ŞAMPİYON ANTRENÖR

26 Temmuz 2016 11:23 İbrahim Kaan ERTEN
Okunma
2733
ŞAMPİYON ANTRENÖR

 
 
 
Dünyaya "Türk gibi güçlü" dedirtenler, tarihe nam salmış güreşçilerimizdir. Olimpik bir spor dalı olan güreş ile Türkler özdeşleştirilirken bunda, bu işe gönül verenlerin büyük çabası ve inancı vardır.
Bütün hayatını güreşe adamış isimlerden biri de Seçkin Saruhan…
Birçok şampiyon güreşçi yetiştiren, hatta Hamza Yerlikaya ve Şeref Eroğlu'na antrenörlük yaparken kazandıkları büyük başarılarından sonra onların isimlerini oğullarına verecek kadar bu spor dalını içselleştirmiş spor insanı...  
1996-2011 yılları arası Grekoromen Güreş Millî Takımlarında teknik direktörlük, 2011-2014 yılları arası CISM (Dünya Askerî Spor Konseyi) Güreş Başkanlığı, 2012-2013 yılları arasında Türkiye Güreş Federasyonu Başkan Vekilliği, 2013-2014 yılları arasında TSK Spor Gücü Komutanlığı… 
Bunlar Seçkin Saruhan'ın güreş kariyerinde üstlendiği görevler.
Ancak bunlar bir yana, 2006 yılında Cumhuriyet tarihinde ilk defa takım hâlinde dünya şampiyonu olan “Grekoromen Güreş A Millî Takımı”nın teknik direktörlüğünü yapmış bir isim…
Seçkin Saruhan'ı "Yeni Düşünce" adına sporla dolu yoğun temposu arasında ziyaret ettik. Sporun ne olduğunu basit bir dille anlattı bize.    
Seçkin Saruhan'a göre spor, dünyada uğraşılabilecek en güzel şey… Sporu bilim ya da sanata  benzetiyor. Kabiliyetli özel insanların kıymetli işler yaptığı ayrıcalıklı bir alan… Sporu ikiye ayırıyor: Ömür boyu sağlıklı yaşam için yapılan spor ve müsabık yani yarışmacı olarak yapılan spor.
Türkiye'de spora olan yaklaşımı sorduğumuzda söyledikleri çarpıcı… 
"En başta şunu söylemek isterim: Amatör sporla uğraşan, bu konuda emek veren herkes gibi ben de ülkemizde spor denildiği zaman insanların aklına ilk olarak futbolun gelmesine karşıyım. Ülkemizde birçok amatör branşın hak ettiği yerde olmadığını üzülerek görüyoruz. Buna karşın son yıllarda futbol dışındaki branşlara da yatırımlar yapıldığını açık yüreklilikle söylemek gerekir. Özellikle tesisleşme anlamında büyük imkânlar sağlandı. Ama önemli olan bu tesislerin içini doldurabilmek, hakkını verebilmek... Bunu da yetişmiş, özel eğitimlerden geçmiş eğiticiler ve yöneticiler yapacaktır. Dünyada sporda başarının birinci şartı olarak hep tesis ve malzeme olarak zikredilir. Bu konuyu önemli ölçüde hallettik. Sırada başarılı sporcular ve şampiyonlar çıkartacak uzman kadrolara ihtiyaç var." 
Peki güreşte durum ne?
"Her şeyden önce şunu söyleyeyim. Türkler ata sporlarını hep ayakta tutacaklar, başarısı da sürekli olarak devam edecek. Çünkü ata sporu unvanını, güreşi Türkler icat ettiği için değil, tarih boyunca güreş yaptıkları için alınmıştır. Ülkemizin birçok beldesinde festival, şenlik, kurtuluş günü, düğün gibi kutlamalarda, hınca hınç seyirci dolu meydanlarda, kıran kırana güreş tutar Türk çocukları… “Türk gibi kuvvetli” ya da “Osmanlı tokadı” namının temeli, büyük güreşçilerimizin yapmış oldukları müsabakalara dayanır. Büyük Atatürk: “Harman yerlerinde henüz yürümeye yeni başlamış köylü çocuklarını güreş yaparken görebilirsiniz.”, “Benim en çok sevdiğim spor güreştir.”  