Emekli Büyükelçi Onur ÖYMEN: “HİÇBİR BÜYÜK DEVLET TERÖR ÖRGÜTÜ İLE MASAYA OTURMAZ.”

29 Ağustos 2015 14:47 Evin GÖKTAŞ
Okunma
2302
Emekli Büyükelçi Onur ÖYMEN: “HİÇBİR BÜYÜK DEVLET TERÖR ÖRGÜTÜ İLE MASAYA OTURMAZ.”


 
“Bir terör örgütüyle masaya oturmak, kısmen de olsa onun haklı olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Terörü bırakacak olsa bile oturulmaz. Ancak silahları bırakmaları hâlinde bu mümkün olabilir.”
 
   Emekli Büyükelçi Onur Öymen, teröre sadece tepki göstermenin ve lanetlemek yetmediğini, öncelikle bu terörist örgütlerin arkasında kimlerin bulunduğunun iyi tespit edilmesi gerektiğini söyledi.
  Öymen, “Bunu bilirsek teröre karşı mücadelede daha başarılı oluruz.” dedi.
  AKP hükûmetinin izlediği yanlış politikalar sonucu terörün bugüne kadar engellenemediğini belirten Öymen, “Bizim zamanında Suriye’ye karşı izlediğimiz sert ve kararlı politika bugün Irak’a karşı izlenseydi terör bu noktaya gelmezdi.” diye konuştu.
Öymen, Suriye ve terörle mücadele konusundaki yanlış politikaları sebebiyle hükûmetin çıkıp herkesten özür dilemesi gerektiğini bildirdi.
Onur Öymen, dergimizin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
 
Türkiye’de terörün bitmesini dış güçlerin istemediği yolundaki görüşlere katılıyor musunuz?
  -  Biz terör denilince çoğunlukla bunun iç dinamikleri ile meşgul oluruz. “İçeride hangi hata yapıldı da terör çıktı veya ne oldu da engelleyemedik?” diye düşünürüz. Oysa terörün bir de dış boyutu var ve bunu genelde düşünmeyiz. Terörü kim destekliyor? Arkasında hangi ülkeler var? Kaynakları neler? Dünyada ve Batı ülkelerinde nasıl oluyor da gençler arasında bu kadar destek sağlıyor? Bütün bunları iyi değerlendirmemiz lazım. Benim gördüğüm kadarıyla bazı büyük devletler tarafından Orta Doğu'da ve Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi ve terörün bitmesi istenmemektedir. Hatırlanacağı üzere 2003 yılında Türkiye ile ABD arasında Dubai'de bir anlaşma imzalandı. Anlaşmada, Amerika’nın Türkiye'ye 1 milyar dolar hibe vereceği belirtildi.  İstemezsek bile 8 buçuk milyar dolar kredi vereceği bildirildi. Bunun karşılığında Türkiye’nin Kuzey Irak'a asker göndermemeyi kabul edeceği ifade edildi. Bunun üzerine biz o zaman Mecliste kıyameti kopardık. Onun üzerine hükûmet bunu Mecliste onaylatamadı ve anlaşma kadük oldu. Ama kimse şu soruyu sormadı: ABD niçin Kuzey Irak'a asker göndermememiz karşılığında size 1 milyar dolar versin? Türkiye Kuzey Irak'a asker gönderip de ne yapacak? Kuzey Irak'a Türkiye'nin asker göndermesinin bir tek sebebi vardı. Kuzey Irak'taki terörle mücadele etmekti. Hükûmet bunun ardından 2003 yılında Meclisten bir yetki aldı. Uygun göreceği bir zamanda Irak'a terörle mücadele etme konusunda asker göndermek. Çok uzun süre bunu uygulayamadılar bu yetkiyi.
 
