ASELSAN'DAKİ SERİ ÖLÜMLER GİZEMİNİ HÂLÂ KORUYOR

14 Mart 2016 14:57 Evin GÖKTAŞ
Okunma
2790
ASELSANDAKİ SERİ ÖLÜMLER GİZEMİNİ HÂLÂ KORUYOR


 
Mühendis ölümlerinde CIA ve MOSSAD'ın parmağı mı var?
 
Ankara'da 2006-2008 yılları arasında ASELSAN bağlantılı 5 mühendisin şüpheli ölümü, hâlâ gizemini korurken 2013 ve 2015’te iki yeni esrarlı ölüm meydana geldi.
2013’ün Ocak ayında ASELSAN mühendisi Hakan Öksüz, Ankara'da meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetti.
ASELSAN’da çalışan mühendis Erdem Uğur da geçen yılın Ocak ayında evinde ölü bulundu.
2006-2008 yılları arasında vuku bulan bu esrarengiz ölümler; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanken konunun araştırılması için Başbakanlık Teftiş Kuruluna verdiği talimatla yeniden gündeme gelmişti.
Teftiş Kurulunun yaptığı araştırma sonucunda her beş ölümünün de intihar olduğu kanısına varılmış ve bu yönde hazırlanan rapor daha sonra kamuoyuna açıklanmıştı.
İntihar olarak resmî kayıtlara geçen 5 mühendisin ölümüyle ilgili şüpheler aradan bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ giderilemedi.
Birbiri ardına şüpheli şekilde yaşamını yitiren mühendisler Hüseyin Başbilen, Evrim Yançeken, Halim Ünsem Ünal ve Burhanettin Volkan ile askerde yine şüpheli şekilde ölen Zafer Oluk olayı hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturmalar da hâlâ sürüyor. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen ayrı ayrı yürütülen soruşturmalar henüz sonuçlanmadı.
Bu arada ASELSAN’da görevli olup ölü bulunan mühendislerle ilgili dosyalar, "Ergenekon" bağlantılı olduğu iddiasıyla eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen’in gönderdiği delillerle dosya yeniden açılmış ancak bir sonuca varılamamıştı.
 
ŞÜPHELİ ÖLÜMLERİ MHP VE CHP TBMM'YE TAŞIDI: “ÖLÜMLER TOPLU OLARAK YENİDEN ARAŞTIRILSIN”
2015’in Ocak ayında ASELSAN mühendislerinden Erdem Uğur'un da ölü bulunması üzerine konu, MHP ve CHP milletvekilleri tarafından TBMM gündemine taşındı.
Eski MHP Kocaeli Milletvekili Lütfi Türkkan, ASELSAN'daki mühendis ölümlerinin toplu olarak yeniden ele alınmasını istedi.
Türkkan, ASELSAN gibi güzide bir kurumun, ürettiği ekipmanlarla değil, şüpheli ölümlerle gündeme gelmesinin herkesi yaraladığını belirtti.
Lütfi Türkkan, 2015’in Ocak ayında yaşamını yitiren Erdem Uğur'un da kendinden önce aynı işyerinde hayatını kaybeden diğer beş arkadaşının da ölümünün son derece şüpheli olduğunu ifade etti.
Bu ölümler için daha önce Başbakanlık Teftiş Kurulunun inceleme yaptığını ve intihar sonucuna vardığını hatırlatan Türkkan, konuyla ilgili soru önergesinde şunları kaydetti:
"Hepsi deha olan ve çoğu millî projeler üzerinde çalışan bu kardeşlerimizin ölümleri mutlaka ve mutlaka yeniden toplu olarak ele alınmalıdır. Başbakanlık Teftiş Kurulu yeniden inceleme başlatmalıdır. Sadece Başbakanlık Teftiş Kurulu değil, Başkanlık hayalleri ile yaşayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da derhal Devlet Denetleme Kuruluna bu ölümleri araştırması için talimat vermelidir. Ayrıca acilen Meclis araştırması başlatılmalıdır. Aksi takdirde Allah korusun ama benzer ölümler yaşanabilir."
Eski CHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Tomanbay, yanıtlaması için dönemin Başbakanı Erdoğan'a konuyla ilgili bir soru önergesi sundu.
Tomanbay'ın haricinde diğer bazı CHP Milletvekilleri de ASELSAN'daki mühendis ölümleri hakkında önceki hükûmet döneminde Başbakan Ahmet Davutoğlu'na soru önergesi verdi.
CHP'lilerin soru önergelerinde; Ankara’da 28 yaşındaki ASELSAN mühendisi Erdem Uğur’un yatağında üzerinde battaniye örtülü, ağzına dayanmış büyük tüp hortumuyla bulunduğu belirtildi. Daha önce de 4’ü intihar biri de kaza olmak üzere 5 ASELSAN mühendisinin şüpheli ölümlere kurban gittiği hatırlatılan önergelerde, ölümlerin intihar mı yoksa cinayet mi olduğu konusunun açıklığa kavuşturulması istendi.
Önergelerde, şüpheli şekilde ölen mühendislerin Türkiye’nin gelişimi için çok önemli teknoloji projelerine imza attıkları vurgulandı.
 
