SAVAŞ MI, TERÖR MÜ?

24 Şubat 2017 15:13 Coşkun BAŞBUĞ
Okunma
1932
SAVAŞ MI,  TERÖR MÜ?

 

Yazıya başlık olan soruyu size sorsalar şüphesiz seçimde çok zorlanır ve kararsız kalırsınız. Bu soruyu bir başka şekliyle ya da moda tabirle bir başka versiyonda sormak gerekirse sorulacak soru “Kırk katır mı,kırk satır mı?” sorusu olacaktır. Aslında bu soru tıpkı “Tavuk mu yumurtadan,yumurta mı tavuktan çıkar?” sorusunda olduğu gibi kısır döngü bir sorudur. Bu tespitin doğruluğunu aşağıda vereceğim biri savaş diğeri terör hadisesi üçyaşanmış olayda bulabilirsiniz. Bunları okuduktan sonra okuyucu olarak tercihi siz yapın…

 

Halep (Kasım 2016)

Suriye’nin Suriye olduğu dönemde Halep şehrini ziyaret eden turistlerin istisnasız tamamı, gördükleri eserler karşısında âdeta büyülenirdi.Tarih kokan bu şehri gezenler; Osmanlı, Emevi, Eyyubi ve Memluk Dönemlerine ait, yüzde sekseni Osmanlı-Türk eseri yüzlerce cami, medrese, külliye ve hamamdan oluşan birçok tarihî eseri bir arada görme imkânına sahipti. Ata topraklarımızda bulunan ve atalarımız tarafından inşa edilen bu eserlerin her biri gerçekten görülmeye değer tarihî birer şaheserdi.

Buraya kadar yazdığım cümlelerde bilerek hep geçmiş zaman kullandım. Maalesef  UNESCO’nun da dünya mirası listesinde yer alan bu bahse konu eşsiz eserlerin tamamı gözü dönmüş vahşi Batı tarafından kasıtlı olarak yok edildi. Artık bu güzelim tarih mirası eserlerin yerinde koca koca enkazlar,kocaman beton yığınları var. Dünyanın, bir başka ifadeyle insanlığın başına bela, gözü dönmüş bu güçler tarafından hedef gözetmeksizin günlerce yapılan bombardıman sonucu, zorlu doğa ve zorlu coğrafyaya rağmen yüzlerce yıl ayakta kalmayı başaran bu eserler, koca bir tarih tüm dünyanın gözü önünde bu kahpe saldırılara daha fazla dayanamayıp diz çöktü. 

Bu saldırılar elbette tesadüf değildir. Bu saldırılar bu güçlertarafından algı operasyonu kapsamında son derece bilinçli, kasıtlı ve planlı olarak yapılmıştır. Algı operasyonunda ya da bilimsel adı ile psikolojik harekâtta temel esaslardan biri “hedef toplumun geçmişle bağının koparılması”dır. Bu operasyon da en önemli konulardan biri de mimari yıkımdır.Mimari yapılar ulusların geçmişle ilgili hafızasında, tarihle olan bağında o kadar önemli bir yer tutar ki! Düşünün bugün Mısır piramitleri olmasa kim hatırlardı firavunu kim hatırlardı Mısırlıları. Bu nedenle bu konunun önemini kavrayan ülkelerde, özellikle de Avrupa’da tüm şehirler orijinal hâliyle, tarihî dokusuyla çivisine dahi dokunmadan olduğu gibi korunmuştur. Kendi mimari tarihini ölesiye koruyan bu güçler dünyanın her yerinde bulunan Türk eserlerini de gördüğü yerde yıkmak için inanılmaz sinsi planlar yapmıştır, bu konuda inanılmaz sinsi politikalar uygulamıştır ve hâlen de bu saldırılarını da artırarak devam etmektedir.

Bu saldırılara günümüzden birkaç örnek vermek gerekirse Suudi Arabistan tarafından yıkılan Ecyad Kalesi’ni, Avrupa’nın elbirliğiyle yerle bir ettiği Bağdat’ı, artık yerinde yeller esen Babil’in asma bahçelerini, Balkanlar’da çok azı kalan Türk eserlerini verebiliriz.

Osmanlı tarafından Kâbe’yi korumak için yapılan Ecyad Kalesi 2002 yılında otel yapma bahanesiyle Suudi Kralı Abdullah Bin Aziz tarafından yerle bir edilmiştir. Bir başka acı örnek de Irak’ta yaşanmıştır. Nükleer silah bahanesiyle Irak’ı yerle bir eden Amerika Birleşik Devletleri; Irak’ta bulunan tüm tarihi yok etmiş, işgale bahane ettiği nükleer silah aramayı da unutarak(!)ilmin beşiği tarihî miras olan kütüphanelerin tamamının içini boşaltmış ve buradan çaldığı her şeyi gemilerle ülkesine kaçırmıştır.

Halep şehrinde de tıpkı Mekke ve Bağdat’ta olduğu gibi şehrin tarihî dokusu UNESCO tarafından sözde koruma altına alınmış şehrin tüm tarihî eserleri, bu tür kurumların kurucusu aynı sinsi güçler tarafından acımazsızca yok edilmiş, maalesef Halep gibi koca bir şehir artık yok olmuştur.

Bugün yaşadıklarımız bize gösterdi ki; eğer Türkiye olarak Suriye’den gelen insanlarımıza zamanında kucak açmasaydık, dinî, tarihî veetnik bağlarımız olan bu insanları bağrımıza basmasaydık, şu an bu insanların birçoğu hayatta olmayacak, sahip olduğu tarihiyle bir meçhulde katledilecekti.Batının yaptığı askerî operasyonlar sonucu katledilenlerin sayısı hiç şüphesiz milyonlarla ifade edilecekti. Gözü dönmüş emperyal katillerin, ülkesini terketmeyen masum insanları katlettikleri gibi, Türkiye’ye göç etmiş bu insanlarıda gözlerini kırpmadan katledeceklerinden kimsenin şüphesi olmasın.