TÜRKİYE ŞEHİTLERİNE AĞLIYOR
Bölücü terör örgütü PKK sadece 3 günde 32 asker ve polisi şehit etti. 6 Eylül Pazar günü Hakkâri'nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen saldırıda 16 asker şehit oldu. 8 Eylül Salı günü Iğdır'ın Aralık ilçesindeki saldırıda 14, Tunceli'de 1, Mardin Dargeçit'te de 1 olmak üzere toplam 32 güvenlik görevlisi şehit oldu.
Türkiye’nin dört bir tarafına götürülen şehit cenazeleri, aileleri perişan etti. Sadece aileler değil bütün Türk milleti yas içinde. Bütün ülkeyi matem havası kapladı. Tansiyon giderek yükseliyor. Hain saldırılar kitleler hâlinde protesto edilmeye başlandı. Şehit sayısının her gün artmasından dolayı kanlı bir aç savaşın çıkmasından endişe ediliyor.
Ülkü Ocakları Genel Merkezi tarafından 8 Eylül Salı günü 81 ilde düzenlenen “Şehitlere Saygı ve Teröre Lanet” yürüyüşüne yüzbinlerce vatandaş katılarak hain saldırıları protesto etti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, açıklama yaparak yürüyüşe katılan Ülkücüleri herhangi bir taşkınlık yapmamaları konusunda uyardı.
Diyanet İşleri Başkanlığı, başta Hakkâri'nin Dağlıca bölgesindeki terör saldırısında şehit olan askerler olmak üzere bütün şehitler için camilerde özel program düzenlendi. Yurt genelindeki 86 bin 500 camide, 8 Eylül günü öğle namazından önce şehitler için selâ verildi ve ardından gıyabi cenaze namazı kılındı.
ERDOĞAN: 400 VEKİL OLSAYDI BUNLAR OLMAZDI
Dağlıca'da 16 askerin şehit olduğu saldırının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleri tartışma konusu oldu. Bütün Türkiye şehitlerine ağlarken Erdoğan, aynı saatlerde damadı Berat Albayrak'ın başında bulunduğu ATV'de canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevaplıyordu. Anayasa değişikliği ve Dağlıca saldırısı hakkında değerlendirme yapan Erdoğan, sözleriyle programı izleyenleri şaşkına çevirdi.
Dağlıca saldırısı aynı gün oynanan Hollanda-Türkiye maçından bir saat önce duyuldu. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, bir şehit çocuğuyla birlikte aynı saatlerde maçı izlemesi de büyük tepki topladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kameralar karşısında Anayasa değişikliği ve Dağlıca saldırısı ile ilgili olarak “400 milletvekili olsaydı bunlar olmazdı." diye değerlendirme yapması, Türk milletinin yüreğine kor gibi düştü. Bu açıklaması sebebiyle büyük tepki toplayan Erdoğan, daha sonra sözlerinin çarpıtıldığını iddia etti.
Hürriyet Gazetesi Erdoğan'ın bu açıklamasını Twitter hesabından "400 vekil alınsaydı bunlar olmazdı." şeklinde sundu. Haber, tepkiler üzerine kısa bir süre sonra yayından kaldırıldı.
Tayyip Erdoğan seçimlerden önce 7 Mart'ta, "400 vekil bu iş huzur içinde çözülsün." demişti.
ERDOĞAN'A YÖNELTİLEN SORU VE CEVABI NEYDİ?
Erdoğan, ATV ve A Haber ortak yayınındaki programa terör örgütü PKK tarafından yapılan Dağlıca katliamını anarak başladı. Kendisine şu soru yöneltildi:
“Seçimlerin ardından terör haberleri var. Muhalefetin eleştirileri oluyor. Bu çatışmaların, çatışma ortamının seçimin ardından sert açıklamalar, gerek Cumhurbaşkanlığından gelen gerekse siyasal iktidardan, hükûmet cephesinden gelen açıklamalar nedeniyle gerçekleştiği de söyleniyor. Hatta şöyle bir ifade kullanılıyor, sizin seçim öncesinde metro açılışında kullandığınız, ‘400 vekil
temenni ediyorum, istiyorum’ sözünüzün bu çatışmalı ortama geçilmesinde etkili olduğu söyleniyor. O konuşmanızın tam içeriğini bizimle paylaşır mısınız? Ne diyorsunuz bu eleştirilere?"
