AFRİN: BİR KAHRAMANLIK DESTANI

30 Ağustos 2018 16:12 Coşkun BAŞBUĞ
Okunma
2401
AFRİN: BİR KAHRAMANLIK DESTANI

AFRİN: BİR KAHRAMANLIK DESTANI


Coşkun BAŞBUĞ


Başladı başlayacak, girdik, gireceğiz derken Mehmetçik şanlı Türk tarihinin altın yazmalı tarihine yeni bir destanı sessiz sedasız ekleyiverdi. Evet bu destanın adı Afrin. Son destan dediğimize göre bunun bir de öncesi olmalı. Elbette var ve o destanın adı da Fırat Kalkanı. Yaklaşık dokuz ay gibi kısa bir sürede yazılan iki koca destan. İnsanoğlunun var oluşu ile kıyaslarsak uzun aradan sonra ikiz destanımız olduğunu müjdeleyebiliriz.
Bütün bedenimi saran gururla bu sürecin keyfini sürerken, geriye dönüp baktığımda bir anda aklıma “FSİ” geldi. Haklı olarak belki de ilk defa duyduğunuz bu kelime için “FSİ ne ki?” diyeceksiniz.
“FSİ” askerlerin her türlü görevin sonunda yaptığı ve adına kısaca “FSİ” dediği “Faaliyet Sonu İncelemesi”nin kısaltılmış adıdır. Silahlı Kuvvetlerde birlik bazında yapılan her türlü görevin sonunda temiz ya da kirli tüm çamaşırların ortaya döküldüğü “Faaliyet Sonu İncelemesi” yapılır ve bu incelemede faaliyet esnasında yapılan her türlü doğru ve yanlış uygulamalar samimi bir öz eleştiriyle masaya yatırılarak tutanak altına alınır. Bu işlem hem müteakip vazifelerde yapılacak hataların önüne geçmek hem de gelecek nesillere yaşanmış tecrübeleri aktarmak için yapılır ve çok yerinde bir uygulamadır. Bende bu eski alışkanlığın verdiği tecrübeyle, biraz da nostalji yapma adına elime kâğıdı kalemi alıp Afrin Operasyonu’nu mercek altına aldım ve faaliyet sonu incelemesi yapmaya karar verdim. Bakın ortaya neler çıktı:
Afrin Operasyonu’nu inceleyen bir kişinin karşılaşacağı ilk tablo gerçekten eşsiz bir başarı öyküsü olur. Yanlı-yansız, yerli-yabancı, Müslim-gayrimüslim kim olursa olsun herkesin varacağı ortak kanaat Mehmetçik’in dünyada eline su dökecek bir ordunun olmadığıdır. İncelediğiniz her örnekte bu durumla karşılaşırsınız. Şu an birçoğumuz unuttuk ve tarihin tozlu sayfalarına gömdük ama Fırat Kalkanı bugün Avrupa ve diğer dünya devletlerinin büyük bir hayretle karşıladığı, ordularında hâlen konuşulduğu ve akademilerinde ders olarak okutulduğu bir tarihî vakadır. Yaptıkları da çok doğru bir iştir, söyleyeyim! Bu destandan öğrenecekleri çok şey var. Ancak adamlar daha birinciyi hazmedemeden ikinci dersi kucaklarında buldular. İşleri zor. Batı’nın zekâ seviyesini ve kapasitesini iyi bilen biri olarak bu tespiti yapıyorum ve onlar adına kederleniyorum. Nasıl olacak bu iş? Daha birinciyi anlamadan ikinciyi nasıl çözecekler? Neyse bu onların sorunu, biz işimize bakıp konumuza dönelim.
Nerede kalmıştık, sırada Mümbiç mi vardı? Görünürde Mümbiç var ama başka şeyler de olabilir. Panik ve telaş yok, Mehmetçik çoktan yeni dersini çalışmaya başladı bile. Sırada nerenin olduğunu en iyi onlar biliyor. Biz Afrin “FSİ”ne devam edelim.

