Yaşadığımız ülkenin daima ileriye gitmesi, güvenli ve huzurlu olması, adil bir hukuk sisteminin bulunması, ekonomik açıdan gelişmiş dünya standartlarında refah sağlaması hepimizin ortak arzusudur. Herkes güzel bir ülkede, güvenli huzurlu ve refah içinde yaşamak ister. Bu vatandaşın devletinden haklı bir beklentisidir. Tabii ki bunu karşılayacak, yaşayanların arzuladığı refah standartlarını karşılayacak olanlar, ülkeyi yönetenlerdir. Bir ülkede yapılan her yenilik, her güzellik, her türlü gelişme nasıl yöneticilerimize mal ediliyorsa, kötü giden her şey de bizleri yöneten siyasilere fatura edilmelidir. En azından gelişmiş toplumlarda bu durum böyledir.
Hatırlasanız, İzmit Körfez geçişi asma köprüsünde bir halatın kopmasından kendini sorumlu tutan Japon mühendis 51 yaşındaki Kishi Ryoichi bu olaydan ötürü intihar etmiş ve geride şöyle bir not bırakmıştı: “Bu hata benim mesleki ve normal hayatıma son verir. Bu iş benim ve ülkemin gururuydu. Bu hatadan kimse sorumlu değil.” Tabii ne olursa olsun intihar etmek dinen caiz olmayan bir davranıştır. Keşke intihar etmese de istifa etseydi. Bu olay hem üzücü hem de bir hayat dersidir. Aslında Japon mühendis bizlere şu mesajı acı bir şekilde hayatına son vererek iletmiştir: "Ne olursa olsun yaptığınız işte, başkalarına zarar verebilecek bir ihmal olursa sorumluluk size aittir".
Tarih, 10 Ekim 2015. Ankara da yapılacak bir gösteri için toplanan ve gösteri alanına gitmek için Ankara Garı’nda toplanan kalabalığın içinde iki bomba patladı ve 102 kişi hayatını kaybederken yüzlerce kişi yaralandı. Ülkenin huzur ve güvenliğinden, sağlığından ve adaletinden sorumlu üç bakan basın toplantısı yaptı: İçişleri, Adalet ve Sağlık Bakanları. İçişleri Bakanına sordular: "Alınması gereken tedbirlerde ihmal var mıdır?" Sayın bakan cevapladı: “Güvenlik açığıyla ilgili hiçbir şey söz konusu değildir. Miting alanına girilirken arama yapılacaktı. Miting alanı dışında zemin araması yapılmıştır. Güvenlik zafiyeti olduğunu düşünmüyorum.”
Bir yanda işinde ihmal olduğunu düşünen ve intihar eden Japon mühendis, diğer yanda ülkenin güvenliğinden sorumlu İçişleri Bakanı…
2002 yılında tek başına iktidara gelen AKP hükûmetinin terör ve teröre karşı duruşu herkesin malumudur. İktidarda kalmak uğruna her türlü politikayı mübah gören AKP ve yöneticileri, milletvekilleri, bakanları –her ne kadar mevcut hükûmetin bir AKP kabinesi olmadığını iddia etseler de aksi geçerlidir- yaşanan son olayda da tutumlarını açıkça göstermişlerdir. Başkentin göbeğinde iki bombanın patlaması, her gün şehit haberlerinin geldiği, aylardır çatışmasız hiçbir günün yaşanmadığı bir ortamda hükûmetin yani AKP iktidarının başkentteki bu saldırıyı öngörememesi, gerekli tedbirleri almaması, 102 kişinin hayatını kaybettiği bir olaydan sonra sadece iki polis müdürünü görevden alarak sorumluluğu bürokratlara atması, İçişleri Bakanı’nın ihmal yok açıklaması, Adalet Bakanı’nın sırıtması, bizi yönetenlerin nasıl bir ahlaka ve sorumluluk bilincine sahip olduklarını açık açık anlatmaktadır.
Kim olursa olsun, Türkiye'nin başkentinde bir bomba patlıyor ve 102 kişi hayatını kaybediyorsa bunun sorumlusu muhakkak ki içişleri bakanıdır hatta Başbakan’dır.
Bugün Türkiye'nin birçok iline can ve mal güvenliği olmadığı için gidemiyorsunuz. Her gün askeriniz, polisiniz şehit ediliyor, teröristler ülkenin başkentine kadar ellerini kollarını sallaya sallaya geliyor ve bombalar patlatıyor ama ülkeyi yönetenler ne istifa ediyor ne de hatalarını kabul ediyorlar. En başta dedik ya herkes huzur dolu bir ülkede yaşamak ister. Belki de yıllardır sıkıntıyla dolu bir hayat süren Türk milleti huzuru, refahı ve adil bir yaşamı en çok hak eden millettir bu dünyada.
İlla ki bir gün gelecek huzur ve refah yeniden hâkim olacaktır güzel Türkiye'mize. İnanıyorum ki bu; AKP ve kurucusu ve başbakanı ve dahi onların yandaşları gidince hemen gerçekleşecektir.