GÜLER: BU TARİHÎ YÜRÜYÜŞTEN DOLAYI ÜLKÜCÜ TÜRK GENÇLİĞİNİ TEBRİK EDİYORUZ!

15 Ekim 2020 16:12 Evin GÖKTAŞ
Okunma
1103
GÜLER: BU TARİHÎ YÜRÜYÜŞTEN DOLAYI ÜLKÜCÜ TÜRK GENÇLİĞİNİ TEBRİK EDİYORUZ!

GÜLER: BU TARİHÎ YÜRÜYÜŞTEN DOLAYI ÜLKÜCÜ TÜRK GENÇLİĞİNİ TEBRİK EDİYORUZ!



Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Başdanışmanı, MYK Üyesi, Siyaset ve Liderlik Okulu Koordinatörü, Tarihçi ve Yazar Dr. Ali Güler, "Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sayın Ahmet Yiğit Yıldırım, İzmir'de Cumhuriyet Meydanı'ndan kordon boyunca Gündoğdu Meydanı'na devam eden çok güzel bir yürüyüşün ardından önemli bir konuşma yaptı. Ülkücü Türk gençliğinin vereceği mesajları çok net bir şekilde dile getirdi. Böylesine önemli tarihî bir yürüyüş sebebiyle Ocak Genel Başkanı'mız Ahmet Bey ve Ülkücü Türk gençliğini tebrik ediyoruz. Ülkücü Türk gençliğinin bu anlamlı günde büyük bir disiplin içerisinde yaptığı yürüyüşle tüm dünyaya gerekli mesaj verilmiş oldu." dedi.

Güler, yürüyüşün yapıldığı günün sabahında Bengütürk televizyon kanalında Muhammet Kutlu'nun hazırlayıp sunduğu "Gün Başlıyor" programına konuk oldu.
Yaklaşık üç saat süren programda Güler, hem 9 Eylül 1922 tarihinin İzmir için taşıdığı tarihî önemi hem 12 Ada Meselesi'ni hem de 12 Ada'yı temsilen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ın öncülüğünde Ülkücü Türk gençleri tarafından gerçekleştirilen "İstiklal İçin Kararlılık Yürüyüşü"nü değerlendirdi.

Konuşmasına "Bugün, tarihî 9 Eylül günü. Hem Yunan'ın denize döküldüğü gün olduğu gibi aynı zamanda Millî Mücadele'nin zaferini yani Anadolu'nun işgal kuvvetlerinden kurtuluşunu tüm dünyaya ilan edildiği gündür, kutlu bir gündür." sözleriyle başlayan Güler, bu özel günle ilgili anlatımlarını şöyle sürdürdü:

"Gerçekten Türk milleti Mondros Mütarekesi'nden itibaren çok büyük sıkıntılar yaşadı ama tarihin her döneminde olduğu gibi devletinin bağımsızlığı, ülkesinin bütünlüğü ve milletin bekası için her şeyini ortaya koydu. Ve Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde bir büyük başarıya imza attık 30 Ağustos'ta Dumlupınar Zaferi ile Başkumandanlık Meydan Savaşı’ndan sonra. Bunun üzerine Yunan orduları geri çekildiler. Takip Harekâtı ile ordularımız 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. Yaklaşık 3 buçuk sene sonra o güzel İzmir kurtuldu. Tabii ki bu kurtuluş sırasında şehitlerimiz oldu. Hem Büyük Taarruz'da hem Takip Harekâtı'nda hem İzmir'e ilk girişten itibaren şehitlerimiz oldu. Türk milletinin bu büyük kurtuluşunu sağlayan Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Bugün bir başka açıdan da çok önemli. 12 Ada konusuna geleceğiz ama öncelikle Ülkücü gençlerimizin bu son derece anlamlı yürüyüşünü değerlendirmemiz gerekir."