“FSİ” AFRİN
Afrin meselesine genel bir açıdan baktığınızda gerçekten müthiş bir başarı hikâyesi ile yüz yüze kalıyorsunuz.Yakın zamanda büyük bir badireden çıkmış ordu neler yapıyor, neleri başarıyor, inanılır gibi değil! Kimilerine göre bitmiş kimilerine göre ağır yaralı ordu üç ayrı ülkede ezberleri bozmaya, alışılmışları yıkmaya devam ediyor. Peki, nasıl oluyor bu iş? Nedir milletin ve Mehmetçik’in diğer dünya milletleri ve ordularından farkı?
Madem “FSİ” yapıyoruz, bu soruların cevabını da bu mantıkla yapacağımız incelemede arayalım. Önce gün gibi ortada duran başarıdan başlayalım. Üzerinde durduğumuz başarı elbette tesadüfen elde edilmiş bir başarı değil ve elbette bu başarıyı etkileyen birçok neden var. Bu nedenlerin bazıları doğrudan bazıları ise dolaylı olarak başarıya çok büyük etki ettiler. Peki, sonuçta zafere etki eden doğrudan ya da dolaylı faktörler neler olabilir? Sırasıyla bakalım:
Doğrudan Nedenler
1. Yerli ve Millî Savunma Sanayimiz
Kim ne derse desin hiç şüphesiz bize bu başarıyı getiren temel faktörlerin başında yerli ve millî savunma sanayimizde yaşanan olağanüstü gelişmeler olmuştur. Tamamen bize ait olan yazılımlar, bu yazılımların yüklü olduğu silah ve gereçler, yedek parça ve özellikle mühimmat konusunda dışa bağımlılıktan kurtulmamız zaferi getiren temel faktörlerin başını çekmektedir. Bu alanda yaşadığımız millî gelişmelerin Silahlı Kuvvetlerimize ve verilen mücadeleye katkıları anlatmakla bitmez. Hakkını vermek gerekirse özellikle İHA ve SİHA’ların yaptığı işler başarının kapısını açan anahtar durumundadır. İnsansız hava araçlarımızın Silahlı Kuvvetlerimize aktardığı yüksek çözünürlüklü görüntüler, bu görüntüler üzerinden yapılan sağlıklı saha analizleri, bu analizler sonucu belirlenen hedefler zaman, personel ve mühimmat konusunda inanılmaz tasarruf sağlamıştır. Her biri alanında dünyanın en iyisi olan bu araç, silah ve gereçler içinde bulunduğumuz kaos dönemi bittikten sonra dünya silah pazarını çok derinden sarsacaktır, ülkemize askerî alanda olduğu gibi ekonomik alanda da inanılmaz katma değerler sağlayacaktır.
Katledilen ASELSAN şehidi mühendislerimiz, ruhunuz şad ve rahat olsun! Kanınız yerde kalmadı. Arkadaşlarınız ve kardeşleriniz birlikte başladığınız her işin sonunu getirdi ve size kastedenleri bir bir tarih sayfasına gömüyor.
2. FETÖ Temizliği
Tüm kurumlarda olduğu gibi özellikle Silahlı Kuvvetler ve Emniyet teşkilatımız bünyesinde yapılan FETÖ temizliği başarıda çok büyük ve çok ciddi katkı sağlayan ikinci faktör olmuştur. Terörle mücadele konusunda şanlı ordumuzun ve devletimizin bugüne kadar bir arpa boyu yol gidememesinin yegâne sebebi kurumlarımızın içine sızmış olan bu alçak yapı ve onun geride bıraktıklarıdır.
Kendi milletine gözünü kırpmadan kurşun sıkan, bomba yağdıran şerefsiz ve alçak yapı FETÖ, yine kendine yakışan bir hareketle, silah arkadaşını iş birliği yaptığı terör örgütlerinin kucaklarına bile bile atarak şehit olmalarını sağlamıştır. Bu alçak iş birliğini yapan terörist polisler bugün yaptıklarının hesabını vermek üzere yargı önüne çıktığında milletin gözüne baka baka ve büyük bir pişkinlikle vatan, millet gibi kavramların kutsallığından, terörle yaptığı mücadeleden bahsetmektedirler. Müdahil olduğum İzmir Askerî Casusluk davası kumpasını kuran polis kılığına girmiş teröristlerin yargılandığı davada bu anlattıklarımı bilfiil yaşıyorum ve iddia ediyorum ki analar FETÖ gibi böylesine bir kadroyu kıyamete kadar bir daha doğuramazlar.
