SÜKÛNETLE İL OLMAYI BEKLEYEN KAHRAMANMARAŞ’IN KADİM İLÇESİ: ELBİSTAN
Temel ÇALIK
Cuma Ağca’nın aziz hatırasına ithaf olunur…
Elbistan’ın gönlü sevgiyle bezenmiş insanlık abidesi evladı “Cuma Dostum” mekânın cennet olsun, sevgin kalbimizde sönmeyen bir meşale olarak yanacaktır...
ESKİ BİR SONBAHAR
Havada bir serinlik… Tatlı bir hayal gibi…
Toprak nasıl meçhuldü, tıpkı istikbal gibi.
Gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
Kalbin acı, gözlerin yaşla dolmuştu senin;
Yapraklar gibi yere dökülüyordu enin;
Nağme mesafeyi, zamanı aşıyordu.
Bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
Nihal ATSIZ
İnsanın emeğiyle güzelleşip yüreği ile yaşadığı Anadolu topraklarının kültürüyle, doğasıyla, tarihiyle bütünleşmiş cennet köşelerinden birisidir… Elbistan. Geçmişi MÖ 4000 yıllarına uzanan tarihî serüveninde; Hititlerden Akadlara, Sümerlerden Asurilere, Perslerden Makedonyalılara, Romalılar ve Bizanslılardan Araplara, Selçuklulardan Memluklere, Moğollara, Dulkadiroğulları ve Osmanlılara kadar pek çok medeniyetin izlerini taşıyan Elbistan, coşkuyla akan Ceyhan Nehri’nin tertemiz sularını boynuna dolayıp yemyeşil ovasında insanın içini huzurla doldurmaktadır. Kuzeyinde, Malatya’nın tarihi ve doğal güzelliklerle bezenmiş Darende ilçesi ile Sivas’ın Gürün ilçesi, güneyinde; Nurhak ve Ekinözü ilçeleri, doğusunda, “Batının doğusu, doğunun batısı kadim şehir Malatya” ile birlikte Doğanşehir ve Akçadağ ilçeleri, batısında da Afşin ve Göksun ilçeleri ile komşu olan Elbistan’ın, bugünkü ismine kavuşana kadar aldığı birçok ismin tarihî hikâyeleri ise ayrı bir kültürel zenginliktir. Kahramanmaraş’ın kuzeydoğusuna konumlanan Elbistan, etrafı yüksek dağlarla çevrelenmiş olup Doğu Anadolu bölgesinin batı ucu ile Akdeniz bölgesinin doğu sınırlarına yakın bir yere kurulmuştur. Orta ve Batı Anadolu geçiş güzergâhında bulunan Elbistan, hem bulunduğu yer itibarıyla hem verimli ovasına olan talepten dolayı farklı zamanlarda savaşlara sahne olmuş bir şehirdir. Hititler, miraslarını bu topraklara bırakırken ardından gelen her bir medeniyet bu mirasa yenilerini ekleyerek tarih sahnesinden çekilmiştir. Oğuzların yirmi dört boyunun tamamına ait izleri topraklarında gururla taşıyan ilçe, kazı çalışmalarında ulaşılan tüm bu eserleri İstanbul, Ankara, Adana ve Kahramanmaraş’ta bulunan müzelerde ziyaretçilerine sergilemektedir. 3000 metreye varan yüksek dağlarla çevrilerek doğal bir kale özelliği taşıyan Elbistan, her ne kadar uzun ve derin geçitlere, boğazlara sahip olsa da savaşların dışında yaşadığı depremlerde, sahip olduğu tarihÎ kalıntıları yara almıştır. 1084 yılında Selçuklular tarafından fethedilip topraklarına Türk mührünü vuran şehir, bir süre de Danişmentlilerin ve Moğolların hâkimiyetinin altında da kalmıştır. 1277 tarihinde Memlûk Sultanı Baybars'ın Moğol ordusunu yenmesi ile 112 sene bölgede hâkimiyetini ilan eden Memlûk Devleti’nin ardından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra ise Elbistan günümüzdeki şekliyle Maraş’a bağlanmıştır. Elbistan ve Elbistanlılar, 50 yılı aşkın süredir il olma mücadelesi vermektedir. Coğrafi açıdan önemli bir yere sahip olan ilçe, il merkezine 160 km ile oldukça uzak, nüfusun ve de ekonomik potansiyelinin yüksek olması nedeniyle il olmayı hak ettiklerini dile getirmektedirler. 