AKDENİZ’DE BÜYÜK OYUN

17 Mayıs 2019 15:49 Mehmet DEMİRKAN
Okunma
604
AKDENİZDE BÜYÜK OYUN

“Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir”
M. Kemal ATATÜRK
Bir devletin okyanus ve denizlerde hâkimiyet kurması, artık küresel bir güç olması anlamına geliyor. Denizlerde ve okyanuslarda hâkimiyet kurmak; askerî olarak stratejik üstünlüğü elde etmek, ekonomik olarak da deniz ticaretini kontrol altına almak anlamına geliyor. Örneğin küresel veya hegemon bir güç olan Amerika Birleşik Devletleri, mevcut konumunu, sahip olduğu amfibi ve uçak gemisi görev gruplarıyla dünya deniz ticaretini kontrol altında tutmaya ve askerî olarak da istediği bölgeye istediği zaman güç aktarımı yapabilmeye borçlu. Durum böyle iken, çevresi enerji zengini, Akdeniz’in orta yerinde dev bir uçak gemisi görünümündeki Kıbrıs, dünyanın en stratejik noktalarından biri durumunda. Orta Doğu ve Avrasya açısından büyük önemi olan Kıbrıs üzerinden son dönemde büyük bir oyun kuruluyor.
STRATEJİK ÖNEM ENERJİ KAYNAKLARI İLE DAHA DA PEKİŞTİ
Akdeniz’de bulunan dev enerji yatakları askerî açıdan vazgeçilmez olan Kıbrıs’ın önemini bir kat daha arttırdı. İsrail ve Mısır açıklarında bulunan büyük doğal gaz havzalarına, Kıbrıs’ın yanı sıra, Lübnan ve Suriye açıklarında saptananlar da eklenince savaş alametleri hemen kendini gösterdi.  Bu bölgedeki ilk büyük keşif, İsrail'in Tamar yatağıydı. 200 milyar metreküplük bu doğal gaz yatağı 2001 yılında açıldı. Bunun ardından daha büyük doğal gaz yatakları bulundu. En büyükleri İsrail'in 650 milyar metreküplük Leviathan ve Mısır'ın 850 milyar metreküplük Zohr yatakları oldu. Doğal gaz yarışına daha sonra Lübnan da katıldı. Lübnan'ın kıta sahanlığında gaz arama hakkı Rus Novatek, Fransız Total ve İtalyan Eni ortaklığına verildi. Lübnan yönetimi, ülkenin münhasır ekonomik bölgelerinde 700 milyar metreküp gaz olduğu görüşünde. Lübnan'ın bu adımı, İsrail'in tepkisine yol açtı. Lübnan adına doğal gaz arama çalışmalarının yapılacağı bölge üzerinde hak iddia eden İsrail'in Savunma Bakanı Avigdor Liberman, "Bu kıta sahanlığı tüm standartlar çerçevesinde bize aittir." dedi ve yabancı şirketleri bu bölgede yapacakları çalışmalar konusunda uyardı. Lübnan-İsrail çatışmasına, Kıbrıs'ın çevresinde bulunan doğal gaz ve bunun çıkartılması ile ilgili gerilim eklendi. 2011 yılında, Kıbrıs kıta sahanlığında yeni bir doğal gaz yatağı bulundu ve buna “Afrodit” ismi verildi. Hâlihazırda burada bulunan doğalgaz miktarının, 200 milyar metreküp olduğu değerlendiriliyor. Kıbrıs açıklarında, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik münhasır alanıyla Rum kesiminin ekonomik münhasır alanları kesişiyor. Ancak Rum kesimi arama iznini tek taraflı olarak uluslararası şirketlere vermiş durumda. Şimdi Akdeniz’in yanı sıra İdlib ve eş zamanlı olarak Deyrizor’da da petrol ve doğal gaz rezervleri bulundu. Suriye bu kaynakların ekonomik ve siyasi yönetimini derhâl Rusya’ya bıraktı. 
HEGEMONYA SAVAŞLARI NEYİ PLANLIYOR?
Küresel bir güç olma yolunda adım adım ilerleyen Çin için Doğu Akdeniz özel bir öneme sahip. Çin Yunanistan’ın Pire Limanı’nı 2008 yılından beri kullanıyor. 2015 yılında İsrail ile yapılan 2 milyar dolarlık anlaşma doğrultusunda Hayfa Limanı’nın 25 yıl süreyle Çin tarafından işletilmesi öngörülüyor. Ayrıca, İsrail ile Ashod Limanı’nın kullanımı için de anlaşmaya varıldı. Ancak, Hayfa Limanı ABD donanmasının Doğu Akdeniz’de kullandığı limanlardan biri olduğu için, ABD’nin politik baskısıyla İsrail, Çin ile yapılan anlaşmaları gözden geçirmeye karar verdi. İsrail güvenlik bürokrasisi ve AB ülkeleri tarafından yapılan bazı değerlendirmelerde Çin’in niyetinin sadece ekonomik olmadığı, ileride politik ve askerî amaçlar için de bu limanların kullanılabileceği endişesi dile getiriliyor. Bu endişenin temelinde, yabancı ülke limanların işletim hakkını kazanan ve altyapı yatırımlarını yapan Cosco Shipping, China Merchants Port Holdings gibi şirketlerin hisselerinin büyük bir bölümünün Çin devletine ait olması yatıyor. Çin İsrail’den sonra Doğu Akdeniz’de ikinci durak olarak Güney Kıbrıs’ı görüyor. Rum tarafına, telekomünikasyon, yenilenebilir enerji ve uydu haberleşme alanlarında yatırım yapan Çin, özelikle Larnaka yat limanının genişletilmesi, altyapısının yenilenmesiyle ilgileniyor.
ABD KIBRIS’TA ÜS KURMAK İSTİYOR
Çin’in faaliyetlerini yakından takip eden ABD, 7 Kasım 2018 tarihinde Güney Kıbrıs ile güvenlik alanında karşılıklı iş birliğinin geliştirilmesine yönelik bir niyet mektubu imzaladı. Bu arada ABD’nin Kıbrıs’ta bir deniz üssü kurma düşüncesinde olduğu ortaya çıktı. Tepki gecikmedi. Rusya Dışişleri Bakanlığı 5 Aralık 2018’de ABD’nin Kıbrıs’ta bir askerî üs kurmasına sessiz kalınmayacağını ve bu girişimin bölgedeki istikrarı tehlikeye atacağını ifade etti. Rusya bu girişimi, kendisinin Suriye üzerinden bölgede elde ettiği etkinliği sınırlamaya yönelik bir hamle olarak değerlendiriyor. ABD ise yakın gelecekte Çin’in Doğu Akdeniz’de etkinlik sağlayabileceği faaliyet alanlarının ortadan kaldırılması olarak görüyor.
BÖLGESEL İTTİFAKLAR
ABD bölgede Rusya ve Çin’in önünü kesmek için yeni bölgesel ittifaklar oluşturma çabasında. ABD-Yunanistan Stratejik Diyalog Toplantısı 14 Aralık 2018’de yapıldı. ABD’nin Avrupa ve Asya ilişkilerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail'e methiyeler dizdi. Onların Doğu Akdeniz’de az sayıdaki demokratik, istikrarlı ve Batılı ülkeler olduğunu söyleyen Mitchell, ABD'nin bu ülkelerle iş birliğini geliştirmesinin doğal bir adım olduğunu belirtti. Üç ülke arasındaki ittifakın da çok önemli olduğunu ve güvenlik stratejisi açısından birçok ortak noktaları bulunduğunu ifade etti. Mevcut gücünün devamının deniz ve okyanuslardaki hâkimiyetine bağlı olduğunu bilen ABD, barışçıl amaçlar için olsa bile Çin’in Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs’ı içine alacak şekilde Doğu Akdeniz’de ticari bir ağ kurması kabul etmiyor. ABD bölge ülkeleriyle kurulacak iş birliği üzerinden askerî varlığın artırılmasını, Kıbrıs’ta bir deniz üssünün açarak da Çin’in ticari faaliyetlerini kontrol altında tutmayı stratejik bir hamle olarak değerlendiriyor. Bu arada Çin de karşı hamlelerde bulunuyor. 2 Ocak 2019’da Çin Dışişleri Bakanı Kıbrıs Rum Kesimi’ne bir ziyaret yaptı ve ülkesinin Kıbrıs’a yönelik politikalarından kolay vazgeçmeyeceğini gösterdi. Önümüzdeki günlerinde Doğu Akdeniz ve Kıbrıs için ABD-Rusya ve Çin’in hegemonya mücadelesinin daha da belirginleşeceğine kesin gözüyle bakılıyor. ABD’nin koşulsuz stratejik ortağı İngiltere ise adanın güney kesimindeki Agrotur ve Dikelya üslerini daha da güçlendirme peşinde. Üstelik Türkiye, Adadan askerini çekmeye zorlanırken. Peki, Kıbrıs üzerinde böylesi bir çekişme varken Ada’da ne oluyor?
BATI’NIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ
Birçok ülkeyi çıkarları doğrultusunda parçalamaya uğraşan Batı dünyası ne hikmetse Kıbrıs’taki iki halkı zorla bir arada tutmaya çabalıyor ve bunun için her türlü ahlaksızlığı yapmaktan çekinmiyor.

