KÜLTÜR VE SANATA DÜŞMAN BİR İKTİDAR “AKP, TARİHE ‘TİYATRO SAHNESİ YIKAN PARTİ’ OLARAK GEÇECEK”

06 Nisan 2015 12:08 Evin GÖKTAŞ
Okunma
2775
KÜLTÜR VE SANATA DÜŞMAN BİR İKTİDAR   “AKP, TARİHE ‘TİYATRO SAHNESİ YIKAN PARTİ OLARAK GEÇECEK”

 
Dirençli bir duruş sergileyerek TÜSAK'ın çıkmasını engelleyen tiyatro, opera ve bale sanatçıları; şimdi de kapatılmak istenen Akün ve Şinasi sahneleri için ayakta.
Tiyatro sanatçıları, AKP iktidarı tarafından tiyatro sahnelerinin tek tek ellerinden alındığını belirterek "İktidar ciddi bir dirençle karşılaşınca TÜSAK'ı doğrudan geçiremedi. Şimdi çeşitli yöntemlerle bu direnci zayıflatmaya ve muhalefeti kırmaya çalışıyor. Bir algı operasyonu ile yapılmak istenen şey bu." görüşünü dile getirdiler.
 
EVİN GÖKTAŞ - AKP iktidarının sanata ve sanatçılara karşı yaklaşımı, 12 Mart ve 12 Eylül askerî darbelerini de aratacak noktaya geldi. Sanata ve sanatçılara karşı başından beri izlediği düşmanca siyasal tutumu sebebiyle, kültür ve sanat kuruluşları sık sık sokaklara dökülmek zorunda kaldı. Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Sanat Kurulu (TÜSAK) yasa tasarısı ile Türkiye'nin 90 yıllık sanat birikimleri bir çırpıda sıfırlanmak istendi. Bugün başında "devlet" sözcüğü olan bütün sanat kurumlarını lağvetmeyi, sanatçıları taşeronlaştırmayı ve kadrolaşmayı öngören tasarı, sanat çevrelerinde büyük bir tepkiye yol açtı. Başta tiyatro, opera ve bale sanatçıları olmak üzere tüm sanatçılar, tasarıya karşı aylarca yoğun bir mücadele yürüttü. Yaptıkları çeşitli etkinliklerle sanatı kurutacak olan TÜSAK'ın çıkmasını engelleyen sanatçılar, şimdi de kapatılmak istenen Ankara'daki Akün ve Şinasi sahnelerini kurtarmak için seferber oldu.
Çankaya'da kültür ve sanat kalbinin attığı bir merkez olan bu sanat sahnelerinin bulunduğu gökdelen, Emek İnşaat tarafından AVM yapılmak üzere Ahmet Meriç isimli iş adamına satıldı. Kültür ve sanat kuruluşları, 7 Aralık 2014 Pazar günü Kuğulu Park'ta çok geniş katılımlı bir gösteri yaparak Akün ve Şinasi sahnelerinin satışına karşı kamuoyu oluşturmaya çalıştı. Etkinliği düzenleyen örgütler arasındaki Kültür Sanat-Sen, DETİS (Devlet Tiyatroları Sanatçıları), TOBAV (Tiyatro, Opera, Bale Sanatçıları Vakfı), TOMEB (Tiyatro ve Opera Meslek Birliği) ve Başkent Dayanışması, "her iki sanat binasının satılmaması gerektiği" mesajını verdi.
Ortak platform adına yapılan açıklamada, Akün ve Şinasi sahnelerinin her yıl 300'ü aşan oyunla ortalama 2 milyon seyirciye ulaştığı hatırlatılarak özetle şöyle denildi:
"Ankara'nın göbeğinde olan bu sahneler, şimdi perdelerini kapatmak zorunda. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün Ankara'nın merkezi olan Çankaya'da başka sahnesi yok! Geçen günlerde mülk sahibi Emek İnşaat binayı sattı. Ankara için Şinasi ve Akün sahneleri, hem sosyolojik hem de tarihsel değeri olan sanat binalarıdır. Tarihe, ‘tiyatro binalarını yıkanlar olarak geçmemek için’ bizlere muz verin, sesimize ses katın." 
Devlet Tiyatrosu sanatçılarının seslendirdiği şarkılarla hükûmetin sanat politikalarını eleştiren topluluğa, vatandaşlar da yoğun destek verdi. CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın da katıldığı etkinliğe polis herhangi bir müdahalede bulunmadı.
 
