“Göğsünün içindekini hakiki gönül sanan kimse, Hak yolunda iki üç adım attı da her şey oldu, bitti sandı. Aslında tespih, seccade, tövbe, sofuluk, günahtan sakınma, bunların hepsi yolun başıdır. Hak yolcusu aldandı da bunları varacağı konak sandı.” Mevlana
Ülkemiz 10 Ağustos’ta, ilk defa halkın sandığa gittiği cumhurbaşkanlığı seçim sürecini, tüm gündemi işgal edecek ve en adaletsiz bir şekilde yaşamıştır.
Herkesçe de çok iyi bilindiği üzere cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başıdır. Bu mahiyette Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Türk Anayasa’sının gereğinin yerine getirilmesini, devlet organlarının organize ve uyumlu iş yapabilmesini garanti eder.
Cumhurbaşkanında olması gereken bu özelliklerin yanında ilk defa bu dönem adayların biri üzerinden Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli bir cumhurbaşkanının nasıl olmaması gerektiğini haklı olarak açıkça kamuoyu ile paylaşmıştır. Toplumda aslında karşılığını bulduğunu düşündüğümüz bu olmaması gereken özelliklerin yanı sıra cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile ilgili gelişmeler hakkında da birkaç satır yazmak gerektiği değerlendirilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hafızalarımızı şöyle bir yoklarsak; Anayasa’nın 101. maddesinin açık hükmüne rağmen Başbakanlığı belli bir süre işgal etmeye devam eden Sayın Seçilmiş “Cumhurbaşbakanı” Recep Tayyip Erdoğan seçimden önce geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir açıklamada “Köşk'e çıkarsam tüm yetkimi kullanırım.” demişti. Hatta “Bu seçimden sonra sorumluluklar daha da farklı olacak. Protokol cumhurbaşkanı değil; terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı olacak.” demişti.
Sayın Seçilmiş “Cumhurbaşbakanı”nın sonuna kadar kullanacağım diyerek bahsetmiş olduğu Anayasa'nın 104. maddesi cumhurbaşkanına parlamenter sistem içerisinde çok geniş yetkiler veriyor. O yetkiler şunlar:
YASAMA İLE İLGİLİ OLANLAR
- Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü TBMM'de açılış konuşmasını yapmak, TBMM'yi gerektiğinde toplantıya çağırmak,
- Yasaları yayımlamak,
- Yasaları yeniden görüşülmek üzere TBMM'ye geri göndermek,
- Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,
- Yasaların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Meclis İçtüzüğü'nün, tümünün ya da belirli kurallarının Anayasa'ya biçim ya da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak,
- TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.
YÜRÜTME İLE İLGİLİ OLANLAR
- Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
- Başbakanın önerisi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek,
- Gerekli gördüğünde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulunu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak,
- Yabancı devletlere Türk devletinin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,
- Uluslararası antlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
- TBMM adına TSK'nın Başkomutanlığını temsil etmek, TSK'nın kullanılmasına karar vermek, Genelkurmay Başkanı'nı atamak,
- MGK'yı toplantıya çağırmak, MGK'ya başkanlık etmek,
- Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim ya da olağanüstü hâl ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,
- Kararnameleri imzalamak,
- Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ya da kaldırmak,
- Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve başkanını atamak, DDK'ya inceleme, araştırma ve denetleme yaptırmak,
- YÖK üyelerini, üniversite rektörlerini seçmek.
YARGI İLE İLGİLİ OLANLAR
Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.
Yukarıda sıraladığımız yetkilere bakıldığında aslında Sayın Seçilmiş “Cumhurbaşbakanı”nın kullanacağım dediği yetki Bakanlar Kuruluna başkanlık etme yetkisinden başka bir şey değil. Çünkü diğer yetkiler yıllardan beri geçmiş cumhurbaşkanlarınca genelde sorunsuz bir şekilde kullanılmıştır. Kimse de “Sayın cumhurbaşkanı durun, siz ne yapıyorsunuz; bunlar sizin görev veya yetkinizde değil.” veya “Yetkilerinizi aştınız.” dememiştir.
Yakın dönem siyasi tarihimizin önemli aktörlerinden biri olan rahmetli Turgut Özal da Köşk’e çıkarken benzer duygular içerisinde idi. Fakat diğer mutat yetkiler dışında Bakanlar Kuruluna başkanlık yapmayı iki kez kullanabildi. Onun ötesinde asıl siyasi sorumluluk sahibi olan hükûmet edenler bir süre sonra güce cumhurbaşkanını ortak etmemeye başladılar.
Gerçekten de esas sorumlunun başbakan ve bakanların olduğu bir sistemde başbakan ve bakanlar, ellerindeki gücü Anayasa’nın 105. maddesi uyarınca sorumsuz bir cumhurbaşkanı ile kullanmaya ne kadar tahammül gösterilebilecektir?
105. madde Anayasa’da dururken protokol cumhurbaşkanı değil; terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı nasıl olacaktır?
İktidar sorumsuz cumhurbaşkanını yaptıklarına ortak etmeye ne kadar tahammül edebilecektir?
Seçilecek cumhurbaşkanı 104. maddede sıralanan yetkilerle, kastedilen anlamda ancak spor alanında terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı olur.
İşin özünde sistem değişikliği sağlanamadığı müddetçe parlamenter sistem içerisinde iktidarlarca gücün başkaları ile paylaşımı zor gözükmektedir.