Kıbrıs’ta oyun Birleşmiş Milletler (BM) üzerinden sahneleniyor. Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın ortaya attığı, Türk tarafının da Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın “Yes ben annem.” sözüyle desteklediği plan, Rum tarafı “hayır” dediği için rafa kalkmıştı. Buna karşın cezalandırılan taraf Türkler, ödüllendirilen ise Rumlar olmuştu. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bütün adayı temsilen ve Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla, antlaşmalara aykırı olarak AB üyesi yapıldı. Annan Planı’na %75 oranında hayır diyen Rum kesimini ödüllendirenler, plana %65 oranında evet diyen Türk tarafı ambargolarla cezalandırıldı. Oysa olacakları çok öncesinde Türk devlet adamı geleneğinin büyük temsilcisi merhum Rauf Denktaş anlatmış ancak uyarıları dikkate alınmamıştı.
KIBRIS’TA YİNE BM DEVREDE
Genel Sekreter Antonio Guterres’in, Kıbrıs sorununa ilişkin hazırladığı bir çerçeve çözüm yolu arayışı var. Bunu taraflara sundu. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı çerçeve taslağı kabul etti ve Rum kesimi ile müzakereye açık olduğunu duyurdu. Taraflar ilk olarak Haziran - Temmuz 2017’de İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında görüştüler. Rumlar, “sıfır garanti, sıfır asker” diye diretince, sonuç çıkmadı.