"MUKADDES GÖREVİMİ ŞEREF TACI GİBİ TAŞIYACAĞIM"

30 Ağustos 2018 14:43 Evin GÖKTAŞ
Okunma
1489
MUKADDES GÖREVİMİ ŞEREF TACI GİBİ TAŞIYACAĞIM

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Güven Tazeledi
"MUKADDES GÖREVİMİ ŞEREF TACI GİBİ TAŞIYACAĞIM"
MHP'nin "Millî Duruş, Şühedaya Vefa, Millete Beka" temalı kurultayında delegelerinin tümünün oyunu alarak dokuzuncu kez Genel Başkanlığa seçilen Bahçeli, "Yeniden üstlendiğim mukaddes görevimi şeref tacı gibi taşıyacağım." dedi.
Divan başkanlığını MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın'ın yaptığı tarihî kurultayda, en ufacık tatsız bir olay dahi yaşanmadı. Kurultay için yurdun dört yanından Ankara'ya gelen delegeler, liderlerine saygı ve bağlılıklarını bir kez daha kanıtladı.

EVİN GÖKTAŞ
YENİ DÜŞÜNCE - Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) aralıksız 21 yıldır Genel Başkanlığını yürüten  Devlet Bahçeli, güven tazeledi.
Bahçeli, MHP’nin 12. Olağan Büyük Kurultayında delegelerinin tümünün oyunu alarak dokuzuncu kez Genel Başkanlığa seçildi.
Kurultay sonrasında delegelere hitaben kısa bir teşekkür konuşması yapan Bahçeli, "Şahsımı bir kez daha Genel Başkanlık göreviyle onurlandıran muhterem delegelerimize, Büyük Kurultayımızın tarihî iradesine şükranlarımı sunuyorum. Türkiye’nin çok kritik döneminde yeniden üstlendiğim mukaddes görevimi geçmişte olduğu gibi gelecekte de şeref tacı gibi taşıyacağımı, davamızın haklarını, haysiyetini ve kutlu ülkülerini sonuna kadar temsil ve müdafaa edeceğimi huzurlarınızda ilan ve ilam ediyorum." dedi.
MHP'nin "Millî Duruş, Şühedaya Vefa, Millete Beka" temalı 12. Olağan Büyük Kurultayı, 18 Mart 2018 Pazar günü Arena Spor Salonu'nda büyük bir sabır, sükûnet, sağduyu, aynı zamanda muazzam bir katılım ve coşkuyla gerçekleşti.
Başkent'te tarihî bir günün yaşanmasına sebep olan kurultayda, Ülkücü ve milliyetçiler liderlerine sonsuz bir saygı ve sevgi ile bağlılıklarını bir kez daha kanıtlarken, MHP'nin de tek başına iktidara yelken açtığı net bir şekilde ortaya çıktı. Kurultayda ayrıca, MHP’yi 2019 seçimlerine taşıyacak olan yeni kadrolar da belirlendi.
SEMİH YALÇIN, KURULTAYDA DİVAN BAŞKANI SEÇİLDİ
"Çanakkale ve Afrin ruhu"nun damga vurduğu kurultayda, Divan Başkanlığına MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Edip Semih Yalçın seçildi. Kurultayın gündem maddeleri gereği tüm davetlileri saygı duruşu ve ardından da İstiklal Marşı'nı okumaya davet eden Yalçın, daha sonra kurultaya gelen mesajları okudu.
Yalçın'ın büyük bir titizlik ve başarı ile yönettiği kurultayda, en ufak bir tatsız olay dahi yaşanmadı. Son derece iyi organize edilen kurultay, Ülkücüler arasında tam bir birlik, beraberlik, kardeşlik ve dostluk havası içinde yapıldı.
Kurultaya katılan yerli ve yabancı davetliler ile kutlama mesajı gönderenleri tek tek okuyan Yalçın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan gelen mesajını okuduktan sonra mikrofonu masaya bırakıp kendisi de alkışladı. Türk dünyasının da kalbi kurultayda attı. Türk dünyasının çeşitli köşelerinden gelen konuklar kurultayda temsilci olarak yer aldı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, kurultay salonuna erken saatlerde geldi. Salonu hınca hınç dolduran ve salonun en az on katı kadar da dışarıda bulunan mahşeri kalabalık, Devlet Bey'i büyük bir coşku ve sevinçle karşıladı. Bahçeli, salona girerken "Türkiye seninle gurur duyuyor!" sloganı atan partilileri bozkurt işareti ile selamladıktan sonra kendisi için ayrılan yere oturdu.
Bahçeli'nin, bu yıl 103. yılı kutlanan Çanakkale Deniz Zaferi ve Türk Silahlı Kuvvetlerince yürütülen Zeytin Dalı Harekâtı’nı sık sık vurgulayan  konuşması davetliler tarafından büyük alkış aldı. Kurultay devam ederken, Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO'nun, Afrin'i tamamen kuşatma altına aldığı haberinin bildirilmesi salondaki coşkunun iyice artmasına sebep oldu.
