TÜRKİYE’NİN DOĞUDAN-BATIYA, KUZEYDEN-GÜNEYE KESİŞME NOKTASI: GEMEREK

15 Ekim 2020 16:26 Prof. Dr. Temel ÇALIK
Okunma
3376
TÜRKİYENİN DOĞUDAN-BATIYA, KUZEYDEN-GÜNEYE KESİŞME NOKTASI: GEMEREK

TÜRKİYE’NİN DOĞUDAN-BATIYA, KUZEYDEN-GÜNEYE KESİŞME NOKTASI: GEMEREK                                                                                   
Temel ÇALIK

Turan İlteber Yalçın’ın muazzez hatırasına ithaf olunur….
“Yiğitler diyarının yiğit evladı Turan İlteber Yalçın, mekânın cennet olsun,  sevgin kalbimizde sönmeyen bir meşale olarak yanacaktır.”

Millî Mücadele Dönemi’nde kurtuluşun kaderinin çizildiği, coğrafyasının güzelliğiyle ziyaretçilerinin merakını canlı tutan aziz Anadolu şehirlerinden Sivas’ın, gezginleri kendine çeken ve konumunun zenginliğini tarihî ve kültürel mirasına aktarmaya bilen ilçesi Gemerek, hoş görüsüyle ve tüm içtenliğiyle konuklarına kapısını açmaktadır. Doğusunda Şarkışla, batısında Kayseri’nin Sarıoğlan, güneyinde yine Kayseri’nin Akkışla, kuzeyinde Yozgat’ın Çayıralan ve Akdağmadeni ilçeleri ile çevrilen Gemerek; stratejik, coğrafi, kültürel ve insan ilişkileri bakımından birçok özelliklere ve güzelliklere sahiptir. İlçe merkezinin hemen yanı başında bulunan VOR (çok yönlü radyo seyrüsefer istikamet cihazı), istasyonu doğudan-batıya, batıdan-doğuya, güneyden-kuzeye ve kuzeyden-güneye giden tüm uçaklara aşağıdan işaret vererek (sinyal) onların yön tayinini sağlamaktadır. Gemerek ilçesi enlem ve boylam bakımından Türkiye için kesiştiği nokta olup, Türkiye'nin doğu-batı, güney-kuzey noktasında merkezdir. Gemerek geniş bir halk kültürüne sahiptir. Göksu, Sızır Şelalesi, Çepni, Burhan, Dendil Kayaları ve bu kayalık bölgelerdeki mağaralar, Çat Ormanları, İlik Buyduran ve Cennet Deresi, Karababa Dağı eteklerindeki yaylaları birer tabiat harikasıdır. Yeniçubuk, Sızır, Çepni, Eğerci ve İnkışla ise Gemerek’e anlam katan yerleşim birimleridir. Güler yüzlü insanın sohbetine demli çaydan alınan bir yudum da eşlik ediyorsa tarihî ve kültürel gezinizin tadına doyum olmayacağının ilk belirtilerini görüyorsunuz demektir. İlçenin isminin oluşumunu yaşayanların ağzından dinlemek ayrı bir keyif verir gezginlere. Dilden dile dolaşan rivayetlerden ilki Gemerek’in mimari yapısına ilişkin zenginliğin belgesi niteliğindedir. Buna göre Gemerek’in girişinde çok eskiden kalma beyaz bir kemerin olduğu ve buraya Samsun Limanı’ndan Anadolu’ya nakil yapan kervanların “Kemer-i Ak” dedikleri bilinmektedir. Bu kelime de zamanla değişerek “Gemerek” şeklini alarak bu ilçeye ismini verdiği rivayet edilmektedir. İlçenin isminin oluşumundaki bir diğer rivayet ise Gemerek’in tarihinin derin izlerine aittir. İlçenin isminin kökenine ilişkin yapılan çalışmalar Gemerek kelimesinin Hititlerden bir miras olarak günümüze evrilerek ulaşan “Gamaraha” kelimesinden türediğini göstermektedir. Tüm bunlar bir yana hem halk arasında en çok bilinen hem de araştırmacıların büyük çoğunluğunun da üzerinde hemfikir olduğu isim kökeni Kimmerleri karşımıza çıkarmaktadır. Buna göre Gemerek kelimesi, Türkçedir ve bir zamanlar bu bölgede de yerleşim gösteren Kimmerlerden gelmektedir. “Gomer” olarak adlandırılan Kimmerler, yaşadıkları bu bölgeye de isimlerini vermişler ve “Gomer” kelimesine gelen Türkçede çokluk ekiyle bütünleşerek bugün Anadolu’ya Kimmerlerden kalan yadigârlardan biri olmuştur. İsmini