BAHÇELİ: KILIÇDAROĞLU, TRUMP'IN TÜRKİYE'DEKİ DERİN GIRTLAĞI

30 Aralık 2019 14:54 Evin GÖKTAŞ
Okunma
912
BAHÇELİ: KILIÇDAROĞLU, TRUMPIN TÜRKİYEDEKİ DERİN GIRTLAĞI

BAHÇELİ: KILIÇDAROĞLU, TRUMP'IN TÜRKİYE'DEKİ DERİN GIRTLAĞI


Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ABD Başkanı Donald Trump'ın gönderdiği mektubu grup toplantısında okuyan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na sert tepki gösterdi.
Bahçeli, MHP Siyaset ve Liderlik Okulunun 15. Dönem Eğitim ve Öğretim Yılı açılış törenine katıldı.
Çıkışta gazetecilerin sorularını cevaplayan Bahçeli'nin gündeminde, ABD Başkanı Donald Trump'ın mektubu ve Barış Pınarı Harekâtı vardı. Trump'ın mektubu ile ilgili olarak, "İki ülke ilişkilerine önemli hasar ve zarar vermiştir. Trump, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni daha iyi tanıyacak." diyen Bahçeli, söz konusu bu mektubu grup toplantısında okuyan Kılıçdaroğlu'na yönelik ağır eleştirilerde bulundu. Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kılıçdaroğlu, Trump’ın Türkiye’deki derin gırtlağı, emperyalizmin densiz ve defolu tercümanı olduğunu küstah ve köhne ifadelerle ibra etmiştir. CHP, Barış Pınarı Harekâtı'na karşı tesis ve temin edilmiş çok aktörlü kara propagandaya resmen payandalık ve kuryelik yapmıştır. Kaldı ki Türk düşmanlarına ikmal sağlamış, terör örgütleriyle dolambaçlı yollardan selamlaşmış, kuytu köşelerden paslaşmıştır. Yaşananlar gerçekten de hazindir, sarsıcıdır, Türk milletine hakarettir. Türkiye’ye karşı oluşturulmuş fitne, nifak ve tezvirat kafilesine gönüllü şekilde iştirak eden CHP'nin, yine Barış Pınarı Harekâtı'nı karalayan terör sevici HDP'nin; amalı, fakatlı, kuşkulu cümlelerle eften püften destek veren İP’in maskeleri tümüyle düşmüştür."
Bahçeli, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mektubu iade etmesi gerektiğini belirterek, "Ne yapsın Sayın Cumhurbaşkanı, hatıra olarak saklayıp müzeye mi koyacak? ABD'ye iade etmesi en doğru yoldur."dedi.
Barış Pınarı Harekâtı ile ilgili olarak ise Bahçeli, "17 Ekim'de ABD’yle yapılan 13 maddelik uzlaşma, 22 Ekim'de Rusya’yla sağlanan anlaşma stratejik bir başarı, millî bir uyanışın müjdesidir. Türkiye’nin Batı'yla ilişkilerini ahlaken sorgulayacağı, geleneksel ittifak ilişkilerini gözden geçireceği bir süreç de son harekâtla birlikte hız kazanmıştır. Sayın Erdoğan, Doğu ve Batı Bloklarında Türkiye'nin millî çıkarlarını koruyacak bir dik duruş ortaya koydu. Tarihin önemli bir dönemidir bu." diye konuştu.
Bahçeli, “Siyaset ve Liderlik Okulunun 15.Dönem Açılışı” sebebiyle yaptığı yazılı açıklamada da Barış Pınarı Harekâtı’yla birlikte iç ve dış gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

