Yeni Düşünce, Aylık Düşünce ve Siyaset Dergisidir. her ay gündemi değerlendiren, siyasete farklı bakış açısı ile gündem analiz ve yorumlarını okuyucularına sunan içeriği zengin dergi.
Ana Sayfa
Künye
Abonelik
Arşiv
Okur Hattı
facebook
Gündem
Kütüphane
Ekonomi
Dosya
Kültür-Sanat
Sağlık
Bilim-Teknoloji
Yazarlar
ROL ÇALMA MI YETKİ GASPI MI?
Anasayfa
/
Gündem
10 Ocak 2015 10:42
Av. Dr.Ahmet Korhan Mastı
Okunma
2427
Tweet
Geçen sayıda Sayın Seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın sonuna kadar kullanacağım dediği Anayasa'nın 104. maddesindeki yetkilerinden bahsetmiştik. Esas sorumlunun başbakan ve bakanların olduğu bir sistemde, “Bunlar ellerindeki gücü Anayasa’nın 105. maddesi doğrultusunda sorumsuz bir cumhurbaşkanı ile ortaklaşa kullanmaya ne kadar tahammül gösterilebilecektir?” diye sormuştuk. Ayrıca “105. madde Anayasa’da dururken protokol cumhurbaşkanı değil; terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı nasıl olacaktır? İktidar sorumsuz cumhurbaşkanını yaptıklarına ortak etmeye ne kadar tahammül edebilecektir? Seçilecek cumhurbaşkanı 104. maddede sıralanan yetkilerle, kastedilen anlamda ancak spor alanında terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı olur.” demiştik.
Fakat yaşadıklarımız göstermektedir ki Sayın Seçilmiş Cumhurbaşkanı mevcut anayasal sistem içerisinde verdiği demeçlerle,
tiyatroculukta “Oyun ve konuşma sırası başka bir oyuncudayken seyircinin dikkatini kendi üzerine çekme” şeklinde tarif edilen
“
rol çalma”
konumundadır. Bu iş bazen o kadar sırıtmaktadır ki geçen kısa sürede başbakan ve bakanlar ile farklı açıklamalar gündemi epey işgal etmektedir.
Benzer durumlar AKP iktidarları döneminde bu kez bakanlar arasında sıklıkla yaşanmıştır. Dönemin Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı şimdinin danışmanı yaptığı açıklamada süt üreticilerine 2011 yılının ikinci dönem ödemelerinin yapılacağını bildirmişti. Askerlikle ilgili olarak da Sanayi Bakanı açıklama yapmıştı. Soma faciası sonrası Çalışma Bakanı yerine hemen hemen diğer bütün bakanların konuşması, Çalışma Bakanının hastalandığı bahanesiyle susması da işin cabasıydı.
Aslında bu yaşananların hukuki açıdan da izahı mümkündür. Şöyle ki;
Her türlü yetki kuralı, başta Anayasa olmak üzere kanunlarda belirlenmiştir. İdari kararlar, herhangi bir organ, makam veya kamu görevlisi tarafından değil, Anayasa ve kanunların yetkili kıldığı organ, makam ve kamu görevlileri tarafından alınmalıdır. İdari kararların yetki unsuru olarak adlandırılan karar alma yetkisi, Anayasa ve kanunların bazı idare makam ve organlarına tanıdığı karar alabilme, işlem yapabilme güç ve yeteneğini ifade etmektedir. Bu güç ve yeteneği veren kurallar ise
yetki kurallarıdır.
Karar alma veya işlem yapabilme yetkisi iki anlama gelmektedir: Birinci anlamda yetki, idarenin görev alanını ve hukuki imkânını ifade etmektedir. Anayasa’nın 123. maddesinin 1. fıkrasına göre, idarenin görevleri kanunla düzenlenir. Dolayısıyla idare ancak kanunlarda kendisine bırakılmış alanlarda faaliyet gösterebilecektir.
İkinci ve daha dar anlamda yetki ise, Anayasa ve kanunların idareye bıraktığı alanlarda alınacak idari kararların veya yapılacak işlemlerin hangi idare makam ve organlarınca yapılabileceğini veya alınabileceğini ifade etmektedir.