GÜLER’DEN CHP'Lİ BAŞKAN TUNÇ SOYER'E 9 EYLÜL TEPKİSİ

Dr. Ali Güler, 3 Mayıs Türk Milliyetçiler Gününün herkes tarafından hatırlanması gerektiğini ifade ederek, "Biz Ülkücüler 3 Mayıs'ı 'Milliyetçiler Günü' olarak anıyoruz." diye konuştu. CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül gününde akıllara durgunluk verecek bir operasyon başlattığını dikkat çeken Güler, şunları kaydetti:
"Tunç Soyer'in sosyal medya üzerinden başlattığı bu operasyon neydi? Arkasından bir şey daha geldi. 3 Mayıs'ı 'Dünya İzmirliler Günü' ilan etti. 35 plakadan dolayı. 3 ve 5 olarak. Herkes tepki gösterdi. MHP İzmir İl Başkanlığı ve MHP İzmir Milletvekilleri de tepki gösterdi. Biz de tarihçi ve bu ülkenin bir aydını olarak tepki gösterdik. Niçin tepki gösterdik? Çünkü İzmir'in kurtuluşu yani 9 Eylül günü bütün milletimiz tarafından özellikle de İzmirliler tarafından çok mübarek ve kutlu bir gün olarak zaten anılmaktadır. Çünkü esir İzmir, güzel İzmir Yunan işgalinden kurtarılarak tekrar Müslüman Türk yapılmıştır. Dolayısıyla bugünü İzmirliler büyük bir gururla kutlar. Tunç Soyer ise bugünü değiştirmeye kalkmıştır. Yani alışılmış olan İzmir'in kurtuluşunu simgeleyen bugünü, 9 Eylül'ü ortadan kaldırmış ve İzmir için hiçbir şey ifade etmeyen son derece anlamsız ve saçma sapan bir şey yapmıştır. Şehirlerin markalaşması plakaları ile mi oluyor? Maalesef böyle bir sakat mantık söz konusu. Aslında yapılması gereken şuydu: İzmir'in Yunan işgalinden kurtuluşunu ve Yunan'ın denize dökülüşünün Türk milleti tarafından unutulması ve o bilincin hafızalardan silmeye dönük bir operasyon. 'Dünya İzmirliler Günü' ne demek? Eğer İzmir'den denize döktüğümüz ve Yunanistan'a ulaşabilen ya da dünyanın başka ülkelerine göç etmiş bulunan Rumları Dünya İzmirliler Günü kapsamına alıp yeni bir ucube yaratmak ve İzmir’in Müslüman Türk kimliğini değiştirmek istiyorsa o ayrı bir şey. Türk milletinin buna müsaade edeceği de boş bir hayaldir. Bunun arkasında İzmir’in özerkliği konusu gündeme getirildi. Ayrı bir bayraktan bahsedildi. Bunlar Sevr'deki maddedir. Konumuz bu olmadığı için daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Bu konuyu böylesine kutlu bir günde izleyicilerimizin dikkatine sunmuş, hatırlatmış olduk."

