Doğu ve güneydoğuda bir uydu devlet kurma hayaliyle 30 yılı aşkın süredir acımasızca kan akıtan bölücü terör örgütü PKK’nın hain saldırıları, 7 Haziran Seçimlerinden sonra yeniden tırmandı. Yollar kesiliyor, karakollar basılıyor, güvenlik güçlerimize hain pusular kuruluyor. Bir terör dalgası ile karşı karşıya bulunan Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Ülkenin dört bir tarafında her gün şehit cenazeleri uğurlanıyor. Gün geçmiyor ki yeni bir şehit cenazesi gelmesin. Bakanlar dahi Türkiye'nin belli bölgelerine gidemez hâle geldi. Peş peşe evlatlarını yitiren Türk milletini derinden sarsıldı. asker, polis ve sivil vatandaşlarımız teröre kurban gitmesi yüzünden gerilen toplumda zaman zaman infialler yaşanıyor. Toplumda "1990'lı yıllara yeniden mi dönüyoruz?" endişesinin yanı sıra, korku, kaygı ve kuşku hâkim. Kin, nefret ve intikam duyguları tehlikeli şekilde kabarmaya başladı.
Çözülmeye sebep olduğu görülen sözde "çözüm süreci" buzdolabına kaldırıldı. "Analar ağlamasın." diye başlatılan sözde çözüm sürecinden "Şehit olmak nimettir." aşamasına gelindi. Terör yüzünden kâbus senaryoları gündeme gelirken ekonomik istikrarsızlık da arttı. Terör saldırılarına Suriyeli sığınmacılarla ilgili insanlık yaşanan dramı eklendi.
Bu tabloya rağmen kimden gelirse gelsin teröre karşı çıkılması gerekirken sosyal medyada "Benim teröristim haklı ve iyi, seninki kötü." şeklinde insanlık dışı yorum ve değerlendirmeler yapılıyor. Terörü meşrulaştırıp ölümleri kutsayanların yanı sıra, iç savaş çığırtkanlıkları yapanlar görülüyor. Ülke ateş içinde, hukuk ve adalet çoktan yok oldu.
Okullar açıldı ama özellikle doğu ve güneydoğuda eğitimin Fatiha'sı okunuyor.
Arka arkaya şehit cenazeleri gelirken bir yandan da terör örgütüne yönelik operasyonlar devam ediyor. Genelkurmay Başkanlığı operasyonlarla ilgili zaman zaman rakamlar açıklıyor.
TERÖRİSTLERİN KOL GEZDİĞİ ÜLKE OLDUK
AKP merkezli geçici hükûmet, bu partinin güneydoğudaki oylarını artırmak için düne kadar sırt çevirdiği koruculara sığınmaya başladı. Korucuların sayılarının artırılmasına karar verildi. AKP, batıdaki oylarını artırmak için de bir zamanlar "tahrik unsuru" saydığı Türk bayrağına sarıldı. Medyaya ve iş dünyasına yönelik operasyonlar da işin cabası oldu.
AKP 2002 yılı sonunda iktidara geldiğinde, PKK terörü geriletilmiş ve neredeyse sona erdirilmişti. 13 yıllık iktidarının ilk 10 yılında küresel güçler ve cemaatle ortaklık yapan AKP, olmadık kumpas, tezgâh ve davalarla Türk Silahlı Kuvvetlerindeki milliyetçi subayları tasfiye ederek ülkenin güvenlik güçlerine darbe vurdu. Krizdeki Yunanistan’ın burnumuzun dibindeki adaları işgaline seyirci kalındı. Özellikle Irak, İran ve Suriye sınırlarımız delik deşik oldu. Türkiye IŞİD, PKK ve DHKP-C'li teröristlerin kol gezdiği bir ülke hâline geldi.
PKK VE IŞİD'E HAVA OPERASYONU
Türkiye 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç'taki katliamla sarsıldı. Ardından Dağlıca'da askerlerimize ve Iğdır'da da polislerimize yönelik katliamlar izledi. Bugün gelinen noktada 8 Haziran'dan bugüne kadar PKK terörü sebebiyle 150'ye yakın polis ve askerimiz şehit edilirken daha fazlası da yaralandı. Bu gelişmelerin ardından TSK, IŞİD ve PKK mevzilerine yönelik eş zamanlı hava operasyonları düzenlemeye başladı. Türkiye genelinde yapılan operasyonlarda terör örgütleri IŞİD ve PKK mensubu yüzlerce kişi yakalanarak haklarında adli işlem yapıldı.