Kurultayı izlemek için gelenler, yoğun güvenlik önlemleri altında salona alındı. Salon dışında bulunan atlı polisler de güvenlik önlemlerine eşlik etti. Kurultay salonuna, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile MHP'nin Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in fotoğrafları asıldı. Balonlarla süslenen salonda, Türk bayraklarının yanı sıra "Yüreğin, vatan olsun", "Vatanımız, var olsun", "MHP'nin sevdası, milletin bekası", "Milliyetçi Hareket, beka için var elbet", "Vefası olmayanın, bekası olmaz", "Millî duruş, şühedaya vefa, millete beka" pankartları asıldı.
"Zeytin Dalı Harekâtı" sebebiyle sadeleştirilen kurultayda, herhangi bir konser programına yer verilmedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin fotoğrafçısı Ayhan Günaydın'ın yazdığı "2023 Marşı" ile "Millî Duruş" ve "Lider Devlet Bahçeli" adlı parti müziklerinin dışında her hangi bir müzik çalınmadı. Kur’an-ı Kerim tilavetinden sonra tüm şehitler dua okundu.
YALÇIN, KONUŞMASI İÇİN BAHÇELİ’Yİ KÜRSÜYE DAVET ETTİ
Divan Başkanı Semih Yalçın, daha sonra konuşmalarını yapmaları için MHP Genel Başkanı devlet Bahçeli'ni kürsüye davet etti.
Bahçeli, kürsüye gelirken salonda bulunan herkes bir an ayağa kalkarak coşku ve tezahüratta bulundu. Yine bozkurt işareti yaparak davetlileri selamlayan Bahçeli'nin kurultay konuşması yaklaşık bir saat sürdü. Bahçeli'nin konuşmasının ardından, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Faaliyet Raporu ile malî rapor okunup ibraya sunuldu. Daha sonra da seçimlere geçildi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, tüm delegelerin imzasıyla tek başkan adayı olarak girdiği kurultayda, MHP’yi 2019 Seçimlerine taşıyacak yönetim kadroları belirlendi. 1.207 delegenin oy kullandığı kurultayda önce genel başkan, ardından MYK seçildi. Kurultayla tek aday olarak giren Devlet Bahçeli, tüm delegelerin oyunu alarak dokuzuncu kez MHP Genel Başkanı seçildi.
2019 yılındaki seçimlere AK Parti ile yapılacak “cumhur ittifakı” adı altında girme kararı alan Bahçeli, partisinin hem MYK’de hem de Başkanlık Divanında yeni isimlere yer verdi.
Kurultay, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve siyasi ittifaklara olanak tanıyan değişiklere imza atan genel başkana onay mecrası oldu. Ayrıca, AK Parti ile kurulan ittifakın gerekçeleri açıklanarak, bu ittifakın gelecek vizyonu ortaya konuldu. CHP’nin davet edilmediği kurultayda, AK Partiyi üç, BBP'yi de bir kişi temsil etti.
BAHÇELİ: DURUŞUMUZ TÜRKİYE'DİR, DURUŞUMUZ TÜRKLÜKTÜR
Devlet Bahçeli, kurultay konuşmasında, son derece çarpıcı mesajlar verdi. Hem Çanakkale hem de Afrin ruhuna vurgu yapan konuşmasıyla Bahçeli, partililerin coşkusuna coşku kattı.
Konuşmasına uzun bir selamlama girişi başlayan Bahçeli, "18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103. yıl dönümünde toplandık, Türk milletinin muzaffer ruhunu cihana ilan etmek için seferber olduk. Milliyetçi- Ülkücü Hareket bugün tarih yazıyor. Art niyetli şekilde neredesiniz diye soranlara; Gümbür gümbür, işte buradayız. Şimdi siz söyleyiniz, vereceğiniz cevaplarla taşeronlarını zangır zangır titretiniz. Ezan susmaz, bayrak inmez, vatan bölünmez diyen, kutlu irade nerede? Türkiye sevdalıları, Türk-İslam ülküsünün inanmış yürekleri nerede? Millî bekayı gözü kara bir şekilde son nefere, son nefese kadar savunacak iman zirveleri nerede?" diye sordu.