Erdoğan, bu soruyu şöyle cevapladı:
"Bunu anlamak mümkün değil. Yani bu 400 hedefini gösterme, aslında yeni bir Anayasa’nın inşası noktasında böyle bir hedefi hangi parti alırsa alsın bu yeni Anayasa’yı inşa edebilsin, kurabilsin ve bu yeni Anayasa’yla birlikte de Türkiye’de atmak istediğimiz yeni Türkiye adımını rahatlıkla atabilelim. Buna yönelik bir hedeftir bu. Tabii buna yönelik hedefin yanında şunu da görmek lazım. Parlamentoya girme gayreti içinde olanların parlamentoya 80 milletvekiliyle girdikleri hâlde, düşünün parlamentoda daha zayıf oldukları dönemde olmayacak kadar bu dönem içinde yaptıkları tahribatı neyle izah edeceğiz? Biliyorsunuz 6-7-8 Ekim olaylarını yaşadık. Ardından bir Suruç olayını yaşadık. Diyarbakır olayını yaşadık. Burada başka yerlere fatura kesmenin anlamı yok. Bunlar hep bir dayanışmanın, bir yardımlaşmanın neticesinde en azından ülkemizde terör belasının estirilmesinden başka bir şey değildi. Bu terörü estirmek suretiyle buradan rant elde ediyorlar. Yaptıkları şey hep bu… Eğer 400 milletvekilini alabilecek veya Anayasa’yı inşa edebilecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı, durum bugün çok daha farklı olurdu."
AKP'Lİ VEKİL 200 AKP'Lİ İLE HÜRRİYET'E SALDIRDI
İşte bu haberi veriş şekline tepki gösteren yaklaşık 200 kişilik bir grup, tekbir getirerek gece yarısı Hürriyet binasını bastı. Hürriyet'e düzenlenen saldırı sırasında AKP'li grubun başında AKP İstanbul Milletvekili ve partinin Gençlik Kolları Başkanı Abdurrahim Boynukalın bulunuyordu. Hürriyet önünde toplanan saldırgan gruba seslenen Boynukalın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı 1 Kasım seçimlerinde ne sonuç alınırsa alınsın başkan yaptıracaklarını söyledi. Göstericiler önce bahçe girişindeki bariyeri kırıp güvenliği aşarak binaya girmeye çalıştı. Bina girişindeki camlar ve döner kapıyı taş ve soplarla kıran saldırganların içeri girmesi, bina güvenliği tarafından güçlükle engellendi. Saldırganlar bir süre sonra polis ekiplerinin gelmesi üzerine bahçe dışına çıkarıldılar ancak dağılmadılar. AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine sloganlar atıp sık sık tekbir getiren saldırganlar, uzun süre kapı önünde bekledi. Yaşanan arbede sırasında binada görevli özel güvenlik görevlileri hafif şekilde yaralandı.
HÜRRİYET’E 48 SAAT SONRA İKİNCİ SALDIRI
Hürriyet Gazetesi, ilk saldırının şokunu atlatamadan 48 saat sonra 8 Eylül Pazar günü saat 20.30 sularında bu kez daha kalabalık bir grup tarafından ikinci kez saldırıya uğradı. Saldırganların Hürriyet binasına yaklaştığı sırada 4 el silah sesi duyuldu. İstanbul'un ardından Ankara'da da Hürriyet binasına yönelik saldırı gerçekleşti.
Girişte çevik kuvvet polislerinin durdurduğu yaklaşık 100 kişi, yine sık sık “Ya Allah Bismillah Allahuekber!” diye slogan attı. Az sayıdaki çevik kuvvet polisi yetersiz kaldı ve daha sonra sayıları artan eylemciler polis engelini aşarak Hürriyet gazetesinin bina kapısına doğru ilerledi. Polislerin yetersiz kaldığı olayın ilerleyen dakikalarında iki adet TIR ve bir adet kamyon da giriş kapısında bekledi. Eylemcilerin bina içine girmeleri son anda engellenirken taş ve sopalarla binaya yine hasar verdi. Hürriyet gazetesi güvenlik görevlileri ve daha sonra gelen takviye polis ekipleri saldırganları bina dışına çıkardı. Polis ekipleri saldırının ardından Hürriyet önünde güvenlik önlemi aldı. Göstericiler uzun süre Hürriyet gazetesinin dışında slogan atmaya devam etti. 100’e yakın kişinin karıştığı, büyük maddi hasarın oluştuğu ve polisin gözleri önünde gerçekleşen saldırıda, hiçbir saldırganın gözaltına alınmaması dikkati çekti.