SANATÇILAR AKÜN VE ŞİNASİ SAHNELERİ İÇİN NE DEDİ?
Akün ve Şinasi sahneleri ile ilgili şimdiye kadar yaşanan gelişmeleri, dergimizi ziyarete gelen Devlet Tiyatrosu sanatçıları Alper Tazebaş ve Murat Çıdamlı’dan dinledik. AKP iktidarı tarafından Türkiye genelinde tiyatro sahnelerinin tek tek ellerinden alındığını ifade eden Çıdamlı ve Tazebaş, "İktidar ciddi bir dirençle karşılaşınca TÜSAK'ı doğrudan Meclisten geçiremedi. Şimdi de çeşitli yöntemlerle bu direnci zayıflatmaya ve muhalefeti kırmaya çalışıyor. Bir algı operasyonu ile yapılmak istenen şey bu." görüşünü dile getirdiler.
Aynı zamanda Kültür Sanat-Senin temsilcisi olan Tazebaş ve Çıdamlı, Kuğulu Park'ta yapılan eylemle ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yaptılar:
"Akün ve Şinasi sahnelerinin kapatılması ile ilgili protestolar devam ediyor. 7 Aralık'ta Kuğulu Park'ta da bir protestomuz oldu. Akün ve Şinasi'nin önünde sanatçıların ve seyircilerin yaptığı eylemlerle sesimiz yükseldi. Kuğulu Park'taki eylemle bunu taçlandırdık. Burada 'Eylem yapalım, sokağa çıkalım, kaos oluşturalım.' diye bir düşüncemiz yoktu. Amacımız kamuoyunu bilgilendirmek ve bu olayı doğru anlamasını sağlamaktı. Eylemimizin amacı bütün Ankaralıların iki sahneyle beraber kendi hayat tarzlarına yapılan bu müdahaleye dur demelerini sağlamak ve bir bilinç yaratmaktı."
 
TAZEBAŞ: SAHNELERİMİZ YOK OLUNCA BOŞLUĞA DÜŞECEĞİZ
Kültür Sanat-Senin basın sözcüsü Tazebaş, Devlet Tiyatrolarının Cumhuriyet kurumları içinde çok önemli bir misyon ve vizyona sahip olduğunu hatırlatarak "Bugün itibarıyla 12 bölgede bulunan 58 sahnede 100-120 oyun ve 6 bina yakın temsille misyonunu yerine getirmeye çalışan bir kurum. Bunu yaparken kullandığı sahnelerin çoğunda kiracı konumunda bulunuyor. Ankara'da sadece 2 tane sahne Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne ait. Bunlar Çayyolu ve Cüneyt Gökçek sahneleri. Diğer bütün illerdeki sahneler kiracı olarak kamuya ve özele ait binalarda bulunuyor." diye konuştu.
Böyle bir durumda TÜSAK'ın sanatçılara dayatılmak istendiğini belirten Tazebaş, bunun bir sonraki adımının kendilerini var eden tiyatro sahnelerinin satılması olduğunu kaydetti.
Tazebaş, sanatçıların direnci sonucu kendilerine TÜSAK'ın artık çıkarılmayacağının söylendiğini ifade ederek, şunları söyledi: "Her ne kadar çıkarılmayacağı söylense de tiyatro sahnelerinin tek tek elimizden alınması, TÜSAK'ın hayata geçirilmesi anlamına geliyor. Oyunlarımızın oynayacağı sahneler yok olunca, ortadan kaldırılınca boşluğa düşeceğiz. Böylece onların istediği durum ortaya çıkmış olacak. Sanatçılar çalışmayan, üretmeyen konumuna düşmüş olacak. Sahneler elimizden alınırsa oyunlarımızı nerede sahneye koyacağız? Ankara'da 10- 12 tane sahnemiz vardı. Çankaya'daki 2 tane önemli sahne ortadan kaldırılıyor. Bu hem devlet tiyatrosu hem de Türkiye'deki bütün tiyatrolar için önemli bir kayıp. Şinasi Sahnesi öyle bir konuma sahip ki, oraya gelen bütün özel tiyatrolar biletlerini çok rahat satabilme şansına sahip. Merkezde olması, insanların gelmesi, gitmesi, çevrede yeme içme yerleri, ulaşımı çok rahat olduğu için özel tiyatrolar orayı tercih etmekte. Orada gişe kaygısı yaşamadan kendi oyunlarını gösterebiliyorlar. Bu sahnelerin kaldırılması sadece devlet tiyatrosunu sekteye uğratmaz, özel tiyatroları da işlevsiz hâle getirir. Bugün sadece Akün ve Şinasi değil, Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki tiyatro sahneleri de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Ya da bilinçli olarak çok kötü şartlar altında devam edebilmesi sağlanmakta. Biz oyunlarımızı sergileyebileceğimiz sahnelerimizin ranta, AVM'ye kurban gitmesini istemiyoruz. İtirazımız buna. İnsanların kolaylıkla erişebileceği sahnelerin muhafaza edilmesi, perdelerin kapanmaması, hiçbir sahnenin bir rant alanı olarak görülmemesi gerekir."
 
