Mısır'da yapılan ve 3 gün süren cumhurbaşkanlığı seçimini askerî darbe lideri eski Savunma Bakanı Abdülfettah El Sisi kazandı. Fakat bütün Mısır halkını oy kullanmaya özendirme gayretlerine ve oy kullanma süresinin bir gün uzatılmasına rağmen katılımın %45'ler civarında gerçekleşmesi, Sisi’nin beklemediği bir durumdu. Zira Sisi, seçim öncesindeki son konuşmasında 54 milyon kayıtlı seçmenin "en az 40 milyonunun sandığa gideceğini" iddia etmişti.
Mısır’ın sayıca en büyük toplumsal kitlesi olan İhvan-ı Müslimin ve eski devlet başkanlarından Hüsnü Mübarek'in devrilmesi için Tahrir Meydanı’nda toplanan liberaller dâhil birçok toplumsal grup seçimi boykot etti. Bundan dolayı, Sisi’nin seçimi büyük bir farkla kazanmasına karşın katılım oranının düşük kalmasıyla askerî darbeye toplumsal desteğin sınırlı olduğunun gözüktüğü anlaşılıyor.
Sisi'nin tek rakibi olan Hamdin Sabahi, seçimde usulsüzlükler tespit ettiklerini ifade etmesine rağmen, Mısır'ın çıkarına olmayacağını söyleyerek seçimlerden çekilme çağrılarına da itibar etmedi ve seçime katıldı.
Seçimin Hukuka Uygunluğu Konusu
Mısır'daki cumhurbaşkanlığı seçimini izleyen AB heyeti, seçimlerin hukuka uygun bir ortamda yapıldığını ancak anayasal ilkeleri karşılamayan bazı durumların yaşandığını duyurdu. AB Gözlemci Heyeti Başkanı Mario David, başkent Kahire'de düzenlediği basın toplantısında, "Heyetin raporuna göre, seçim hukuka uygun bir ortamda ve sakin bir atmosferde geçti. Ancak anayasal ilkeleri karşılamayan bazı durumlar yaşandı." şeklinde konuştu. Seçim atmosferine ilişkin olarak ise "Birçok vatandaş kimliksiz olması nedeniyle oy kullanamadı. %47 oranında katılım gözlemledik. Oy sayım işlemi düzenliydi, tüm sandıklar zamanında ve düzgün bir şekilde açıldı." ifadelerini kullandı.
Şekil açısından bakıldığında heyet başkanının tespitlerine diyecek bir şey yok. Şeklen bir seçim yapılmış ve birisi en çok oyu almış. Ancak %50’nin altında bir katılımın, seçimin özünde bir sağlıksızlık olduğu gerçeğini görmezden gelmiş. Demokratik seçimlerde katılım esastır. Ne denli büyük oranda katılım sağlanırsa seçimin toplumun en geniş kesiminin görüşünü yansıtması ihtimali de o kadar artar. Darbeyle geldiği için meşruiyeti tartışmalı olan Sisi’nin kurguladığı bir seçim düzeneğinin de tartışmalı olacağı çok açıktır. Sağlıksız bir seçim sisteminden sağlıklı bir sonucun çıkması beklenemez.
İhvan-ı Müslimin’in Pozisyonu
Abdülfettah El Sisi, “ihvan” yapılanmasının bir terör yapılanması olduğunu ve kendi iktidarında bu yapıyı bitireceğini değişik zamanlarda ifade etti ve ediyor. İhvan’ın önderleri hâlen yargılanıyor ve yüzlercesi bir karakola saldırdıkları ithamıyla idam cezasına mahkûm edildi. Muhtemelen bu cezaların bir kısmı infaz edilmeyecek. Ancak şu açık ki Sisi dönemi, en az Nasır dönemi kadar devletin gücünü otoriter bir şekilde kullanmaya hazır olduğunu gösteren işaretlerle dolu. Bu dönemde, Hüsnü Mübarek'in devrilmesinde rol oynayan laik eylemciler bile kendilerini mahkemelerde buluyorlar. Mısır toplumu üzerinde üstü kapalı ama somut bir korku egemen. Her zaman televizyonlara mülakat vermeye hazır olan siyasi eylemciler bu aralar pek konuşmaya yanaşmıyor veya konuştuklarında da çok daha temkinli görünüyorlar.