Üst kademedeki bir idari makamın, alt kademedeki bir idari makamın görev alanına giren bir konuda idari karar alması hâlinde, alınan idari karar yetkisizlik nedeni ile hukuka aykırı olur.
Yetki kurallarına aykırılık, yapılan işlemin hukuka aykırılığı sonucunu doğurur. Bununla beraber, her yetki kuralına aykırılığın müeyyidesi aynı değildir. İdarenin genel olarak görevli olmadığı, bir başka devlet organının görev alanı içine giren konularda işlem tesis etmesi dolayısıyla ortaya çıkan yetki sakatlığı
fonksiyon gaspı
ya da
görev gaspı
olarak adlandırılmaktadır. Fonksiyon gaspı nedeni ile sakat olan bir işlem ise, sadece görünürde bir idari işlem veya karar niteliği taşır. Aslında böyle bir idari işlem veya karar yok hükmündedir.
Aynı şekilde, idarenin genel olarak görev alanı içine girmekle beraber idareye tamamen yabancı bir kimse veya idare adına irade açıklamaya yetkili olmayan bir merci veya kamu görevlisi tarafından alınacak kararlar, kişi yönünden yetki kurallarına aykırılıkları nedeni ile hukuka aykırı olacaklardır. Kişi yönünden yetki kurallarına aykırılık veya kişi yönünden yetkisizlik,
yetki gaspı
kavramı ile karşılanmaktadır. Yetki gaspı nedeni ile hukuka aykırı olan bir idari karar, idareye izafe edilemeyeceği için, hukuk âleminde hiç doğmamış bir idari karar sayılacak ve yok hükmünde kabul edilecektir.
Bunun dışında, bir idari merci veya kamu görevlisi, idare adına irade açıklamaya ve dolayısıyla işlem tesis etmeye yetkili olmakla beraber, başka bir idare mercii veya görevlisinin görev alanına giren bir konuda karar almış ise bu hukuka aykırılık,
yetki tecavüzü
olarak adlandırılmaktadır. Ağır bir bariz yetki tecavüzü, idari işbölümü esaslarına tamamen aykırı bir biçimde alınan idari kararlarda söz konusu olur.
Bu yukarıda izah ettiğimiz Anayasa ve idare hukuku prensipleri doğrultusunda yaşananlar ile söylenenler önümüzdeki dönemin çok şeylere gebe olduğunu göstermektedir.
Av. Dr.Ahmet Korhan Mastı
MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞI ÜZERİNE
KAVRAMLAR ÜZERİNDEN ÜLKEYİ VURMAK
DEVLET OLMAK
ANA MUHALEFETİN DE ÖNEMLİ İŞİ VAR
7 HAZİRAN’A DOĞRU SAKAL BIYIK MESELESİ
VATAN HAİNİ!
DEVLETİN VALİSİ OLMAK!
NEME LAZIM BE SULTAN’IM!
“KÖŞKE ÇIKARSAM BÜTÜN YETKİMİ KULLANIRIM” DEMİŞTİ
HUKUK TANIMAYAN YASA!
Sayı :
882
Ocak / 2024
Editörden
EDİTÖRDEN
Ahmet Deniz AĞCA
Bu Sayıda
İsmail Burak TATLI
Türk Asrı ve Türkiye Yüzyılı’nın Temel Taşı: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
Dr. Serkan KEKEVİ
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ TARTIŞMALARI: MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ TÜRK MİLLETİNDEN VE GÜÇLÜ DEVLETTEN YANADIR
Dr. Selim YILDIZ
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİNİ ORTAYA ÇIKARAN TARİHSEL SEBEPLER VE TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN 1980 SONRASI ANAYASA TEKLİFLERİ
Taner TEBER
SİYASET PRATİĞİNDE KÜLTÜREL KODLARA DÖNÜŞ: CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ
Ahmet Serdar AYDIN
TÜRK SİYASETİNDE MİLLİYETÇİ HAREKET ETKİSİ VE ZİLLET PARTİLERİNİN ÇÖKÜŞÜ