BARIŞ PINARI HAREKÂTI, GİZLİ KAPAKLI TÜM NİYETLERİ ORTAYA ÇIKARDI

Açıklamasında, “Terör, insanlığa ve insanlık değerlerine karşı cephe alan, şiddet saçan, saldırı yapan, vahşet yağdıran büyük bir felaket, vahim bir tehdittir.” hatırlatmasında bulunan Bahçeli, şu ifadelere yer verdi:
 “Terörist, aklı ve ahlakı buharlaşarak iradesi alınmış, vicdanı çalınmış, hoşgörü ve merhametiyle birlikte değer ve maneviyatı çöle ve çöpe dönmüş cinayet ve suç makinesidir.
Hiçbir insani miras hiçbir beşerî ve demokratik kıymet terörizmin kahredici yüzüne, terörün karanlık yönüne cevaz ve icazet veremeyecektir. Terör bütün insanlığa çevrilmiş kanlı bir silah; barış, huzur ve güvenliğin önüne döşenmiş mayın tarlası, ölüm tuzağıdır. Aynı zamanda terör örgütleriyle birlikte terörizmi hâkimiyet ve hegemonya vasıtası olarak gören, bu çerçevede pişkince ve pervasızca kullanan ülkeler güçlü olmaları şöyle dursun bütünüyle sabıkalı ve suçludurlar. Bir damla petrolü bir damla kandan daha önemli ve öncelikli görenler insanlık onuruna kastetmiş, mazlumlara sırt dönmüş ilkel ve ilkesiz güruhtan başkası değildir. Hatta kan kokusu almış bir köpek balığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış  emperyalist haydutluk ve hayâsızlıktır. Terörün medeni ve modern dünyada asla yeri olamayacaktır. Şayet bugün terör varsa, terörizm asimetrik mücadelelerin, çıkar ve güç çatışmalarının kör bir aracı olarak kullanılıyorsa esasen ne hukuktan ne medeniyetten ne de gelişmişlikten bahsetmek temelsiz bir uydurmadan öte anlam taşımayacaktır.Terörizmi perdeleyen, terör örgütlerini önce kurgulayıp sonra adı konmamış ittifak  kümesinde buluşan ve bu yolla mazlum toplumlara ateş ve yıkım ihraç eden ülkeler zulmün asıl elebaşları, zehrin ve zilletin asal elemanlarıdır. Bilinmelidir ki, terör örgütlerinin destek ve yardım almadan var olmaları ham bir hayaldir. Geldiğimiz bu aşamada bütün kanlı ve bölücü örgütlerin açık veya gizli bir sahibi olduğu tartışma götüremeyecek, aksi ileri sürülemeyecek skandal nitelikli bir vakadır. PKK/PYD/YPG’yi eğitip, donatıp silahlandırarak kiralayanlar, DEAŞ’ı planlayıp,  projelendirip tetikçi olarak kullananlar hiç kuşku yok ki sadece Türkiye’nin değil insanlığın topyekûn düşmanlarıdır. Zalimlerin her yerinden kan damlayan paslı mızrağı hiçbir çuvala sığmamaktadır. Ülkemiz terör illetinin pek çok badire ve belasına yıllarca doğrudan muhatap kalmıştır. Bu kapsamda ağır bedeller ödendiği aşikârdır. Türk milleti terörle yaşamaya, hunhar eylemlere boyun eğmeye asla yanaşmamış, bunu gündem konusu dahi yapmamıştır. Çünkü şerefli bir milletin ihanet ve melanete teslimi tarihin hiçbir devrinde görülmemiş,  bundan sonra da görülmeyecektir. Türkiye bugüne kadar yalnızca terör örgütleriyle mücadele etmemiş, perde gerisinde el ovuşturan, zulmün senaryosunu yazan muhasım ülkelerle de kıran kırana hesaplaşmıştır. Türk milletine biçilen kefen her seferinde yırtılıp atılmıştır.
