“İnsan öldü. Neden? Çünkü gerek dünya çapında gerekse yerel çapta karşımıza çıkan manzara insanlık dışıdır. Bu durum; aklın, amelin ve ahlakın bölündüğünü ve yitirildiğini gösterir. Bunların olmadığı yerde insan yoktur.”
Prof. Dr. Nadim MACİT (Öteki Din, s. 60.)
“Ey Nas!”
Böyle hitap ediyor Allah, insanoğluna.
Hepimiz ana rahmine insanoğlunun özü olarak düşeriz ve nerede doğarsak oralı oluruz. Bir Türk olarak ana rahmine düşen; İzlanda da doğar, büyür ve ölürse Türk değil, İzlandalı olur.
Bizi milletlere ve toplumlara ayıran insanlığımız değil, mensup olduğumuz kültürdür. O hâlde Türk, Arap, Çingene, Fransız, İngiliz, Rus, Alman olmadan önce insanız. Yani “insanlık” hepimizin tek ve ortak değeridir.
Hz. İsa, “Sen Tanrı’nın oğlusun.” diyenlere her seferinde “Ben insanoğluyum.” dedi. Onu Tanrı’nın oğlu yapanlar, onun nübüvvet koltuğunu boşaltıp yerine kendisinin geçme planını yapan ruhban sınıfıdır.
Bu ruhban sınıfı, insanlığın ortak belasıdır. İnsanı insan olmanın ötesine atan, insanı kula kul eden ve binlerce yıldır din adına kan dökmeyi kutsayan şeytani bir sınıftır bu sınıf.
“Düşünen insan dincinin Azrail’idir.” diyor Yaşar Nuri Öztürk. Bu demektir ki ruhbanın çok olduğu yerden önce “düşünce” uzaklaşıyor. Düşünce uzaklaşınca “hakikat” kayıplara karışıyor. Hakikat olmayınca da kişi insan olmanın erdeminden uzaklaşıyor.
İşte insanı canavarlaştıran ve canavarlığı “cihat” adıyla meşrulaştıran bu ruhban sınıfı, ölüyü bile yandaşlarına alkışlatan zalimler ordusudur. İnsanlık, bu sınıfı ilga etmeyi beceremediği sürece ölmeye, öldürülmeye, ölüye sövmeye devam edecektir.
Konya ve İstanbul’da oynanan millî maçlarda, Ankara ve Paris katliamlarında ölen insanlara gösterilen saygısızlık, bu milletin utancı olarak tarihe geçecektir. Ceddimiz en zor zamanlarında dahi böyle bayağı bir davranışı bize miras bırakmadı.
Ölüyle hesaplaşan ne Müslüman ne Hristiyan ne Yahudi ne de başka bir dinin mensubu olabilir. Fransa’nın zalimlikleri üzerinden masumlardan intikam almaya kalkışmak, korkakların yapacağı şeydir. Bu cinayetleri de alkışlamak ise en aşağılık bir davranıştır.
Ankara’da katledilenlere ideolojik yaklaşmak, Fransa’da ölenlere sırf Hristiyan oldukları için sevinmek; Müslüman olanın, hatta insan olanın yapacağı şey değildir. Kediyi incitmeye korkan bir nesilden, binlerce insanı acımasızca yok eden ve bu acımasızlığı alkışlarıyla meşrulaştıran bir nesle nasıl evrildik? Bu yozlaşma nerede, nasıl, bitecek; sonu nereye, nasıl bir fanatizme kayacak, meçhul.
Maç sonunda Fatih Terim’in dediği gibi “Ölenler için bir dakika sabredemiyor muyuz? Ne oluyor bize?”
Gerçekten ne oluyor bize?
Hangi kirli dokunuş ruhumuzu katran karasına çevirdi?
Fuzulileri, Yunus Emreleri, Mevlanaları, Şeyh Galipleri çıkaran o ince ruh nerede şimdi?
Hangi uzak memleketlerde…
10 KASIM
Atatürk…
Bir yetim çocuk… Baba yok, sülale yok… Aşiret, cemaat, tarikat yok… Abi, dayı, emmi, yandaş, yoldaş, kardeş yok…
Tek tabanca…
Binbir yoklukla oku. Trablusgarp, Filistin, Çanakkale deme cephe cephe dolaş.
Bir gün tut, Samsun’a çık.
Arkada halk yok, padişah yok, sadrazam yok, şeyhülislam yok, nazır yok, hacı hoca yok, tarikat, cemaat hiç yok…
Bir isyan başlat, yedi düvele karşı. Yetmedi, o yedi düveli denize dök.
O da yetmedi, 600 yıllık bir cihan devletinin küllerinden yepyeni bir Cumhuriyet kur, onca yokluğa rağmen.
Sonra da gel, o bin bir güçlükle kurduğun Cumhuriyet’i bize emanet et. Layık mıyız bilinmez…
Ama sonsuza kadar sana minnettarız, Mustafa Kemal Atatürk.
Nur içinde yat.
İKİYÜZLÜ MATEM
40 yıldır Afganistan’da masum insanlar öldürülüyor.
Çıt yok!
40 yıldır PKK kendi halkına zulmediyor.
Çıt yok!
25 yıldır Irak’ta canlı bombalar masum insanları yok ediyor.
Çıt yok!
5 yıldır Suriye’de Esad ve IŞİD çoluk çocuğu katlediyor.
Çıt yok!
Ölen Asyalı olunca çıt yok.
Ölen Avrupalı olunca,
Hepimiz mavi, kırmızı, beyaz oluyoruz.
Neticede: İnsanlık ortak matem aklına ulaşamamış ise eğer;
DAHA ÇOK ÖLECEĞİZ.
DAHA ÇOK ÖLECEKSİNİZ.
DAHA ÇOK ÖLECEKLER.