BİRLİKTE KALKINACAĞIZ
Fatih OĞUZ
Avrupa’da yaşayan Türklerin;üzerlerine üşüşen yoğun duygu seline karşılık sebat ederek, metanetini zindetutarak sergiledikleri cemiyet maharetine dikkat çekmek istiyorum. Yaşamtecrübesi, zihnî ve irfani edinim bakımından sadece Avrupa’da yaşayanTürklerden bahsetmem mümkün. Başta Türkiye’yi ve komşu ülkelercoğrafyasını yüksek tahrip etkisi altına alan son depremler bizleri derindenetkiledi. Depremin haberi alındığı ilk andan itibaren Avrupa’da yaşayan Türklerolarak muazzam bir dayanışma kabiliyeti devreye koyarak afet bölgesinde olaninsanlara ayni, nakdî, fiziki ve kamuoyu yardımlarıyla şifa, derman ve çareolmaya çalıştılar. Söyleyebilirim ki; dayanışma ve yardımlaşma etkinliklerigeniş yelpazede tutularak okullarda, iş yerlerinde, üniversitelerde, sporsahasında, halka açık ve kapalı salonlarda hızlı bir şekilde bir intizamdoğrultusunda organize edilerek yardımların afet bölgesine ulaştırmak adınasergilenen seferberlik günden güne ivme kazandı. Sadece Türk toplumuna mensupinsanlar değil her milletten, her inançtan, her meşrepten, her statüden, herkültürden olan insanlar; çoluk çocuk, genci yaşlısı yardımlara büyük birözveriyle odaklandılar. Yardımların bölgeye ulaşması konusunda gerçek ve tüzel kişilerdenoluşan inisiyatifler ve organizasyonlar durmaksızın devam etmektedir. Kısa birzaman içerisinde, Türkler, Avrupa’nın muhtelif ülkelerinde yaşıyor olmalarınarağmen geniş bir alanı kapsayan bu denli büyüklükte bir etkinliğe hayatvermeleri, birbirinden bağımsız gibi görülse dahi anlam ve irade tecellisindetüm farklılıklarıyla beraber müşterek bir deneyimin tezahürü olduğunugöstermişlerdir. Bu tezahür, Avrupa Türklüğünün zihnî ve irfani varoluştescilidir. Alman düşünür Kant “Deneyim olmadan düşünmek boşluk demektir,düşünmeden deneyimlemek ise körlüktür.” der. Kant burada deneyim iledüşünce arasında kurduğu denklemin önemini vurgulamak için boşluk ile körlükbenzetmesini kullanmakta. Bu denklemden yola çıkarak diyebilirim ki Avrupa Türklüğüdeneyimi olan bir düşünce veya düşüncesi olan bir deneyimdir. Yani, kendisinehas vasfı mümeyyizle bir cemiyet modeli inkişaf etmiştir.
***
Yazının ikinci bölümünde biröneriyi dile getireceğim. Yaşadığımız bu üzücü olayın yanı sıra TürkiyeCumhuriyeti Devleti’nin tüm imkânlarıyla devasa büyüklükte olan bir tahribatayönelik sergilediği onarım, tadilat, ihya ve inşa kabiliyeti ile yeni kalkınmaprojeleri de yürürlüğe geçirmesi takdire şayandır. Tarihin hafızasınabaşvurulduğunda orada kategorileşen tecrübeler gösteriyor ki; eleştiri vemuhalefet ilkeleriyle bağdaşmayan, doğal afet, ekonomik sıkıntı vd. menfigelişmeler üzerinden kargaşa ve kriz ortamını körükleyen, devletin birimlerineyönelik cephe aralayan kişilerin, çevrelerin ve odakların etki çalışmaları yapmalarıolağan bir durum. Yurttaşların haklı ve isabetli itirazlarını, beklentilerini,endişelerini ve öfkelerini araçsallaştırarak kamuoyu ve gündem üzerinde egemenolma pahasına her fırsatı değerlendirecek zekâya sahip oldukları malum. Buzekânın hedef aldığı birimlere bakıldığına Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ninyönetimsel varlığını daha zinde hâle getiren, içeride ve dışarda yenireformlarla kısa bir zaman dilimi içerisinde ilerlemesini sağlayanCumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi olduğu görülecektir. Dolayısıylayukarıda bahsettiğimiz deneyim ve düşünce denkleminden yola çıkarakCumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin bakanlık yapılanmasıyla alakalı kurumsalbir atılım gündeme alınabilinir. Deprem, sel ve orman yangını gibi doğalafetlere maruz kalan bir ülke. Son yüzyılda yaşananlar dikkate alındığındadevlet ve toplum olarak bu konuda da tecrübeliyiz. Bu tecrübeler yürütmeninbaşlı başına konusu olmalıdır. Orman Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, İçişleri,Ulaştırma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı gibibakanlıkların himayesinde görev alan uzmanlarla afet ve acil ekseninde eş güdümlüçalışma ve hazırlık yapabilecek bir Afet ve Acil Durum Bakanlığının kurulmasısöz konusu olabilir. Bir yandan demografinin rastlantısal değişimi doğal afetlerdekiinsan kaybını etkilemektedir. Yığılma imardaki ehemmiyetsizliği ve sıkışmışlığıtetiklemektedir. Afet yaşandığında yardım ve kurtarma çalışmaları menfietkilediği gibi ülkenin sanayi ve yatırım sermayesi bakımından da imkânlarıdarlaştırmakta. Özellikle doğa, çevre ve imar etkenlere göre bir demografitasarlanmalı. Bu da göç alan, göç veren ve göç transit ülkesi olan Türkiye içinhayati bir mevzu. Aynı afet ve acil durumda olduğu gibi demografi ve göçmerkezli bir bakanlık gündeme gelmelidir. Demografi ve göç ile ilişkili olan veçeşitli bakanlıkların himayesinde bulunan uzman kuvvetleri demografi ve göçmerkezli bir bakanlıkta toplamak fayda sağlayacağını düşünüyorum. Siyasi öğretibakımından Türk Ülkücülerin baş ucu kaynak kitap olan 9 Işık’ta nüfus vekentleşme hakkında çözüm önerileri bulunmakta. Bu öneriler güncellenip bilim,tarım, konut, doğa, nüfus bazında yeniden değerlendirildiğinde karşımızdarasyonel bir imar projesi olarak durmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ningüvenlik ve emniyet bazında verdiği yoğun mücadelede, kalkınma ve ilerlemeülküsüyle harcadığı mesaide, küresel ölçekte diplomasi felsefesini yükselttiğibir dönemde öneri olarak düşündüğüm bu iki bakanlık ile manevra kabiliyetini vetoplum sermaye kapasitesini verimli kullanma hususunda güncellenmişCumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi daha donanımlı bir hâl alacağını varsayıyorum.