Çok açık ifade etmek gerekirse bu zahmetli süreç metcezir hâlinde devam etmektedir. Kuklaları temizlemek, piyonları alt etmek önemli olduğu kadar, bunları kumanda eden,  iplerini tutan, silik bir gölge gibi sahne arkasında duran ahlaksız ve alçaklarla da  mücadele elbette kaçınılmaz bir mecburiyettir. Türkiye’nin yaptığı ve yapması gerekeni de budur. Teröre menfaatleri gereğince göz yumanlar, teröristi görücüye çıkarmakla kalmayıp  sabırsızlıkla kucaklamayı ve görüşmeyi bekleyenler rezalet ve hıyanetin etrafında birbirine  tutunmuş suç ortaklarıdır. Kimin kiminle aynı hizaya girdiği, kimlerin kimlerle silah çatıp kurşun askerliğe heves ettiği artık gizlenemeyecek boyutlardadır. 9 Ekim 2019 tarihinde başlayan Barış Pınarı Harekâtı âdeta bir turnusol kâğıdı işlevi görmüş, gizli kapaklı niyetleri, Türklüğe hasım çevreleri vatanseverlik basiretiyle açığa çıkarmıştır. Türkiye’nin teröre karşı haklı, hukuki ve meşru harekâtı karşısında nefesi kesilen, korkuya kapılan, keyfi kaçan, rahatı bozulan, yarası olduğundan sürekli gocunan mihraklar terör örgütleriyle al takke ver külah içinde olan yerli ve yabancı iş birlikçilerdir. Bunlar izan, irade ve insaflarını çoktan kaybetmişlerdir. Barış Pınarı Harekâtı sonucunda terörizme bel bağlayanlar, terör örgütleriyle ihanet mesaisine girenler kesinlikle deşifre olmuşlar, yakayı ele vermişlerdir. Bunlar beşeriyetin utanç vesikalarıdır. Avrupa Parlamentosu 24 Ekim 2019’da kronik siyasi hastalığından dolayı felce uğramış, Türk düşmanlığından, Türkiye’ye şaşı ve şaibeli bakışından dolayı itibar ve inandırıcılığını tekraren sıfırlamıştır. Terörle mücadelemizi saptırıp Türkiye’yi kınayan ve yaptırım kuyruğuna saplanan Avrupa Parlamentosu, geçmişte teröristleri ağırlamasıyla, hunhar eylemlerle yana yana gelmesiyle nasıl ve nerede durduğunu gözler önüne sermiştir. Her şey belirgin ve ortadadır. Ne ibretlik bir tablodur ki, demokrasi beşiği, özgürlük kundağı, hak ve hukuk kaynağı olmakla övünenler terör örgütlerinin dümen suyuna çoktan girmişler, cinayetlere taammüden ortak olmuşlar, karanlığa tescilli şekilde kucak açmışlardır. Bu nedenle AB ülkeleri ve Avrupa Parlamentosu ahlaken ve vicdanen sınıfta kalmakla yetinmemiş, asıl kınanması gereken odakların bizzat kendileri olduğunu da canilere destek vererek işaret ve ispat etmişlerdir. Türk vatanında gözü olan, Türk milletinden asırlardır nefret duyan sömürge zihniyeti, batıl ve günahkâr haçlı bereketsizliği yeniden vandal simasını göstermiştir. Bununla birlikte KKTC Cumhurbaşkanı çirkef ve çirkin mesajlarıyla Kıbrıs Harekâtı ve Barış Pınarı Harekâtı’nı aynı kefeye koyarak oturduğu koltuğa, dökülen şehit kanlarına, Kıbrıs Türklüğüne ihanet ettiğini kanıtlamıştır. Nitekim uyuyan komünist uyanmış, zalimlerle birlikte eş zamanlı olarak devreye girmiştir.”

