HEDEFSİZ GENÇLİK VE DEVLET

14 Mart 2016 16:24 Aybars Fırat
Okunma
1722
HEDEFSİZ GENÇLİK VE DEVLET



17 Şubat’ta Ankara’nın göbeğinde bir bombalı saldırı yaşadık. İç ve dış düşmanlarımızın sınır tanımadıklarını gördük. Daha kaç saldırı yaşayacağımızı, bunlara daha ne kadar göz yumulacağını, gaflet uykusundan ne zaman uyanacağımızı düşünerek, vatanımıza ve milletimize kastedenleri lanetleyerek geceyi geçirdik. Bu yazıyı kaleme aldığım 18 Şubat 2016 günü sosyal basında bir duyuru okudum. Türk dünyasının kıymetli sanatçısı Bünyamin Aksungur şöyle diyordu: “Kıymetli dostlarım, Ankara ve aziz vatanın çeşitli yörelerinde vuku bulan terör olayları sebebiyle 20 Şubat cumartesi konserimiz iptal edilmiştir. Nice canların yanması yanında memleketin bütün hayati unsurlarına zarar verenlere lanet olsun. İnşallah milletçe uyanışımıza vesile olur.”
O, kendisine yakışanı yapmıştır, kutluyorum. Bu hassasiyeti Ankara’nın üzerinden dumanlar yükselirken başta TRT olmak üzere bütün televizyon ve radyolarımızdan, gazetelerimizden, sosyal basınımızdan, aydınlarımızdan ve sanatçılarımızdan bekledim. Gece boyu kanal kanal dolaşarak hassasiyet aradım.  Maalesef TRT dâhil, hiçbirinde bu hassasiyet yoktu; hepsi de yine uyuşturucu mahiyetindeki televizyon dizilerini, mahremiyet gözetleme programlarını, eğlence programlarını yayınlamaya devam etti. Hiçbirinin umurunda değildi ülkenin başkentinin kan gölüne dönmesi. Eskiden TRT böyle zamanlarda ağırlaştırılmış yayına geçerdi. Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmış olsa gerek, o da program akışında bir değişiklik yapmadı; memleket güllük gülistanlık ya! Tabii TRT öncülük etmeyince sözde ağırlaştırılmış bir yayına hiçbir yayın kuruluşu geçmedi. Sorulsa gerekçeleri hazır; terörün istediği bu, çöküntü yaratmak, onların ekmeğine yağ sürmeyelim. Peki ya milletin bozulan maneviyatını kim nasıl güçlendirecek? PKK baskısıyla acı çeken vatandaşları, vatandaşın kılına zarar vermeden PKK’lı lağım fareleriyle mücadele eden asker ve polislerimizin maneviyatını kim güçlendirecek?
Bir milletin devletinin o milletin devleti olduğu, devletin bütün imkânlarını milletin mevcut meselelerini çözmek için harcamasıyla belli olur. Bir tek şehit verildiğinde bütün milletin imkânları fitnenin kökünü kazımaya harcandı mı? Başkentte bir bombalı saldırı olduğunda milletin her ferdi bunun ıstırabını ruhunda hissedip gereğini yapabiliyor mu? Hayır. Bir taraf perişan iken öbür taraf eğleniyor mu? Evet. O zaman siz millet değilsiniz. Sizi millet hâline getirecek bir devletiniz kalmamış demektir.
Devlet denilen üst yapı, milletin sahip olduğu bir teşkilattır. O teşkilat milletin varlığını devam ettirmek için vardır. Milletin varlığını istikbale taşımakla görevlidir. Bu konuda çalışmıyorsa, insanlarını buna göre eğitip donatmıyorsa o devlet, devlet değildir. Maalesef Türkiye’de milletin her ferdini üstün niteliklerle donatan, ona hedef veren, iş ve aş bulan, onun mutlu olması için çalışan bir devlet yapısı yoktur. Milletin mutluluğunu düşünmek yerine bulunduğu mevki ve makamdan nasiplenen, kendi şahsi hesaplarından başka bir şey düşünmeyen insanların çöreklendiği cıvık bir yapı vardır. Bu yapının bilinçli olarak bu şekilde yönlendirildiğini söyleyenler varsa da ben kendisini idare edenlere bakmayan milletimizi ve onu uyandırmak gibi bir görevi yerine getirmeyen aydınlarımızı kabahatli buluyorum.
Bugün ilkokuldan itibaren, üniversitelerimiz dâhil, okullarımıza gidin. Çocuklara hedeflerini, gelecekte kendisi, ailesi, ülkesi için ne yapmak istediğini sorun. Tamamına yakını size cevap veremeyecektir. Çünkü hedefleri yoktur; çünkü bu devlet yetiştirdiği nesillere hedef vermekten, o hedefe göre öğretmen ve çocukları yetiştirmekten açızdır. Sıradan bir Afrika ülkesi bile insanlarını ihtiyaçlarına göre yetiştirirken bizim millî(!) eğitimimiz, işsiz gözüken yüzbinlerin sayısını az göstermek için okulları, derslikleri çoğaltmak ve eğitim süresini uzatmaktan başka bir iş yapmamaktadır.
