NEREDE O ESKİ ANKARA

29 Mayıs 2015 11:41 Prof. Dr. Temel ÇALIK
Okunma
6284
NEREDE O ESKİ ANKARA

 
Temel ÇALIK
 
Ahmet Hamdi TANPINAR “Beş Şehir” adlı eserinin Ankara’yı anlatan bölümüne şu ifadelerle başlamaktadır:
“Belki Millî Mücadele yıllarının bıraktığı bir tesirdir, belki doğrudan doğruya çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silahşoruna benzeyen kalesinin bir telkinidir. Ankara bana daima dasitani ve muharip göründü. Şurası var ki şehrin vaziyeti de buna müsaittir. Daha uzakta gözümüze çarpan şey, iki yassı tepenin arasındaki geçidiyle tabii bir istihkâm manzarasıdır. Bu his şehrin etrafında ve ona hâkim tepelerinden bakarken pek küçük farklarla ancak değişir. Çankaya sırtları, Çiftlik, Baraj yolları, Etlik, Keçiören bağları velhasıl nereden bakarsanız bakın cam gibi keskin bir ışık altında bu kaleyi, bütün arazi terkiplerini kendisinde topladığı ufka hep aynı sükûnetle hâkim görürsünüz...
O bütün Orta Anadolu’ya bir iç kale vazifesini görmüş eteklerinde daima tarihin büyük düğümlerini çözülüp bağlanmıştır. Etilerin, Frigyalıların, Lidyalıların, Roma ve Bizans’ın, Selçuk ve Osmanlı Türklerinin zamanlarında bu, hep böyle olmuştur.”
Nerede o, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın anlattığı Ankara, nerede kaldı o Çankaya sırtları, Çiftlik’ten bugüne kalan ne, Baraj yollarının adını bilen var mı? Etlik Keçiören bağlarının esamisi okunuyor mu? Atatürk, Çankaya’nın güzelliğine hayran kalarak ilk çalışma ofisini orada oluşturmuştur. Daha sonra Çankaya Köşkü olarak Türkiye’nin kalbi orada atmıştır. Nerede Çankaya’nın bağ evleri… Nerede o ağaçlar, taşlar, güzel kuşlar…
Yıllar geçtikçe eskiye hep özlem duyulmuştur. Herkesin ağzındadır; nerede o eski bayramlar, ah… Nerede kaldı o eski ramazanlar, artık eski tadı kalmadı, nerede… O eski dostluklar gibi. Bu ifadeler: belki yaş ilerledikçe, gelecekle ilgili beklentisi azalan veya kalmayanların çırpınışıdır. Belki de değişime, dönüşüme veya yeniliğe uyum sağlayamamanın bir sızıntısıdır. Belki de kaybolan ve kaybedilen değerlerin asla bir daha geri getirilemeyecek oluşunun bir feryadıdır.
Bizim Ankara’yla ilgili feryadımız, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tanıklık etmiş olan Ankara’mızın beton yığınına dönüştürülmesindendir. O eski Ankara’nın izlerinin silinmesindendir. Son on on beş yıldır şehrin tarihî, doğal ve kültürel güzelliklerinin bir bir yok edilmesi hız kazanmıştır. Ankara’yı simgeleyen tepelerden hiçbir şey kalmamaktadır. Adını bir semte veren Beştepe’nin hiçbir tepesi kalmamıştır. Şentepe’nin şenliği ortadan kaybolmuştur. Artık Ufuktepe’den ufuk görülmez olmuştur. Şehrin her yanında, bağrına hançer gibi saplanmış gökdelenler yükselmekte ve Ankara’nın bütün güzelliklerini ortadan kaldırmaktadır. Cumhuriyet’imizin önemli simgelerinden olan Atatürk Orman Çiftliği’ni; spor kulüpleri, fabrikalar, Ankapark ve son olarak da Cumhurbaşkanlığı Sarayı âdeta işgal etmiştir.
Ankara Türkiye’nin başkentidir. Türkiye’nin ve Türk dünyasının kalbi Ankara’da atmaktadır. Her Türk vatandaşının görevi diğer şehirlerin olduğu gibi, bu şehrin de yani Ankara’nın da tarihine kültürüne, tabiatına sahip çıkmak ve korumaktır. Türkiye’nin ve Türk dünyasının kalbi olan Ankara’nın tarihî, kültürel ve doğal güzelliklerini küçük hesaplar ve rant uğruna feda edenleri tarih affetmeyecektir. Şair boşuna söylememiş ki:
Ankara’nın taşına bak.
Gözlerimin yaşına bak.
Biz düşmanı esir ettik.
Şu feleğin işine bak.