HALICI: ÜST ÜSTE GELEN BU ÖLÜMLER TESADÜF OLAMAZ
Elektronik Demokrasi Partisi (e-Parti) Eş Genel Başkanı ve eski CHP Ankara Milletvekili Emrehan Halıcı da, ASELSAN mühendislerinin şüpheli ölümlerine ilişkin Başbakan Ahmet Davutoğlu'na soru önergesi verdi.
Halıcı, TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, Aselsan’da mühendis olarak çalışan Erdem Uğur’un 15 Ocak 2015 günü evinde ölü olarak bulunduğunu hatırlatarak “Ülkemizin ve savunma sanayimizin önemli kurumlarından ASELSAN’da çalışan mühendislerin şüpheli ölümlerinin devam etmesi ve tatmin edici açıklamaların yapılamaması, var olan kuşkuları daha da artırmaktadır. Hükümetin konuyu bir an önce bütün yönleriyle araştırması ve kamuoyunu gerçek bilgilerle aydınlatması gerekmektedir.” dedi.
ASELSAN’da çalışan mühendislerden Hüseyin Başbilen’in 7 Ağustos 2006’da aracında boğazı ve bileği kesilmiş halde bulunduğunu hatırlatan Halıcı, diğer ölümleri de şöyle sıraladı:
"Halim Ünal 17 Ocak 2007’de kafasına isabet eden tek kurşunla hayatını kaybetmiştir. 26 Ocak 2007’de Evrim Yançeken oturduğu binanın altıncı katından düşerek ölmüştür. ODTÜ mezunu üç mühendisin önemli askerî projeler üzerinde çalıştıkları ve bu nedenle öldürüldükleri iddiaları basında yer almıştır. 9 Ekim 2007’de de Burhanettin Volkan’ın askerliğini yaparken intihar ettiği bildirilmiştir. 25 Ocak 2013'te Hakan Öksüz trafik kazasında şüpheli bir biçimde hayatını kaybetmiştir.”
 