Niçin uygulayamadı? Dış dünyadan bir engelleme mi oldu?
- Çünkü uluslararası anlaşmalar gereği kara kuvveti gönderemiyor. 2007 yılında o zamanki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Amerika'ya giderek dönemin başkanı George Bush'la görüştü. Neticede Amerika bu konuda hava istihbaratı vermeyi kabul etti. Fakat kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Amerika'ya gitti. Gül'ün Amerika seyahati sırasında açıklamalar yapıldı. “Biz Türkiye ile teröre siyasi çözüm arayışını görüştük.” diye. Gül buna çok tepki gösterdi. Ertesi gün Gül bir sivil toplum örgütünde konuşma yaptı. Böyle bir şeyin söz konusu olmadığını belirtti. “Biz kesinlikle bu terör örgütü ile konuşmayız.” dedi.  Sonra ne oldu? Olay şu: Siz terörle mücadele ederken ilk defa 2008 yılında Şubat ayında Türkiye Kuzey Irak’a bir kara harekâtı yapmaya karar verdi.  Harekâtın üçüncü gününde Amerika Savunma Bakanı Hindistan'dan Türkiye'ye gelerek “Operasyonu derhâl durdurun ve askerlerinizi geri çekin. Yoksa hava istihbaratı vermeyiz.” dedi. Bu ne demek oluyor? Demek ki Türkiye'nin Kuzey Irak'tan PKK'yı tasfiye etmesini istemiyorlar.
 
Eksiklerimiz neler? Ne yapmalıyız?
  -   Eksiklerimiz şunlar: Çok fazla dış telkinle hareket ediyoruz. Örneğin bir sözde barış süreci başlattık. Neden başlattık? Barış sürecinde karşımızdaki terör örgütüne o kadar çok itimat ediyorsunuz ki artık ateş açmayacaklar, size verdiği sözleri tutacaklar, silahlarını bırakıp Türkiye'den çekilecekler. Siz de böylelikle bu meseleyi bitirmiş olacaksınız. Bu inançla birçok insanı ve medyayı da etkileyerek bu barış sürecini yıllarca götürdüler. Nereye vardık şimdi? Eğer teröristler yurt dışına çekildilerse bu saldıranları yapanlar kimler? Demek ki çekmediler. O zaman yurt dışına çekilecekler diye niçin itimat ettiniz? Bu konu yıllarca medyalarda o kadar çok kuvvetli savunuldu ki. Her gün asker ve polislerimiz şehit olurken, şimdi bakıyorsunuz bütün dertleri barış sürecini sürdürmek. Çünkü yabancılar onu istiyor. Beyaz Saray sözcüsü bu çatışmaların durması ve Türkiye’nin barış sürecine devam etmesi gerektiğini söyledi.
 
Egemen bir devlet terör örgütüyle masaya oturabilir mi?
- Bir terör örgütüyle masaya oturmak, kısmen de olsa onun haklı olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Terörü bırakacak olsa bile oturulmaz. Ancak silahları bırakmaları hâlinde bu mümkün olabilir. Silahlarını gitsinler polise versinler. Bu konuda Türkiye üzerinde çok büyük bir baskı var. Bu işi bitirmeyin Kuzey Irak'tan tasfiye etmeyin filan deniliyor.
 
Silah kullanmadan da bu sorun çözülebilir mi?
-  Silah kullanmadan da bu işi bitirebilirsiniz. Biz bunu daha önce yaptık. Terörün merkezi Şam'daydı. Teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın karargâhı Şam'daydı. Bütün bu terör örgütünün askerî kampları, eğitim merkezlerinin hepsi Suriye'nin yönetimindeki Lübnan topraklarındaydı. Biz çok kritik bir diplomatik girişim yaptık. Önce dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Mısır’a gidip dönemin Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'le konuştu. Suriye'ye baskı yapmasını istedi. Mübarek o zaman çok soğuk davrandı. Baktık ki bu şekilde olacağı yok. Ben o zaman Dışişleri Bakanlığı Müsteşarıydım. Sayın Deniz Baykal da Dışişleri Bakanıydı. Tansu Çiller hükûmeti döneminde Suriye’ye çok ağır bir nota verdik. Terörü himaye ederek Suriye'nin çok ağır bir sorumluluk üstlendiğini, bunu mutlaka sona erdirmesi gerektiğini aksi takdirde çok ağır bir bedel ödeyeceğini yazdık. Çok telaşlandılar. Suriye’ye beni davet ettiler, gitmedim. Dışişleri Bakanını davet ettiler o da gitmedi. Biz gelelim dediler,  gelmeyin dedik. Aradan birkaç ay geçti. Sınıra kuvvet yığdık.  Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanı da gidip sınır bölgesinde çok sert bir demeç verdi. Birkaç günde çözüldüler. Mübarek bu sefer telaşa kapıldı. Sonunda baktı ki Türkiye bu konuda çok ciddi ve kararlı. Suriyelileri ikna etti ve Öcalan'ı sınır dışı ettiler. Beka Vadisi'ndeki PKK kamplarını kapatıp Türkiye ile anlaşma imzaladılar. Yakaladığımız bütün PKK'lı teröristleri size iade edeceğiz dediler ve iade etmeye başladılar. Biz bunu yaparken bir tek şehit dahi vermedik, bir tek mermi dahi atmadık. Nasıl yaptık bunu? Kararlılıkla yaptık.
 