LİDERİMİZ SAYIN DEVLET BAHÇELİ TARİH BİLİNCİNE SAHİP BİR DEVLET ADAMIDIR

Dr. Ali Güler, Ülkücü Türk gençlerinin yürüyüşüne konu olan "12 Ada meselesi" ile ilgili değerlendirmelerde bulunurken, şunları söyledi:
"Sayın Genel Başkan'ımız Devlet Bahçeli Bey, tarih bilincine sahip bir devlet adamı ciddiyeti ile olaylara bakıyor. Dün, bugün ve yarın çizgisinde yaşadığımız olayları analiz eden, ileriye dönük olarak çok öngörülü stratejiler ortaya koyan bir lider.
Sayın Genel Başkan'ımız son zamanlarda Yunanistan'la aramızda yaşanan sıkıntıları dikkate alarak AB ve Amerika'nın Yunanistan'ın arkasında duran politikalarını, Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri de dikkate alarak son derece yerinde ve haklı olarak bir çıkış yapmış ve bir duruş sergilemiştir. Ülkü Ocaklarımızın yapmış olduğu bu tarihî yürüyüş 12 Ada'nın yeniden ele alınmasına yönelik olarak son derece önemli bir etkinliktir. Sayın Genel Başkan'ımızın talimatı üzerine çok kısa sürede ciddi bir hazırlık yapıldı. Bu yürüyüşten dolayı Ülkü Ocakları Genel Başkanı'mız Sayın Ahmet Yiğit Yıldırım Bey'i ve Ülkücü Türk gençliğimizi tebrik ediyoruz. Gerçekten Sayın Genel Başkan'ımızın talimatları üzerine çok kısa sürede ciddi bir hazırlık yapıldı. Bu yürüyüş, 9 Eylül'deki kurtuluşu ve aynı zamanda Yunanistan'ın aleyhimize ve uluslararası antlaşmaların aleyhine olarak silahlandırdığı ve askerleştirdiği Adalarla ilgili bu haksız durumun ortadan kaldırılmasına yönelik bir tepki olarak istiklal ve kararlılığını gösteren gençliğimizin bir yürüyüşüdür. Yıllardan beri,  bazı kayalıkların ve adacıkların Yunanistan tarafından işgal edildiğini gündeme getiren muhalefet partilerimiz var. Böyle bir tartışma konusu başlatmaya çalışan ve iktidarımızı Yunanistan’a karşı hiçbir şey yapmamakla suçlayan bu partiler maalesef şimdi ortada yoklar. Yunanistan’ın haksız uygulamaları ve talepleri karşısında cumhur ittifakının paydaşları Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı’ndan başka bu konuda herhangi bir açıklama yapan yoktur. Muhalefet partilerimizin, gerek Yunanistan'a gerekse Avrupa ve Amerika'ya yönelik en küçük bir tepki mesajı verdiklerini görmüyoruz. İç siyasetimizin, muhalefet partilerimizin geldiği nokta açısından da bu durum son derece önemli. Adaların grupları var. 12 Ada, o gruplardan bir tanesidir. Ama burada kastedilen Adalar Yunanistan'ın silahlandırdığı, Yunanistan elimizden alarak bayrak dikti diye muhalefetin zaman zaman ayağa kalktığı şey uluslararası antlaşmalara göre Yunanistan'ı bırakılmamış olan ada, adacık ve kayalık dediğimiz toplam 131 tane ada, adacık ve kayalıktır. Bunlarla ilgili ortalığı ayağa kaldıran, zaman zaman sosyal medyada yaygara koparan muhalefet partilerinin bugün Doğu Akdeniz'deki Türk milletinin millî menfaatleri ortadan kaldırılmaya çalışılırken, münhasır ekonomik alan ilan ettiğimiz alanla yani mavi vatanımızla ilgili bir takım küresel güçlerin üzerimize çullanmaya çalıştığı bir dönemde nedense hiç sesleri çıkmıyor. Yunanistan'ın elinde bulunan gerek Boğaz yönü adaları gerekse 12 Adalar dediğimiz adaların tamamı uluslararası hukuka göre askersizleştirilmiş, silahtan arındırılmıştır. Yunanistan bu Adalarda sadece kolluk kuvveti bulundurabilir. Buralar askerleştirilmiş, silahlandırılmış ve burada hukuksuz olarak bulunan askerî güçlerini NATO envanterine kaydettirmeye çalışmıştır. Türkiye bunun önüne geçmiştir, engellemiştir. Limni Adası örneğinde bunu çok açık olarak gördük. Dolayısıyla bizim muhalefetin bu 12 Ada ile ilgili Genel Başkan'ımızın çıkışını desteklemesi beklenir. Çünkü orada haksız bir durum var. Bu haksız durumun ortadan kaldırılması için muhalefetin de iktidarı ve Sayın Genel Başkan'ımızın bu çıkışını desteklemesi beklenir."