1970'li yıllardan beri il olma hayali ile yaşayan Elbistan halkı, bu hayalini gerçekleştirmek amacıyla çeşitli defalar birlik olarak bazı çalışmalarda bulunmuşturlar. İlçe bazında oluşturulan heyetler zaman zaman TBMM’yi başbakanı ve diğer devlet yetkililerini il olma konusunda ziyaret etmişlerdir. 1993 yılında zamanın Başbakanı Süleyman Demirel’i ziyaret eden heyette yer alan Muhtar Nuri Taphasanoğlu'nun ısrarcı talep ve il olma isteği üzerine, Demirel muhtarın ceketinin arkasını "Muhtarım, Elbistan il oldu." yazıp, altını imzalamıştı. Aradan geçen yıllara rağmen Elbistan il olamadı. Bu konuda ilçe halkına verilen sözler yerine getirilemedi.
2018 yılında Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, Elbistan’ın il statüsüne kavuşması için TBMM Başkanlığına kanun teklifi verdi. Tarihi çok eski dönemlere kadar uzanan bir şehir olduğu ve Osmanlı Devleti'ne son katılan beylik olan Dulkadiroğlu Beyliği'ne başkentlik yaptığının da belirtildiği genel gerekçede, şu ifadeler yer almıştır:
“Elbistan Türkiye’nin dördüncü büyük ovasına sahiptir. Şehir çok yakınından doğan ve ortasından geçen Ceyhan Nehri ile ünlüdür. İlçenin ekonomik yapısında tarım ve tarıma dayalı ticaret ağırlıklı paya sahiptir. Bölgenin en büyük şeker fabrikası olan Elbistan Şeker Fabrikası ovada ve civar illerde yetişen pancarları işlemektedir. Elbistan Türkiye’nin linyit rezervinin %70’ine tekabül eden, 100 kilometrekarelik bir alana yayılmış 3,4 milyar tonluk bir linyit kömür rezervinin bulunmaktadır. Afşin-Elbistan A ve B Termik Santralleri adı altında 2 tane büyük termik santral bulunurken ve C ve D Termik Santrallerinin yapılması planlanmaktadır. Afşin-Elbistan bölgesinde yaklaşık 4,5 milyar tonluk linyit kömürünün 8 bin megavatlık güce sahip C,D ve E termik santrallerinin kurulumunu öngören enerji yatırımı Elbistan’ın Türkiye’nin sayılı enerji merkezlerinden bir olma özelliğini pekiştirecektir. Elbistan şu anda bölgenin ticari merkezi konumunda yer almakta ve tarım, hayvancılık, sanayi, ticaret ve inşaat alanlarında da son derece gelişmiş büyük bir ilçe olma özelliğini taşımaktadır. Nurhak, Ekinözü, Göksun, Malatya’nın Darende, Akçadağ ve Doğanşehir ilçeleri ile Sivas’ın Gürün ilçesinin genel ihtiyaçlarını Elbistan’dan karşılamaktadır. Anayasa’nın 126’ncı maddesi Türkiye’nin merkezî idare kuruluşu, coğrafi durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere; illerin de diğer kademeli bölümlere ayrılmasını öngörmektedir. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 1’inci maddesinde anayasal düzenlemeye uygun olarak “Türkiye, merkezî idare kuruluşu bakımından coğrafya durumuna, iktisadi şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere; iller ilçelere ve ilçeler de bucaklara bölünmüştür.” denilmektedir. Elbistan açılacak yeni termik santrallerle önemli bir enerji merkezi olma özelliğinin yaratacağı katma değer, Elbistan’ın il olması durumunda Nurhak, Ekinözü, Göksun, Malatya’nın Darende, Akçadağ ve Doğanşehir ilçeleri ile Sivas’ın Gürün ilçelerinin sosyoekonomik gelişmesine katkıda bulunacaktır.” ifadeleri dile getirilmiştir.
