ACIKLI BİR AŞK HİKÂYESİ: HÖT ile ZÖT

26 Temmuz 2016 11:25 Agâh HÜSEYİN
Okunma
1816
ACIKLI BİR AŞK HİKÂYESİ: HÖT ile ZÖT

 

 
Bir varmış, bir yokmuş misali:Mazoşist bir aşk hikâyesi…
Bir nevi “Stockholm sendromu”.
İşkencecisine âşık olan esir gibi…
Huzurlarınızda; “Höt ile Zöt” ün acıklı aşk hikâyesi!
Düşlerimizi çürüten, özgüvenimizi yok eden, cesaretimizi kıran, hayallerimizi öldüren; kavuşmaya değil, kaybetmeye mahkûm arabesk bir aşk hikâyesi…
İlk repliği: Ingaaa! Ingaaa! Nidalarıyla başlar bu aşkın!
“Sus de….us! Ağlama! Ağzına biber sürerim.” diyerek filmi başlar.
Duyduğumuz ilk “sevgi” sözcükleridir bunlar.
Biraz ayaklanınca, şiir devam eder.
“Babana derim, seni döver!”
Ve dizeler devam eder babayla;
“Kulağını çeker, eşşek kulağı yaparım! Sıpa!”
“İnleyen nağmeleeer.”
Zıııır!..Zıııır!..Zıııır!..
Aaaa! Zil çaldı:
“Şimdi okullu olduk… Nayniri nom nom… Nay nay nom…”
Ortaya karışık aritmetik, Türkçe, sosyal bilgiler.
2 kere 2…
Şaaak!
Yüklem mi, tümleç mi?
Şuuuk!
Türkiye’nin yüz ölçümü?
Şaaak, şuuuk!
Kulak çekmeye, tek ayak üstünde dikilmek ile cetvel ve değnek eşlik eder.
“Öğretmenler! Yeni nesiller sizin eseriniz olacaktır. “ (M.K. Atatürk)
- Yarın ödevler tam olarak gelmezse, topunuza aha bu değnekle sıra dayağı var!
Buyur buradan yak…
“Yarattığın bu “nesl-i âdem”, bitpazarında kaç mecidiye eder ey hocaaam!”
“Bunlar yalandır.” diyenin, madalyası hazır.
Bir nesil böyle büyüdü, hâlâ da büyüyor.
Takdirname, tasdikname, marifetname (!), beş kırıklı karne derken yırttık, liseden mezun olduk diyelim.
Ya üniversite…
“Ey özgürlüüük!..”
Yürüyüş yaptın;hemen cop…
Öğrenci:
“Yaslı gittik, şen geldik.”
Polis:
“Aç avcunu, biz geldik.”
Hak aradın;anında gaz…
“Dumanlııı dumanlııı, oy bizim elleeer.”
Yırttık mı?
Biter mi? Pazara değil, mezara kadar…
“Her Türk, asker doğar.”
“Her Türk, asker doğar.”
Efsunlusun ya…
Komutan bunu bilir.
Ama önce çavuş dayağı…
İlk nağmeler:
“Gel tezkereee gel tezkereee…”
Sonra omuzu kalabalıkların şefkatli kolları...
- Benim tokadımı yemeden tezkere alan yoktur bu askeriyede!
“Vatan sana, canım feda!”
“Vatan sana, canım feda!”
- Vur kumandanım vur! Şehit olamadım, bari dayak yiyeyim!
“Oy! Oy! Emineeem! Nedir bu güzelliler? Nedir bu güzellikler?”
Nihayet şafak bir…
Oh! Askerlik de bitti.
Hikâye bu ya… Devam ediyor.
Mübarek Brezilya dizisi…
İşe girdin: Müdür Höt Zöt…
Hasta oldun: Doktor Höt Zöt…
Vergi dairesine gittin: Vergi memuru Höt Zöt…
Trafiktesin: Höt Zöt…
Karakola düştün: Polis Höt zöt…
Üstüne kaymaklı kadayıflı polis dayağı ile beş yıldızlı nezarethane.
Evde, yolda, dağda, bayırda: Höt Zöt…
“Bana kaderimin bir oyunu mu buuu? Bitirdi ömrümüüü!”
Netice: “Höt ile Zöt” arasına sıkışmış bir aşk hikâyesi.
İşte hayatımız bu “Höt ile Zöt”ün acıklı aşk hikâyesi arasında yuvarlanıp gidiyor.
Öyle bir hikâye ki…
Ne benzer Kerem ile Aslı’ya…
Ne benzer Tahir ile Zühre’ye…
Çalan kazanıyor, söven haklı çıkıyor, vuran yükseliyor.
Susan, pısan, sinen, etliye sütlüye karışmayan ise hâlâ “Yaşa padişahım!” diyor.
Ve bu mazoşist aşk hikâyesi ise;
Mustafa Sandal’dan “Pazara kadar değil, mezara kadar.” şarkısıyla sürüp gidiyor.
Görünen o ki daha da sürecek.
Ne diyelim…
“Alışmış, kudurmuştan beterdir.”
 
AGÂH HÜSEYİN’DEN CANLI BOMBA SORUSU:
Soru: Canlı bombalar hangi evlerde yetişir?
a)  Ateistlerin evlerinde
b)  Aborjinlerin evlerinde
c)  Müslümanların evlerinde
d)  Hristiyan demokratların evlerinde
e)  Hinduların evlerinde
Ödülü: Cevabını doğru bilene 10 dinamit lokumu ile bir intihar yeleği bedava.