alış şekliyle bile bir tarihî yolculuğun mirasına ev sahipliği yapan bu kadim Anadolu şehrinde attığınız her adımda tarihin araladığı kapılardan geçerken nefesinizi tutacak, doğanın yolculuğunuza yaptığı huzur dolu eşliğin keyfini unutamayacaksınız. Tarih boyunca sahip olduğu konumu sebebiyle bölgede yaşamış medeniyetlerin bıraktıkları kültür miraslarıyla yoğrulan bu toprakların, hikâyesinin Paleolitik Dönem ile başladığı bilinmektedir. İnsanlık tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen bu döneme ait olan ve Gemerek’te yapılan arkeolojik kazılarda bulunan el baltası ise tarihî yolculuğun derinliğine ait izlerden yalnızca biridir. Medeniyetlerin izleri takip edildiğinde Hattiler ile başlayan eşsiz yolculukta Hititlerin, Asurların, Friglerin, Kimmerlerin, Medlerin, Perslerin, Büyük İskender’in, Pontus ve Kapadokya Krallıklarının, Roma ve Doğu Roma İmparatorluklarının, Sasani ve Emevi Devletlerinin de izlerine rastlanmaktadır. Böylesi derin bir tarihi birikime sahip Gemerek’te ebed-müddet Türk mührü, II. Kılıç Arslan’ın bölgede hâkimiyet sağlaması ile birlikte vurulmuştur. Danişmendlilerin ardından bölge, Anadolu Selçuklu Devleti’nin idaresine girmiştir. Sonrasında Eretna ve Kadı Burhaneddin yönetimleri ardında da varlığını sürdüren Gemerek ve çevresi, 1398 yılında Yıldırım Bayezid Dönemi’nde Osmanlı topraklarına katılmıştır. O dönemde Timur, bu bölgede daha önce yaşayan Tatarları zorla beraberinde Türkistan'a götürmüş ve Tatarlardan boşalan yerlere Sivas'ın güneyinde ve Kayseri'nin doğusunda yaşayan Bozoklara mensup Dulkadirli Türkmenleri getirilip yerleştirilmiştir. Oğuz boyunun buradaki yerleşiminin yoğunluk kazanmasıyla birlikte bu yörenin adı Bozok yöresi olarak da adlandırılmaya başlanmış ve bir Osmanlı sancağı olarak Osmanlı taşra idaresindeki yerini almıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Nahçivan Seferi sırasındaki konaklama bölgesi olan Gemerek, özellikle bugünkü bulunduğu bu alanda mecburi iskân politikalarının uygulandığı bölgelerden biri olmasıyla bir başka tecrübeye ev sahipliğini yapmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde yaşanan mübadele sonucunda Bulgaristan, Romanya ve diğer Balkan ülkelerinden gelen göçmenler ve çevre köy ile ilçe dışından gelen aileler ilçenin Yeniçubuk kasabasına yerleştirilmiştir. Tarihinde birçok sorumluluğu üstlenmiş olan Gemerek, önceleri Sivas’ın bir başka ilçesi olan Şarkışla’ya bağlı bir bucak iken 1953 yılı itibarıyla Sivas’ın ilçesi olarak varlığını sürdürerek bugünlere ulaşmıştır. Tarih sayfalarındaki yerini sahip olduğu kültür miraslarını geleceğe aktararak korumaya devam edecek olan Gemerek, Roma Dönemi’ne ait olduğu belirlenen ve Yeniköy köyü sınırlarında bulunan tümülüsü; yine Roma ve Helenistik Dönem’den kalan seramik ve lahitlerin yer aldığı Sarıkaya Nekropol Sahası; Dulkadiroğulları tarafından yaptırılan ve Şahruh Bey Mescidi olarak da bilinen Merkez Camii; 16. yüzyılda inşa edilen Çepni Camii ve hamamları, Osmanlı mimarisinin üslubunu taşıyan Söğütlüdere ve Yeniçubuk köprüleri ve tüm bunların yanı sıra kitabelerinin olmaması ya da var olan kitabelerindeki bilgilerin okunamayacak şekilde yıpranmasıyla İnkışla Camii, İnkışla Hamzalı Camii, Karapınar Çiftliği Höyüğü, Hacıyusuf Köyü Arkeolojik Sit Alanı, Kül Höyüğü, Ziyaret Tepe Tümülüsü, Sarıkale Kalesi’yle