Bu arada AKP güdümlü hükûmetin birdenbire tavrını değiştirerek IŞİD mevzilerini bombalaması, tartışmalara yol açtı. "Torba operasyon" denilen iç operasyonla AKP, iki ayrı adrese mesaj yolladı. IŞİD’e yönelik operasyonla uluslararası koalisyon ve ABD’ye açıkça mesaj verdi. PKK’ya yönelik operasyonların ise "seçime yönelik” olduğu ileri sürüldü.
İNCİRLİK ÜSSÜ KOALİSYON'A AÇILDI
Hükûmet, Suruç'taki bombalı saldırıdan sonra İncirlik Hava Üssü ile ilgili IŞİD'e karşı ABD ve koalisyon güçleriyle ortak kullanımını içeren eylem planını hayata geçirdi. Adana'daki üssün koalisyon uçaklarına açılması konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında telefon görüşmesi yapıldı. Ankara'ya gelen Obama’nın IŞİD’le mücadele temsilcisi Emekli Orgeneral John Allen başkanlığındaki heyetle Dışişleri Bakanlığında İncirlik Mutabakatı imzalandı. İncirlik Mutabakatı, öncelikli olarak IŞİD ve el Nusra gibi radikal terör örgütlerini hedef alacak şekilde hazırlandı.
SURİYE SINIRINA ELEKTRONİK DUVAR
Suruç saldırısının ardından Ankara, Suriye sınırında yeni önlemlere yöneldi. "Elektronik duvar" olarak nitelendirilen "fiziki güvenlik sistemi" kurma kararı alındı. Proje kapsamında tel çit üzerine yerleştirilen elektronik algılayıcılar, sınıra yaklaşan insanları kilometrelerce uzaktan tespit edebilen radarlar, anons hoparlörleri, elektronik sensörler, 25 kilometrelik alanı gözetleyebilecek kamera taşıyan balonlar yer alıyor. Balon üzerindeki elektronik sistemler, güneş enerjisiyle uzun süreli olarak çalışabiliyor. Sistem, gözetleme, kapatma ve koruma başlıkları altında düzenlenebiliyor. İnsansız yer araçlarını, uzaktan kumandalı silahları gözetleme ve ateş amacıyla yönlendirebiliyor.
KOALİSYON YOK YENİDEN SEÇİM VAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran Seçimlerinden sonra koalisyon hükûmeti yerine yine AKP iktidarı için erken seçim istediğini hep dillendirdi. Hükûmetin kısa sürede kurulması için çaba harcamak yerine zamana yayma politikası izleyen Erdoğan, seçimden 4 gün sonra ilk yaptığı açıklamada “Anayasal süreç içerisinde herkes egolarını bir kenara koyup bir an önce hükûmet kurulmalıdır.” demesine rağmen, bir an önce kurulmasını istediği hükûmet için süreci başlatmakta aceleci davranmadı. Önceki dönemlerde cumhurbaşkanları hükûmeti kurma görevini milletvekillerinin TBMM'deki yemin töreninin ardından en geç 2 gün içinde verirdi. Seçimin ardından milletvekili yemin töreni 23 Haziran'da gerçekleştirildi.
ERDOĞAN'DAN OYALAMA TAKTİĞİ
Erdoğan, 24 Haziran'da görevi vereceği beklentisini "Hükûmeti kurma görevini TBMM Başkanlığı seçiminden önce vermek gibi bir niyetim yok." diyerek boşa çıkardı. TBMM Başkanı, 1 Temmuz'da seçildi. Başkan seçilmesine karşın hükûmeti kurma görevini Başbakan Ahmet Davutoğlu'na vermeyen Erdoğan, Anayasa ve TBMM İçtüzük’üne göre hükûmeti kurmak için 45 günlük sürenin başlayacağı Meclis Başkanlık Divanının oluşumunu bekledi. Erdoğan, seçimlerin üzerinden 32 gün geçtikten sonra divanın oluştuğu 9 Temmuz'da Davutoğlu'na görevi verdi. Davutoğlu, 10 Temmuz'da liderler turuna başladı. Erdoğan, bu süre zarfında azınlık hükûmetine karşı olduğunu ifade ederek müdahalesini sürdürdü. Erdoğan'ın oyalama politikasına Davutoğlu'nun koalisyon görüşmelerini zamana yayması da eklenince CHP ile koalisyon görüşmeleri ancak 24 Temmuz'da başlayabildi. Davutoğlu'nun görevi almasının üzerinden 20 gün geçmesine karşın AKP-CHP heyetleri arasında koalisyon kurulamadı.
AKP, MHP’NİN KOALİSYON ŞARTLARINI KABUL ETMEDİ
MHP Lideri Devlet Bahçeli, bu koşullarda seçime gidilmesinin yanlış olduğunu belirterek seçimin ilkbaharda yapılmasını istedi.