Hürriyet gazetesinin İstanbul’daki merkezinden sonra Ankara’da matbaasının bulunduğu Doğan Printing Center (DPC) binasına da saldırı düzenlendi. Büyük bir araç konvoyu ile DPC önüne gelen eylemciler, Esenboğa Havalimanı yolunu trafiğe kapattı. Araçlardan inen eylemciler, DPC girişindeki kulübeye ve bariyerlere doğru ilerlediler. Bu sırada bazı eylemciler, kaldırım taşlarını sökerek kulübeyi taşlamaya başladılar.
MHP’Lİ ATAMAN: HÜRRİYET’E SALDIRILARI LANETLİYORUZ
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, Hürriyet Gazetesi'ne düzenlenen ikinci saldırıyı kınadı. Ataman, şunları kaydetti:
"Bu hareketlerin nereden kaynaklandığı herkesin gözü önünde gerçekleşti. Bu saldırıları kınıyoruz ve yetkilileri derhal göreve davet ediyoruz. Bir önceki saldırı hiç yapılmamış gibi davranan, gözlerini buna kapatan yetkililer şimdiki saldırılara da davetiye çıkarmışlardır. MHP olarak bu saldırıları lanetliyoruz. Hürriyetin objektif tarafsız yayın politikalarını destekliyor, size yapılan bu saldırıları kınıyoruz."
SEDAT ERGİN: GAZETECİLİKTEN VAZGEÇMEYİZ
Saldırı sonrası açıklama yapan Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, şunları söyledi:
"Hürriyet gazetesi, Türkiye'nin en etkili gazetesi... Bağımsız gazeteciliğin sembolü olan bir gazete… Herhangi bir gazetenin saldırıya uğraması kınanmalıdır ama bu kimliğe sahip bir gazeteye saldırılması Türk demokrasi tarihine kara bir sayfa olarak geçecektir. Gelen kişilerin AK Partili olduğu anlaşılıyor. Zaten saklamıyorlardı da. Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine slogan atıyorlardı. Bu haberin veriliş şekli hatalı mı değil mi diye biz de kendi içimizde bakıyoruz. Hatamız varsa kabul ederiz, yüzleşiriz. Velev ki hata var. Hiçbir hata taşlı sopalı saldırıyı meşru göstermez. Bir demokraside, hukuk devletinde hiçbir hata taşlı, sopalı saldırının gerekçesi olamaz. Bu saldırı iktidar partisi yandaşları tarafından yapılıyor. Bir demokraside siyasi partiler, şiddetle arasına mesafe koymalı. Bir kırılma vardır. Onu geçtiğiniz noktada hukuk zemininin dışına çıkarsınız. Bir gazeteyi protesto etmek için önüne gelebilirsiniz ama şiddet kullandığınız anda bu bir suçtur. Zaten yarın da avukatlarımız gerekli girişimlerde bulunacaklar. Ben çok üzüldüm. Buraya saldıran kişiler Sayın Cumhurbaşkanımız lehine slogan atıyorlardı. Bu saldırıyı yapanların Cumhurbaşkanını bu şekilde sahiplenmesi de ilginçtir. Biz hatamız varsa düzeltiriz, kabul de ederiz. Biz de konuyu inceliyoruz. Onların iddiası çarpıtıldığı şeklinde… Fakat dinlediğimizde o söz aynen ağzından çıkmış. Fakat bağlamı ne? Biz de tartışıyoruz. Diyelim ki hurriyet.com.tr'deki editör arkadaşımız hata yaptı. Bunun cezası kalkıp taş ve sopalarla cam çerçeve kırmak mıdır? Bugün, Türk demokrasi tarihine kara bir sayfa olarak geçecektir. Ben bu nahoş olaydan sonra herkesin oturup düşünmesini istiyorum. Bu kutuplaştırıcı dilin bir an önce terkedilmesi gerekiyor. Sosyal medyada paylaşılanlara bakınca, Madımak Olayı’na benzeten, “Hadi gelin Madımak gibi yakacağız.” diyenler var. Bu tür tweetlerle ilgili insan ne diyeceğini bilemiyor. Hepsini yargıya taşıyacağız. Bu saldırılar nedeniyle bağımsız gazetecilikten vazgeçecek değiliz. Bağımsız gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Bütün bunlar gelip geçici olaylardır."