GÖĞÜSLERİNDEKİ BAYRAK VE AMBLEMLE VAKUR ŞEKİLDE YÜRÜDÜLER

Dr. Ali Güler, Ülkücü Türk gençlerinin "İstiklal İçin Kararlılık Yürüyüşü"nün 9 Eylül 2020 Çarşamba günü saat 09.00'da başladığını hatırlatarak, televizyondan  izleyerek yürüyüşle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"12 Ada'yı temsilen 12 sıra hâlinde ve 81 ilimizi temsilen de 81 grup katıldı. Yürüyüş Gündoğdu Meydanı'nda tamamlandı ve orada Ülkü Ocakları Genel Başkanı’mız bir konuşma yaptı. Havadan dronla görüntülendi. İçinde bulunduğumuz pandemi dönemi sebebiyle gerekli her türlü önlemler de alınarak birer buçuk metre ara ile yürüyüş gerçekleştirildi. Her gencin yakasında bir kart var. Bu kartların hazırlanması yürüyüş öncesinde yapıldı. Yürüyüş sırasında disipline aykırı bir durum olmadı. Tek tip beyaz tişört giydiler. Saflığı ve masumiyeti temsilen. Göğüslerinin bir tarafından Ülkü Ocakların amblemi Gök renkli Bozkurt, diğer tarafında da ay yıldızlı Türk bayrağı olan Ülkücü gençler vakur bir şekilde yürüdü. Genel Başkan'ımızın bu yürüyüşle ilgili ortaya koyduğu bu hedeflerden biraz bahsetmek istiyorum. 81 il. Genel Başkan'ımız Sayın Devlet Bahçeli, sembolik değerlere çok büyük önem veren bir insan. Bazen da bu sembolik çıkışları ve hareketleri ilgiyle karşılanıyor. 81, 8 artı 1 eşittir 9'dur. Her grubun içerisinde 12 Ada'yı temsilen 12 kişi var. Toplam 972 kişi var. İlave olarak bayrak taşıyan kardeşlerimiz de var. Denizden donanma ve vapurlarla vatandaşları coşkulu bir şekilde destek verip tezahüratlarda bulundu. 24 kişi de görevli var. Toplam 1008 kişi var.  O da 8 artı 1 eşittir 9'dur. Yani 9 Eylül'de saat 09.00'da 9 Işık'ın aydınlattığı kutlu yolumuzda Ülkücü gençlerimiz yürümektedir. Disiplin içerisindeki yürüyüşte ilk 5 grup İzmir Ülkü Ocaklarına mensup gençlerimiz tarafından oluşturuldu. Altıncı Grup Manisa Ülkü Ocakları, 7. Grup Denizli Ülkü Ocaklarımız, 8. Grup Aydın Ülkü Ocakları, 9. Grup Balıkesir Ülkü Ocaklar, 10. Grup Kütahya Ülkü Ocakları, 11. Grup Bursa Ülkü Ocaklarımız ve 12. Grup İstanbul Ülkü Ocakları oluşturdu. Dikkat ederseniz eğer o bölgede Yunan işgaline uğramış olan illerimizde aynı gün o takip harekâtı sırasında kurtarılmış olan illerimizin çocukları, evlatları burada. Dolayısıyla hem o kurtuluşları da aynı anda kutlamış oldular. Yürüyüş Cumhuriyet Meydanı'ndan Gündoğdu Meydanı'na yapılan yürüyüş güzergâh olarak da önemli. Çünkü bizim askerimizin takip ettiği bir güzargâhın bir parçası bu.  Yani İzmir'e 9 Eylül günü sabah saatlerinde giren birliklerimiz önemli bir kısmı Bornova üzerinden geldiler. Manisa tarafından da gelenler var ama esas ilk giren süvari birliklerimiz Bornova tarafından geldiler. Halkapınarı Köprüsü'nde orada Tuzakoğlu isimli bir Rum'a ait fabrikadan ateş açıldı. O ilk ateş sırasında 4 şehidimiz var. Şehitlerimizden birisi Akşehirli, birisi Antalyalı, ikisi de Nevşehirli.  Bu dört şehidimiz şu anda Halkapınar Şehitliği'nde yatmaktadır. Allah rahmet eylesin. Ama birliklerimiz şehitler vermesine rağmen durmamıştır devam etmiştir ileriye doğru. O Tuzakoğlu fabrikasının ikinci katından ateş eden Rumlar etkisiz hâle getirilip yürüyüşüne yoluna devam etmiştir. Halkapınar Köprüsü'nden sonra birliklerimiz pasaport gümrük binasının olduğu yere geleceklerdir. Orası da Yunan'ın denize döküldüğü yerdir. Bu yürüyüşün güzergâhı içerisinde Kordonboyu'nu boydan boya katedeceğiz. Yürüyüşün biteceği yer Yunan ve Fransız konsoloslukları da dâhil tüm konsoloslukların bulunduğu yerdir. Bu mıntıkada 3 buçuk sene evvel yani 15 Mayıs 1919'da Yunan işgali başladığı gün bizim Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey, Askerlik Şube Başkanımız İzmir'de Yunanlılar tarafından şehit edilmiştir. Süleyman Fethi Bey'i ve diğer bizim askeri erkânı esir etmeleri ve meydanda Vanizelos diye bağırmaları için zorlamışlardır. Süleyman Fethi Bey bağırmadığı için 22 defa süngülemişlerdir. Kanı boşaldığı için yere yığılmış ve kaldırıldığı hastanede şehit olmuştur. İlk Kurşunu sıkan Gazeteci Hasan Tahsin var. Allah rahmet eylesin. Çok büyük kahramanlıklar var. "