Ülkemizin en büyük dördüncü ovasını üç büyük ırmakla sularken çevresindeki dağların heybetine sırtını yaslayan Elbistan’da, güneş her gün bereketiyle bu topraklara doğmaktadır… Bereketinin kaynağı toprağı mı yoksa suyu mu bilinmez ama doğal su kaynaklarıyla âdeta bir şifa kaynağıdır. Maraş’ın tarım alanlarının bolluğuyla ün yapan ilçesi olan Elbistan tarımsal üretim ve hayvancılığın başlıca geçim kaynağı olduğu şehirde, sanayi de geçim kaynakları arasındaki yerini almaktadır. Türkiye’nin en büyük linyit kömürü rezervlerine sahip olan Elbistan’da kömür işletmeleri ve şeker fabrikaları önem taşımaktadır. Tarımsal üretimde öne çıkan ürün ise çerezlik ayçiçeğidir.
Bir açık hava müzesi gibi olan Elbistan’da Kız Kalesi’ni ve Himmet Baba Camisi’ni görmeden dönmemelisiniz. 150 metre yükseklikte kurulan bir tepeden kendisini ziyarete gelenleri selamlayan Kız Kalesi, iki burcu ve bunlara ait kalıntılarıyla bugün de gizemini korumaktadır… İlçe merkezinde bulunan Himmet Baba Camii ve Türbesi’nin de yaklaşık 700 yıllık olduğu söylenmektedir. Selçuklular Dönemi’nin askerî valisi olarak bilinen Himmet Baba adaleti ve güzel yönetimiyle bu toprakların sevgisini ve saygısını kazanmıştır. Vefatına ilişkin anlatılan rivayetler ise Elbistan’ın gizemine gizem katmaya bugün de devam etmektedir.
Osmanlı Dönemi’ne ait 16. yüzyıla tarihlenen Ulu Camii, kesme taş mermer ve tuğla işlemelerinin zarafetini gözler önüne sererken yine aynı dönemlerde yapıldığı tahmin edilen Çarşı Camii de günümüze erişmenin mutluluğunu yaşamakta ve yaşatmaktadır. İlçe merkezine yaklaşık 13 km uzaklıkta bulunana Karahöyük ise keşfedilmeyi bekleyen tarihî bir şölendir. Roma ve Hitit Dönemi’ni aydınlatan eserlerin bulunduğu yerleşkeden elde edilen hiyeroglif yazıtlar ise tarihin pusulası gibidir. Tüm bunların yanı sıra MÖ 2000 yıllarına ait olan boyalı-boyasız çanak ve çömlekler, gaga ve yonca ağızlı testiler, taslar, vazolar, aslan başlı vazolar, geometrik süs eşyaları, hayvan tasvirleri, ev ve şahıs eşyalarını görmek tarihseverlerin soluklarını kesmektedir. Renkli taşlardan mozaiklere rastlanan Tilhöyüğü’nü; seramik kapların parçalarına ait kalıntılarıyla Gavurviran Höyüğü; Tilhöyüğü ile benzer nitelikleri taşıyan Malap Höyüğü Elbistan tarihinin mihenk taşlarıyken Ozan Höyüğü ile Taşlı Höyük bu kültür mozaiğinin tamamlayıcılarından olabilme mücadelesi vermektedirler. Selçuklu Dönemi’ne ait olan Hurman Kalesi, Elbistan Kalesi, Elbistan Ulu Camii, Kuru Han, Çoğulhan, Zilli Han, Kamereddin Hanı, Nurhak Hanı, Sevdilli Hanı, Kurttepe Hanı, Elbistan Selçuk Hamamı, Elbistan Selçuklu Darü’ş-Şifası geçmişin