BAHÇELİ'DEN ERDOĞAN'A ZEHİR ZEMBEREK SÖZLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Dağlıca'daki hain saldırıyı değerlendirirken "400 vekil alınsaydı bunlar olmazdı." şeklindeki sözlerine vatandaşlar gibi muhalefet liderleri de sert tepki gösterdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK'lı teröristlerce Dağlıca'da düzenlenen bombalı saldırı ile ilgili açıklama yaptı. Erdoğan'ın, "400 vekil olsaydı" şeklindeki sözlerine sert tepki gösteren Bahçeli, "400 milletvekiline ulaşamayan Erdoğan, hedeflerini revize ederek 400 şehide mi odaklanmış, kan üzerinden, süreç kanalından koltuğunu sağlama almaya mı yönelmiştir? Cumhurbaşkanı ya sesini kesmeli ya da çekip gitmelidir. Artık sabır ve sinirlerin tahammül eşiklerinden, hazmetme sınırlarından taştığı iyi bilinmelidir." dedi.
Bahçeli, açıklamasında şunları kaydetti:
"Bölücü terör örgütü PKK, Türk milletini bir kez daha can evinden vurmuştur. 20 Temmuz'dan bu tarafa bir yanda polislerimiz, diğer yanda Mehmetçiklerimiz artan ve azgınlaşan hain saldırıların kurbanı olmuşlardır. Çözüm süreci için baldıran zehri içmeye razı olan Recep Tayyip Erdoğan, terör saldırısından nemalanmanın, siyasi rant ve fayda devşirmenin hayasızca peşindedir. Vatan evlatları Dağlıca'da şehadetle imtihan edilirken Cumhurbaşkanı mevkiinde bulunan şahsın kameralar karşısında '400 milletvekili olsaydı bunlar olmazdı.' Açıklaması, milletimizin yüreğine ateş gibi düşmüştür. Bu sorumsuzluk ve ganimet avcılığı Erdoğan'ın alnına kara bir leke gibi yapışmıştır. Şehitlerimizin önemli bir bölümünden dahi haber alınamadığı kara günde Erdoğan'ın vicdansızlık ve insafsızlıkta kırılması zor bir rekora imza atması hafızalardan silinmeyecek bir rezalet olarak anılacaktır. 400 milletvekiline ulaşamayan Erdoğan, hedeflerini revize ederek 400 şehide mi odaklanmış, kan üzerinden, süreç kanalından koltuğunu sağlama almaya mı yönelmiştir? Milletimizin acı ve özlemlerine kapalı duran Erdoğan ve yanında hizalanan çıkarcı ortaklarının çizmeyi aştıkları ortadadır. 14 Haziran 2007'de, 'Bir damla şehit kanını 550 vekile değişmeyecek kadar aşkla bu vatana bağlıyız.' diyerek duygu ve vicdan sömürüsü yapan Erdoğan'ın, şimdilerde silahlar ve bombalar patlarken siyasi hesap yapması tek kelimeyle utanmazlık örneğidir. AKP-PKK hükûmetinin başına iliştirilen Davutoğlu'nun, terörist saldırılar sürerken şehit evladıyla tribünlerde sevinç gösterisinde bulunması da tam bir kâbustur. Bunların Türkiye'ye vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Zira bu zevatın millî refleks ve duyarlılıkları sıfırlamıştır."
"DAĞLICA BU VAHİM TABLONUN SON HALKASIDIR."