Bu verdiğim iki gerekçe doğrudan nedenleri bana göre en iyi özetleyen iki temel faktör olmuşlardır. Bir de dolaylı nedenler vardır. Bir iki can alıcı örneği de bu başlık altında inceleyelim:
3. Diplomatik Başarı
Dışişleri Bakanlığınca askerî operasyon başlamadan yürütülmeye başlayan diplomatik temaslar ve bu temaslarla eş zamanlı yürütülen kamuoyu bilgilendirmeleri operasyona inanılmaz katkılar sağlamıştır. Tüm diplomatik seviyelerde zaman zaman ikili görüşmeler, zaman zaman heyetler arası yapılan temaslarla yürütülen diplomasi trafiği bu konuda uluslararası tabandan gelebilecek tüm olumsuz sesleri kesmiştir. Operasyonun gerekliliğinin ve haklılığının delilleriyle beraber tüm dünya kamuoyuna gerek operasyon öncesi gerek operasyon esnasında detaylarıyla anlatılması askerî ve diplomatik zafere dönüşmüştür.
Dolaylı Nedenler
1. Bölge Halkının Desteği
Suriye’de yaşayan, yüzyıldır kan ve gözyaşının eksik olmadığı bu coğrafyanın gerçek sahibi olan Suriyeli kardeşlerimiz ile Anadolu insanımız arasında herkesin tahmin ettiğinden çok daha kuvvetli bağlar vardır. Karşılaştırdığınızda, kâğıt üstünde iki ayrı ülke gibi duran bu insanların arasında, aslında onlarca ortak paydanın olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Tarihî, kültürel, etnik ve dinî ortak paydalar bunlardan sadece birkaçı. Tam yüzyıl önce İstanbul, Ankara, İzmir Adana, Van ne ise aynısı olan Şam, Bağdat, Musul gibi yerler birilerinin satırı eline alıp doğramasıyla karşı ülke toprakları olarak karşımıza çıktı.
Mesele bu kadar basit mi? Evet meseleyi bu kadar basit gördü o birileri, ama yanıldılar. Aradan tam yüzyıl geçti ve her şey aslına rücu eder kuralı işledi. Bugün Suriyeli kardeşlerimizden aldığımız desteğin temel nedeni bu. Tabii sadece bununla da bitmiyor desteğin nedenleri. Bugün bütün dünya insanları biliyor ve görüyor ki, tüm dünyanın başına bela olan terörle gerçekten mücadele eden, bu konuda arka planda sinsi emelleri olmayan tek ülke TÜRKİYE. Samimi dürüst ve üstelik bu belayı savacak tek kudret!
İşte bu nedenle Türkiye tıpkı ataları Osmanlıda olduğu gibi terör belasından çok çekmiş ve hâlen de çekmeye devam eden mazlum dünya devletlerinin umudu olmuş durumda ve bu hususta tüm devletler kapılarını ve gönüllerini devletimize Mehmetçik’e açmış durumdalar.
Bunun canlı örneğini Suriye’de görüyoruz. Etnik kökeni ne olursa olsun, dini ne olursa olsun, oradaki mazlum insanlar Mehmetçik’in ayak sesini işitir işitmez Mehmetçik’in boynuna atlıyor, sevinç naraları atıp, mutluluk gözyaşları döküyorlar. Mehmetçik Afrin sokaklarında marşlar söyleyerek şehre girdi. Sıkıysa bunu ABD askerleri yapsın ve halkın tepkisini ölçsün.
2’nci Ordu Komutanımız, Temel Paşa’mız, Afrin sokaklarında silahsız ve yiğit bir vaziyette Mehmetçik’ini selamladı. Kıyaslamaktan zül duyarım ama meselenin iyi anlaşılması için örneği vermek zorundayım. Teröristlerle kol kola gezen Amerikalı Mc Gurk halkın arasına karışsında göreyim boyunu. Asla yapamazlar, boyunlarını dahi uzatamazlar.