-  Sizin o dönemde Suriye’ye izlediğiniz politika bu dönemde Irak’a karşı yapılamaz mıydı?
  -  Ben bu örneği parlamenter iken defalarca Mecliste anlattım. Bizim zamanında Suriye'de yaptığımızı siz neden Irak'ta yapamıyorsunuz? diye defalarca sordu bu iktidara. Yapamadılar ve cesaret edemediler. Obama Türkiye’ye geldiğinde TBMM’de konuşma yaptı. “Dünyada en büyük ve en tehlikeli 2 tane terör örgütü var. Biri PKK, diğeri el-Kaide... Biz el-Kaide'yi yok edeceğiz, siz ise PKK'yı. PKK’yı çözmek için gidin Bağdat'la konuşun,  Barzani ile konuşun, kanun çıkarın.” dedi.  Bize bu yöntemi öneriyorlar. Ancak bizim Kuzey Irak'tan PKK'yı tasfiye etmemizi istemiyorlar. Teröre karşı asıl diplomasinin uygulanacağı zaman şimdidir.
 
Biliyorsunuz İncirlik Üssü’nün kullanıma izin verildi. Bu konuda bir mutabakat imzalandı…
- İncirlik Üssü ile ilgili olarak siz önce NATO’yu toplantıya çağırdınız mı? Bu anlamda arabayı atın önüne koşmuş olduk. Önce vereceğimizi verdik, sonra destek istedik. Diplomaside önce destek isteyeceksiniz, sonra vereceğinizi vereceksiniz. Ama şurası çok açık ki Türkiye'nin Kuzey Irak'ta PKK'yı tasfiye etmesi istenmiyor. Niçin istenmiyor? Bakıyorsunuz bir taraftan orada bir Kürt devleti kurmaya yönelik çalışmalar var. Barzani bir süre önce bir açıklama yaptı biz Kürt devleti kuracağız diye. Amerika Başkan Yardımcısı, Amerika’yı ziyareti sırasında Barzani’ye bağımsız Kürdistan kuracaklarını söyledi. Bir taraftan Irak'ın toprak bütünlüğü diyorlar, diğer taraftan da Kürdistan kurmaktan bahsediyorlar. Buna yeşil ışık değilse bile sarı ışık yakıyorlar. İsrail açıkça ilan etti. Bağımsız Kürdistan’ın kurulması hâlinde destekleyeceğini bildirdi. Bütün bunları görmeden hareket edemezsiniz. Amerika ile imzalanan anlaşma karşılığında ne aldınız? Hükûmete bunu sormak lazım. Biz almadan verdik. Almadan vermek Allah'a mahsustur. Niçin NATO'dan destek alamadınız? NATO anlaşmasına göre NATO'ya üye ülkelerin topraklarına herhangi bir müdahale söz konusu olursa, üye ülkelerin o ülkeye destek olması söz konusudur. Bu, 5. maddede hüküm altına alınmıştır. 1999'da biz bu konuda çok uğraştık. Terörü de buna dâhil edelim diye. 4. maddeye dâhil edildi. 4. madde istişare maddesidir. Herhangi bir terörist saldırı olursa istişare edeceksiniz diye. Amerika 2001’den 2 sene önce terörist saldırılar bu madde kapsamına girmez diyordu. Ancak 2001'de Amerika'ya saldırılar olunca bu anlayış değişti. 2 sonra ilk defa terörist saldırılar 5. madde kapsamına alındı. Niçin alındı? Terörist saldırılar konusunda Amerika'yı desteklemek için. Bu da uluslararası ilişkilerdeki çelişkilerden birisidir. İstişarenin içine askerî değil, siyasi ilişkiler giriyor. Suriye’de güvenli bölge oluşturdunuz, bu bölgeyi kim koruyacak? Türkmenler ve Özgür Suriye Ordusu koruyabilecek mi, koruyamayacak mı? Suriye'yi hiç muhatap almayacaksınız, sonra da kalkıp Suriye topraklarında bir güvenlikli bölge ilan edeceksiniz. Tüm bunlar önemli çelişkiler.