TRUMP’IN MEKTUBU İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNE ZARAR VERMİŞTİR

Bahçeli, açıklamasında “ABD Başkanı Trump ise gerek tehdit dozu yüksek mesajlarıyla gerekse de Sayın Cumhurbaşkanı’mıza yazdığı çukur ve çürük mektubuyla iki ülke arasındaki ilişkilere önemli ölçüde hasar ve zarar vermiştir.” dedi.
Türk milletinin Trump’ın mektubunu gıyaben yırtıp ve çiğnediğini kaydeden Bahçeli, şunları belirtti:
“Kod adı Mazlum, asıl ismi canavar olan YPG’li teröristbaşını telefonla arayıp methiyeler  düzen, bununla kalmayıp ülkesine davet eden Trump amansız ve tedavisi imkansız bir nefret  ve melanet virüsüne yakalanmıştır. Gerçekler örtülemeyecek kadar meydandadır. Kırmızı bültenle aranan bir katilin müttefik bir ülke tarafından takdir ve taltif edilmesi ayıptır, hukuk dışılıktır, namertliktir. ABD Başkanı’nın Türk milletinin onuruyla oynama teşebbüsü tarifi ve tamiri olmayan bir alçalma ve kepazelik hâlidir. Üstelik CHP Genel Başkanı’nın Trump’ın zelil mektubunu grup toplantısında okuması, Barış Pınarı Harekâtı’na içi yana yana destek açıklaması ne vatan sevgisiyle ne de sorumlu ve sağduyulu siyaset anlayışıyla kesinlikle bağdaşmayacaktır. Kılıçdaroğlu, Trump’ın Türkiye’deki derin gırtlağı, emperyalizmin densiz ve defolu tercümanı olduğunu küstah ve köhne ifadelerle ibra etmiştir. CHP, Barış Pınarı Harekâtı’na karşı tesis ve temin edilmiş çok aktörlü kara propagandaya resmen payandalık ve kuryelik yapmıştır. Kaldı ki Türk düşmanlarına ikmal sağlamış, terör örgütleriyle dolambaçlı yollardan selamlaşmış, kuytu köşelerden paslaşmıştır. Yaşananlar gerçekten de hazindir, sarsıcıdır, Türk milletine hakarettir. Türkiye’ye karşı oluşturulmuş fitne, nifak ve tezvirat kafilesine gönüllü şekilde iştirak eden CHP’nin, yine Barış Pınarı Harekâtı’nı karalayan terör sevici HDP’nin; amalı, fakatlı, kuşkulu cümlelerle eften püften destek veren İP’in maskeleri tümüyle düşmüştür. Bunlar oluyorken Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Devlet Başkanlarının Barış Pınarı Harekâtı’na destek açıklamaları muazzam ve ümit verici bir gelişmedir. Türk’ün Türk’ten başka ne dostu vardır, ne de sahici ve samimi müttefiki olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi Türk birliğinin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine, Turan  ülküsünün vücut bulacağına gönülden inanmakta, bu hedefin gerçekleşmesi için çalışmaktadır. Barış Pınarı Harekâtı’yla Türkiye hedeflerine ulaşmış, terörü sınır hattından söküp atmıştır. 17 Ekim 2019’da ABD’yle yapılan 13 maddelik uzlaşma, 22 Ekim 2019’da Rusya’yla sağlanan 10 maddelik anlaşma stratejik bir başarı, millî bir uyanışın müjdesidir.
1945’ten bugüne kadar bazen çok kutuplu bazen de tek kutuplu bir alana hapsolan uluslararası sistem içinde manevra kabiliyeti zaman zaman daralan, siyasi, diplomatik ve  ekonomik sıkışma yaşayan Türkiye sonunda feleğin çemberini kırmıştır. Aynı anda hem ABD hem de Rusya’yla uzlaşmaya varıp Barış Pınarı Harekâtı’nın haklılığını ve millî tezlerini kabullendiren Türkiye artık bölgesinde ve küresel zeminde parlayan, öne çıkan, sözünü dinleten bir ülke seviyesine bileğinin ve birikiminin yardımıyla ulaşmıştır. Siyasi ve diplomatik kanallarla beslenen, milletimizin tamamıyla benimseyip arkasında durduğu askerî bir harekâtın nasıl dengeleri değiştirip bekamızı emniyete aldığı son gelişmelerle iyice anlaşılmıştır. Türkiye ihmal edilmesi, yok sayılması, hafife alınması imkânsız bir ülke olduğunu millî şuur ve ruhuyla teyit ettirmiştir.”