ÜLKÜCÜ TÜRK GENÇLİĞİ GÜNDOĞDU MEYDANI'NDA GÜNDOĞDU MARŞINI OKUDU

Dr. Ali Güler, Ülkücü Türk gençliğinin tarihî yürüyüşünü yaptığı güzergâhın ecdadımızın kanı ile sulandığını hatırlatarak, şu ifadelere yer verdi:
"Aynı şekilde o güzergâhın her adımı kurtuluşumuzun da her adımını ifade etmektedir. Ülkücü gençlerimiz Kordonboyu'nu boydan boya geçecekler daha sonra Konak Meydanı'na gelecekler. 9 Eylül 1922 tarihinde Konak Meydanı'ndaki Hükûmet Binası'na Yüzbaşı Şerafettin Bey çıkacak. O sırada pasaport binasında bir Rum bomba atmıştır kalabalığın içerisine onun için yüzünden yaralıdır. Hükûmet binasına girip balkondaki Yunan bayrağını indirip Türk bayrağını çekecektir. Sonra Atatürk ona İzmir soyadını vermiştir. Yüzbaşı Şerafettin İzmir diye. Buhara Türklerinden gelen üç kılıçtan birisini de Atatürk ona hediye etmiştir. Hatta bayrağı öpüp asarken yüzündeki kan da bayrağa bulaşmıştır. Birliklerimizin başında bulunan Zeki Doğan Bey de Sarıkışla var hemen hükümet binasının karşısında o zaman şimdiki Orduevi'nin bulunduğu yerler Sarıkışla'ya girip orada Türk bayrağını asmıştır. Daha sonra bir birliğimiz de Kadifekale'yi ele geçirip Türk bayrağını asmıştır.  Ülkücüler Gündoğdu Meydanı'na girerken Gündoğdu Marşı'nı okuduklarını görüyoruz. Bu marş Millî Mücadele'mizi son derece güzel anlatıyor. Bu marşı yeniden düzenleyen Atilla Yılmaz kardeşimize teşekkür ediyoruz. Ülkücü Türk gençliğinin bu anlamlı günde büyük bir disiplin içerisinde yaptığı yürüyüşle tüm dünyaya gerekli mesaj verilmiş oldu. Vatandaşların da çevreden büyük bir coşku ve sevgi ile izlediğini görüyoruz. Görevli arkadaşlarımızın dışında yürüyüşe kimse alınmıyor. Vatandaşlar da eğer bu yürüyüşe davet edilseydi çok daha büyük bir yürüyüşe imza atılırda ama önemli olan burada Türk gençliğinin, Atatürk'ün gençliğinin Gençliğe Hitabe ile Cumhuriyet'in kendisine emanet edildiğini idrak eden Ülkücü Türk gençliğinin Atatürk'ün değerlerine millî istiklalimizin, millî devletimizin bekasını oluşturan bütün değerlere sahip çıkışının göstergesi. Allah razı olsun Sayın Genel Başkan'ımız ile Ocak Genel Başkanımızdan. Aynı zamanda gençlerimizden. Yunanistan inşallah aklını başına alır. Eğer Yunanistan aklını başına almaz Türk'ün haklarını gasbetmeye eski hastalıkları depreşerek devam etmeye kalkarsa korkarım ki bu gençlik Batı Trakya'dan Selânik'e kadar yürür. Bu tarihî yürüyüşün en önünde Ocak Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım yer aldı. Yıldırım aynı zamanda MHP MYK Üyesidir. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'mızın ardından Ahmet Yiğit Yıldırım, konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı.

