre siyasi partiler, kendine menfaat temin eden müesseslerledir. Onlar siyasi partileri bir fikrin veya ideolojinin savunucu olarak görmezler. Siyasetleri ise bir nevi dilenciliktir. Bunun için her fikri her değeri kendi menfaatleri için çiğnemeye hazırdırlar.
“Homo economicus”’lar için kutsal yoktur. Kutsal, onlar için ekonomik hedeflerine ulaşılacak bir vasıtadır.
“Homo economicus”lar için demokrasi yoktur. Demokrasi onlar için amaç değil, araçtır.
“Homo economicus”lar için devlet yoktur. Devlet onlar için sadece iktidarlarının devamına yarayan ve menfaat bir aygıttır.
“Homo economicus”lar için din yoktur. Din onlar için iktidara gelme vasıtası ve suçlarını meşru gösteren bir fetva aracıdır.
Homo Economicular için halk yoktur. Halk onlar için sadece seçim zamanlarında kendilerine iktidarın anahtarını teslim eden bir güruhtur.
Onlar için, şehit yakını “karaktersiz”, çiftçi “anasını alıp gitmesi gereken”, asker “yan gelip yatan”, terörist başı “sayın”, memur “işini bilen”dir. Siyasetleri de karakterleri gibidir. Yani “Dün dündür, bugün bugündür.”
Yine seçim var…
Yine içi erzak dolu parti amblemli naylon poşetler, kentlerin varoşlarında çevre kirliliği oluşturacak. Kitleler döner-ekmek uğruna meydanları dolduracak. Fakire dinî söylemlerle dağıtılan poşetler, ikram edilen döner ekmekler, siyasi değerlere dönüşecek, her poşet sandığa oy olarak atılacak.
Yani sözde iyilik, ahlak ile mübadele edilecek. Parti amblemli poşetler sayesinde seçilenler, daha sonra iktidarın nimetlerini kendine yakın öznelerle (sermaye ve medya) paylaşacak. Yoksul ise bir sonraki seçimdeki parti amblemli poşeti beklerken bu çirkin döngü, ortak bir ahlaki zemin oluşana kadar sömürülüp duracak.
Yine seçim var.
Bakalım hangi siyasi görüş seçmene “eşrefimahlukat”, hangisi “Homo economicus” muamelesi yapacak.
Allah, insanı en çok bildiği konuda sınar.
AMA
Orta Doğu’ya barış getirecektik AMA “Esed” buna mâni oldu.
Orta Doğu’nun lider ülkesi olacaktır AMA “Sisi” buna mâni oldu.
Petrol bulacaktık AMA enerji lobisi buna mâni oldu.
1 lira, 1 dolar olacaktı AMA faiz lobisi buna mâni oldu.
Zam yapmayacaktık AMA karaborsacılar buna mâni oldu.
İşsizliği bitirecektik AMA küresel güçler buna mâni oldu.
Terörün üstesinden gelecektik AMA PKK buna mâni oldu.
“Analar Ağlamayacaktı.” AMA Kandil buna mâni oldu.
Adalet mülkün temeli olacaktı AMA Pensilvanya buna mâni oldu.
Sıfırlamayacaktık AMA paralel yargı buna mâni oldu.
Çalmayacaktık AMA nefsimiz buna mâni oldu (!)
Duygu istismarı yapmayacaktık AMA gözyaşlarımız buna mâni oldu (!)
Ağlamayacaktık AMA halkın içler acısı hâli buna mâni oldu (!)
Tek başına iktidar olacaktık AMA seçmen buna mâni oldu (!)
Koalisyon kuracaktık AMA muhalefet buna mâni oldu.
Bu kadar AMA’sı olan iktidarın, ayakkabı kutusu dolusu MAMA’sı olur.