SAYIN CUMHURBAŞKANI’MIZA TEŞEKKÜR EDİYORUM

Bahçeli, “Bu konuda üstün bir emek ve çalışma sarf eden, sabır ve akılla mücadele gösteren Sayın Cumhurbaşkanı’mıza millî duruşuyla birlikte tavizsiz ve teslimiyete kapalı tavrından dolayı içtenlikle teşekkür ediyorum.” ifadesine yer vererek, şu görüşlere yer verdi:
“Türkiye Cumhuriyeti hükûmetiyle övünüyor, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleriyle, gücünü tarihten ve milletten alan şahsiyetli diplomatlarımızla iftihar ediyorum. Türkiye güney sınırları boyunca inşa edilmek istenen korsan terör devletine darbe indirmiş, teröristleri sınır hattından derinlemesine 30-32 kilometrelik bir alana kovalayarak süpürmüştür. Oyun bozulmuş, şer oyuncular bozguna uğratılmıştır. Terörle mücadelemizi Kürtlere yönelik saldırı ve savaş olarak takdim ve tasvir edenler eğer şereflerini kaybetmedilerse akıllarından ve ahlaklarından mahrum olmuş kötürüm ve kötü niyetlilerdir. Türklere okula başlar başlamaz Kürtlerden nefret edilmesi öğretiliyor diyenler insanlık müsveddeleri, düşman hafiyeleridir. Kimyasal silah kullanıldığını, mabetlere ve hastanelere ateş açıldığını ileri sürmek şeytani bir saptırmadır. Araplar ve Kürtler Türk milletinin kardeşidir. Türkiye terörün belini kırmak; huzuru, barışı ve güvenliği ihya etmek; ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların vatanlarına emniyetle dönüşlerini sağlamak maksadıyla Barış Pınarı Harekâtı’nı devreye sokmuştur. Yalana ve iftiraya sarılıp haklı ve meşru mücadelemizi Kürtlere ve masumlara saldırı olarak tanımlayanlar hakiki Türk ve Kürt düşmanlarıdır. Önümüzdeki dönemde Barış Pınarı Harekâtı’nın önemli sonuçları olacaktır. Bu durum mukadderdir, beklenen bir akıbettir. Rusya’yla varılan mutabakat gereğince teröristlerin Tel Abyad’ın batısıyla, Resulayn’ın doğusundan çıkmaları için belirlenen 150 saatlik mühlet 29 Ekim 2019’da dolacaktır. Hainler ülke içinde ve mücavir topraklarda kesinlikle tutunamayacaktır. Teröre karşı başlayan, moral düzeyi çok yüksek olan mücadele azmi bir bayrak gibi Türk milletinin her ferdinin vicdanında dalgalanacaktır. Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerini ahlaken sorgulayacağı, geleneksel ittifak ilişkilerini gözden geçireceği bir süreç de son harekâtla birlikte hız kazanmıştır. Türkiye ne Doğu ne de Batı anlayışından ziyade, hem Doğu hem de Batı ekseninde dengeli ve eşit mesafede siyasi, ekonomik ve diplomatik ilişkilerini millî çıkarlar doğrultusunda yeni baştan ele alacak bir aşamadadır. Müttefiklik hukukuyla 1952’den bu tarafa içinde yer aldığımız NATO’nun ise Türkiye’nin terörle mücadelesine soğuk bakışıyla tartışılması artık zarurettir. Şunu özellikle belirtmek isterim ki, geleceğin süper gücü Türkiye ve Türk milletidir. Türksüz bir dünya yetimdir, Türk’ün kudreti ve birliği olmadan mazlumlara umut vaadi boşuna gayret, hezeyanla perçinlenmiş bayat bir gayedir. Türkiye dünyaya demokrasiyi de insan haklarını da adalet ve hukuku da sahada ve masada tek tek dikte etmiş, deyim yerindeyse hafızalara nakşetmiştir. Ülkemizle gurur, Türk milletine mensubiyetten de onur duyuyoruz. Millî birlik ve beraberlik güçlü olduğu müddetçe, millî yürekler toplu vurduğu sürece hiçbir müstevlinin, hiçbir zalimin, hiçbir hainin, hiçbir sömürgecinin fermanı okunamayacaktır. Nitekim tarih Türk milletinin destanını tekrar okumaya başlamıştır. Bu destan bitmeyecek, bu devran da böyle gitmeyecektir. Siyaset ve Liderlik Okulumuzun 15.Döneminin hayırlı olmasını yürekten diliyor, katılımcı öğretim üyelerine ve değerli arkadaşlarımıza üstün muvaffakiyetler temenni ediyorum.”