AMAÇ İNSANLARI TOKİ ALANLARINA HAPSETMEK
Şinasi ve Akün Sahnelerinin aynı zamanda "kent rehberi" niteliğinde olduğuna dikkat çeken Tazebaş, şunları aktardı:
"Şinasi ve Akün sahneleri eşimizle, dostumuzla, sevgilimizle sohbet ettiğimiz, buluştuğumuz yerlerdir. Bir mekânın ötesinde bir hayat alanıdır orası Ankara için. Şimdi siz burayı kaldırırsanız yaşam alanları gidecek, bununla beraber sanat ortadan kalkacak. Bunu planlayan ve düşünen insanlar herhalde bunu amaçlıyor. Amaç insanları sanattan ve sosyal yaşamdan uzaklaştırmak… Amaç kent belleğini ortadan kaldırmak… Amaç insanları Ankara'ya 40-50 kilometre uzaklıkta yaşadıkları TOKİ alanlarına hapsetmek. Amaç orada hiçbir sosyal paylaşım ve kültürel alanları olmayan bu tür yerlere kapatıp insanların merkeze gelmesini engellemek... Amaç herkesin kendi yerinde olmasını sağlamak… Amaç hiçbir müdahaleye gerek duyulmadan başkaldırı ve protesto eylemlerinden insanları uzaklaştırmak. Çünkü sanat ve kültür kalbinin attığı bu tür yerlerde insanlar zaman zaman toplanıp tepkilerini dile getiriyor. Yaşam alanlarımız, hayat damarlarımız buralarda atıyor."
 
AKP DÖNEMİNDE BÜTÜN DEĞERLER ERAZYONA UĞRADI
Alper Tazebaş, tiyatronun aynı zamanda Türk dilini yaşatan bir işleve sahip olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
"Sadece Osmanlı ve Selçuklu değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin değerleri de tek tek elden gidiyor. Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) buna en iyi örnek. Atatürk orayı bir amaç için kurmuş. Yeni kurulan Cumhuriyet’te Türk halkına tarım ve hayvancılığı öğretmek adına kurmuş. Ama şimdi kalmadı. Neden kalmadı? Çünkü oraya ucube ve ne olduğu anlaşılmayan bir eğlence merkezi yapılacak. Oradaki Hayvanat Bahçesi de ortadan kaldırıldı. Şu anda oradaki hayvanların ne olduğunu bilmiyoruz. Ağaçlar gibi belki oradaki hayvanlar da şu anda orada değiller. Ormanları korumakla görevli olan Orman Bakanlığı, kendi binasını yüzlerce ağaç keserek yapıyor. Böyle bir ülkede ve böyle bir kültürde yaşıyoruz. Hem İslam hem de Türk kültüründe ağaç kutsaldır. Ama kutsalların bu kadar fazla aşağılandığı, böylesine bir dönem görmedim. Dinsel ve kültürel miraslarımız birer birer erozyona uğruyor."
 