İhvan-ı Müslimin bu seçimleri boykot etti ve seçimlere katılmadı. Muhammed Mursi, İhvan’ın adayı olarak seçilip görev yaparken Mısır ordusu tarafından darbeyle görevden uzaklaştırıldığı için seçimleri doğal olarak meşru görmedi. Meşru olmayan seçimlere katılarak meşruiyet kazandırmak istemedi ki bu kendileri açısından haklı bir gerekçe. İhvan’ın iktidara gelmesinde etkin olan en azından onların iktidarına göz yuman ABD, AB, Suudi Arabistan ve BAE gibi uluslararası ve bölgesel güçler darbe yönetimini destekledikleri için göstermelik ve şeklen de olsa bir seçim yapıldı ve bir düzen kurulmuş oldu.
Sisi'nin Nasır'ın kaldığı yerden devam edip etmeyeceğini, siyasal İslam politikasını sürdüren İhvan-ı Müslimin hareketini tarihî bir yenilgiye uğratıp uğratmayacağını zaman içinde göreceğiz. Öyle görünüyor ki Mısır'da muhalif olmak çok zor ve en zor iklimlerde bile hayatta kalan bitkilere benziyor.
Olası Mısır Görünümü
Arap Baharı, 25 Ocak 2011 tarihindeki “öfke günü”nde Mısır’a da ulaştığında coşku ve özgürlük umudu rejim cellatlarından duyulan korkudan daha ağır basmıştı. Bu uğurda 846 kişi can vererek bedel ödenmiş, 17 günlük bir direnişin ardından otokrat Hüsnü Mübarek istifaya zorlanmıştı. Mısır kendini, yaklaşık 60 yıl süren askerî dikta esaretinden âdeta kurtarmış gibi gözükmekteydi.
Ya bugün durum nasıl? Tahrir kahramanlarından geriye ne kaldı? Gençlerin hayattan beklentileri; her insan için doğal olan bireysel özgürlük, serbest dolaşım, fikir özgürlüğü ve iktisadi kalkınma için fırsat eşitliğinden fazlası değildi. Ne yazık ki bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Sadece muhafazakâr-dindar İhvan taraftarlarına hizmet ettiği ve devrimin hedeflerine ihanet ettiği düşünülen, Başkan Mursi ile başlatılan demokratik deney başarılı olamadı. Mursi’nin kurguladığı tek yanlı Mısır projesi sekülerler, Hristiyanlar ve ayrıca entelektüel kanaat önderleri tarafından kabul görmedi.
İhvan’dan hoşnut olmayan Mısırlılar bu yüzden yeniden, işleyen ve profesyonel tek yapı olan orduyu göreve çağırdı. Seçimin görünürdeki galibi olan Abdülfettah el Sisi yine eski bir general, devletçi, asker gibi düşünen ve davranan katı bir bürokrat. Sisi’nin, Arapların lideri konumunda olan Mısır halkının sorunları için ürettiği çözümler çok basit ve hedefe ulaştırıcı değil. Sisi; daha fazla devlet, daha fazla bürokrasi demek... Abdülfettah el Sisi toplumsal sivil güçlerin özgür faaliyetlerine kuşkuyla yaklaşan birisi. Ama emniyeti, asayişi ve düzeni sağlayabiliyor; onu tercih edenler de zaten en başta bunun için seçti.
El Sisi sadece yarım bir başkan konumunda kalacak gibi. Üç gün süren, vatandaşları seçim sandığına gitmeye teşvik eden ve her türlü motivasyon desteğinin sağlandığı seçimlere katılımın %50’nin altında olması, İhvan’dan yeni başkana atılmış sesli bir şamardır. Bu sebeple El Sisi’nin meşruiyeti oldukça zayıf… Böyle az katılımlı bir seçimde 59 yaşında olan Sisi’nin aldığı oy oranının %97 mi yoksa %100 mü olduğu hiç fark etmiyor.
Göründüğü kadarıyla Mısır’da İhvan-ı Müslimin’in çoğunluğu ve sempatizanları siyasi ve insani olarak kaybedilmiş durumdadır. O hâlde Mısır’da her şey sil baştan mı? Hemen hemen öyle gibi… El Sisi “Light Mübarek“ olarak adlandırılabilir. İdare edecek, emredecek ve dikte ettirecek. Sisi, biraz daha fazla istikrar için biraz daha az özgürlüğe razı olan Mısırlılara hitap ediyor. Bu denklem, çalkantılı zamanlarda tehlikeli ama çekici bir hesap gibi görünüyor.
KAYNAKLAR:
1-http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/05/140529_sisi_sonuc.shtml
2-Dietrich Alexander, Yarım Başkan, Die Welt, Almanya, 30 Mayıs 2014
3-http://www.analizmerkezi.com/misir-secimleri-hukuka-uygun-46157h.htm
4-http://www.ahaber.com.tr/Dunya/2014/05/29/misirda-secimin-galibi-sisi
5-Aktay Yasin, Yeni Şafak, Mısır ve Suriye’de Sandıksız ve Seçmensiz Secimler… Yiyene