Kestane balı nasıl üretilir, kalitesi nasıl arttırılır bilgisini verecek bir yüksekokul açıp Sinopluları yerinde zenginleştirmek mümkün iken nedense devlet bunu yapmaz. Başka bölümler açar. İllerin ilçelerin gencini kendi ihtiyaçlarına göre eğitmez, meslek sahibi yapmaz. Halı nasıl dokunur, kiraz nasıl yetiştirilir, kaynak nasıl yapılır, dikiş nasıl dikilir öğretmez. Durmadan işletme fakültesi, bilgisayar bölümü vs. açar. Mevcutları da varsa kapatır. Okullarda kütüphaneleri, laboratuvarları kapatır. Milletin gözüne baka baka milleti işletir. Hangi iş sahalarını geliştirmek istiyorsa ona göre bölüm açmak yerine milleti oyalar. Üniversite mezunu yüzbinlerce insanı kaderiyle baş başa bırakır. Onları iltimasa, rüşvete yöneltir. Milletin vergisini har vurup harman savurur. Bilimi geliştirmez, araştırmaya destek olmaz. Şahsi gayretler dışında gelişme şansı olmayan ülkemizde şahsi gayretler de baltalanmaktadır. Milletin hayrına bir iş yapacak olsanız bunu sizin burnunuzdan fitil fitil getirirler.
On bine yakın kişinin çalıştığı TRT kurumunda bir kişi bile çıkıp milletimizin başına bir felaket geldi, bu konuda bir yayın yapalım, halkı aydınlatalım denilmemesi acaba nedendir? O kurumda yüzlerce fedakâr insan gecesini gündüzüne katarak program yapmaya, halkı aydınlatmaya hazır olmasına rağmen değerlendirilmeyişi nedendir? Bunun iş bilmezlikle, cehaletle ilgisi yoktur. Bu düpedüz bir ihanettir. Meseleleriniz olacak ve siz bu meselelerde halkı aydınlatmakla görevli olacaksınız ama umurunuzda olmayacak. Bu olsa olsa ihanettir. Elektrik sıkıntısı çekeceksiniz ama yüzbinlerce kahvehane, lokanta, pasta hane, işyeri açık havayı ısıtmaya veya soğutmaya elektrik harcayacak! Trafik sorununuz olacak ama belediyeler trafiği daha da karıştıracak bir şekilde işyerlerinin, toplu konutların, üniversitelerin yapılmasına, halkın hayat alanlarına tecavüze izin verecek. Bu olmaz. Hem terörle mücadele edecek hem de terör örgütü mensubu teröristin mecliste oturmasına, örgütünü desteklemesine devam etmesine izin vereceksiniz. Belediyelerin bütün imkânlarını kullanarak teröre yataklık yapmasına, asfaltların altına tonlarca patlayıcı yerleştirmelerine, tünellerle şehrin altını delik deşik etmelerine yıllarca göz yumacaksınız. Bunun adı cehalet, gaflet filan değildir. Düpedüz ihanettir.
Ne zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu ihanet içindeki yöneticilerinden kurtulur, halkının ihtiyaçlarına göre eğitim yaptırıp adam yetiştirir, o zaman ülke kalkınır; insanlarımız mutlu olur. Günümüzde bu ihanete izin veren bütün kişi ve kurumlar da bu ihanetin parçası konumundadır. Gelecekte günümüzü anlatan yazarlar, ülke için düşünen, yazan hiç kimse yok muydu diye bakacak ve bir avuç Ülkücü dışında kimseyi bulamayacaktır.
Türk milletinin gerçek Ülkücülere ihtiyacı her zamankinden fazladır. Ülkücüler, hiçbir karşılık beklemeden milletine hizmet etmeye kilitlenmiş, hedef sahibi, bilgili ve samimi olarak gayretli insanlardır. Bu gayrete bugün ihtiyacımız sonsuzdur. Bu ihtiyacı bugün göremeyen, onlara küçücük maddi manevi yardımı, mekânı çok gören, devletin temeline dinamit koyanları kayıran yöneticiler, eğer birazcık vicdan sahibi iseler bu zenginliğin farkına varmalıdır. Ülkücülerin artmasını sağlamak onların vazifesi olmalıdır. Çünkü bir devletin zenginliği sadece sahip olduğu topraklar, tabii zenginlikler, sular, madenler, bitkiler, hayvanlar, teknoloji değildir. Asıl zenginlik, insanlarıdır. Devletin insanları ne kadar eğitimli ise ne kadar adet ve geleneklerden haberdar ise tarihine, medeniyetine, devletine âşık ise o devlet o kadar zengindir. Hedefi olmayan, ülküsü olmayan, bilgisi olmayan bir gençlik o devletin geleceğinin olmadığını gösterir. Sıra dışı insanlar olan girişimci Ülkücülerini, mucitlerini, aydınlarını desteklemeyen bir devletin geleceği olabilir mi? Türkiye Cumhuriyetinin geleceği sadece bu sebeple karanlıktır. Bütün imkânlarını milleti için harcamayan devletler çökmeye mahkûmdur. Milleti için çalışan kişi ve kurumlara değil de, şahsi menfaati için çalışan, devletine ihanet içindeki kişi ve kurumlara yol vermek ihanettir, vesselam.