ÇIDAMLI: AKÜN VE ŞİNASİ SAHNELERİNİN YERİ KORULUKTU
Aynı zamanda Kültür Sanat - Sen basın ve yayın sekreteri olan Murat Çıdamlı, Akün ve Şinasi sahnelerinin kapatılma sürecini anlattı. Bu konuda 1930'la kadar giderek derinlemesine bir tahlil yapan Çıdamlı, Ankara'nın ilk nazım planının Hermann Jansen tarafından 1932 yılında hazırlandığını hatırlattı.
Çıdamlı, bu nazım planı hakkında şu bilgileri verdi:
"Bu planın temelinde ne vardı? Kale, kalenin etrafından Yenişehir'e doğru gelişen bir alan, buradan Çankaya'ya doğru giden bir hat vardı. Özellikle Çankaya ile birlikte Yenişehir bölgesi, Ankara'nın kültür ve sanat merkezi olarak planlandı. Çünkü bütün bakanlıkların bulunduğu, yüksek bürokrasinin hem oturduğu hem çalıştığı, aynı zamanda büyükelçiliklerin olduğu, okulların bir anlamda etrafında toplandığı bir alan... Bizim bütün büyük üniversitelerimiz Sıhhiye'de ve o bölgede serpiştirilmiş. Yenişehir ve özellikle Tunalı Hilmi Caddesi kültürel aktivitelerin yoğun olarak yapılacağı bir alan olarak tanımlanmış. Akün ve Şinasi sahnelerinin içinde bulunduğu alana dönecek olursak, burası 1968 yılı öncesinde küçük bir koruluk gibiydi. Bağ vardı burada. Gelen geçen insanlar buradan üzüm koparırlardı, oturup piknik yaparlardı. 1968'den sonra bu alan Jansen Planı'nda belirtildiği gibi bir kültürel adacık oluşturulmak üzere tasarlandı. Akün ve Şinasi'nin olduğu bina aslında iki binadan ibarettir. Sahnenin olduğu alan Çağdaş Sahne olarak 1968'de yapılmıştır. Gökdelenin yapılışı 1974 yılına uzar."
 
EMEK İNŞAAT AKÜN VE ŞİNASİ'Yİ SATARAK KAMUYA ZARAR VERİYOR
Çıdamlı, Emek İnşaata ait olan Akün ve Şinasi sahnelerinin önemine değinirken, şunları anlattı:
"Emek İnşaat Emekli Sandığına bağlı ortak bir iştirak… Görevi şudur: Emekli Sandığına bağlı olarak çalışan insanlara konut yapmak. Buradan inşaat yatırımları üretmek… Bunun yine Emekli Sandığına geri dönüşünü sağlamak. Akün ve Şinasi sahnelerini satmakla kent belleğini ortadan kaldırmak istiyorlar. Burası kamunun ortak olduğu bir yapı olan Emek İnşaata ait... İçinde AOÇ, THY ve Kızılayın iştiraki ile kurulmuş olan bir yapı. İçinde özel teşebbüs de var, devlet yapısı da var. Bu yapı ne yazık ki şu anda kamu yararına bir iş yapmıyor. Zamanında inşaat sektörünü canlandırmak için kurulan bir yapı, şu anda Ankaralıların kullandığı bir alanı satarak terk ederek aslında kamuya zarar veriyor. Emek İnşaata ait olan bu binanın altında niçin 2 tane tiyatro sahnesi var? Orası insanların iş çakışında buluşacakları ve sosyalleşecekleri bir alan...  Akün, 1975 yılında bir sinema salonu olarak açıldı. O dönemde Çankaya'nın çeşitli bölgelerinde 10-15 tane sinema vardı. Bunlar halkın bir anlamda sosyalleşecekleri, toplumsallaşacakları mekânlardı. 1987 yılında Devlet Tiyatroları Şinasi sahnesini kiraladı. Buranın iç donanımını yaptı. Şinasi adını alması şundan kaynaklanıyor: Bizim Türk tiyatro yazarlarının içinde yazılı edebiyata geçişte ilk eserleri sunan Şinasi'dir. 2002 yılından sonra Akün Sineması kapandıktan sonra burayla anlaşma yapıldı. Devlet Tiyatroları burayı yeniden onarıp bir sahne olarak hayata kazandırdı. Geldiğimiz noktada özellikle Ankara'nın vitrin oyunu diyebileceğimiz eserlerinin sergilendiği bir yerden bahsediyoruz. Turne eserlerinin sergilendiği belli başlı iki merkez burası..."
 
