MİLLÎ ŞEHİT KAYMAKAM MEHMET KEMAL BEY VE BOZOK SANCAĞI’NDAN YOZGAT’A: BOĞAZLIYAN

19 Eylül 2020 15:49 Prof. Dr. Temel ÇALIK
Okunma
2246
MİLLÎ ŞEHİT KAYMAKAM MEHMET KEMAL BEY VE BOZOK SANCAĞINDAN YOZGATA: BOĞAZLIYAN

MİLLÎ ŞEHİT KAYMAKAM MEHMET KEMAL BEY VE
BOZOK SANCAĞI’NDAN YOZGAT’A: BOĞAZLIYAN

Hititlerin başkenti Hattuşaş, Galatların başkenti Tavium (Büyüknefes köyü), Medlerin başkenti Pteria’nın (Kerkenes) ortasında kalan; yüksek bir plato üzerinde bulunması sebebiyle ilk çağlardan itibaren her bir medeniyet için korunaklı bir liman gibi olan Yozgat, değerini tarihinin derinliklerine gizleyip bugünlere ulaştıran ilçesi Boğazlıyan ile bir başka anlamlıdır. Osmanlı Devleti’nde, 1846 yılında idari yapıda yeni düzenlemeler yapılmış, bu düzenlemede Bozok ve Kayseri, Sivas vilayetinden ayrılmıştır. 1849’da ise Bozok, Kayseri, Ankara ve Çankırı tek bir vilayet çatısı altında toplanmıştır. Bu vilayetin adı bir dönem “Bozok vilayeti” olarak geçmiş hatta Yozgat şehri vilayete kısa bir dönem merkezlik de yapmıştır. Daha sonra “Ankara vilayeti” olarak değiştirilmiş ve vilayet merkezi de Ankara’ya alınmıştır. 1872 yılında Ankara vilayeti; Ankara, Bozok, Kayseri ve Kırşehir livalarını kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. 1875 yılından itibaren Bozok Sancağı’nın ismi “Yozgat Sancağı” olarak değiştirilmiş ve Osmanlı yıllıklarında bu şekilde yer almıştır. İmparatorluğun sonuna doğru, 1916 yılında Yozgat Sancağı, Yozgat (Merkez), Akdağmadeni ve Boğazlıyan olmak üzere 3 kazaya sahipti. Boğazlıyan’a eşsiz tarihî yolculuğuna dair saklı izlerin gün ışığına çıkarılmasına ilişkin çalışmalar devam ederken bu yolculuğunu, gökyüzüne mavisini ağaçlarının yeşiline kavuşturan Bozok Yaylası’nın omuzlarına yükleyerek günümüze taşıyan bu kadim ilçenin hikâyesini oluşturan her bir parçası, ziyaretçilerine bugün de kucak açmaya devam etmektedir. Karasal iklimin tüm sertliğine inat dimdik ayakta duran tarihî eserleri doğanın içinde varlığını korurken, yer altı suları şifa dağıtmaya devam etmektedir.
İlçe merkezine 4 km uzaklıkta bulunan Bahariye köyünün güneyinde bulunan arkeolojik sit alanları ile ilçe merkezine bağlı Yazıkışla sınırları içinde yer alan ve 1 veya 2. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Yazıkışla Tapınağı; Yozgat Müzesi’nde sergilenen ve taş üzerine kabartma hâlinde işlenmiş Osmanlı arması ile ilçede yer alan Özler köyü, Merkez Karakoç Mahallesi ve Aşağıhasinli köyü sınırları içerisindeki yer altı şehirleri gezilmeden; Bahariye Cavlak kaplıcalarında şifa bulmadan; tarihi bilinmezliğini koruyan Akköprü görülmeden Boğazlıyan seyahati tamamlanmış olmaz. Daha önce kasaba olup belediye teşkilatı bulunan ve bugün göç nedeniyle nüfus azalması sonucu belediyeliği kaldırılan Özler köyü, Boğazlıyan için ayrı bir öneme sahiptir. Kayseri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu,  2463 No.lu ve 13.01.2017 tarihli Karar’la Yozgat ili, Boğazlıyan ilçesi, Özler köyünde, Yozgat Müze Müdürlüğü uzmanlarınca yapılan incelemeler sonucu Höyükkışla Höyüğü, Kaya Kilisesi,  Karacaoğlan Mağarası ve Nekropol alan,  I. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiştir.