AHMET YİĞİT YILDIRIM BEY, ÇOK ÖNEMLİ BİR KONUŞMA YAPTI

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sayın Ahmet Yiğit Yıldırım'ın konuşmasını dinleyen Dr. Güler, daha sonra şunları belirtti:
"Ahmet Bey, İzmir'de Cumhuriyet Meydanı'ndan kordon boyunca Gündoğdu Meydanı'na devam eden çok güzel yürüyüşün ardından çok önemli bir konuşma yaptı. Ocak Genel Başkanı'mız Ahmet Yiğit Yıldırım Bey'i tebrik ediyoruz. Ülkücü Türk gençliğinin vereceği mesajları çok net bir şekilde vermiş oldu. Gençlerimizi de tebrik ediyoruz. Vakurla ve büyük bir ciddiyetle bu yürüyüşü gerçekleştirdiler. İnşallah Ahmet Yiğit Yıldırım'ın verdiği mesajları Yunanistan alır. Tarih boyunca baktığımız zaman Yunanistan hep birilerine dayanarak bir takım efendilerinin taşeronluğunu yaparak Türkiye aleyhinde 'Megali idea' dediğimiz Büyük Yunanistan idealini gerçekleştirmek için faaliyet yürüttü. Şimdi ilk defa burada Sayın Genel Başkan'ımız Devlet Bahçeli Bey'in çıkışı bir şeyin artık değiştiğini gösteriyor. O da şu: Yunanistan hep bir adım atıyordu, biz arkasından savunmada kalıyorduk. Şimdi ilk defa Türkiye bir adım atıyor. Yunanistan'a diyor ki 'Akılını başına al. Bizim tarihî haklarımızın devam ettiği Lozan sonrası, devam eden haklarımızı gasbettiniz. Bunların geri alınması için son derece kararlıyız.' Bu çok önemli bir çıkış. Yunanistan'ın bu çıkışı iyi okuması ve kendi politikalarını düzeltmesi lazım. Çünkü Yunanistan'ın arkasında duracak kimse de kalmaz. Şu anda öyle bir süreç yaşıyoruz. Tarihe baktığımız zaman Yunan Meselesi benim yüksek lisan tezimde çalıştığım bir konu olduğu için başından beri bu konuya vakıfım. Bu konuda şunu net söylememiz gerekir; Yunanistan 1830'da bağımsızlığını kazanıyor. 1821'de Mora'da Yunan isyanı vardı. O isyandan sonra Yunanistan bağımsızlığını elde etti. Bütün bu süreçlerin içerisinde hep arkasında dönemin küresel güçleri var. Yani Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak yönünde faaliyet gösteren İngiltere, Fransa, Rusya gibi dönemin küresel güçleri tarafından desteklenmiş. Yunanistan bu tarihten itibaren 1830'dan itibaren Türkiye aleyhinde %278 oranında büyümüş. Nasıl büyümüş? Bunların hiç birisi savaşla elde edilmiş şeyler değil. Tamamen masa başında emperyalizmin oyunları ile büyümüş. Normalde Yunanistan'ın ilk kurulduğu andaki yüzölçümü 47 bin küsur kilometre kare iken 1878 Berlin Antlaşması ile Yunan toprakları 50 bin kilometre kareye çıkmış. Ermeni meselesini de başımıza bela eden bir anlaşmadır bu anlaşma. Birinci Balkan Savaşı sonunda imzalanan 1913 Londra Anlaşması ile 97 bin kilometrekare yani neredeyse iki katına çıkmış toprakları. İkinci Balkan Savaşı sonunda imzalanan 1913 Bükreş Anlaşması ile 102 bin kilometrekareye çıkmış. 13 Şubat 1914'te yapılan Londra Konferansı sonunda 108 bin metrekareye çıkmış. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan anlaşma ile 130 bin kilometrekareye çıkmıştır toprakları. 10 Şubat 1947'de imzalanan ve İtalyanlar tarafından 12 Ada'nın Yunanistan'a bırakıldığı Paris Anlaşması ile 132 bin 562 kilometrekareye ulaşmıştır. Yunanistan Türkiye aleyhinde %278 oranında büyürken hiçbir zaman savaşarak bir şey almış değildir."