GÖKÇEK'İN BELEDİYECİLİĞİ YAĞMA VE TALANA DAYANIYOR
Murat Çıdamlı, son yıllara özellikle kentsel alan içinde Jansen Planı'na göre geliştirilmeye çalışılan tüm alanların yağmaya açıldığını bildirdi.
Melih Gökçek belediyeciliğinin yağma ve talana dayandığını kaydeden Çıdamlı, şunları belirtti:
"Bunun en önemli bir ayağı AOÇ alanının yağmalanmasıdır. Gökçek'in İmrahor Vadisi diye bir projesi var. Orası Ankara'nın temiz hava koridorudur. Kömür kullanıldığı dönemde Ankara'da çok yoğun çevre kirliliği söz konusu idi. Burada kalan son hava koridoru İmrahor Vadisi'dir. Burda siz 20-30 katlı gökdelenler diktiğinizde Ankara bir çevre felaketi ile karşı karşıya kalacaktır. İmrahor Vadisi, Mogan Gölü, Eymir Gölü, burası bir habitat alanıdır. Burada çok önemli bir ekolojik denge söz konusudur. Ve bir su yoludur burası. Çağımızda su savaşlarının gündeme geldiği bir coğrafyayı düşünürsek, buranın korunması gereken ne kadar önemli bir alan olduğunu söyleyebiliriz. Ne yazık ki burası da imara açılacak ve rant sağlanacak."
 
TÜRK DİLİNİN EN İYİ KULLANILDIĞI ALANLAR TİYATROLARDIR
Atatürk döneminde bunun çok iyi örnekleri yapıldığını hatırlatan Çıdamlı, "Fakat şöyle biraz ileriye doğru gidiyorsunuz çok amaçlı kongre merkezleri, çok amaçlı kültür merkezleri her türlü siyasi kesimde de bunun onaylandığını görüyorsunuz, işin garip tarafı da bu." dedi.
Murat Çıdamlı, Akün ve Şinasi sahnelerini kaybetmeleri hâlinde Ankara'nın merkezinde bulunan Çankaya'nın en önemli kültürel damarları olan atardamarlarının kesilmiş olacağını bildirdi.
Son günlerin tartışma konusu olan "Osmanlıca" konusundaki görüşlerini de aktaran Çıdamlı, "Bu tartışmalar ile birlikte düşünürsek Türk dili çok büyük bir tehdit altında bulunuyor. Çünkü devlet tiyatrolarının ana amaçlarından biri de Türk dilinin şive birliğini korumak ve bütün halka yaymaktır. Anadolu Türkçesi artık oturmuş ve yerleşmiştir. Bu kurallar konuşma içinde geçerlidir. Türk dilinin konuşma özelliklerinin en iyi kullanıldığı, kuşaklara en iyi şekilde aktarıldığı yer devlet tiyatrolarıdır. Yok edilmeye çalışılan asıl miras budur." diye konuştu.