GÜZELLİKLER ÜLKESİ

10 Aralık 2018 14:00 Prof. Dr. Temel ÇALIK
Okunma
2206
GÜZELLİKLER ÜLKESİ

GÜZELLİKLER ÜLKESİ

Prof. Dr. Temel ÇALIK
Sayısız doğal ve tarihi güzelliklerle bezenen Anadolu’nun ilk akla gelen güzelliklerinden birisi de Kapadokya’dır… Milyonlarca yıl önce Erciyes, Hasan ve Melendiz Dağları’nın volkanik patlamaları sonunda ortaya çıkan Kapadokya’nın sınırları,  Antik Dünya hakkında ilk coğrafya eserini yazan Amasyalı Strabon’un “Geographika” adlı eserinde; batıda Aksaray, doğuda Malatya, kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarından güneyde Toros Dağları’na kadar uzanan geniş bir bölge olarak belirtilmiştir. Bugünkü Kapadokya bölgesi ise Uçhisar, Ürgüp, Avanos, Göreme, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara ve çevresidir.
Geçmişten günümüze Asurlular, Hititler, Persler ve Romalılar’dan tutun da Selçuklular ve Osmanlı Devleti’ne kadar birçok medeniyeti ağırlayan; insanı mest edici doğal güzelliği ve tarihin bir terkibi ile ortaya çıkan; doğanın eşsiz bir miras olarak bizlere bıraktığı Kapadokya, ender yerlerden biri olarak dikkat çekmektedir. Peri bacalarının gizemli görünüşleri, kayalara oyulmuş evler ve barınaklar, kiliseler ve yer altı şehirleri ile birden çok uçsuz bucaksız vadileri adeta insanı büyülemektedir. Kapadokya bilinen tarihi kadar, ağırladığı her bir medeniyetin hikâyesini taşımasıyla da ilgi odağıdır. Daha açık bir ifade ile milyonlarca yıl boyunca oluşan peri bacaları; Derin Kuyu, Öz Konak, Kaymaklı gibi yer altı şehirleri; Uç Hisar gibi kaleler, tarihi kiliseler; Göreme ve Zelve gibi açık hava müzeleri; Ihlara, Güvercinlik ve Kızıl Vadi gibi paha biçilmez değerleriyle adeta gizemli bir coğrafyadır Kapadokya…
Kapadokya’yı her fırsatta görmek isteyen biri olarak çok defa ziyaret ettiğim bölgeyi, ağustos 2018’de tekrar ziyaret etme fırsatı buldum. Geriye dönüp baktığımda son ziyaretimden sonra on yıl geçmiş olması; yani on yıldır ziyaret etmemiş olmanın burukluğunu yaşadım... Ancak ülkemizde doğal ve tarihi güzelliklerin günden güne kaybolduğu bir dönemde Kapadokya’nın (başta Ürgüp, Avanos, Göreme ve Uçhisar’ın) doğal ve tarihi güzelliklerini koruyor olması söz konusu burukluğumu mutluluğa dönüştürdü.
Kapadokya’daki yapılar ile doğa, tarihle bütünleşerek iç içe yaşamaktadır. Sanki inci gibi dizilmiş binalar, peri bacaları ve kaleler, bölgenin açık hava müzeleri ve vadilerini süslüyorlar. Tehlikelerden korunmak için mağara ve kaya altlarına sığınan Kapadokya’nın ilk sakinleri, bölgenin yumuşak kaya yapısını keşfettiklerinde savunma alanlarını geliştirerek yer altı şehirlerini oluşturmuşlardır. Sonraları kayaları oyarak oluşturulan mekânlar ise oymacılıkla birlikte yeni zenginlikler kazanarak günümüze ulaşmıştır.
Ürgüp’te, yeni yapılan binalar sanki asırlardır o coğrafyada gibi şehre anlam veriyor. Hele mimarinin Kapadokya doğası ile bütünleşmesi insana bambaşka duygular yaşatıyor. Yeni yerleşim alanlarının doğal ve tarihi yapıyı etkilemeyecek şekilde uygun yerlere inşa edilmesi, şehri ziyaret eden herkeste kendiliğinden doğa ve tarih bilincin oluşmasını sağlıyor. Göreme’nin Ürgüp ile aynı dili konuşması ve yeni yapılaşmanın doğayla, tarihle uyumlu ve bütünleşmiş olması bir başka gurur kaynağıdır. Bu durum belki de insanın doğayla yaptığı en güzel işbirliğidir…
Avanos şehri de Kapadokya ruhunu yaşatmakta adeta diğerleri ile yarışmaktadır. Binaların yerleşimi ve mimarisi sanki “Ben güzellikler ülkesi Kapadokya’nın bir parçasıyım!” diye haykırmaktadır. Şehirden geçen Kızılırmak nehrinin ıslahı ve kıyı restorasyonu insanın Avanos’a daha çok bağlanmasını sağlamaktadır. Geçmişten günümüze bir köprü oluşturan, tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan ve bir Selçuklu mimarisi olan Saruhan Kervansarayı ise yaklaşık 750 yıllık bir tarihi zenginliğin Avanos’a taşınmasına yardımcı olmaktadır. Tarihi kalıntıların ve doğal güzelliklerin harmanlandığı Uçhisar, Kapadokya bölgesinin en yüksek yerleşim alanı ve zirvesidir. Mistik atmosferi ile büyüleyen Uçhisar, gün batımının en güzel izlendiği yerlerin ilk sıralarında yer alır. Uçhisar’da bölgenin mimari özelliğini yansıtan evler, dayanıklılığını ve özgünlüğünü bu bölgedeki taşlara borçludur.  Kolay işlenip çabuk sertleşen özelliğe sahip bu taşlar, Uçhisar evlerini benzersiz kılar. Kapadokya bölgesindeki yapıların tamamına yakınında yöre taşlarının kullanılması da, doğal ve tarihi güzelliklerin coğrafyayı bezemesinde ayrı bir anlam taşımaktadır. Uçsuz bucaksız bozkırın gölgesindeki Uçhisar'da geçmiş ve günümüz öyle güzel harmanlanmıştır ki, sokaklarda yürürken hangi zaman diliminde yaşadığımızı unuturuz.
UNESCO’nun Dünya Doğal ve Kültürel Miras Listesi'ndeki yerini alan Kapadokya, bugün binlerce turiste kapılarını açmaktadır. Bu güzellikleri koruyan, yaşatan ve günümüze taşıyanlara, tüm insanlığın ve Türkiye’nin teşekkür borcu vardır. Ürgüp, Avanos, Göreme ve Uçhisar başta olmak üzere bölgeye hizmet eden ve daha önce hizmet etmiş olan yerel yöneticilere ne kadar teşekkür edilse azdır. Yine bölgedeki köy, belde, ilçe ve il yöneticilerinin de güzellikleri korumada ve yaşatmakta çok önemli katkıları olduğu bilinmektedir.
Türkiye’nin her bölgesinin birbirinden farklı doğal ve tarihi güzelliklere sahip olduğu bilinmektedir. Doğal ve tarihi güzellikleri yaşatma konusunda bilince sahip olan yöneticiler eliyle Türkiye’nin her yerinin “Güzellikler Ülkesi” olacağı muhakkaktır. Şunu da söylemek gerekir ki, her bir Türk vatandaşının ülkenin doğal ve tarihi güzelliklerini korumak ve yaşatmak konusunda da sorumluluğu vardır. Hep birlikte bu sorumluluğun bilince olmak hem de bu sorumluluğu yerine getirmek bir vatandaşlık görevidir.