“BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ BENİM İÇİN NEYİ İFADE EDİYOR?”

22 Ağustos 2022 15:50 Fatih OĞUZ
Okunma
138
“BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ BENİM İÇİN NEYİ İFADE EDİYOR?”

“BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ BENİM İÇİN NEYİ İFADE EDİYOR?”
Fatih OĞUZ
Almanya’da doğup büyümemiz nedeniyle belki özel alanlarda Türkçe ile hemhaldık, lakin sosyal alanlarda Türkçe ile bir temasımız yoktu. Belirli bir yaştan sonra sosyal alan özel alanı geçti ve baskın gelmeye başladı. Türkçe ile temasımız gittikçe güç kaybetti. Hayatımızın koordinatlarını belirleyen anlam ve mana, Türkçe yorumlama ve algılama yetimizin dışında yer almaya başlamıştı. Babam ve annem Türklük, Müslümanlık ve insani hasletlerden bizleri mahrum bırakmadıkları gibi bu uğurda da her türlü ihtiyaçlarımızı gidermeye çalıştılar. Küçük yaşlarda gittiğimiz Ülkücü teşkilatlarımızda tanık olduğumuz sohbetler, eğitim çalışmaları, dostluklar sayesinde bir ilke ve ülkü doğrultusunda bu hasletleri yaşama ve yaşatma konusunda disiplin ve yöntem edindik. Özel hayatımız sosyal hayatımızı geçemese dahi en azından yakınlaşması hatta denk düşmesi söz konusu oldu. Doğup büyüdüğüm ve yaşadığım yeri, gittiğim okulu, öğretmenlerimi, mahallemi, arkadaşlarımı seviyordum. Elbette menfi olaylara ve nahoş görüntülere şahit olduk. Lakin onları yapılan hizmetleri, emekleri ve dayanışmaları görmezlikten gelemeyiz. İnsan, hayatında olumlu olumsuz her türlü vakayı yaşayabileceğini hesaba katmalıdır.  Tüm bu gelişmelerin ışığında, iki dilli yetiştiğimiz ortamda, iki kültürlü donatıldığımız çağda kendimizde gelişen değişimin farkına varmaya başladık. Çocuk yaşlarda edindiğimiz sevgiyi saygıya dönüştüren, yetişkin çağında ise saygıyı gayrete eviren dinamiği kendimize yaşam felsefesi olarak belirledik. Buradan yola çıkarak dünyaya dair fikir geliştirebilmenin marifetine eriştik.  Peş peşe sıralanan bu gelişim kolay bir süreçten geçmedi. Kendiliğinden de olmadı. Altyapının varlığı bir yere kadar taşıyıcı olabiliyor ama zamanla birlikte yük ağırlaşır ve altyapının taşıma gücünü zorlamaya başlar. İki dilli ve iki kültürlü bir birikimden diyalektik çıkarabilmesi için ve buradan da bir medeniyet, bir cemiyet, bir fikrî şahsiyet tasarlayabilmesi için insanın fikrî bir mimara ihtiyaç duyar.
Ben fikri mimarımı Başbuğ Alparslan Türkeş’te buldum.
Dünyadaki gelişmelere karşı sağduyulu ve rasyonel bir pozisyon almamalı sağlayan ana unsur Alparslan Türkeş’in fikrî eserlerini karşılaştırmalı bir yöntem ile okuduğumda elde ettiğim kavrama yetisidir. Bir millete mensup olduğunu bilmek ile millet olma bilincinin arasındaki farkı onun sayesinde öğrendim. Millet olma bilincinin önemine vâkıf olan biri evrensel değerlerle bütünleşerek medeniyetin kazanımlarına katkı sağlamak için seferber olur. Almanya’da doğmuş büyümüş ve yaşamını Almanya’da idame ettiren bir fert olarak benim için Alparslan Türkeş neyi ifade ediyor?
Alparslan Türkeş; Almanya’nın anayasal düzeninin ve yapısının muhafızı, Türkiye ve Almanya birlikteliğinin gelişmesi, özel ve sosyal alanlarımızın kolektif belleği oluşması, Türk ve Alman cemiyetinin ekseninde yeni bir sosyolojik fenomenin tesisi bir ülkü olarak burcumda durmasını sağlayan kişidir. Alparslan Türkeş; Almanya’da Türk, Türkiye’de Almanya’dan gelen Türk profilinden kaynaklanan farklılıkları bir sinerjide bütünleştiren ve bu sinerjiyi bir armoni doğrultusunda mesafe almasını sağlayan kişidir. Alparslan Türkeş; rasyonel, realist, modern ve demokratik temayüllere dayalı bir fikrî şahsiyet; yaşadığı topluma faydalı ve gelecek nesle de sorumlu olma bilincini taşıyan sivil şahsiyet; tabiatına ve yaşadığı ülkenin sınırları dışında bulunan insanlara karşı hamiyet geliştiren medeni şahsiyet; millî kazanımlarından beslenmekle yetinmeyip takviyede bulunan kültürel şahsiyet; kısacası, Ülkücü şahsiyet olmamı sağlayan kişidir. Başbuğ Alparslan Türkeş sadece ülke sınırlarını değil, kendi zaman dilimini de aşan çağ lideriydi. Çağ liderleri; ülkülerde, ilkelerde ve inkılaplarda varlıklarını sürdüreceklerdir.