Bahçeli, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Türk milleti iktidara çöreklenmiş küçük bir azınlığın, köksüzlüğün dibine inmiş sonradan görme elit bir tabakanın adeta tutsağıdır. Bu taşınması mümkün olmayan, gün be gün maliyeti kabaran siyasi yük Türkiye'ye imhaya sürüklemektedir. Geldiğimiz bu aşamada, çözüm denilen çözülmenin, PKK'yı silahlandırma ve saldırı konumuna getirme süreci olduğu somutlaşmıştır. Şehitlerimizin vebali, analarının ah ve feryatları AKP'nin ve kaçak sarayın omuzlarındadır. Türkiye stratejik bir gerileme patikasına, önü alınamaz bir çöküş kulvarına sıkışmıştır. Dağlıca bu vahim tablonun millî gönülleri kavuran son halkasıdır. Türk milleti Dağlıca'yla ilgili gizlenen, saklanan, üzeri örtülen tüm gerçekleri duymak, öğrenmek ve bilmek istemektedir. Hükûmet şehitlerimizin sayısını derhal açıklamak ve doğruları kamuoyuyla paylaşmak durumundadır. Geçen her saat biriken millî öfkeyi daha da şiddetlendirecek, toplumsal tepki ve infial dalgası ülkemizi kontrolsüz bir mecraya savuracaktır. Hiç kimse, hiçbir şuursuz iktidar görevlisi, millî heyecanı törpüleme ve terbiye etme ahlaksızlığına tevessül etmemelidir. Aziz milletimiz acısını saracak, yasını hakkıyla sahiplenecek ve hainlerden mutlaka hesap soracaktır. Milliyetçi Hareket Partisi; büyük milleti, tüm teşkilat ve mensuplarıyla kenetlenmiş hâlde gelişmeleri takip etmektedir. Sözün anlamını kaybettiği günlere gelinmiştir. Yalan ve bahane üretiminin son durağı da geçilmiştir. Dağlıca'daki hain saldırıyı lanetliyor, henüz sayısını bilemediğimiz tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Başımız sağ olsun, vatan sağ olsun."
YALÇIN: ERDOĞAN’IN 400 RAKAMLI HESABININ UCUZ VE TİKSİNDİRİCİ
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Hürriyet gazetesine gerçekleştirilen saldırıya ilişkin, “Kaçak Saray Hasan Sabbah’ın mekânı, Hürriyet gazetesine saldıran alçaklar gibi bir kısım akılsızlar güruhu da onun fedaileri olmuştur.” açıklamasında bulundu.
Yalçın, şunları kaydetti:
"1 Kasım Seçimleri yaklaşırken 'yandaş medya' harıl harıl Erdoğan’ın MHP’yi yıpratmaya dönük seçim stratejisine hizmet etmeye koyulmuştur. Onları, Türkiye’nin kan gölüne dönmesi, Müslüman mültecilerin çocuklarına ait cesetlerin ölü balıklar gibi karaya vurması, 10 milyon emeklinin geçim sıkıntısı, ekonomi çarkının durması, giderek artan işsizlik, Türk parasının değer kaybetmesi gibi konular ilgilendirmemektedir… Hepsi papağanlar gibi ‘Bahçeli de Bahçeli, MHP de MHP’ diyerek Türkiye gerçeklerine gözlerini kapatıp kulaklarını tıkamışlardır. İşi gücü bırakıp MHP düşmanlığına soyunmuşlardır. Kaçak Saray Hasan Sabbah’ın mekânı, Hürriyet gazetesine saldıran alçaklar gibi bir kısım akılsızlar güruhu da onun fedaileri olmuştur. AKP marifetiyle en az PKK şiddeti kadar tehlikeli bir ortam oluşturulmuştur. Her şeye rağmen Türk devleti güçlüdür. PKK’nın ve ona hizmet edenlerin başını ezmeye ve Dağlıca’yı düz ovaya çevirmeye muktedirdir. Yetir ki bu yönde sağlam bir irade olsun. Doğan ve AKP yandaşları, kendileri gibi düşünmeyen ve partilerini desteklemeyenler üzerinde mahalle baskısı kurmuşlardır. Bu baskıcı anlayışa son örnek, Hürriyet gazetesine yapılan saldırı olmuştur. Saldırının sebebi, Erdoğan’ın 400 rakamlı hesabının ucuz ve tiksindirici olduğunun ortaya çıkmasıdır. Burada bir suçluluk telaşı, takkenin düşüp kelin görünmesi hakikati vardır. Bu tehditkâr, tahammülsüz ve tek adamcı siyaset anlayışı, ülkedeki kaosu daha da derinleştirecektir. Erdoğan ve onu destekleyen yandaş medya, AKP’nin siyasi rakiplerini yıpratmak, kurum ve kuruluşlarda tasfiyeye gitmesini kolaylaştırmak için uzun zamandan beri Türkiye’ye mahsus bayat bir kara propaganda yöntemine başvurmaktadır: Paralelcilik suçlaması! 80’li yılarda henüz ülkede Evren cuntası egemenken bir kişiyi veya grubu zan altında bırakmak ve sıkıştırmak için uygulanan en meşhur yöntem, 'şeriatçı' veya 'dinci' yakıştırmasıydı. Şimdi Yeni Şafakta köşe yazıları yazan Bülent Orakoğlu da aynı kara propaganda yöntemiyle MHP’yi karalamaya çalışmaktadır. Çünkü bugünün modası, AKP’nin hasım ve rakiplerini ‘paralelci’ diye suçlamaktır. Ancak Sayın Orakoğlu’nun suçladığı 46 yıllık onurlu bir mücadelenin temsilcisi olan bir siyasi partidir. Böyle bir iddiada bulunması için insanın elinde ciddi bilgiler bulunmasına gerek yoktur. Genellikle 'Çamur at, izi kalır.' usulüne başvurulmaktadır.”