sessiz şahitleri olarak şehirdeki varlıklarını sürdürürken Ceyhan Nehri’nin dağların derinliklerinden gün yüzüne çıkan kaynaklarının bulunduğu yer olan Pınarbaşı, Ceyhan Nehri’nin yolculuğunda dar bir boğazdan bembeyaz köpükleri ile akan Gürlek Şelalesi, tarihî bir yerleşim yeri olarak ön plana çıkan Aşağı ve Yukarı Mekân, bağ ve bahçelerle dolu Taşoluk, alabalıkların sularında oyunlar oynadığı Şerefli Deresi, üçüncü zaman oluşumunun eşsiz örneği olan peri bacaları oluşumunun örneklerinden biri olan Elbistandokya, zirvesindeki dikili taşlarla dikkatleri üzerine çeken Çoban Dede ve 300 yaşındaki ceviz ağacının ev sahibi olan Şuğul Deresi de bu topraklarda turizme kazandırılmayı bekliyorlar. Doğanın bağrında can bulan mis gibi suların yolculuğuyla yeşilin insanın ruhuna verdiği huzuru harmanlayıp eşsiz bir manzara oluşturan Elbistan’ın Nurhak Dağı ve Tek Ardıç Yaylası doğaseverlerin vazgeçemediği rotalardan biridir. Güneşin doğuşuyla başlayan yürüyüş etkinliklerinde binlerce çiçeğin rüzgâra karışan enfes kokusu insanı mest etmektedir. Konukseverliği ile kapılarını ziyaretçilerine açan Elbistan, oymacıyla, tahalak köftesiyle, malhıda çorbasıyla, cıvıklamasıyla, kömbesiyle, pendir helvasıyla, hahırdağıyla, gavurması ve bazlamasıyla Anadolu mutfağının bereketini konuklarıyla neşe içinde kurduğu sofralarında paylaşmayı beklemektedir. İnsanın ömrü boyunca unutamayacağı tüm bu lezzet şölenini gezginlerin kaçırmaması temennisiyle… Elbistan sizleri misafir etmeye beklemektedir.
Kaynaklar
Bilgin, A. (1994). Elbistan Cumhuriyetin 70. yılında. İstanbul: Özgü.
Bolulu, H. (2018). 461 numaralı Elbistan şerʽiyye siciline göre Elbistan (1892-1900). Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 5(18), 385-400.
Esen, F., & Tonbul, S. (2015). Elbistan Havzası’nın iklim özellikleri. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12(2), 15-38.
Güllü, A. (2003). Elbistan tarihi. Elbistan Yayınları.
Kabakcı, C. ve Yakar, S.(Ed.),(2013), Uluslararası Osmanlı Döneminde Maraş Sempozyumu, 4-6 Ekim 2012, Kahramanmaraş Belediyesi
Kanat, D., Karademir, N., & Tıraş, M. (2019). Elbistan’daki geleneksel evlere coğrafi bir bakış. Sosyal Bilimler Dergisi, 40(40), 536-560.
Solak, İ. (2013). XVI. yüzyılda Elbistan kazası (1526-1653). Konya: Palet Yayınları
Sümer, F. (1990), Selçuklular Zamanında Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara
Yinanç, R., (1989) Dulkadiroğlu Beyliği, Ankara .
http://www.elbistan.gov.tr/
https://www.elbistan.bel.tr/
http://www.kahramanmaras.gov.tr/elbistan
https://ms.hmb.gov.tr/uploads/sites/6/2019/03/kahramanmaras-tanıtım-dokumanı.pdf