NEME LAZIM BE SULTAN’IM!

10 Ocak 2015 10:53 Av. Dr.Ahmet Korhan Mastı
Okunma
2301
NEME LAZIM BE SULTANIM!


Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini zaman zaman hayal eder, “Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünür. Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahya Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfinin açık olduğuna inandığı Yahya Efendi’ye gönderir.
- “Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi hâlde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı?” şeklinde sorular içeren mektubunu gönderir. Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:
- Neme lazım be Sultan’ım!
Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez. Yahya Efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?” Nihayet kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Aynı soruyu cevaplamasını sitem dolu sözlerle tekrar ister:
 - Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!
- Sultan’ım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.
- İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “Neme lazım be Sultan’ım!” demişsiniz. Sanki “Beni böyle işlere karıştırma.” der gibi bir anlam çıkarıyorum.
- Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de “Neme lazım!” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hâle gelir.
Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder, sonra da memleketin kendisini böyle ikaz eden bir âlime sahip olduğu için Allah’a şükreder.
Geldiğimiz noktada eş başkanlığı yapılan “Büyük İsrail Projesi” doğrultusunda ülkemizin altının oyulduğu, yapılanlara karşı ise vatandaşın önce ekonomik olarak zayıflatılıp sonra kömür ve gıdaya muhtaç hâle getirilip duygularının kör edildiği, ezcümle vatandaşımızın ülke sorunlarına karşı duyarsızlaştırıldığı bir dönemden geçmekteyiz.
Bu durumda bizlere düşen görev, eski millî hasletlerimizi kaybetmeyen, Türkiye’nin ve Türklüğün sorunlarına neme lazım demeyen Milliyetçi-Ülkücü Hareketi diri tutup bir olmaktır. Bütün Türk milliyetçilerinin yukardaki anekdot doğrultusunda Türkiye’nin içinde bulunduğu durum hakkında vatandaşı aydınlatma çabası içinde olmaları, Türkiye’nin ve Türklüğün duyarlı sesi olmaya devam etmeleridir. 
Sağlıcakla kalın.