MHP koalisyon için çözüm sürecinin bitmesini, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyaları ile ilgili Yüce Divan sürecinin başlatılmasını ve Erdoğan'ın Çankaya Köşkü'ne dönmesini şart koştu. Ancak AKP, MHP'nin bu şartlarını kabul etmedi. Anayasa, yasa ve teamüller çiğnenerek seçim hükûmeti kuruldu.
7 Haziran Seçimlerinde il il dolaşarak AKP için 400 milletvekili isteyen Erdoğan, 1 Kasım Seçimlerine sayılı günler kala yine meydanlara çıktı. Erdoğan'ın elinde bu defa Kur’an değil, Türk bayrağı vardı. Cumhurbaşkanı, şehit tabutlarının önünde siyasi konuşma yapmaya kadar işi götürdü.
İKTİDARI HİÇ BIRAKMAK İSTEMİYOR
Hükûmetin kurulması için 45 günlük süre 23 Ağustos'ta sona erdi. Yaptığı bir açıklamayla erken seçimden yana olduğunu bir kez daha ortaya koyan Erdoğan, "Seçime götürmek kaydıyla bir azınlık hükümeti pekâlâ mümkündür. Bir azınlık hükûmeti ülkeyi seçime götürebilir.” diye konuştu.
Hükûmetin kuruluşu zamana yayılırken Erdoğan, kafasındaki planı devreye sokmaya başladı. Sert tutumunu sürdüren Erdoğan, terör örgütü PKK'nın açıklamaları ve Suruç patlaması gibi konuları kullanarak gündemi koalisyondan teröre kaydırdı. 7 Haziran Seçimlerinin sonucunu sindiremediği için terör olaylarını da gerekçe göstererek umudunu tekrar seçime bağladı. 7 Haziran'da Erdoğan'a başkanlık yolu açılmadığı gibi, partisi de tek başına iktidar olma gücünü kaybetti. Bu yüzden de seçimden sonra kilitlendiği tek konu bu oldu: İktidarı hiç bırakmamak...
HEDEF MİLLİYETÇİ VE MUHAFAZAKÂR OYLAR
Kendisini başkan yapacak olan bir kısım seçmenin HDP ve MHP'ye kaydığını gören Erdoğan, bu oyları kazanmak için çeşitli yollara başvurmaya başladı. Erdoğan, milliyetçi ve savaşçı söylemlerle MHP’ye giden oyları geri almaya, HDP'yi de baraj altına ya da baraj sınırına çekmeye çalışıyor.
Erdoğan seçimden bu yana attığı bütün adımların, yaptığı tüm konuşmaların hedefinde yeniden seçim yapmak vardı. Erken seçim planını adım adım ören Erdoğan, AKP'yi iktidarda tutarak erken seçime gitme planını sonunda açıkladı.
Erdoğan, şeklen de olsa Anayasa gereği koalisyon görüşmelerini başlatırken AKP'nin CHP ve MHP ile yaptığı koalisyon müzakerelerinden olumlu bir sonuç çıkmadı.
SEÇİM GÜVENLİĞİ Mİ, OY KAYGISI MI?
Türk milleti, 1 Kasım Seçimlerine alnına namlu dayanmış olarak giriyor. Seçimde bizleri nelerin beklediğini bilinmiyor. Terör çatışma, kan, ölüm hız kesmiş değil. Özellikle doğu ve güneydoğuda sandık güvenliğinin nasıl sağlanacağı merak ediliyor. Silahların gölgesinde yapılacak olan bu seçimin ne ölçüde sağlıklı olacağı tartışılıyor. Bölgede PKK'nın terörü, operasyonlar ve sokağa çıkma yasakları yüzünden Kürt nüfusunun bir kısmı batı illerine göç etmeye başladı. AKP 7 Haziran Seçimlerinde olduğu gibi 1 Kasım Seçimlerinde de oylarının azalacağını anlayınca kendisini yenilenmiş gibi yaparak 2002'deki gibi bir heyecan yaratmaya çalışıyor. Ancak şimdiye kadar yaşanan bütün gelişmeler AKP döneminin artık sona ermek üzere olduğunu gösteriyor. AKP de bunun farkında olacak ki 2002'deki ruhunu yakalamaya çalışıyor.
2002'ye TBMM'de 363 sandalyeye sahip olan AKP, 2007'de 341, 2011'de 327, 2015'te de 253 sandalyeye düştü.
