Evinde eşiyle çocuklarıyla birlikte kahvaltı yapmak yerine iş yerinde simit çayla kahvaltı yapan ev hanımını anlayamıyorum. Evin hanımı, beyi vaktinde kalkmayıp çocuklarını kahvaltısız okula gönderirse o çocuklar gittiği okulda dinlediği dersi anlayabilir mi? Anlayamaz. Ben de neden böyle oluyor, bunu anlamıyorum.
Ülkesini idare eden insanlar da üç aşağı beş yukarı aynı konumdadır. Halkını doyurmayan, sıkıntılarını gidermeyen yöneticilerin kendi mutlulukları pahasına halkını ihmal etmelerini anlamıyorum. Milyarlarca doları kendi ülkesinden çıkarıp yabancı bankalara yatıran diktatörleri anlamam mümkün değil. Bu paralar kendi ülkelerinde kalsa vatandaşlarını mutlu etseler daha uzun süre iktidarda kalacaklar. Halkın mutsuzluğu kendi tahtlarını kaybetmelerine yol açacak, bunu görememelerini anlamıyorum. Kendilerinden başka her şeyi düşünen yöneticilerin peşinden çıkmaz sokaklarda dolaşan halkı da anlayamıyorum.
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan iktidarı Türkiye’nin 13 yıldır başındadır ve Türk halkı gittikçe gerilmekte, gelecekten umudunu kesmektedir. AKP iktidarı eliyle Türkiye’nin başına büyük belaların açılacağını aklı eren herkes tahmin ediyordu. Bu iktidarın köksüzlüğünü, cehaletini, devlet tecrübesizliğini bilmeyen yoktu. Erbakan başta olmak üzere birçok kişi AKP’nin Türkiye’nin başına çorap örmek için yabancı güç merkezlerince desteklendiğini görüyor ve söylüyordu. Nitekim AKP yanıltmadı. Cemaatle iktidarı paylaştı. Orduyu etkisiz hâle getirmek için başlatılan Ergenekon sürecini birlikte yürüttü. Açılım denilen ihanet sürecini başlattı. Orta Doğu’yu, Libya’yı, Mısır’ı, Suriye’yi karıştıran ABD, İngiliz ve Yahudi planlarına eş başkanlık yaptı. Diyarbakır’ın merkez olacağını söyledi. Milyonlarca göçmenin ortaya çıkmasına, büyük bir kısmının Türk halkının sırtına yüklenmesine yol açtı. Göçmen anlaşmasını imzalayarak göçmenlerin iadesini kabul ettiler ki bu Çiller’in Gümrük Birliği Anlaşması’ndan daha vahim sonuçları olacak bir anlaşmadır. Bütün bunları yaptıktan sonra iç ve dışta yaptıkları uygulamalar duvara toslayınca, “Bizi yanılttılar, aldatıldık.” deyip işin içinden sıyrılıverdiler. Türk halkı da AKP iktidarının kendisine hizmet etmediğini, sadece vakit kaybettirdiğini ve gelecek 50 yılda kırılıp dökülenlerin telafisinin mümkün olmadığını gördü. Buna rağmen insanların hâlâ AKP’den söz edebilmelerini, AKP yöneticilerinin meydanlara çıkıp büyük devlet adamı rolü kesmelerini anlayamıyorum. Hadi bunu geçtim “Aldatıldık!” diye bas bas bağıran adamların kendilerini aldatmaya devam etmesine yeşil ışık yakanları hiç anlamayacağım.
Türkiye’nin bütün değerli kamu kurumlarını sattılar. İş yapıyor görünmek için anlamsız dev gibi toplantılar, açılışlar yaptılar. Lüks odalar, kurumlar, arabalar, hızlı trenler, uçaklar, saraylar göz boyamak için kullanıldı. İşsiz sayımız çoğaldı. Ekonomi her an sıkıntıya düşebilecek bir noktaya geldi. Borç tepemizden aştı. Eğitim yazboz tahtası oldu, yerlerde sürünüyor. Diğer konuları saymıyorum. İnsanları şehirlerin estetiğini yok eden kibrit kutuları gibi binalara sokan, TOKİ’nin yürüttüğü inşaat sektörü dışında hangi sektörde bir hareketlilikten söz edilebiliyor? TOKİ’nin açtığı estetik zararlar ve bu evlerde yaşayacakların ruhi sıkıntıları gelecek yüz yılın en büyük meselelerinden biri olacaktır. Buna rağmen insanlar Türkiye’nin kalkındığından söz edebiliyor. Büyüdüğünden söz edebiliyor. Buna gönülden inanıyor. Anlamıyorum; bu kadar vergi toplanan bir ülkede bütün köy yollarının asfalt, çeşmelerinin kurnasının altından olması gerekirdi. Bir ülke bu kadar estetikten yoksun, sanattan, edebiyattan, okumadan, yazmadan, üretmeden kalkınabilir mi? Bu kadar sıradan bir gerçeğin görülememesini anlayamıyorum.
