ELEŞTİRİ VE İDEOLOJİ

29 Mart 2014 11:53 Ş. Adnan Şenel
Okunma
1849
ELEŞTİRİ VE İDEOLOJİ

Hangi alanda olursa olsun bir üretici (yazar-yönetmen-ressam vs.) tarafından ortaya konulan bir ürün (edebî eser, film, resim vs.), sonuçta bir tüketiciyi (okur, seyirci, resim sever vs.) muhatap alır; onun beğenisine, ihtiyacına hitap eder.  Üretim alanındaki bir sanatçı, yazar, yönetmen, ressam -eğer bu ürünü sadece kendisi için üretmiyorsa- basit bir hedef peşindedir: Beğenilmek, ilgi çekmek, rağbet görmek… Yani üreten ile hedef kitle (toplum) arasında vazgeçilmez ve kaçınılmaz bir arz-talep ilişkisi vardır. Arzı belirleyen en önemli unsur da şüphesiz, sunulan ürünün kalitesi ve cazibesidir.

 Üretici-ürün-tüketici bağlamından yola çıkıp mesela bir edebiyat ya da sinema eserinin arz-talep ilişkisini ele almak istediğimizde bir başka önemli unsurun devreye girdiğini görüyoruz: Eleştiri.

Ürün (metin-film) ile tüketici (okur-seyirci) arasında “eleştiri”nin ve “eleştirmen”in nerede durduğu, duracağı ya da durması gerektiği yıllarca tartışılagelen ve fakat nihai kanaate varılamamış bir konudur.  Bu hususta bir fikir birliği oluşması da neredeyse imkânsız gibi görünüyor.  Bunun da tek bir sebebi var: İdeoloji.

Marksist terminolojide “yanlış bilinç” ya da “buğulu gözlük” gibi benzetmelere maruz kalsa (ve Marksizmin kendisi de öyle olmaktan kurtulamasa) da ideoloji, kolayca sıyrılabileceğimiz ve bir kenara fırlatabileceğimiz bir kavram değil. Çünkü bir kavram olmaktan da öte, somut gerçeklik olarak bizzat zihnimizde yer alır ideoloji. Cemil Meriç’in “idrakimize giydirilmiş deli gömleği” olarak nitelediği ve lakin “Bir pusula olarak onsuz da yapamıyoruz.” dediği ideoloji, sonuçta dünya görüşümüzün, inançlarımızın, maddî-manevî değerlerimizin, siyasî tercihlerimizin oluşturduğu bir düşünce formudur...