EĞİTİM KURUMLARI MİLLÎ KÜLTÜRÜMÜZÜ AKTARMADA YETERLİ MİDİR?

10 Şubat 2016 13:18 Prof. Dr. Temel ÇALIK
Okunma
3756
EĞİTİM KURUMLARI MİLLÎ KÜLTÜRÜMÜZÜ AKTARMADA YETERLİ MİDİR?

 
 

Kültür, en genel anlamıyla bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin tamamı olarak tanımlanır. Söz konusu kültürü kuşaktan kuşağa aktararak korumak ve sürekliliğini sağlamak, aile ve diğer toplumsal kurumlar yanında eğitim ve eğitim kurumlarına düşen bir görevdir. Her toplumun eğitim kurumları; var olan kültürünü genç kuşaklara kazandırmak, aynı zamanda değişen şartlara ve ihtiyaçlara göre yeni kültürel değerler oluşturmak yani kültürü zenginleştirmekle görevlidir.
Kültürü korumak ve zenginleştirmek; tarihî derinliklerden beri sosyal hayatımızı düzenleyen, gelenek, görenek, töre, örf ve âdetlerimizin korunması ve değişen şartlara göre bunlara yeni değerlerin ilave edilmesi anlamına gelmektedir. İnsanları kaynaştıran, yakınlaştıran ve ilişkilerini sağlam bir zemine oturtan; kısacası millet olarak varlığını devam ettirmesini sağlayan, kültür ve kültürel değerlerdir. Türk milletini, diğer milletlerden ayıran özellikler ve güzellikler de kendi kültüründe yani değerlerinde saklıdır. Bu değerler; dilden edebiyata, sanattan mimariye, gelenekten göreneklere, folklordan kıyafete, barınmadan süslenmeye kadar birçok alanı kapsamaktadır.
Sanayileşme ve şehirleşme sonucu giderek değişen hayat tarzımız, bu değerlerin birçoğunun bozulması, unutulması ve yok olması gibi sonuçları da beraberinde getirmiştir. Özellikle şehirleşme ile birlikte aile yapısının geniş aileden çekirdek aileye dönüşmesi, değerlerin yitirilmesinde önemli etkenlerden biri olarak görülmektedir. Toplumsal değişme, manevi güzelliklerimizin kaybolmasını, buna bağlı olarak da maddi unsurların bozulmasını beraberinde getirmektedir. Bilindiği gibi maddi kültürel unsurlar, manevi kültürel unsurların dışa yansımasıdır.
Maddi olmayan kültürel değerlerimiz, daha çok davranışlarımızı düzenleyen birtakım norm ve standartlardan oluşmaktadır. Bunları görmek ve gözlemlemek için insanlarla ilişkiye girmemiz ve onlarla bazı şeyleri paylaşmamız gerekir. Maddi olan kültürel değerlerimiz ise manevi değerlere göre oluşturduğumuz eşya, araç ve gereçlerden meydana gelmektedir. Mesela, Türk milletinin misafirperver olması bir davranış biçimidir. Bu anlayış, evlerimizde bir misafir odası düzenlemek ve eski ev mimarimizde bir ölçüde bağımsız bir bölüm oluşturmak anlayışını beraberinde getirerek söz konusu manevi değerimizi, maddi kültürel unsurlarımıza yansıtmıştır.
Millî kültürü korumak ve genç kuşaklara aktarmak, toplum tarafından eğitim kurumlarına resmî olarak verilmiş bir görevdir. Eğitim kurumlarının asli sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirdiği tartışmalıdır. Eğitim sistemi, kültürümüzü kuşaktan kuşağa aktararak ve geliştirerek millî birliğimizin ve bütünlüğümüzün sağlanmasında kendisine verilen sorumluluğu yerine getirebiliyor mu? Bunların istenilen şekilde yerine getirildiğini söylemek oldukça zor görünmektedir. Mevcut toplumsal yapıyı koruyarak millî bilinci oluşturmak ve geliştirmek yine eğitim kurumlarına verilen önemli görevlerden biridir.
Günümüzün gelişmiş toplumları eğitimi bir devlet politikası olarak ele alıp düzenlemektedir. Türkiye'de ise eğitim, henüz bir devlet politikası hâline dönüştürülememiştir. Her ne kadar yazılı belgelerde bu yönde bazı düzenlemeler söz konusu olsa bile, iktidara gelen siyasal partiler bu anlayışın gereklerini yerine getirememektedirler. Özellikle eğitimin millî bir niteliğinin olduğu gerçeği konusunda yeterli bilincin oluşmadığı gözlenmektedir. Bugünkü eğitim programlarında millî kültürümüzü genç kuşaklara kazandıracak dersler ve konulara gereği kadar yer ve önem verilmediği görülmektedir. Öncelikle yapılması gereken, kültürümüzü koruyucu ve geliştirici derslere eğitim programlarında yer verilmesinin sağlanmasıdır. Diğer yandan da derslerde, kendi kültürümüze ilişkin konulara daha fazla ağırlık verilmelidir.
Ülkemiz bugün Avrupa Birliği’ne girme sürecini yaşamaktadır. Bir Avrupa ülkesi olan Fransa'da, Fransızcadan başka bir dil kullanıldığı zaman Fransızların genellikle iletişim kurmak istemediği, çoğumuz tarafından bilinen bir gerçektir. Maalesef eğitim kurumlarımız, Türkçemiz konusunda gerekli bilinci oluşturmakta yeterli olamadığı için, şehirlerimizdeki iş yeri tabelalarına baktığımızda kendimizi başka bir ülkenin sokaklarında hissedebiliyoruz. Yine gençlerimizin birçoğu günlük konuşmalarında yabancı kelimeler kullanmayı bir ayrıcalık olarak görmektedirler. Bu anlamda, eğitim programlarının düzenlenmesi yanında özellikle öğretmenlerin millî hassasiyetlerimiz konusunda bilinçlendirilmesi ve öğrencileri bu yönde yetiştirmeleri de önem taşımaktadır.
Her Türk vatandaşının, millî kültürü korumada ve geliştirmede sorumlulukları vardır. Özellikle herkesin ilişkili olduğu eğitim kurumlarına, sorumluluklarını yerine getirmesinde katkı sağlamak zorundayız. Eğitimden resmen sorumlu kuruluşlar, okullar olmasına rağmen; ailenin de yerine getirmesi gereken bazı görevler vardır. Öncelikle aile, çocuğun yetişmesinde okulla iş birliği içinde olmalıdır. Bir veli olarak kendi sorumluluklarının yanında, gördüğü eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi için ilgili kurumlarla iş birliği yapmak ve gerektiğinde onları uyarmak görevleri arasındadır.