"MALUMU HAVUZ MEDYASINDAKİ BAŞ TROL"
"Malum havuz medyasının, haberin doğruluğu konusunda muhatabına ulaşarak halka gerçekleri yansıtma konusunda ne derece titiz ve namuslu olduğu su götürmektedir." diyen Yalçın açıklamasını şöyle sonlandırdı:
"AKP’nin havuz medyasındaki baş trolü Yeni Şafak gazetesi, tetikçiliğine devam ederek bugünkü nüshasında Sayın Devlet Bahçeli'nin resminin üstüne ‘Aydın Doğan ağzı’ başlığını koyarak altına büyük puntolarla ‘Temizlenecek.’ yazabilmiştir. Bu bir edepsizlik ve hedef göstermedir. 1 Kasım’da halk asıl bu ‘Bir hilal uğruna yerine bir Bilal uğruna’ diyen güruhu temizleyecektir. MHP’ye reva görülenler; yandaş basının rakiplerini ve kendine hasım bellediklerini yıpratmak için geleneksel olarak kullandığı ahlak dışı yöntemlerden biridir. MHP olarak; gazetecilik etiğiyle yayıncılık ilkelerine gölge düşüren, belden aşağı vurmayı, hile ve entrikayla mesafe almayı hedefleyen bu usullerin namusunu sorgulayacağımızı ve şaşmaz bir kararlılıkla üzerine gideceğimizi belirtmek isteriz."
VURAL: BU MİLLET SANA YÜZ VERDİ, ASTARINI İSTİYORSUN
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, “Bu kadar şehidimiz var, 400 vekilden bahsediliyor. Bu millet sana yüz verdi, astarını istiyorsun. Bizi tehdit ediyor. Ya oy ya ölüm, oyu vermezsen ölüm. Başkanlık sevdan için daha ne kadar şehit vereceğiz.” diyerek Erdoğan'a tepki gösterdi.
Dağlıca’daki terör saldırısına da değinen Vural, saldırı sırasında Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun millî maçta olduğuna dikkat çekti. Vural, şöyle devam etti:
“Başbakan Davutoğlu Konya’da maç izliyor. Kucağında bir şehit çocuğu, gülücükler dağıtılıyor o sırada. Kalleş pusularda şehit olan vatan evlatları, PR yapıyorlar ya… İşte o tablo var ya gerçekten o tablo, sen o çocuğa sahip çıkacaksan babasına sahip çıkacaktın. Eğer bir hükûmetin başı saat 15.00’te saldırı olmuş, ikinci saldırı da 17. 30’da olmuş da bundan haberdar değilse işte Türkiye’nin düştüğü durum… Bir maça gidiyorsunuz, askerin polisin ölüyor, şehit çocuğuyla görüntü veriliyor. Böyle kirli siyaset batsın, yerin dibine batsın. PKK silah stoklama sürecine girdiğinde ne yapıyordunuz? Bu bombalar ne zaman yerleştirildi, bu PKK nasıl alan hâkimiyeti oluşturdu? Dağlıca’daki o şehitlerin kanında PKK’yı güçlendiren, cesaretlendiren, ne istediler de vermedik ki diyenlerin, masa kuranların; PKK uyuyan bombaları yerleştirirken Oslo’da o bombaları hangi şehirlerde sakladığınızı biliyoruz ama çözüm süreci adına müdahale etmiyoruz diyerek milleti aldatanların vebali vardır. AKP uyuttu, PKK vurdu. AKP ekti, PKK biçti, AKP cesaret verdi, PKK tetik çekti. AKP çözüm dedi, PKK palazlandı, güçlendi."
"BİR BİLAL UĞRUNA YA RAB NE HİLALLER BATIYOR."