1 Kasım sonrasında Türkiye'yi yönetecek bir parti olduğu algısını yerleştirmeye çalışan AKP, Kurban Bayramı biter bitmez seçim kampanyasını başlattı. Ancak AKP'nin yaptırdığı hiçbir anket, oy oranını % 41'in üzerinde göstermiyor.
Kısacası, seçim güvenliği endişesine, AKP’nin HDP’ye kaptırdığı ayları geri alma endişesi karıştı. AKP’lilerin “Oylar batıda sayılsın.”, “Sandıklar birleştirilsin.” demelerinin, arkasında yatan temel neden; seçimin güven içinde yapılması endişesinden çok AKP’nin kayıp oyları geri alma kaygısı…
Bu arada YSK bazı bölgelerde ilçe seçim kurullarının aldığı sandıkların taşınması kararını oy çokluğu ile reddetti. YSK’de karar 4’e karşı 6 oyla alındı.
YSK sandık birleştirme kararları ile güvenlik gerekçesiyle sandık birleştirip birleştirilemeyeceğinin sorulduğu 69 başvuruyu görüşmek üzere toplandı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki bazı seçim kurullarının birleştirme kararları “Yetkiniz yok.” gerekçesiyle oy birliği ile reddedildi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, YSK kararı için, “Doğru bir sonuç. Sandıklar taşınamaz ve birleştirilemezdi. YSK doğruyu gördü.” dedi.
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin de “Doğru karar. YSK’yi kutluyorum.” yorumunu yaptı.
AKP YSK Temsilcisi Şeref Malkoç ise YSK kararını, “Bizim kanaatimizce bu karar Anayasa'ya, kanunlara aykırıdır.” şeklinde değerlendirdi.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de “Beklediğimiz bir karardı.” diyerek tepkisini dile getirdi.
YSK’nin kararına en sert tepki, Tayyip Erdoğan’dan geldi.
Erdoğan; Fransa ve Belçika ziyaretleri öncesinde 4 Ekim günü İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
“Bir kavramı yanlış tespit ediyoruz. Sandık taşıma olarak değil. Burada sandıkların yer belirlenmesi olarak bunu değerlendirmemiz lazım. Zaten YSK'nin yanlışa düştüğü yer de burada olmuştur. Oy kullanma mahallerini ilçelerde ilçe seçim kurulları belirler. YSK bunlarla pek ilgilenmez. Yani oy nerede kullanılacak hangi sandık nereye yerleştirilecek belirlemeyi onlar yapar. Bu seçimlere giderken belli bölgelerdeki sıkıntıları göz önüne alarak vatandaşın demokratik hakkını kullanma hakkını en ideal şekilde hazırlama sorumluluğu kimdedir. Sandık mahallerinin belirlenmesi konusunda bazı ilçe seçim kurulları bazı yerleri belirledi. YSK kararı bunları da yok saydı. Temenni ederim 7 Haziran’da yaşadığımız sıkıntıları yaşamayız. Yaşarsak bunu sorumlusu YSK'dir. Çünkü şartlar ortadadır.”
Oysa ne hükûmetin ne AKP’nin ne de Tayyip Erdoğan’ın bu konuda mazeret üretmeye hakları var. Devlet, seçimin güvenliğini yerinde sağlamakla, sorunsuz, şaibesiz ve PKK’nın tasallutundan uzakta bir seçim yapılmasını sağlamakla mükellef…
AKP’NİN YENİ LİSTESİ KAÇAK SARAY’DA HAZIRLANDI
12 Eylül 2015 tarihinde yapılan AKP'nin 5. Olağan Kongresi öncesinde yeni yönetim listesi Kaçak Saray’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hazırlandı. Erdoğan'ın avukatı, damadı ve danışmanları başta olmak üzere tüm yakın çevresi parti yönetiminde yer aldı. Davutoğlu'nun ısrarla istediği isimlerin bir teki dahi listeye giremezken istemediği belirli isimlerin tamamı listeye dâhil oldu. Kongrede Ahmet Davutoğlu oy birliği ile genel başkan seçildi. Erdoğan'ın mutlak önderliğinin tescillendiği kongrede, Erdoğan'ın karşıtı olan ya da artık sırtında taşımak istemediği, adının anılmasından dahi hoşlanmadığı parti kurucularının önde gelenlerinin hepsi tasfiye edildi. Kongre, Recep Tayyip Erdoğan'a biat edenlerin kongresi oldu. Devasa sorunlarla yüz yüze bulunan Türkiye'yi Erdoğan’ın gölgesinde değerli yalnızlığa iten Davutoğlu, parti yönetiminde de değerli yalnızlığa düştü. Bu olgu, AKP içinde önümüzdeki dönemde bir bölünmenin işareti olarak değerlendirildi.