Erciyes Dağı’nın rüzgârının bereketli topraklarında salındığı Boğazlıyan’ın geniş düzlüklerinde yapılan tarım, iklimin sertliğiyle mücadele etmektedir. Verdiği mücadelenin mükâfatını verimli ovalarında yetişen pancar, buğday ve arpa ile alan Boğazlıyan, üreticisinin yüzündeki memnuniyet gülümsemesini eksik etmemektedir. İsmini alışına dair günümüze ulaşan her bir söylem bile Boğazlıyan’ın tarihî birikiminden âdeta bir kesit sunmaktadır. Kimi söylemlere göre “Barış için yaşanan yer.” anlamını taşıyan bu ilçenin isminin kaynağı Dulkadirli Türkmenleri yani Bozokların içerisinde bulunan Boğazlıyanoğulları oymağıdır. Anadolu’nun tarihî ve kültürel yolculuğundaki yerinin değerini günümüze taşıdığı eserlerle kanıtlayan Boğazlıyan’ın tarihî serüvenine yolculuğun ilk izleri Hititlere ait olup bu izleri Frigler, Lidyalılar, Persler, Kapadokya devletleri, Roma ve Doğu Roma İmparatorluğu takip etmiştir. 1071 Malazgirt Zaferi ile Türk yurdu olan Anadolu, bir başka tarihî döneme kapılarını aralamış olup bu zafer sonrasında Boğazlıyan da Danişmentlilerin egemenliğine girmiştir. Yaşanan Moğol İstilası’nın ardından Eratna Beyliği’nin yönetiminde varlığını devam ettiren Boğazlıyan, Eratna Beyliği’nden sonra Kadı Burhanettin Devleti’nin hükmüne girmiş ve 1408 yılı itibarıyla da Osmanlı Devleti’nin topraklarına katılmıştır.  Boğazlıyan'ın 1807'de Bozok Sancağı’nın bir ilçesi olduğu, ilçe merkezinin bu tarihte 2.745 nüfusuna sahip olduğunu kayıtlarda yer almaktadır. 1892 tarihli Salname’den, Boğazlıyan'ın merkez bucağına bağlı 76, ilçeye bağlı Akdağ bucağının 37 köyü ile birlikte 113 köylü bir ilçe olup, kaymakamın Osman Efendi olduğu anlaşılmaktadır. 1874 tarihli Salname’den, ilçede Hurşit Efendi, 1887 tarihli Salname’den Mehmet Hüsrev Efendi, 1892 tarihli Salname’den Osman Efendi, 1903'te Mehmet Asım Efendi, 1908 tarihli Salname’den Reşit Efendi'nin kaymakamlık yaptıkları anlaşılmaktadır. Osmanlı Devleti’nin yönetimi altında varlığını yüzyıllar boyunca sürdüren Boğazlıyan, en acılı ve zor zamanlarını ise I. Dünya Savaşı ile birlikte yaşamaya başlamıştır. Savaşa dâhil olan Osmanlı Devleti, bir yandan İtilaf Devletleri ile savaş alanlarında mücadele verirken diğer yandan da bu devletlerin kışkırtmasıyla harekete geçen çetelerle mücadele etmeye çalışmıştır. Boğazlıyan da diğer Anadolu şehirleri gibi millî benliğini bu topraklar üzerinde ebedî kılmaya ant içmiş aziz kentlerimizden biri olmuştur.
