Devlet niteliğini kazanmış her siyasal toplumda birbirinden farklılık arz eden üç ayrı görev veya kuvvetin var olduğu kabul edilmektedir. Bunlar yasama, yürütme ve yargı kuvvetleridir. Bu kuvvetlerin birbirleri karşısında bağımsız ayrı organlar eli ile yürütülmesi ise güçler ayrılığı olarak tarif edilmektedir. Bu üç kuvvetin kullanışı ile ilgili olarak ister güçler ayrılığı isterse de güçler birliği prensibi kabul edilsin, her hâlükârda yargı her türlü baskıdan uzak, siyasal çekişmelerin dışında tutulmak suretiyle ayrı değerlendirilmelidir.
Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak bağımsız yargı, kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin korumasındaki en önemli organdır. Yargının bağımsızlığının sağlanması ve yargı görevini yerine getiren kişilere bir takım teminatların getirilmesi, ülkelerin hukuk devleti olması yolunda önemli bir adımdır. Çünkü bağımsızlığı sağlanmamış, her türlü müdahaleye açık bir yargı, kişilerin haklarını başka türlü aramasının yolunu açacaktır ki, bu da ülkelerin huzurunun bozulmasına ve uluslararası boyutta da günümüz koşullarında insan hakları konusunda hesap verme gibi durumlarla karşı karşıya kalınmasına neden olabilmektedir.
Günümüzde yaşananlara bakıldığında Türkiye’de yargının sorunlarına yönelik kaygı ve endişeler bitmek bir yana artarak devam etmektedir. Gelinen noktada eteklerdeki taşların bir bir döküldüğü bu günlerde, hükûmet edenlerle muktedir olanların kendi istekleri doğrultusunda devleti şekillendirme çabalarında diğer alanlardan daha çok olmak üzere yargı üzerinde nasıl bir kıyasıya mücadele yaptığı artık daha net görünür olmuştur.