Bu arada atlamamak lazım! General Alanby’nin Kudüs’e girişinin intikamını alan Temel Paşa’m ince bir mesajı da böylelikle tüm dünyaya vermiş oldu. Anladılar mı mesajı? Ben anlaması gereken yerlerin çok iyi anladığına eminim. Peki, ders alırlar mı? Hiç sanmıyorum! Göreceksiniz huylu huyundan vazgeçmeyecek ve katil yeni yol arayışlarına girecektir.
Bizce mahsuru yok. Anlamadıkları takdirde “Zeytin Dalı Operasyonu”nu “Zeytin Dağı Operasyonu”na çeviriveririz. Hepsi bir harf değişikliğine bakıyor bizim için.
2. Özgür Suriye Ordusu
Suriye’de yaşayan kardeşlerimizden “Kuvayımilliye” mantığıyla teşkil edilen ÖSO, âdeta Türk Silahlı Kuvvetlerinin ellerinde hayat bulmuştur. Amerika gibi eğitip, oynatarak değil, eğitip donatarak yetiştirilen ÖSO katıldığı operasyonlarda yaptıklarıyla gelecekte Suriye’nin teminatı olacağını göstermiştir. ÖSO’nun operasyona doğrudan katkı yapan bu duruşunun yanında bir de dolaylı olarak pozitif katkı yaptığı hususlar vardır. Bölge halkıyla kaynaşmaya sağladığı katkı, siviller katlediliyor ve işgalci Türkiye algı operasyonlarının yıkılmasına sağladığı katkı bunlardan birkaçı. 

AFRİN OPERASYONU DEĞERLENDİRMESİ
Bir de Afrin Operasyonu hakkında özel ve genel başlıklar altında bir değerlendirme yapalım.
Özel Değerlendirme
1. Proje Çöktü
Almanya’da yayımlanan “Nürnberg Zeitung” gazetesi; geçtiğimiz aylarda “Afrin düşerse ABD terör devletini unutsun!” manşetiyle çıktı. Manşet ve tespit doğruydu Afrin Operasyonu ABD için sonun başlangıcıydı ve ABD’nin terör koridoru projesi çökmüştü.
2. Uyuşturucu Trafiği Bitti
Afrin bölgesinde hâkimiyeti kaybeden ABD’nin ve güttüğü terör örgütünün uyuşturucu ticareti sayesinde kazandığı zehirli paralar buharlaştı, bu konuda uyuşturucu trafiği büyük sekteye uğradı. Malum perde arkası ABD, perde önünde PKK/PYD’nin uyuşturucu trafiği bu coğrafyada ekilen uyuşturucu bitkilerinin Avrupa’ya transferi ve ot olarak Avrupa’ya giren uyuşturucunun kimyasal sentetik hap olarak geri dönüşümü olarak sürdürülüyordu.
3. Örgüt Psikolojik Olarak Çöktü
Gazla, vaatle ayakta tutulan terör örgütünün, çok güvendiği ve en büyük tahkimatı yaptığı Afrin kırsalında buharlaşması, hiçbir direnç göstermeden âdeta karpuz gibi dağılması örgütü bir daha ayağa kalkamayacak derecede psikolojik olarak çökertmiştir. Üstelik bu çöküş örgütle birlikte örgütün tasmalarını elinde tutan ABD ve emperyalist projelerinde çöküşü demektir. Şu an süreç devam ediyor, ancak kısa süre içinde örgüt ve onu güden ağababaları arasında ciddi iç çatışmaların başlaması muhtemeldir. 
4. Osmanlı Tokadının Sesi Afganistan’dan Gelir
ABD’nin yediği bu Osmanlı şamarının etkisi diğer coğrafyalarda da kendisini gösterecektir. Nitekim Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizm önünde şaha kalkarak mevcut düzene kafa tutan Türkiye, mazlum üçüncü dünya devletlerine ilham kaynağı olmuş ve birçok dünya devleti bağımsızlığını kazanmıştır.  