Özellikle Boğazlıyan ve Akdağmadeni bölgelerinde eşkıyalık yapan Ermeni çeteleri, jandarma müfrezelerine saldırmak bir yana köyleri talan etmişler ve buralarda yaşayan Ermeniler de dâhil olmak üzere birçok cana kıymışlardır. Taşnaksutyun adı verilen Ermeni örgütlenmelerinin ayaklanma başlatmak amacıyla yayımladıkları beyannameler ile yaptıkları isyan ve katliamların faturasını Müslümanlara çıkarma konusunda birleşen bu örgütlenme, başta İngiltere olmak üzere diğer işgalci devletlerden de aldığı destekle birlikte Anadolu’nun yüreğini yakma girişimlerine başlamıştır. Anadolu toprakları üzerindeki emellerine kolaylıkla ulaşabilmek için Ermenileri kullanan İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin üzerine atmaya çalıştığı kabul edilemez iftiranın temellerini işte bu yıllarda yazmaya başlamıştır.
Osmanlı Devleti tarafından öncelikle bölgesel güvenlik önlemleri ile kontrol altına alınmaya çalışan Ermenilerin başlatmış oldukları isyanın büyümesi sonucunda Ermeni zararlarını en aza indirmek için iskân politikası gündeme getirilmiştir. Ermenilerin can güvenliğini sağlamak ve geride bıraktıkları mal ve mülklerin korunması teminatını dahi düşünen ve bununla ilgili girişimlerde bulunan Osmanlı Devleti, iskân süresi boyunca Ermenilerin can güvenliğini her bir vilayete gönderilen genelgelerle belgelemiştir. Memur olarak görev yapan, yetimhanede bulunan öğretmen ve öğrencilerin, bu yolculuğa sağlığı elvermeyen Ermenilerin sevke tabi tutulmadığı bu süreçte; Ermenilerin kalacak yer sorununun da içinde bulunduğu durumu çerçevesinde gözeterek çözmeye çalışmıştır. İşte tam bu uygulamaların gerçekleşmeye başladığı tarihlerde görevini hakkıyla yerine getiren ve başarısı Boğazlıyan halkı tarafından takdir edilen Kaymakam Mehmet Kemal Bey, önce menkul ve gayrimenkul birtakım Ermeni mallarının yağma edilmesinde ihmalkâr davrandığı iddiasıyla mahkemeye çıkarılmış ve üç ay hapis, dört ay memuriyetten uzaklaşma cezası verilmiştir. Karara itirazı sonucu 25 Temmuz 1915’te suçsuz olduğu tespit edilmiştir. Bu süreçte devam eden Ermeni sevk işlemlerinde Yozgat’ta mutasarrıf bulunmaması nedeniyle Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Yozgat Mutasarrıf Vekili olarak da görevini yerine getirmeye devam etmiştir. Hem çetelerin saldırılarına karşı önlem alma hem de tehcir kanununun gereklerini yerine getirmeyle yükümlü olan Mehmet Kemal Bey, asılsız Ermeni ve İngiliz propagandaları sonucu olarak sivil Ermenilerin katledildiği gibi bir iftira ile karşı karşıya kalmıştı ve Ermenilerden yararlanarak amaçlarına ulaşmaya çalışanların ve işgal devletlerine yaranmayı amaçlayanların kirli politikalarının bir sonucu olarak savaştaki mağlubiyet adalet önünde de kendini göstermiştir. İtilaf Devletleri’nin kontrolündeki İstanbul’da Ermenileri göç ettirmeye zorlama suçu bahane edilerek vatanseverler her yerde aranır, sıkıştırılır olmuştur. Yargılamalar bir “Ermeni intikam hareketine” dönüşür. Daha sonra Atatürk ve silah arkadaşları hakkında da idam kararı verecek olan Nemrut Mustafa Divan-ı Harbi, Ermeni yalancı şahitlerin delaletiyle Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey, Diyarbakır Valisi Mehmet Reşit Bey hakkında idam kararı verir. İlk idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey olur. Oysa görevini yapmakla yöre halkını katliamdan kurtarmıştır.
