AKP'nin 24 Haziran tarihli grup toplantısında Tayyip Erdoğan’ı kendilerince huşu içinde dinleyen milletvekilleri liderlerinin alaylı bir ifade ile “Ne oldu, zor mu oldu?” sorusunu duyunca içinde bulundukları rehavetten sıyrılarak kulak kesildiler. Meclisin 1 Temmuz yerine 25 Temmuzda tatile gireceğini duyunca derin tatil rüyaları da böylelikle son bulmuş oldu. Çünkü arkasından da cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktı.
Başbakan "aciliyet arz eden tasarı ve teklifleri tamamlamadan Meclis tatile girmeyecek. Gerek bakan olsun gerek diğer arkadaşlarım olsun, işi çok sıkı tutacağız ve muhalefete burada evvel Allah göz açtırtmayacağız. Bu işi süratle bitirmemiz lazım, daha erken bitirin, daha erken bitirelim." derken milletvekillerinin tatil heveslerini kursaklarında bırakmıştı.
Aslında Başbakan’ın aciliyet arz ediyor dediği tek bir tasarı vardı: Zamanlaması itibarıyla cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde kirli ittifak arayışlarının sonucu olarak terör örgütünü devletin meşru muhatabına dönüştüren, millet egemenliğini silah zoruyla değiştirmek isteyen terör örgütünün siyasal amaçlarına ulaşma sürecini meşrulaştıran ve terör örgütünün taleplerinin karşılanmasına yönelik bir tasarı olan "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı". Diğer tasarı ve teklifler bu tasarının kılıfıydılar.
Tasarı tek başına Milliyetçi Hareket Partisinin yoğun mücadele ve muhalefetine rağmen Mecliste bulunan diğer partilerin desteği ile 10 Temmuz 2014 tarihinde yasalaştı ve Sayın Cumhurbaşkanı’nca derhâl onaylandı. Ardından da 16 Temmuz 2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
AKP hükûmeti cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde bu Yasa ile her zaman olduğu gibi yine sorunları çözmek yerine sorunları kullanma yoluna gitmiştir. "Bizim uygulamalarımız suç da teşkil etse kanun çıkarırız hallederiz, yaparız." zihniyeti bu Yasa’da en üst seviyede karşılığını bulmuştur.
Hâlbuki hiçbir insani talep, temel hak ve özgürlüklerin ihlali, teröre, terörizme meşruiyet sağlayamayacağı gibi, hiçbir devlet düzeni ve otoritesinin tesisi amacıyla insan haklarının ihlali meşru sayılamaz. Sözde düzeni tesis amacıyla devlet tarafından yapılacak insan hakları ihlali de amaca kaynak ve dayanak gösterilemez.
Bu tür bir düzenleme daha önce "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu"nda öngörülmüş ve Anayasa Mahkemesine taşınmıştır. Anayasa'ya aykırılığı bilindiği hâlde dayatılan bu Yasa da işlenmekte olan bir suçun kabulü, işlenecek olan suçların izni mahiyetindedir. Bu Yasa ile görevlilere suç işleme özgürlüğü verilmektedir. Hükûmete ucu bucağı belli olmayan görevler verilmekte, bu görevlerin ne olduğu, yerine nasıl getirileceği bilinmemektedir.
Anayasa'da kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin süreli ve sınırlı olarak hükûmete verilmesi düzenlenmektedir. Ancak bu Yasa ile hükûmet istediği gibi karar alacak, bu kararları ister kamuoyu ile paylaşacak ister paylaşmayacak, keyfine göre uygulayacaktır. Anayasa’nın delik deşik edildiği bu Yasa’yla AKP iktidarı hukuk tanımazlığını bir kez daha göstermektedir.
Esasen bu Yasa’yla getirilen düzenlemelerin bir kısmı 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'da yer alan düzenlemelerdir. Bununla birlikte, hükûmetin zaten yapmakla yükümlü olduğu, başka bir ifadeyle yapmak zorunda olduğu görevler, bu tasarıyla hükûmete ikinci kez görev olarak verilmektedir. Örneğin, hükûmetin kamuoyunu doğru ve zamanında bilgilendirmesi, gerekli mevzuat çalışmalarını yapması gibi Yasa metninde yer alan düzenlemeler, zaten hükûmetin olağan görevleri arasındadır.
Yasa'nın 2. maddesinin (a) fıkrasına göre, hükûmet terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik ve kültürel konularla insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında, bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirleyecekmiş.
Anayasa'ya aykırı olarak belli bir zümreye âdeta suç işleme özgürlüğü getiren bir yasa nasıl olur da toplumsal bütünleşmeyi güçlendirir? Dünyanın hangi ülkesinde konusu suç olan bir durum Yasa’yla meşrulaştırılmaya çalışılır?
Yasa’ya bir başka açıdan bakıldığında 4. maddenin ikinci fıkrası hukuk devleti ilkeleriyle kesinlikle bağdaşmamaktadır. 4. maddenin 2'nci fıkrasında yer alan, bu Kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin, 2'nci maddenin (a), (b) ve (c) fıkralarından dolayı hukuki, idari ve cezai sorumluluğu doğmayacakmış.
Kanunun emrini icra zaten suç oluşturmaz. Kanunun verdiği görevleri yapmak ne zamandan beri suç olmuştur ki Yasa’ya böyle bir hüküm eklenmiştir? Ancak, kanunun verdiği görevleri yaparken görevini kötüye kullanan, görevini ihmal eden ve benzeri eylemler suç oluşturur ki bu suçları işleyenlere de dokunulmazlık ve sorumsuzluk tanımak hukukun genel ilkeleriyle bağdaşmaz, Anayasa'ya da aykırıdır.
Bu fıkrayla getirilen düzenleme; faili meçhullerin, karanlık birtakım ilişkilerin, toplumda infial yaratan birtakım olayların gündeme gelmesine sebep olabilecektir veya bugüne kadar meydana gelmiş bu tür olayların üstünü örtmede de bir gerekçe olarak kullanılabilecektir. Çeteleşmelere sebebiyet verebilecek kontrol dışı oluşumlar yaratabilecektir.
İktidar hukukun üstünlüğünü tanımamayı alışkanlık hâline getirmiştir; yargının, idarenin iş ve eylemleri üzerindeki denetimini bir türlü kabullenememiştir. Yine iktidar, uygulandığı zaman konusu suç oluşturacak, uygulayıcılarını suçlu duruma düşürecek düzenlemelere bu Yasa’da yer vermiştir. O bakımdan bu Yasa’nın tasarı hâlinde iken Anayasa ve Adalet Komisyonlarında da görüşülüp irdelenmesini de engellemiştir. Sonuçta Anayasa'ya, yasalarımıza ve temel hukuk ilkelerine ciddi aykırılıklar içeren böyle ucube bir yasa doğmuştur.
Yıkım projesinin ürünü olan bu Yasa’yla birlikte, İmralı'daki terörist başıyla ve onun Kandil'deki uzantılarıyla yapılmış olan illegal görüşmeler, buluşmalar ve mutabakatlar ve bundan sonra yapılacak bu ve benzeri illegal faaliyetler akılları sıra yasal bir zemine oturtulmaktadır.
Ancak hem hükûmet hem de muhatapları çok iyi bilmelidir ki Anayasa'nın geçici 15. maddesi darbecileri nasıl koruyamadıysa bu Yasa da yapanları ve uygulayanları ancak AKP iktidarda olduğu müddetçe koruyacaktır. Uygulayıcılarını aklama peşinde olan bu Yasa nedeniyle bu suça ortak olan herkes zamanı geldiğinde yargılanacaktır.