Cumhurbaşkanı’nın dün bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalara işaret eden Vural, şunları söyledi:
“Bu millet 400 vekil vermedi diye mi bu şehitler oluyor diyorsun? 400 vekil verdiği zaman PKK’nın isteklerini kabul ettirecek miydin, onu mu demek istiyorsun? Nedir muradın burada? Bu kadar şehidimiz var, terör saldırıyor, 400 vekilden bahsediliyor. Bu kan üzerinden siyaset üretmek, yani Anayasa’yı PKK’nın istediği şekilde değiştirecek çoğunluğu alsaydık bu şehitler gelmezdi; vermezseniz ne olacak, şehitler devam mı edecek? Bu millet sana yüz verdi, astarını istiyorsun. Bizi tehdit ediyor. Bizi tehdit ediyorlar. Ya oy ya ölüm, oyu vermezsen ölüm. Oy verdik ne olacak? O zaman bölünme... Çözümleri bu. Başkanlık sevdası için 400 vekili bugünkü terör saldırıların sorumlusu olarak gösterip milleti suçlayan bir cumhurbaşkanı. Başkanlık sevdan için daha ne kadar şehit vereceğiz? Sen kim, millî duruş kim? Siz kim oluyorsunuz da millî duruştan bahsedebiliyorsunuz? Rüşvet ve yolsuzluktan hesap verilsin dedik. Bir Bilal uğruna, ya rab ne hilaller batıyor!"
ÖZDAĞ: ASKER VE POLİSLER AKP'NİN POLİTİKASINI CANIYLA ÖDÜYOR
MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, Dağlıca'daki saldırısı sonrası kendisini arayan askerler olduğunu belirterek "Dün gece beni arayıp telefonda ağlayan çok asker oldu. Hiç ağladıklarını duymamıştım. Bu zaaftan değil, acıdandı; büyük bir acıdan. Ellerinin kollarının bağlanmış olduklarını hissediyorlar." dedi.
Dağlıca'nın Türk milleti için ikinci Sakarya niteliğini kazandığını belirten Özdağ, Türk ordusunun Dağlıca'da birçok kez vatana yapılan saldırıları durdurmak için savaştığını hatırlattı. Öcalan'la ilgili Yunanistan askerî istihbaratından birisinin yargılandığı mahkemede "PKK, ikinci Yunan ordusudur." dediğini aktaran Özdağ, “ Dağlıca ikinci Sakarya!” derken ne söylediğini bildiğini kaydetti.
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle en kritik dönemden geçildiğini dile getiren Özdağ, bugün Türkiye'nin Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ifadesiyle 'beka sorunu, varlık sorunu' yaşadığını ifade etti. Kentler ve ilçeler üzerinde güvenlik güçleri ve devletin kontrolünü yitirdiğinin ortaya çıktığını savunan Özdağ, "Son iki aydan beri Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde şehit düşen, yaralanan her asker ve her polis kanı ve canıyla AKP'nin müzakere politikasının bedelini ödemektedir." diye konuştu.
Özdağ, saldırıdan Başbakan'ın haberinin olmamasının çok büyük bir ayıp ve eksiklik olacağını söyledi. Bütün bunların hükûmetin PKK'ya göstermiş olduğu müsamahanın bir sonucu olduğunu dile getiren MHP Milletvekili, bunun makul bir izahı olmadığını vurguladı. AKP'nin Türk milleti ve ordusundan özür dilemek zorunda olduğunu belirten Ümit Özdağ, "Bugün verilen şehitlerin tamamı, son 3 yılda ordunun ısrarlı operasyon taleplerine rağmen hükûmetin baskısı ve valilerin reddetmesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri ve jandarmanın büyük ölçüde de polisin hareketsiz hâle getirilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır." şeklinde konuştu.
KILIÇDAROĞLU: SENDE VİCDANIN KIRINTISI BİLE YOK
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hakkâri Dağlıca bölgesindeki terör saldırısı ile ilgili olarak Twitter hesabından açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, Twitter'daki hesabından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Dağlıca'daki hain saldırı hakkındaki söylediği "400 vekil verilseydi bunlar olmazdı." açıklamasını çok sert bir şekilde eleştirirken, şöyle dedi:
“Dağlıca’da yüreğimize ateş düştü. Her gün aynı acı... Bu acıyı bize yaşatanlara da kandan, gözyaşından beslenenlere de lanet olsun! Her gün şehit haberleri ile yüreğimizin yandığı bu ortamda bile 400 vekil hesabı yapan Cumhurbaşkanının utancı tüm ülkeye yeter! Ne 400 vekilmiş be… Uğruna ülkeyi kan gölüne çevirdin, anaları evlatsız, evlatları yetim bıraktın. Sende vicdanın kırıntısı bile yok!"