ŞÜPHELİ ÖLÜMLERDE CIA VE MOSSAD PARMAĞI MI VAR?  
Üzerindeki sır perdesi bir türlü aralanamayan ASELSAN'daki şüpheli ölümlerde, bir kısım köşe yazarı ve cinayet dedektifleri tarafından CIA ve MOSSAD parmağının olabileceği ileri sürülüyor.
Ortaya çıkan bazı bulgular, olayların perde arkasına ilişkin önemli ipuçları veriyor.
Yapılan araştırmalar, şüpheli 5 ölümün ortak bir noktasını ortaya çıkardı. Yurt dışından alınan silah teknolojilerinin çoğunda satıcı ülke kontrol sitemini elinde bulunduruyor. Herhangi bir savaş durumunda satan ülke örneğin bir savaş uçağını kolaylıkla devre dışı bırakabiliyor. İntihar eden mühendislerin tamamının millîleştirilmesi planlanan kritik projelerde görev almaları, kontrol mekanizmalarının şifrelerini çözme ve haberleşme teknolojileri konusunda uzman olmaları soru işaretlerini bu noktada yoğunlaştırıyor.
Hayatının baharında, geçmişleri başarılarla dolu, çok kritik projelerde görev yapmış ve gelecekleri oldukça parlak gözüken bu 5 gencin de sonrakilerin de ölümü hâlâ esrarını koruyor. Ailelerin hiçbirisi bu ölümleri normal karşılamıyor. Mühendislerin; özellikle savunma sanayii alanında Türkiye'yi dışa bağımlılıktan kurtaracak projelerde görev alması, şüphelerin yoğunlaştığı nokta. Dış güdümlü elektronik sistemlerin devre dışı bırakılması ve Türkiye'nin kendi kontrol teknolojisini üretme çabası, projelerin ana eksenini oluşturuyor. 
 
 
ÖLÜMLER, MİLLÎ HAMLELERDEN SONRA BAŞLADI
20 Haziran 1998 tarihli Bakanlar Kurulunda Türk Savunma Sanayi Politikası ve Stratejisi Esasları Dokümanı onaylanarak yürürlüğe sokuldu. Dokümanın hazırlanmasının amacı, Türkiye'nin kritik silah teknolojisinde %85'i geçen dışa bağımlılığını sonlandırıp Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaç duyduğu silah, araç, gereç ve mühimmatın azami ölçüde Türk savunma sanayinin imkân ve kabiliyetleri ile üretilmesiydi.
Bu projelerle ilgili hamlelerin başlatıldığı dönemde çalışmaların merkezindeki ASELSAN'la bağlantılı esrarengiz ölümler yaşanmaya başladı.
Millî Tank Projesi Altay'da görev yapan Makine Mühendisi Hüseyin Başbilen 7 Ağustos 2006'da otomobilinin içinde bileği ve boğazı kesilmiş halde ölü bulundu. Başbilen öldüğü gün Altay Tank Projesi’nin sunumunu yapacaktı. ASELSAN'ın yan kuruluşu MİKES'te F-16 savaş uçaklarının modernizasyonu projesinde bir dönem çalışan Elektrik Mühendisi Halim Ünsem Ünal, 17 Ocak 2007 tarihinde kafasına tek kurşun sıkılmış olarak ölü bulundu.
Bu olaydan 9 gün sonra 26 Ocak 2007'de ASELSAN'da elektrik mühendisi olarak çalışan 26 yaşındaki Evrim Yançeken, Ankara'daki evinin altıncı katından atlayarak yaşamına son verdi. Bu olayları bilgisayar ve yazılım mühendisi Burhanettin Volkan'ın 9 Ekim 2007 tarihindeki intiharı ve Elektrik Mühendisi Zafer Oluk'un 6 Mayıs 2008'de askerde şüpheli ölümü izledi.
Bu arada şoför emeklisi Vehbi Başbilen, oğlu Hüseyin'i büyük imkânsızlıklarla okuttuğunu ifade ederek "Oğlumun intihar ettiğine asla inanmıyorum. Oğlum dini bütün birisiydi. Bu işin peşini asla bırakmayacağım. Altay Tank Projesi’nde çalışıyordu. Önce inkâr ettiler, sonra kabul ettiler. İlk üç gün sunumu yaptı; dördüncü sunumu yapacağı gün, o olay oldu. Ben evladımı kaybettim; neler yaptığını ben biliyorum ama bunu devlet anlasın, millet anlasın istiyorum. Bu beyinler kolay yetişmiyor." dedi.