5. Algı Operasyonu Yönünden Olumlu-Olumsuz Yönlerimiz
ABD’nin en büyük özelliği yaptığı işgal girişimlerinde sürekli olarak sahada kaybedip masa başında ayak oyunlarıyla kazanmasıdır. Bunu da yaptığı algı oyunlarıyla başarabilmiştir. Ancak bu oyuna çok iyi hazırlanan Türkiye bu kez bu balonu sahibinin elinde patlatmıştır. ABD’nin kasıtlı olarak yaydığı her türlü yalan haberi anında tespit ederek, delilleriyle çürüterek dünya kamuoyuna sunması bu alanda oynanmak istenen bütün oyunları yerle bir etmiştir. Ancak bu başarıya rağmen devlet olarak algı operasyonu konusunda çok büyük eksiklerimiz olduğu ortaya çıkmıştır. Algı operasyonu savunma ve taarruz şeklinde icra edilir. Amerika’nın son derece aşağılık bir anlayışla icra ettiği algı operasyonlarına başarıyla karşı konulmuştur. Ancak karşı atağa geçme konusunda, yani taarruzda ciddi eksiklerimiz var. Fırat Kalkanı Operasyonu tamamlandı. Bu bölgeden yapılacak halkla söyleşiler, normale dönen hayattan verilecek foto ve film kareleri yapılan operasyona inanılmaz katkı sağlar.
Her şerde bir hayır olduğu inancıyla Kıbrıs Barış Harekâtı’nın savunma sanayimize sağladığı katkı gibi Suriye operasyonlarının da bu konuda bir hayra öncelik etmesini temenni ediyorum. 2003 yılında Avrupa müktesebatı bahane edilerek FETÖ kadrolarınca kapatılan ilgili kurumların yeniden teşkil edilmesi elzem bir durumdur. Buradan yetkilileri uyarırım.
Genel Değerlendirme
2.    Siyasi Kırılmalar Yaşanacak
Suriye’de yaşanan askerî ve siyasi gelişmeler başta bölgemizde olmak üzere birçok siyasi olayda çok ciddi kırılmalar yaşatacaktır. Olası kırılmalar dünya siyasi fay hattını tetikleyecek ve hareketlenmesini sağlayacaktır. İslam dünyasındaki kutuplaşma tezgâhı bu konuda verilecek en iyi örnektir ve oyun tehlikeli boyutlara gelmektedir. İslam dünyası için uygulanacak “İslam’a karşı İslam’ı savaştırmak” projesi emperyalist güçlerin elindeki son kozdur. İran’a karşı doğrudan, Türkiye’ye karşı ise dolaylı olarak tavır alan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri koalisyonu bu hattın en tehlikeli tetikleyicileridir. ABD ve İsrail’in kuklası olduğu dünyaya nam olmuş bu iki şarlatan devletin şaşkın çıkışları işte bu yüzdendir. Bu konuda oyuna gelmemek için emperyalin oyununu bozacak ülke şüphesiz İran’dır. İran’ın yapması gereken tek şey mezhepçi politikalarından vazgeçmek ve bölgede terörü bitirmek için Türkiye ile samimi işbirliklerine girmektir. 
2. Orta Doğu Denklemi Değişiyor
Orta Doğu denklemi değişiyor. Denkleme yeni ülkeler giriyor. İran ve Irak ile eğer akılla hareket eder ve toparlanabilirse Suriye denkleme girecek yeni ülkeler. Ancak her kim girerse girsin bu denklemin ortak paydası şüphesiz Türkiye olacaktır. “Orta Doğu’da Türkiyesiz hesap olmaz.” söylemi bu yüzdendir.
Sonuç olarak, artık dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylemek mümkündür. Tüm dünya coğrafyasında yaşanacak kırılma olumlu da olabilir olumsuzda. Bu konuda Amerika’ya düşen görevler çok önemlidir. Amerika; ya bizimle Irak ve Suriye’de iş birliğine giderek bölgede kaybedecek ya da iş birliğini reddederek dünyada kaybedecektir. Tercih onların, uygulamak bizim işimiz…