SOYKIRIMCI ALMANYA’DA SOY ÖZÜRLÜ TÜRKLER

23 Haziran 2016 12:02 Ş. Adnan Şenel
Okunma
1722
SOYKIRIMCI ALMANYADA SOY ÖZÜRLÜ TÜRKLER



 
Haziran ayının hemen başında, Almanya Federal Parlamentosunda, 1915 Olaylarını “soykırım” olarak niteleyen yasa tasarısının kabul edilmesiyle milletçe âdeta şoke olduk, felç geçirdik. Hani deyim yerindeyse neye uğradığımızı şaşırdık! Oysa hiç de şaşırmamamız icap ederdi; çıkan kararı duyduğumuzda donup kalmamalıydık; hemen ağzımıza geleni sayıp dökmemeliydik. Fakat bunu yapmadık ve başımızdan kaynar su dökülmüşçesine ağır tepkiler verdik.
Peki ama niye? Tepkimizin şiddeti niçin bu derece yoğun oldu? Böyle bir şeyle ilk kez mi karşılaşıyorduk da milletçe topyekûn feveran ettik? Yani, sonucu zaten önceden belli bir karar bizi niye derinden sarstı?
Bu soruların tek bir cevabı var: Almanya. Sözde bir “soykırım” kararının herhangi bir Avrupa ülkesinde ya da dünyanın başka bir yerinde kabul edildiğine dair bir haber duyduğumuzda, şüphe yok ki “Eh, normal!” deyip es geçebilir ya da umursamayabilirdik; lakin bu kez haberin metni içindeki özne ülke Almanya olunca iş değişiverdi.
Çünkü, Almanya bizim savaşlardaki müttefikimizdi; Avrupa’da milyonlarca vatandaşımızın gurbetçi işçi olarak çalıştığı bir ülkeydi; ekonomik temaslarımızın ve çeşitli alanlardaki işbirliklerimizin en fazla olduğu bir devlet idi. Bir asrı geçen askerî, siyasi, iktisadi dostluk ilişkimizin bulunduğu bir devletin parlamentosundan, hem de durup dururken anlamsız şekilde ülkemiz aleyhine bir karar çıkması; elbette Türkiye’de ağır bir travma ve buna bağlı olarak dozajı ağır tepkiler meydana getirecekti. Nitekim bir avuç soysuzun dışında hemen herkes, şöyle ya da böyle tepkisini dile getirerek bu skandal kararı kabul eden Almanya’yı protesto etti.
Yüz yıl önce yaşanmış bir olayı (zorunlu göç-tehcir), “soykırım” olarak göstermeye, nitelemeye ve kabul ettirmeye yönelik bugüne kadar çok sayıda gayret ve girişim gördük. Başta ABD olmak üzere birçok Batılı ülkenin parlamentolarında böyle bir kararın çıkarılması için ne uğraşlar verildiğini, bu girişimlerin bir kısmının başarılı olduğunu görmesine görmüştük ama bu seferki “işgüzar ülke”nin adı Almanya olunca, haklı olarak şaşırdık ve dedik ki: “Böyle bir dost varken düşmana ne hacet?”
Daha vahimi ve acısı ise o parlamentoda, neredeyse bütün üyelerin oylarıyla kabul edilen yasa tasarısına “Evet.” diyenler arasında 11 Türk milletvekilinin de bulunuyor olmasıydı.  Hele ki bunlardan biri olan Cem Özdemir’in; yakasına Ermeni rozeti takıp yaptığı konuşmada, bu tasarının çıkmasında etkili olan kuruluşlara teşekkür etmesi, başlı başına sinir bozucu bir görüntüydü.  Hani, ağaç baltaya: “Ben senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına üzülüyorum.” demiş ya, işte kimliğinde “Türk” yazan böylesi soy özürlülerin, Türk düşmanı Ermenilerle aynı yalaktan su içip aynı kemiği kemirmeleri de üzüntü vericiydi.
Kraldan fazla kralcı davranarak Ermenilerden daha çok çalışıp bu kararın çıkması için çırpınan bu soy özürlü Türk milletvekillerinin davranışları, onların kimliğinde “Türk” yazıyor olması itibariyle elbette “üzücü” idi ama onların şahsen kim oldukları ve geçmişte neler yaptıkları göz önüne alındığında ise “şaşırtıcı” değildi. Almanya’da yeşil-sol partilerde “siyaset” yapan bu 11 kemiksiz şahsın toplamının, yine aynı parlamentoda kalkıp “Bu bizim meselemiz değil, başa devletlerin işlerinden bize ne?” diyerek ret oyu veren Alman kadın milletvekilinin tırnağı kadar haysiyet sahibi olmadığı da böylece tarihe not düşülmüş oldu.