550 YERLİ VE MİLLÎ MİLLETVEKİLİ!
Bölücü terör örgütü PKK tonlarca bomba kullanarak asker ve polislerimizi şehit ediyor. Art arda gelen şehit haberleri karşısında Türk milleti balkonlarını, arabalarını ve iş yerlerini Türk bayraklarıyla donattı. Ellerinde Türk bayrağı taşıyan yüz binlerce insan eş zamanlı olarak çeşitli şehirlerde sokağa dökülerek teröre karşı demokratik tepki ve ortak bir tavır ortaya koydu. Toplumdaki hassasiyetleri dile getirmek, millî birlik ve beraberliği ortaya koymak amacıyla Ankara ve İstanbul'da iki ayrı mitingi düzenlendi.
TOBB, TÜSİAD, Türk-İş ve TİSK'in çağrısı üzerine 17 Eylül 2015 günü "Teröre Hayır Kardeşliğe Evet" adı altında Sıhhiye Meydanı’nda büyük bir miting düzenlendi. Ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyüşe katılan on binlerce insan, terörü proteste etti. Sıhhiye'den Ulus'a kadar insan seli oluştu.
AKP tarafından da terörü kınamak için 20 Eylül günü İstanbul'da mitingi düzenlendi. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanının katıldığı miting AKP'nin seçim mitingine döndü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, işgal ettiği makama rağmen AKP ve ona bağlı yandaş kuruluşlar tarafından Yenikapı'da yapılan "Tek Nefes Bayrak" mitingine katıldı. Erdoğan; AKP'nin şöleni hâline getirilerek millî ve manevi değerlerin sömürüldüğü bu mitingde yaptığı konuşmada, bir adım daha ileri giderek 1 Kasım Seçimlerinde Türk milletinden TBMM'ye “550 yerli ve millî” milletvekili göndermelerini istedi.
EN BÜYÜK SÜRPRİZ AKP'DE YAŞANDI
Seçime katılacak olan siyasi partiler kesin aday listelerini 18 Eylül Cuma günü kuruma teslim etti. Buna göre en büyük sürpriz AKP'de yaşandı. Hürriyet gazetesini basan Milletvekili Abdurrahman Boynukalın ile Savcı Sayan, Hüseyin Yayman, Uğur Işıldak gibi isimlerin olduğu 54 vekil aday gösterilmedi. Tuğrul Türkeş, Ali Babacan, Cemil Çiçek aday listesinde yer alırken üç dönemlik 44 kişi listeye giremedi. Milletvekili listesinde 17-25 Aralık bakanları Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar'a da yer verilmedi.
CHP'de 131 milletvekilinin 128'i listede yer alırken Murat Özçelik, Mehmet Şeker ve Orhan Düzgün listeye giremedi. IŞİD'in kaçırdığı Eski Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz Ardahan’dan aday gösterildi. 14 yerde kadın vekil ilk sırada yer aldı.
MHP'deyse AKP’ye giden Tuğrul Türkeş’in dışında Meral Akşener, Ali Uzunırmak, Mustafa Erdem, Şefik Çirkin, Zeynel Balkız ve Durmuş Yalçın liste dışı kaldı. 72 vekil yerini korudu.
Türkiye genelinde 21 isim de bağımsız aday olarak yer aldı.
BAHÇELİ: 550 ADAYIN BELİRLENMESİ KOLAY OLMADI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yoğun ilgi nedeniyle 550 adayın belirlenmesinin kolay olmadığını belirtti. Bahçeli; adaylardan, seçim bölgesinde çalışmalara başlayarak MHP'yi iktidarın burçlarına taşımalarını istedi.
Seçimlere gerilim ve tehlike dolu bir ortamda gidildiğini ifade eden Bahçeli, terörün bir numaralı sorun olduğunu kaydetti. "Ülkemizin geleceği sislidir." diyen Bahçeli, listeye geremeyenlerden de aynı heyecanla çalışmalarını istedi.
Devlet Bahçeli, koalisyon kurulmasının önüne geçerek ülkeyi seçime götüren AKP zihniyetinin hak ettiği demokratik bedele katlanacağını söyledi. Seçim akşamından itibaren bir koalisyon hükûmeti kurulamaması hâlinde seçime gidilmesi gerektiğini ifade eden MHP Lideri Bahçeli, PKK’nın seçim güvenliğini tehdit eden kanlı saldırıları karşısında "Terör bu kadar azmışken seçim mi yapılır?" diye serzenişte bulundu. Hükûmete, "sıkıyönetim" ilan edilmesi tavsiyesinde bulundu.