Ülkede ırkçılık boyutunda Kürtçülük yapan bir terör örgütü ve parti var. Bu parti ve terör örgütü hakikaten Kürt milliyetçiliği yapsaydı Kürt halkının eğitilmesi, bilinçlenmesi, kalkınması için çalışırdı; öğretmenleri katletmez, iş makinelerini tırları yakmaz, şantiyeleri basmazdı. Kendi halkının daha mutlu ve müreffeh yaşamasını istemeyen, halkının cahil kalmasını isteyen bu parti ve terör örgütünü oylarıyla destekleyen ve örgütün baskılarına boyun eğen bir kesim var. Kendi mutluluğunu engelleyenleri sevmek, tecavüzcüsüne âşık olmak değil mi? İşte bunu anlamam mümkün değil.
Seçim yapılacak. Haysiyetsizliğin doruk noktasına çıktık. Geçtiğimiz seçim akşamı yeni bir seçim yapmayı akıllarına koyanlar, MHP koalisyondan kaçtı diye milletin gözünün içine baka baka yalan söyleyebiliyorlar. PKK terör örgütüyle pazarlık yapanlar, mutabakat metni hazırlayanlar, beğenmediğiniz valileri, kaymakamları değiştirelim diyerek şehirlerde asfaltların altına bomba yerleştirilecek kadar silahlanmasına, halkı sindirmesine, devlete karşı psikolojik üstünlük ve mevzi kazanmasına göz yumanlar, bundan haberimiz vardı diyenler, bizi yanılttılar diyenler milletin karşısına çıkıp yalan söylüyorlar. Bugün tek başına iktidar olamadığında yeniden eski politikalarını uygulamaya devam edecek ve PKK ve HDP ile kol kola girecek olan AKP, ele geçirdikleri basın yoluyla güya teröre karşı mücadele ediyor görüntüsü çiziyor. İktidar ve Başbakan 48 kanalda canlı yayın yaparken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli CNN’de yayına çıkardıkları için kanala teşekkür ediyor.(22.10.1015) İktidardan kaçtı terörün sorumlusu MHP’dir diyorlar. Neredeyse terörü MHP yaptırdı diyecekler. Geçenlerde "pamuk şeker" dağıtıyorlardı "Keçiören'de"...
Buna da kanan oluyor ya bu memlekette... Ne diyeyim ne söyleyeyim. Paket paket makarnalara, kömürlere sadece kendi değil memleketin geleceğini de satanları anlayamıyorum.
PKK’yı yeniden azdıran ve doğuda tamamen psikolojik hâkimiyet kurmalarına yol açan açılım sürecini başlatan, yürüten, ikna olmayanları ikna için akil adamlar heyeti kurup halkın içine salan, sonra da aldatıldık diyen AKP; biliyorsunuz tepkileri engellemek için şehit yakınlarına da iş imkânı sağladı. İyi, güzel ama şehit ailelerinin bunun hürmetine AKP’nin uygulamalarına karşı seslerini kısmalarını anlayamıyorum. Bu ortamda eskiden MHP’ye oy veriyordum, bu seçimde AKP’ye oy vereceğim diyenlere bile rastlıyorum. Bu insanlara hadiseleri net bir şekilde anlatmak gerekiyor.
Ülkenin yöneticileri milletin gözüne baka baka yalan söylüyor ve %50’ye yakın insan bu yalanlara şeksiz şüphesiz inanıyor. Sorgulamadan söylenen her sözün, yayınlanan her yazının doğru olduğuna inanıyor. Bu hamakatı anlamamı kimse beklemesin.
Ben olup bitenleri bana açıkça anlatacak ve sadece meselelerin çözümü ile meşgul olacak, cebini düşünmeyecek, milletine hizmetkâr bir iktidar istiyorum. Bunu kendim için değil, memleketim ve milletim için istiyorum. Yoksa ülkemin geleceği çok karanlık olacak vesselam.