tarihin bilinmezliklerine rehber olma umuduyla ziyaretçilerini selamlamaktadır. Tarihin rüzgârına kapılan konuklarını doğasının kucağında dinlendiren Gemerek, her ne kadar karasal iklimin sertliğini tüm benliği ile yaşıyor olsa da Sızır kasabasının kuzeybatısı, insanoğluna sunduğu cennetten bir köşe ile sadece yöre halkını değil kendisini keşfetmeye gelenleri de âdeta ödüllendirmektedir. Cennet adı verilen derenin yol boyunca size eşlik etmesi ise inanılmaz bir deneyimin yürek ısıtan ayrıntılarındandır. Çam ağaçlarının yanı sıra söğüt ve kavak ağaçlarının da gölgesinin düştüğü bu ormanda, baharın getirdiği papatyalar taç yapılıp ormanının yeşiline takılırken içerisinden akan derelerin verdiği huzura ormandaki yaban hayatta varlığını devam ettiren diğer canlıların neşesi de eklenince, insana masalsı bir yolculuğun içindeymiş gibi bir duygu yaşatır. Çat Ormanları içindeki bir başka nefes kesici yer ise SİT alanı ilan edilerek koruma altına alınan Sızır Şelalesi’dir. Ağaç köklerinin suların akıntısına eşlik edip yosunlarla üzerinde aktığı kayalıkları süsleyen bu şelale ise hem güzelliğiyle hem de akan suyunun getirdiği sakinliğiyle ziyaretçilerinin ruhunu dinlendirmeye devam etmektedir. Ormanda aldığınız tertemiz havaya yaylarda açan rengârek çiçeklerin kokusunun karıştığı Gemerek’te Hatabalanı, Kaymaklı, Taaltı, Kısık, Karamıklı ve Gevrekli Yaylaları yaşanan mutlu anlara ortak olmanın sevincini her daim taşımaktadır. Yayla turizminde yaşanan coşku bir yana buraya gelen baharın güzelliğini ve kışın eşsizliğini bilen fotoğrafçılar ağaçların rüzgâra karışan ferah kokusunu, kana kana içilen suyunun tatlılığını dahi fotoğraf karelerine sığdırabilmenin telaşı içine girmektedirler. Tabiatın bu güzelliğinin gizemli yanları ise Çepni Kasabası ve Dendil   köyünde bulunan mağaralardadır. Özellikle araştırmacıların ilgi odağı hâline gelen mağaralar ve mağaraların da içinde yer aldığı ören yerleri günümüze aktarabildiği geçmişini geleceğe taşıyabilmenin uğraşı içindedir. Kaynağını dağlarından alan berrak suların verimli ovasıyla buluştuğu Kızılırmak’a komşu olan bu topraklarda yetiştirilen ürünlerle hazırlanan sofralardaki coşku bir başkadır. Tarihin, kültürün, doğanın bereketine ortak olmak bir yana yöreye özgü şifa kaynağı olarak da bilinen “Gemerek gilaburusu”nun tadını damaklarınıza işlemek ve yöre insanın keyifli sohbetinden Gemerek’i dinlemek ve her mevsim bir başka güzel olan bu kadim Anadolu kentini görmek ve yaşamak üzere yola çıkan ziyaretçilerin gezilerinden ziyadesiyle memnun döneceklerini bilmeleri önemlidir.
Kaynaklar
Bıyık, A. (2009). Kasaba ve Köyleri Gemerek Tarihi ve Tarihî Yerleri, Berikan Yayınevi. Ankara.
Bıyık, A. (2013). Türkiye Cumhuriyet'in Asil Ruhları Sivaslı Ali Kemali ve Gemerekli Şehitlerimiz,
Ozan Ajans, İstanbul.
Doğan, S. (1985). İlçelerin incisi Gemerek. Sivas: Gemerek Postası.
Karadeniz, V. (2014). Kuruluş yeri seçiminde ulaşımın etkili olduğu yerleşmelere bir örnek: Yeniçubuk kasabası (Gemerek-Sivas). Marmara Coğrafya Dergisi, 29, 286-321.
https://tr. wikipedia. org/ wiki/ Gemerek .
http:// www. gemerek. gov.tr/.
https://www.sivaskulturenvanteri.com/
http://www.sivastr.net/gemerek/gemmerk/gem_alt.htm.
https://dundenbugunegemerek.wordpress.com/2016/01/07/yenicubukun-tarihi/
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=38384