İNCE: BU SÖZÜ SÖYLEMEN İÇİN Mİ ÇOCUKLARIMIZ ÖLÜYOR?
Erdoğan'ın "400 vekil verilen bir parti olsaydı bunlar olmazdı." açıklamasına CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, sert tepki göstererek şunları söyledi:
"Sonu gelmeyen güvenlik zirvelerinden bıktık usandık artık. Yeter artık yeter! Memlekette güvenlik yok ama toplantısını yapıyor beyler. ‘400 vekil verseydiniz bunlar yaşanmazdı.’ diyorsun. Bu sözü söylemen için mi çocuklarımız ölüyor, bu acıları yaşıyoruz? Çocuklarımız şehit olmuş, yaralılarımız var. Çıkmış 400 milletvekilinden bahsediyor. Sen vicdanını nerede bıraktın? Ne demek istiyorsunuz açıkça söyleyin. 400 vekil vermezseniz 400 şehit gelir mi demek istiyorsunuz? Tehdit mi ediyorsunuz?
İnce; Erdoğan’ın, PKK’nın çözüm sürecinde silah yığınağı yaptığına dair açıklamalarına da şiddetli tepki gösterdi:
“Kendi başlattığı bir süreçle ilgili süreç içerisinde ‘PKK silah yığınağı yaptı’ diyebiliyor. PKK bir terör örgütüdür. Çözüm süreci dedin şimdi diyorsun ki o süreç içerisinde PKK silah yığınağı yaptı, sen ne yaptın o arada, bostan korkuluğu muydun sen? PKK silah yığınağı yaparken sen ayakkabı kutularına dolar mı saklıyordun?”
ERDOĞAN HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU
Ankara Barosu avukatlarından Veysel Kırıcı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında, dün bir televizyon programında yaptığı açıklamalar nedeniyle “vatana ihanet” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Dilekçede; Erdoğan’ın, "400 vekili elde edebilecek sayıyı bir siyasi parti yakalasaydı, durum bugün çok farklı olurdu." şeklindeki sözleriyle, TCK'nın 302. maddesindeki “Devletin birliğini bozmak ve devletin bağımsızlığını zayıflatmak.” suçunu işlediği öne sürülerek yargılanması istendi.
Dilekçede, Anayasa’nın 103. maddesine göre TBMM’de Anayasa’ya bağlı kalacağına, üzerine aldığı görevini tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına namusu ve şerefi üzerine yemin etmesine karşın Erdoğan’ın, çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalarda da AKP için 400 milletvekili istediği belirtildi.
Erdoğan’ın ayrıca, dün yaptığı konuşmasında, "Bir baba, ‘Benim beş evladım daha var. Bu vatan için beş evladımı da kendimle beraber feda etmeye hazırım. Bu babalar da var ama böyle karakteri bozuk olanlar da var." diyerek, şehit yakınlarına da hakaret ettiği kaydedildi.
TCK’nın 302. maddesinde "Devletin birliğini bozmak ve devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye müebbet hapis cezası verileceğinin" ifade edildiği kaydedilen dilekçede, Erdoğan’ın yargılanması talep edilerek, şöyle denildi:
"Onlarca şehit verdiğimiz bir saldırının hemen akabinde bir siyasi parti için 400 milletvekili istemek, devletin birliğini bozmaya yönelik bir eylemdir. Şüpheli, Adalet ve Kalkınma Partisi 400 milletvekili çıkaramadığı takdirde terörün devam edeceği yönünde tehditvari ifadeler kullanmıştır. Cumhurbaşkanı olması sebebiyle tarafsız olması gereken şüpheli, bir siyasi parti için 400 milletvekili isteyerek Anayasa’yı da bir kez daha açıkça ihlal etmiştir. Şüphelinin yukarıda belirttiğimiz eylemleri ‘vatana ihanet’ kapsamındadır. Tüm bu nedenlerle; şüpheli Recep Tayyip Erdoğan’ın devletin birliğini bozması ve Anayasa’yı ihlal etmesi nedeniyle cezalandırılmasını talep etme zarureti hâsıl olmuştur."