YUNANİSTAN'LA SORUNLARIMIZI 6 ANA BAŞLIK ALTINDA TOPLAYABİLİRİZ

Dr. Ali Güler, "Küresel güçler masa başında Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalamak ve paylaşmak amacıyla masaya oturduklarında Yunanistan'ı bir aparat olarak kullanmışlar ve hak etmediği hâlde Yunanistan'a bir takım yerleri bağışlamışlar. Şimdi burada Ege sorunları içerisinde Adalar sorunu önemli bir yer tutuyor." diye konuştu.
Bugün de Ülkücü Türk gençliğinin kararlılık ve istiklal yürüyüşünün de bunun için yapıldığını kaydeden Güler, Yunanistan'la Türkiye'nin sorunlarını 5 ana başlık altında toplayabileceğini söyledi.
Güler, Bengütürk'te katıldığı programda bu sorunları sırasıyla şöyle dile getirdi:
- Birincisi; bir Kıbrıs meselemiz var Yunanistan'la aramızda. Bugün hâlâ Yunanistan'ın çözümsüzlük anlayışı çözümdür zihniyetinden dolayı çözemediğimiz bir mesele hâlinde duruyor. Doğu Akdeniz sorunları açısından da Kıbrıs'taki varlığımız bugün önem taşır hâle geldi yeniden.
- İkincisi; Ege sorunları var. Aslında Ege Denizi dediğimiz yer de Adalar Denizi'dir. Ege kavramı 1940'lı yıllardan sonra bizim literatürümüze girmiştir. Burası Osmanlı Devleti Dönemi'nde çok sayıda ada bulunduğu için Adalar Denizi yani Akdeniz olarak anılmaktadır. Atatürk de ilk 1 Eylül'de ordularımıza takip harekâtı emrini verirken 'İlk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!' emrini verirken ve Nutuk'ta ordularımız 9 Eylül günü İzmir Rıhtımı'nda Akdeniz'e ulaştılar derken kastettiği burasıdır. Burası Adalar Denizi'dir. 1940'lı yıllardan sonra Ege Denizi kavramı girecektir. Lozan'daki Adalarla ilgili haritalara bakıldığında yine Adalar Denizi'dir. Çünkü burası Akdeniz'in bir parçasıdır. Ya Adalar Denizi ya da Ak Deniz'i denilebilir. Ege sorunları dediğimiz sorunların başında Adaların silahlandırılması ve askerleştirilmesi sorunu var. Bugün konuştuğumuz ve gençlerimizin tepki gösterdiği konu.
- Ücüncüsü; Ege Sorunları içinde Karasuları sorunu var. Kıta Sahanlığı sorunu var, Hava Sahası sorunu var ve Fır Hattı sorunu var. Ege'deki tüm bu sorunlar Yunanistan'la aramızda çözüm bekleyen sorunlar olarak durmaktadır. Yunanistan'ın Türkiye aleyhine büyüme politikası kapsamında çözümsüzlüğü bir takım güçlere dayanarak dayatmasından dolayı tüm bu sorunlar çözülmez hâle gelmiştir. Ama bundan sonra Türkiye'nin kararlılığı ile biz kendi lehimize sorunları bir bir çözeceğiz.
- Dördüncüsü; Azınlıklar sorunudur. Yani gayrimüslimler sorunu. Bunun ilk başında Batı Trakya'daki Türk azınlığa yapılan baskı var. Onları yok saymaları, onların etnik, Türk ve Müslüman kimliğini yok sayması AB üyesi olduğu hâlde maalesef bu birliğin tüm insani şartlarını ve hukuki belgelerini yok sayarak oradaki bizim Müslüman ve Türk azınlığını Türk bile saymıyor. Türk adını taşıyan okulların açılmasına izin vermiyor, dernek kurmalarına izin vermiyor. Oradaki azınlığımızın seçtiği müftüyü atamıyor. O müftüyü kaşının üstünde gözün var deyip cezaevine atıyor, kendisi Yunan istihbaratının yetiştirdiği bir takım adamları müftü diye atayıp bizim cemaatimize dayatıyor. Tüm bunlara karşı Türkiye'nin sessiz kalması mümkün değil. Bu Lozan hukukuna da aykırı Lozan sonrası oluşan hukuka da aykırı.
- Beşincisi; Fener Rum Patrikhanesi'nin siyasi faaliyetleri var. Heybeli Ruhban Okulu'nun açılması ile ilgili dayatmaları var. Pontus meselesinin diriltilmesi sorunu var. Yani Karadeniz bölgesinde bir Rum devleti projesi vardı. Bu Sevr Projesi idi. Biz bunu engelledik ve şimdi bunu tekrar diriltmeye çalışıyorlar. Buna dikkat etmemiz lazım.
- Altıncısıi; Yunanistan'da Türkiye'ye yönelik terör örgütlerinin faaliyetleri ve örgütlenmeleri var. Yunanistan daha önce aşırı sol terör örgütlerine kucak açmıştır. Daha sonra eli kanlı bölücü terör örgütü PKK'ya kucak açmıştır. Abdullah Öcalan denilen bebek katili cani Kenya'daki Yunan Büyükelçilik konutunda yakalanmıştır. 15 Temmuz sonrası da FETÖ terör örgütü mensuplarına kucak açmıştır. Tüm bunlara karşı bizim son derece uyanık olmamız lazım ve Yunanistan'ın da aklını başına alması lazım."