10 Nisan 1919 Perşembe günü Beyazıt Meydanı’na tüm metanetiyle gelen Kaymakam Kemal Bey, mahşerî kalabalığa seslenerek ''Sizlere yemin ederim ki, ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet! Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum.'', “Allah vatan ve milletime zeval vermesin.” dedikten sonra ebediyete yürümüştür. Ardında bıraktığı vasiyet mektubunu “Fert ölür, millet ise yaşar ve inşallah Türk milleti yaşayacak ve ispatımevcudiyet edecektir.” sözleri ile sonlandıran Kaymakam Kemal Bey’in hatırası millî vicdanda unutulmamıştır. Kemal Bey'in ölümü milletin uyanışında büyük bir adım olmuştu. Cenazesine katılan binlerce kişi İtilaf Devletleri ile antlaşmanın mümkün olmayacağına ve tek çarenin bir İstiklal Harbi olduğuna inanmışlardır. Bundan bir ay sonra İzmir'in işgal edilmesi, böyle düşünen insanların sayısını gittikçe arttırmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla, kendisini “millî şehit” olarak kabul etmiştir.
 Boğazlıyan, Yozgat il merkezinin güneyinde yer alır. Kuzeyde; Sarıkaya, kuzeybatıda; Şefaatli, batıda; Yenifakılı, güneybatıda; Nevşehir ve güneyde ise; Kayseri ile komşudur. Uzunlu Barajı’ndan gelen sularla sulanan verimli Boğazlıyan Ovası önemli bir tarım alanıdır. Burada; tahıl, patates, fasulye, yeşil mercimek, nohut, ayçiçeği; ayrıca, bir şeker fabrikasının pancar ihtiyacını karşılayabilecek oranda, şeker pancarı üretimi yapılmaktadır. Geniş meralarda büyük koyun sürüleri beslenmektedir. İlçede, yapağı, yağ ve peynir üretimi yapılmaktadır. Hayvancılığın gelişimine paralel olarak, yem fabrikaları kurulmuştur. Türkiye’yi ve Türk insanını tanımak isteyenlerin, Anadolu’nun bütün güzellikleriyle bezenmiş, misafirperver ve çalışkan insanların yaşadığı kadim şehir Boğazlıyan’ı ziyaret etmeleri gerekir.

Kaynaklar
Boğazlıyan Köylere Hizmet Götürme Vakfı. (1994). Boğazlıyan. Yozgat: Devran Matbaası.
Karaca, T. N. (2010). Yozgat Ermeni ayaklanmaları ve Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey olayı (2. Baskı). İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.
Mert, Ö. (1980). XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Çapanoğulları. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Şahingöz, M. (2016). Milli Mücadele'de Yozgat Ve Havalisinde Çeşitli Olaylar Karşısında Yapılan Tezahürat, Protesto Ve Mitingler, I. Uluslararası Bozok Sempozyumu-05-07 Mayıs 2016, II. Cilt, S.183-200
Taş, N. F. (1987).  Milli Mücadele döneminde Yozgat. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı.
http://bogazliyantso.org.tr/BO%C4%9EAZLIYAN/Bo%C4%9Fazl%C4%B1yanTarih%C3%A7e/tabid/16598/Default.aspx
https://www.gezi-yorum.net/etiket/bogazliyan-gezilecek-yerler/.
http://www.bogazliyan.gov.tr/tarihi-ve-turistik-yerler
https://tr.wikipedia.org/wiki/Bo%C4%9Fazl%C4%B1yan
http://bogazliyan.gov.tr/ilcemizin-tarihcesi
https://korumakurullari.ktb.gov.tr/Eklenti/50345,2463-yozgat-bogazliyan-ilcesi-ozler-koyu-
http://sorgundusuncekulubu.com/bozok-sancagi-ve-yozgat/#