-   
Sizce çare nedir?
-  Çare şu: Amerikalılar diyor ki sadece hava müdahalesiyle biz IŞİD'i bitiremeyiz. O zaman karadan harekât gerekli. Karadan kim vuracak? Irak ve Suriye ordusu var. Suriye yönetimini devirmek için ÖSO'yu destekliyorsunuz. Suriye ile mücadele ederken diğer yandan o ülkenin terörle mücadelesini zayıflatmış oluyorsunuz. Hedefiniz Esad'ı devirmek mi, terörü bitirmek mi? Amerika ve Batılıların hedefi terörü bitirmek. Bu kadar zamanda kim kazandı? Teröristler kazandı. Tüm bunları geniş çaplı değerlendirmek gerekir. Suriye ve terörle mücadele konusundaki yanlış politikaları nedeniyle hükûmetin özür dilemesi gerekir. Oslo sürecinde masada kim vardı? Türkiye ve PKK vardı. Başka kim vardı? 3. göz ne arıyordu orada? Kimdi o? Bunları kim çağırdı?  Tükler mi, yoksa PKK mı çağırıp masaya oturttu? Bir büyük devlet eğer gerçekten büyükse terör örgütü ile masaya oturmaz. Silah bırakmayan. Silah zoruyla tavizler elde etmeye çalışan bir terör örgütüyle masaya oturup müzakere ettik. Bizim bütün şikâyetimiz hükûmetin PKK ile yaptığı müzakere konusunda bilgi vermemesi. Siz bu kadar süreyle Türk Silahlı Kuvvetlerini aktif bir mücadele ortamından çıkarırsanız, bütün ümidini İmralı görüşmelerine bağlarsanız, ses çıkarmazsanız teröristler de topraklarınızdan çekilmez. Hükûmetten birinci planda beklenen ülkenin güvenliğini sağlamaktır. Vatandaşın şu anda can güvenliği yok. Terör bütün şehirlere yayılmış durumda. Teröristlere karşı devleti taraf hâline getiriyorsunuz, bu olmaz.
 
  -IŞİD konusunda neler söyleyebilirsiniz?
  -  Türkiye olarak IŞİD konusunda yeterince bilgimiz yok. 11 İslam ülkesi IŞİD'i desteklemekte ve bu ülkelerde örgütün bağlantıları var. Avrupa'da yaşayan Müslümanlar arasında büyük bir sempati ve desteğe sahip... 2 milyar dolarının olduğu söyleniyor. Musul'u işgal ederken Merkez Bankasından 425 milyon dolara el koydu. Ayda 8-10 milyon dolarlık petrol geliri var. Irak'taki Eski Baas Partisi tarafından destekleniyor. Özellikle de Saddam'ın kızının her türlü desteği verdiği söyleniyor. Katar mali destek sağlıyor. İran, Türkiye'nin IŞID'le samimi olarak mücadele ettiğine inanmamaktadır. Ülkeler arasında ilişkilerde yapılmaması gereken bazı şeyler vardır. Müttefik bir ülke, terör örgütünü himaye edemez, yardımda bulunamaz, liderini korumaz. Oysa Yunanistan bölücü teröristbaşı Abdullah Öcalan’ı himaye etti. Yakalandığında Kıbrıslı Rumlar tarafından verilen pasaport cebinden çıktı.