Yurt içinde ve dışında bu ülkenin, devletin ve milletin düşmanı o kadar çok kan ve soy özürlü gördük ki şimdiye kadar, söz konusu Almanya milletvekillerinin yaptıkları, evet, çok şaşırtıcı değildi de hemen bütün milletvekillerinin kabul oyu kullandığı bir parlamentosu bulunan Almanya gibi bir ülkenin, böyle bir garabete koşar adım gitmesi epey şaşırtıcıydı. Öyle ya, tarihin görüp görebileceği en büyük soykırımına imza atmış bir ülke olan Almanya, sadece ve sadece küçük bir Ermeni azınlık lobisinin iddia ettiği bir “soykırım” kararını nasıl kabul eder?
Türkiye’nin bıkmadan usanmadan yıllarca “Bu işi tarihçilere bırakalım, biz bütün arşivlerimizi açtık, muhataplar da açsın ve bu işin önü arkası, sebebi sonucu ortaya çıksın.” diye çağrıda bulunmasına ve soykırım tabirini ve suçlamasını asla kabul etmemesine rağmen, meseleye ilmî ve ahlaki değil de siyasi ve ideolojik boyuttan yaklaşan Batılı ülkeler, bunu bir avuç Ermeni’nin kara kaşı kara gözü için mi yapıyor? Hayır… Başta ABD olmak üzere, Ermenilerin bu istekleri yönünde hareket eden hiçbir ülke, kendi asli çıkarlarının dışına çıkarak başka bir ülkeyle iyi dostluk ilişkilerini bozmak istemez. Öyle ise burada Ermeniler (ve onların gayriciddi talepleri) bir nevi kullanılıyor, paravan yapılıyor ve bu yolla muhatap ülkeye (Türkiye) karşı politik bir tavır takınılıyor.
Son gelişmedeki aktör Almanya olduğuna göre soralım: Almanya niye böyle bir riske girdi? İki ülke arasındaki bunca yıllık olumlu ilişkiyi zedeleyecek bir kararın parlamentosundan çıkmasına göz yumdu (Ya da bizzat istedi.)? Üstelik göçmenlerin iadesi hususunda çok mühim kararlar alınmışken?
“Almanya soykırım konusunda sabıkası, sicili bozuk bir ülke ve yalnız kalmamak için yanına Türkiye’yi de çekip bir nebze kendi vicdanını rahatlatmak istiyor.” gibisinden bir açıklama kulaklara hoş bir fantezi gibi gelse de gerçeği perdelemekten öteye geçmez. Meselenin daha şümullü ve mantıklı bir gerekçesi var ki o da Türkiye’nin -özellikle- Orta Doğu’da giderek daha aktif rol almaya başlaması ve stratejist ülke konumuna gelmesidir. ABD’nin, İsrail’in ve klasik aktör İngiltere’nin zaten at oynattığı bu bölgede etkin olmaya çalışan ve fakat hep geride kalan Almanya’nın, diğer üç ülkeye ilaveten bir de Türkiye gibi “rakip”le uğraşmak istemediği bütün dış politika uzmanlarının malûmu… Bilhassa son dönem içinde, mülteci krizi hususunda ağırlığını hissettiren Türkiye’nin, göçmenler ile Avrupa arasında bir köprü konumunda bulunması ve dolayısıyla Orta Doğu insanlarının gözünde ayrı bir yer tutmaya başlaması, diğer güçler gibi Almanya’yı da endişelendirmiş olmalı ki önüne çıkan ilk fırsatta Türkiye’yi zor durumda bırakmaya matuf bir karara elebaşılık yapıyor.
Peki bundan sonra ne olacak? Almanya parlamentosundan Ermeniler lehine bir karar çıkmasının, emsal teşkil edeceği ve diğer ülke parlamentolarına da yansıyabileceği; bunun da ilerleyen zamanlarda Türkiye’nin başını ağrıtabileceği öngörülse de dik duran bir Türkiye, bu tür ayak oyunlarına cevaz vermez. Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler de kısa bir müddet soğur ve gerilir gibi olsa da her iki ülkenin geçmişteki birliktelikleri ve işbirlikleri sayesinde dostluk treni tekrar rayına girer.
Türkiye’nin bundan sonra yapacağı şey ise bıkmadan, usanmadan yılmadan tehcir konusunda haklı olduğunu, yapılanların asla soykırıma yönelik olmadığını ve gerçeklerin açığa çıkması hususunda arşivlerin sonuna kadar açık olduğunu dünya kamuoyuna ısrarla vurgulamaktır.