İnsan beyni nasıl çalışır biliyor musunuz? Daha önce bir vesileyle öğrendikleriyle yeni öğrendiklerini karşılaştırarak, bölerek, çarparak, toplayarak, çıkararak... Nöron denilen sinir uçları, sürekli yeni bilgilerle beslenirse beslendiği müddetçe sağlıklı sonuçlar üretir. Beyin beslenemezse o beyni taşıyan insanı da doğru yönlendiremez.
İnsanların oluşturduğu en teşkilatlı topluluk olan milletler de aşağı yukarı aynı şekilde hareket eder. Milletlerde beyni oluşturan nöronların yerini düşünen beyinler, aydınlar; sürekli kendisini geliştirerek yenileyen ülkücü fertler alır. Bu aydınlar ne kadar dolu, bilgili ve bağımsız düşünebilirlerse milletler de o kadar sağlıklı gelişir.
Türk milleti bugün cevvaliyetini, kabına sığmayan duruşunu kaybetmişse bunun sebebi aydınları, Ülkücüleridir. Yeni bilgilerle donatılamayan insan beyni gibi toplumun beyni görevini üstlenen Ülkücüler; kendisini yetiştirmek, geliştirmek ve meselelere sağlıklı çözümler üretmek zorundadırlar. Önce durum muhasebesi yapmak ve sonra kendini eğitmek, sürekli eğitmek! Bu eğitim, beşikten mezara süren bir eğitimdir. Yeni bilgilerle donatılmayan bir beyin nasıl çalışamıyorsa, kendisini geliştiremeyen Ülkücüler ve Ülkücü Hareket de milletini geliştiremez.
Hâlbuki bugün Türk milleti büyük bir cehaletle yüz yüzedir. Millet gittikçe cahilleşmekte, bunu da doğal görmektedir. Daha fazla gürültü çıkarsın diye arabasının egzozunu büyüten, yolda başka araçların önüne işaret vermeden geçmeyi doğal hakkı gören genç, arabasının müzik çalarının sesini sonuna kadar açmış olan görgüsüz, “Mademki ben bir insanım.” türküsünü dinlemektedir. Başkenti sadece haksız gelir için şekilsiz bir çöplüğe çeviren Belediye Başkanı insanların yaşantısını zorlaştırdıkça, şehri kirlettikçe, yeşilden arındırdıkça, betonlaştırdıkça daha fazla oy almıştır. Milletin gözünün içine baka baka yalan söyleyenler tasvip görmektedir. Dış siyasette de iç siyasette de bir adım ileri gidememiş iktidar partisi yeniden iktidara getirilmektedir. Bunun bir tek açıklaması vardır. Türk milletinin sinir uçları çalışmıyor, algıları bozulmuş hâldedir. Türk milletinin Ülkücüleri zayıflamıştır. Ülkücülük zayıflamıştır. Milletin alyuvarları olan Ülkücüler güçlenmez, güçlendirilmezse mikroplara karşı gireceği her savaşta da onları başarısızlık beklemektedir.
Mevzi başarıları, şahsi gayretleri bir tarafa bırakarak şunu söyleyelim: Bu başarısızlığın sebebi 12 Eylül’den bu yana Ülkücülerin yerinde sayması, kendilerini geliştirememeleridir. Nasıl bir aracın yürümesi için benzin gerekiyorsa insan beyninin gelişmesi için okumak, gezmek görmek, dinlemek, dikkatli bakabilmek; gözlemlemek ve öğrendiklerini önceki öğrendikleriyle kıyaslayabilecek bir mantığa sahip olmak gerekir. Bir ferdin beyni için bunlar gerekiyor da milletin beyni için bunlar gerekmiyor mu? Ülkücüler okuyor mu? Her gün en az bir gazete, haftada bir en az bir dergi, on beş günde bir en az bir kitap alıp okuyorlar mı? Haftada bir sinemaya, ayda bir olsun tiyatroya, konsere gidiyorlar mı?
Bugün cep telefonları ve tabletlerle oynama yaşı dört yaşına kadar inmiştir. Beynimizi pelteleştirmekten başka bir faydası olmayan akıllı cep telefonları oyunlarına, akan resimlerine, bilgisayar oyunlarına, ben dâhil, kendimizi teslim etmiş durumdayız. Gıdalarımız, yiyecek içeceklerimiz, giyeceklerimiz ve soluduğumuz hava üzerinde akıl almaz oyunlar oynanmaktadır. Akıl ve ruh sağlığımız, ahlakımız üzerine yapılan oyunlar üzerinde hiç durmuyoruz. Uçakların bıraktıkları gazların bizi nasıl etkilediğini çözmüş değiliz. Milletimize yapılan saldırılar sonrasında sağ ve sağlıklı kalabilenlerimiz ise müthiş bir soykırımla karşı karşıyadır. Bu soykırım beynimize uygulanmaktadır. Türk milleti böyle bir soykırıma tabi tutulurken Ülkücülerin her bakımdan sağlıklı kalması, beyinlerini geliştirmeleri hayati bir meseledir. Ya olacağız ya öleceğiz. Zararın neresinden dönülürse kârdır deyip yeni bir seferberlik başlatılmalıdır. Okuma ve öğrenme seferberliği, eğitimde, sanatta, bilimde en iyi olmayı getirecektir. Bunun için hepimizi ayağa kalkmaya; okumaya, sanata, edebiyata, sinemaya, tiyatroya, konsere, gezmeye çağırıyorum.
Burada ayrıca zikretmeliyiz: Ülkü Ocaklarının, Türk Ocaklarının etkinliklerini, sanat faaliyetlerini, yayınevlerinin yeni yayınlarını yakından takip etmekte yarar var.
Ne zaman Ülkücüler okumaya, öğrenmeye, sanata önem verirlerse o zaman Türk milleti de doğru insanların rehberliğine inanarak güvenerek müracaat edecek, geleceğini onun ellerine verecektir. Görüldüğü gibi yapılan her yanlışın sorumlusu biziz. İster içeriden gelsin ister dışarıdan gelsin Türk milletini ortadan kaldırmak ve sahip olduğu her zenginliği paylaşmak isteyenler olacaktır. Bunlar elbette boş durmayacaktır. Onların görevi budur. Ülkücülerin görevi ise milletimizin beyni olmak, onu omuzlayıp yükseklere, insanlığın zirvesine taşımaktır.
Türk milletini hiçbir karşılık beklemeden sevme ve ömrünü ona adama fikri ve duygusu, geçmişte bir yanardağ idi; karşısında hiçbir güç duramazdı. Bugün de bu yanardağın yeniden patlaması gerekmektedir. Yanardağı harekete geçirecek tek şey; bilgi, donanım, durup düşünme ve sağlıklı muhasebeler yaparak sağlıklı kararlar alabilmektir.
Türkler ya hak ettiklerini alacak yahut da hak ettiğini bulacaktır. Alzaymır hastalarının yakın geçmişten çocukluklarına doğru hafızalarını kaybetmeleri benzeri bir durum millet hayatı için de söz konusudur. Şu anda da Ülkücüler ne yazık ki yakın geçmişi, Ülkücülüğü, zor şartlarda kendilerini nasıl geliştirmeye çalıştıklarını unutmaya başlamış durumdadırlar. Milletimizin bu coğrafyada yaşamak için dipdiri bir hafızaya, beyne, Ülkücülere ihtiyacı her zamankinden daha fazladır. Şahsi küçük hesaplar yüzünden milletimizin geleceğini karartmayalım vesselam.
Sözüm size, bize, hepimize.