İÇ GÜVENLİK Mİ (ACABA) ?

04 Mayıs 2015 18:27 Aybars Köse
Okunma
1833
İÇ GÜVENLİK Mİ (ACABA) ?

 
Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeye başlanmış ve ciddi tartışmalara, iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında kavgalara neden olmuştur.
AKP iktidarının ısrarla TBMM’den çıkarmak istediği tasarının görüşmeleri sırasında muhalefet sert tavrıyla Kanun Tasarısı’nın yasalaşmasını TBMM İçtüzüğü’nün vermiş olduğu haklar çerçevesinde engellemeye çalışmıştır.
Muhalefet kanun ve hukuk çerçevesinde “muhalefet etme hakkı”nı kullanırken iktidar İçtüzük ve hukuka aykırı bir şekilde sayısal çoğunluğuna dayanarak karşılık vermiştir. Sert tartışma ve kavga ortamında başlayan ve ilk 10 gün Tasarı’nın görüşmelerine geçemeyen iktidar, İçtüzük’e aykırı bir şekilde gerçekleştirdiği oylamalarla muhalefet gruplarının söz hakkını engelleyerek kanun görüşmelerine başlamıştır. Tamamen insan haklarına aykırı bir şekilde çalışma programı yapan iktidar, sabahlara kadar süren görüşmelerde sayısal çoğunluğunun verdiği güçle demokrasiyi unutarak dayatmalarda bulunmuştur.
Temel kanun olarak görüşülen Tasarı, 132 maddeden oluşmaktadır. Yaklaşık bir aylık görüşmelerden sonra ancak 67 madde TBMM Genel Kurulunda kabul edilmiştir. Bu Tasarı’yı, 7 Haziran seçimlerinden önce kanunlaştırmak isteyen iktidar; muhalefetin sert direnişini, uyguladığı her türlü despot tavra rağmen kıramayınca TBMM İçtüzük’ünün 88. maddesi gereği 68 ve 130. maddeler dâhil olmak üzere 63 maddeyi komisyona geri çekerek taktik değiştirmiştir.
Peki, muhalefetin şiddetle karşı çıktığı ve hükûmetin ısrarla kanunlaştırmak istediği İç Güvenlik Paketi’nin AKP için önemi nedir?
Akıllara gelen ilk soru budur.
132 maddeden oluşan İç Güvenlik Paketi Anayasa’ya aykırı birçok hüküm içerdiği gibi, iktidarı diktatörleştirecek maddeleri de ihtiva etmektedir. Bu paket vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerine sınırlama getirmekte, toplantı ve gösteri düzenleme haklarını neredeyse kaldırmaktadır.
Mülki idare amirlerinin yetkilerini artıran Tasarı; mülki idare amirleri tarafından görevlendirilen kolluk kuvvetlerinin, durdurma ve arama yetkilerini genişletmekte, mülki amirlere 48 saate kadar varan gözaltı yetkisi vermektedir. Yani bu Kanun yasalaşırsa vali, lüzum görmesi hâlinde kolluk amir ve memurlarına suç faillerinin bulunması için emir verebilecek. Kolluk amirinin emriyle kişinin üstü, eşyası, aracı bir hâkim veya savcı kararı olmadan aranabilecektir. Bu durum keyfiyeti getirecek, iktidarın vatandaşları üzerinde baskı yapma imkânlarını artıracaktır. Böylelikle valilere savcı yetkisi verilmektedir.
Tasarıyla Polis Koleji kapatılmakta, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi kapatılıp yerine Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü kurulmaktadır. Burada iktidar tamamen kendi kolluk kuvvetini oluşturmayı amaçlamıştır. Lakin Polis Akademisi gibi yıllardır ülkemizin huzur ve refahı için çalışan emniyet teşkilatımıza amir yetiştiren bir okulun kapatılıp açılması, kurumun hafızasını yok etmekten başka bir şey değildir.
İç Güvenlik Paketi’nde görüşülen ve kabul edilen 67 madde içerisinde iktidarın ısrarla istediği ve dikkat çeken bir diğer husus ise Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının İçişleri Bakanlığına tamamen bağlanmasıdır. General rütbesinde olmayan daire başkanlarıyla il ve ilçe jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri İçişleri Bakanı tarafından yapılacaktır. AKP iktidarı; devletin bütün kurumları gibi, terörle mücadelede en etkin kurumlardan biri olan ve kırsal alanda kolluk faaliyetinin başarıyla gerçekleştiren Jandarma teşkilatımızı siyasallaştırmak ve akabinde kendi çıkarlarına hizmet eden bir kuruma dönüştürmek istemektedir.
 
Böyle antidemokratik, temel hak ve özgürlükler konusunda ülkemizi geriye götürecek olan, iktidarın kendi kolluk kuvvetini oluşturma çabasının içinde olduğu açık bir şekilde anlaşılan bu Tasarı’nın iç güvenlik konusunda bölücü terör örgütü PKK’nın faaliyetlerine yönelik önleyici hiçbir düzenleme getirmemesi, iktidarın amacının anlaşılması için yeterli olacaktır.
Bu Yasa’nın seçimlerden önce alelacele çıkartılmak istenmesinin nedeni 17 – 25 Aralık Yolsuzluk Operasyonlarına karşı AKP’ye yönelik bir daha devletin hiçbir kolluk kuvvetinin girişim de bulunmaması, A’dan Z’ye devletin bütün kurumlarının AKP’nin emrinde ve hizmetinde olmasının istenmesidir.
12 Mart 2015 tarihli TBMM Genel Kurulundaki birleşimde verilen önergeyle 63 maddesi İçişleri Komisyonuna geri çekilen Tasarı’nın, komisyonda tekrar görüşülen bu maddeleri Tasarı metninden çıkartılmış ve bu Kanun 69 maddelik bir Tasarı hâline getirilmiştir. Böylelikle daha önceki birleşimlerde 67 maddesi kabul edilen Tasarı’nın geriye Genel Kurulda görüşülecek 2 maddesi kalmıştır.
İç Güvenlik Paketi adı altındaki 684 sıra sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı AKP iktidarının açığa çıkmış gizli niyetlerinden biridir.
Demokrasiyi her söyleminde propaganda aracı olarak “iyi” kullanan AKP, bu Tasarı ve Tasarı’nın görüşmelerindeki tutum ve davranışlarıyla demokrasiyi sadece popülist bir propaganda aracı olarak gördüğünü bir nevi itiraf etmiştir.
AKP için demokrasi ne istişare ne tahammül ne de anlayıştır. Demokrasi AKP’nin yalnız propaganda aracı, pembe tablolar çizmek için kullandığı pembe bir kalemden ibarettir.