diye bahseder ata sporumuzdan. Dünyada Türkler gibi; aileler bir araya geldiklerinde, çocuklarını güreştirip seyreden ve onların mücadelesinden haz duyan belki ancak birkaç millet daha vardır. Ünlü Tarihçi Heroid Lond, "Cengiz Han" adlı eserinde Türklerden söz ederken "Bu ülkede ata binmeyen, güreş yapmayan adama kız bile vermezler." demiştir. Hz. Peygamber güreş yapmış, “Pirimiz Hz. Hamza demişizdir. Ata sporumuz efsane şampiyonlar çıkartmıştır.”
Tarihimizle gurur duyuyoruz ancak Türk sporunun özellikle iddialı olduğu branşlarda istenilen başarıyı yakalayamadığı da bir gerçek. Ne düşünüyorsunuz ne yapılmalı?  
"Eğer yetkili bir mevkide olsaydım mevcut eğitim sistemini tamamen değiştirirdim. Ben sporun müsabık (yarışmacı) olarak yapılmasından yanayım. O zaman da karşımıza “spora başlama yaşı” diye bir sorun çıkıyor. Sorun diyorum çünkü bütün branşların başlama yaşı okul dönemlerine denk geliyor. Bu iyi yönetilemediği  takdirde sorun oluyor. Bir kere bu sabahtan akşama kadar eğitimi anlamış değilim.  Bazılarının hoşuna gitmeyebilir ama velilerin büyük bir kısmı okula eğitimden ziyade, çocuğunu baktıracağı bir yer olarak bir nevi “büyük yaş kreşi” gibi görüyor. Bana kalsa yarım gün eğitime geçer, spor yapmak ya da başka alanlarda kendilerini geliştirmek isteyen evlatlarımıza zaman yaratırdım. Bu arada bir şeyi unutmamak, hatta üstünde ısrarla durulması gereken bir konu var. Benim ülkemin gençlerini yetiştirecek olan, başarılı ve şampiyon sporcular çıkartacak olanlar eğiticilerimiz, hocalarımızdır. Bunun için eğiticilerin (antrenörlerin) eğitimine özel önem vermek gerekiyor. Onların ekonomik durumlarının acilen düzeltilmesi lazım... Bu iki ana konunun yanında elbette tesis, malzeme gibi konuları ihmal etmemek gerekiyor. Ama bir kez daha vurgulayayım, öğrencilerimizin spor yapacakları zamana ihtiyacı var. Bir de eğiticilerimizin yetiştirilmesi ve ekonomik durumlarının düzeltilmesi, bunlar hayati önemde. Bu yapılmadığı müddetçe verim alınması zor ve giderek daha da zorlaşacak."
Siz iddialı bir spor insanısınız. Sporun çocuk yaşta zaman ayırarak yapılması gerektiğini söylüyorsunuz. Bu arada ebeveynler ne yapmalı? 
"Malum herkesçe bilinen önce jimnastik, ardından yüzme ve en sonunda da bu sporları yapamayacaksa kendi sevdiği ve kabiliyetinin olduğu esas branşa yönlendirilmesi fikrini ben de destekliyorum. Bununla birlikte velilerin her ne olursa olsun antrenörün ve kulübün işine karışmaması gerekiyor. Yani sporu kendilerine uydurmak yerine, sporun gereklerine uymaları şart. Bu meşakkatli ve sabır isteyen bir yoldur. Acele etmesinler. Çocuk sevme yarışması (Ben çocuğumu herkesten daha çok severim, daha ilgiliyim.) yapmasınlar. Müsabık spor, annelik babalık duygularıyla yürümez. Başarı veya başarısızlıklar abartılmamalı. Şampiyonluk ayrı bir konudur. Her şeyin ötesinde birinci hedef Türk çocuklarının spor yoluyla elde edecekleri zengin kazanımlardır."