Bu üç sözcük sizler için ne ifade ediyor?
Yaşamak sadece soluk almak mıdır?
“Soluk alabildiğim her yer benim için vatandır.” mı diyorsunuz?
Yoksa siz de mi çoğu zengin gibi “Paramı harcayabildiğim her yer bana vatandır.” diyenlerdensiniz?
Ya da kimi Müslümanlar gibi “Namaz kılabildiğim her yer benim vatanımdır.” mı diyorsunuz?
“Kan mı? Çok korkarım. Kan görmeye dayanamam. Hemen bayılırım. Kan bağışlarken bile bayılıyorum.” diyen insanlardan mısınız?
“Nereden çıktı bunlar?” demeyin. Gündelik yaşamda bol bol duyduğumuz sözler bunlar. “Millî değerler” dediğimizde “Tek tip insan mı olmamızı istiyorsunuz?” diye hemen karşı çıkanlar var. “Millet olmak, dayanışma, iş birliği, huzur ve mutluluk anlamında çok önemlidir.” dediğimizde hemen “Siz bizi asimile etmek istiyorsunuz, siz inkârcısınız.” diyen insanlar çıkıyor. “Üzerinde yaşadığımız topraklar çok önemli, bunun kıymetini bilelim, koruyup gözetelim.” dediğimizde “Sana ne? Tepe tepe kullanırız, alırız, satarız sana ne!” diyen garip insanlar ile karşılaşıyoruz. İslam’ın en çok tekrar edilen emri olan “Tefekkür ediniz.” emrini hiç kale almadan, kendisine ekranlarda gösterilenlere ve söylenenlere sorgusuz ve sorusuz inanan ve iman eden kitleler ne yazık ki düşünen ve makul insanların kaderini de olumsuz yönde etkilemekte. Tefekkür yoksunu ve yoksulu kitlelerin tercihleri diğerleri için de bağlayıcı ve hatta ölümcül olmaktadır. Söz gelimi, kafası poşulu, eli silahlı bir grup yok kesip kimlik yoklaması yapıyor. Sanki devletin yetkili güvenlik birimleriymiş gibi insanları alıyor götürüyor sorguya çekiyor. Diğer taraftan resmî görevli, üniformalı güvenlik görevlileri ise bunları seyrediyor. Geniş kitleler için bile bu vahim durum “demokrasinin güzel bir yansıması?!” olarak görülüyor.
Bu manzara, çok ciddiyetle üzerinde durulması gereken bir durum... Zira bildiğimiz devlet otoritesi dışında başka bir otorite ortaya çıkmış ve kamusal işler yapmaya başlamış. Bu durumu dile getirdiğimizde “Sen asker şehit olsun, analar ağlasın mı istiyorsun?” diyorlar. “Şehit gelmiyor, analar ağlamıyor daha ne istiyorsun?” diyorlar. Elbette ki asker, polis, öğretmen şehit olmasın. Analar ağlamasın. Bunları isteyen zaten insan olamaz. Ancak, bir toprak parçasını vatan yapmanın, üzerinde millet olmanın ve bir devlet kurmanın da bir bedeli var. Bu bedel ödenmeden de toprak, vatan olmaz; üzerinde millet olunmaz ve devlet kurulmaz.
Anlattıklarımızın kafalarda canlanması için Osmanlı Devleti’ni ele alalım. Mesela Yemen, daha 100 sene önce güzide bir vatan toprağımızdı. Nice koç yiğitler nice Mehmetler gittiler de dönmediler Yemen'den... "Ano Yemen’dir, gülü çemendir. Giden gelmiyor acep nedendir?" diyerek yürek dağlayan türküler yaktık. Artık Yemen için türkü yakmıyoruz. Yemen'de şehit de gelmiyor. Analar da ağlamıyor. Çünkü artık Yemen bizim değil. Yemen’i terk ettik…
Sadece Yemen değil, artık Trablusgarp'tan, Cezayir'den, Üsküp'ten, Kırcaali'den de şehit gelmiyor. Analar da ağlamıyor. Çünkü oraları bıraktık yaban ellere. Oralar için artık bedel ödemek istemedik ve çekildik. Kan dökülmesini elbette ki istemiyoruz. Bir insanın ölümünü âlemin yıkılması olarak görüyoruz. Ancak bir yeri vatan tutmanın da bir bedeli vardır. Bu bedeli ödemek gerek.
Artık Şırnak'tan şehit gelmiyor. Analar ağlamıyor. Hakkâri'ye memur gönderemiyoruz. Kendini Türk addeden birisi Şırnak'ta bakkal dükkânı bile açmak istemiyor. Açmak istese de açtırılmıyor. Ya şiddete maruz kalıyor ya da provokasyon yapmakla suçlanıyor. Biz Şırnak'ı, Hakkâri'yi vatan parçası olarak görmekten vazgeçtik de haberimiz mi yok? Millet olarak Şırnak için bedel ödemekten vazgeçtik de bunu ilan mı edemedik? Oradan çekildiğimizi ilan etmenin acıtmayan yollarını mı bulmaya çalışıyoruz?
Sıradan Türk insanının kaç tanesi Hakkâri'ye gezi yapmak ister? Kaç tanesi bir hafta sonunda Gabar Dağı’nda piknik yapmaya gidebilir? Ortalama bir Türk insanı Batman dendiğinde niçin başka bir ülke gibi algılıyor? Yoksa Türk milleti kalbinde ve kafasında bazı toprak parçalarını vatanlıktan çıkardı da ondan mı teröristler, bölücüler ay yıldızlı al bayrağı gönderden indirirken sadece şehit gelmedi diye seviniyor? Ay yıldızlı al bayrağı Gabar Dağı’nda dalgalandırabilmek için gerekirse can vermenin, kan akıtmanın imanın bir parçası olduğuna Türk milleti artık inanmıyor mu?
Türk milletinin tercihine ve kararına saygımız sonsuzdur. Kaderini, kendi tercih ve kararıyla yine kendisi çizecektir. Millet olarak daha küçük bir vatan parçası üzerinden yaşamak istiyorsa elbette yaşayacaktır. Zaten vatanı 2.5 milyon kilometrekareden 814.500 kilometrekareye kadar küçüldü. Anadolu bile elinde giderken son anda uyandı ve bu kadarcık bir toprağı elinde tutabildi. Diyebileceğimiz tek şey kendisine beleş olarak sunulan bir kavanoz balın içinde zehir olup olmadığını araştırmadan yememesidir...