"Nerede?" diye bitirdiği her sorusuna karşılık salondaki kalabalıktan hep bir ağızdan "Burada!" cevabını alan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Hakkınız vardır, helaliniz vardır, elbette buradayız, çok şükür milletin gönlündeyiz, vatanın ruhundayız, ecdadın duasındayız, mazlumların davasındayız, ahfadın umutlarındayız, ihanet ve melanetin ise can düşmanıyız. Sözlerimin bu aşamasında 12. Olağan Büyük Kurultayımızın hazırlık safhasında emeği geçen, katkısı ve desteği bulunan her arkadaşıma her ülküdaşıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Türkiye’nin çok cepheli saldırı ve tahrik kıskacına alındığı bir dönemde, coşkuyla gerçekleştirdiğimiz Kurultayımızın milletimize, ülkemize, geleceğimize, partimize, Türk - İslam âlemine hayırlara vesile olmasını Cenabıallah’tan niyaz ediyorum. Diyorum ki, ülküleri bir yıldız gibi parlayan değerli dava arkadaşlarım hepiniz hoş geldiniz. Yusuf yüzlüler, Yunus gönüllüler, hilal bakışlılar, bozkurt duruşlular hoş geldiniz, hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Duruşu olanın dev gibi bir davası, devasa hayalleri vardır. Duruş aynı zamanda iddia, aynı zamanda irfan, aynı zamanda yüksek karakter ve kararlılık mahsulüdür. Kıpırdamadan duranın veya kıvrılarak durgunluğa kapılanın değil, duruşuyla hareket edenin gelecek hakları bulunacaktır. Duruş bir oluş hâli, olgunlaşma habercisi, olaylara istikamet verme harcıdır. Duruşu millî olanın durduğu yer meşrudur, ahlakidir, manevidir, halkın ve Hakk’ın yanıdır. Bu itibarla millî duruştan feyzini alan milliyetçi irademizle zorlukların üstüne üstüne gidiyor, en ufak gevşeme ve gerileme göstermiyoruz. Biliyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbali millî duruşun istikrar içinde devamına bağlıdır. Duruşumuz Türkiye’dir, duruşumuz Türklüktür, duruşumuz Müslüman Türk milletinin ta kendisidir."
49 YILDIR HEDEFTEYİZ, 49 YILDIR SALDIRILARIN ODAĞINDAYIZ
Bahçeli, "Vefa ise duruşa manevi öz katan, vicdani mükellefiyet yükleyen, mana ve muhteva kazandıran insani haslet, imani asalettir. Bizim için vefa, sadece bir semtin, bir ferdin ismi değildir. Bizim için vefa durum ve şartlara göre azalıp artan, gerilim ve gelişmeler karşısında yanıp sönen gelip geçici bir tutum, bir tavır da değildir." diye konuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi demenin, millî duruş demek olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları söyledi:
"Vefası olmayanın millî ve manevi değerlere vedası katidir, kesindir. Vefası olmayan kaypaktır, kaçaktır, korkaktır, manen kayıptır. Şühedaya vefa, yaşanmış Türk asırlarına saygı, kefensiz yatanlara sadakat, vatanın ha ekmeğini yemiş ha uğruna kurşun diyen soylu ruha naçizane bağlılıktır. Milliyetçi Hareket Partisi demek, millî duruş demektir. Milliyetçi Hareket Partisi demek, şühedaya vefa demektir. Milliyetçi Hareket Partisi demek, millete beka demektir. Beka; var oluşumuzdur, payidarlığımızdır, sonsuzluk ırmağına akışımızın ana yatağıdır. Dünümüz hâlin kefili, atinin keyfiyetidir. Geçmişlerinden kopanların, gerçeklerinden savrulanların tutunacakları dal, duracakları nokta, sığınacakları güvenli liman yoktur, bilahare aransa da bulunamayacaktır. Merhum Ziya Gökalp ‘Uyu Yavrum’ isimli şiirinde, vatanın çiğnenmeye dayanamayacağını söyleyerek yarınları gözetleyen dünlerin varlığından bahsetmiştir. Ülküsü olanın dünü, ilkesi, iradesi vardır. Ve bu, bir tarih gerçeğidir. Ülkü varsa, ülke varsa, ilke ve irade de diriyse istiklal sancağı düşürülmeyecek, istikbal hakları yok edilemeyecek, duruş, vefa, beka sönmeyecektir. Milliyetçi Hareket, millî ve manevi emanetlerine gözü gibi bakan; ilkeli, iradeli, tutarlı, ahlaklı, ülküleriyle var olan bir millet şaheseri, millî duruşuyla zamanlar üstü bakabilen köklü bir partidir. Bunun müşahidi Türk milletidir. Bunun şahidi Yüce Allah’tır. Bu yüzden 49 yıldır hedefteyiz, 49 yıldır saldırıların odağındayız. Siyasi varlığımızı kırmak, fikrî kaynaklarımızı kurutmak maksadıyla her dönemde oyunlar oynandı, kara kampanyalar sahnelendi. Türk düşmanları her fırsatta ya içimizden devşirilenleri kurşun asker gibi kullandılar ya da algı operasyonları ve karanlık propagandalarla akılları çelip, iradeleri çalarak devrilmemizi kurguladılar. Milliyetçi Hareket Partisi 12 Eylül öncesi herhangi bir karşılık beklemeden, hiçbir mükâfat gözetmeden seve seve girdiği vatan ve millet nöbetinde binlerce şehit, binlerce gazi verdi. Darbeciler o tarihlerde, yalnızca fâni bedenleri değil, koskoca bir davayı, kaynağını Türk - İslam ülküsünde bulmuş Türk milliyetçiliğini yargılamaya kalkıştılar. Taş kalplilerin ördüğü taş duvarlar, yozlaşmış ve iş birlikçi emellerin diktiği darağaçları bizi yolumuzdan çeviremedi, ülkülerimizden döndüremedi. Niye, çünkü haklıydık, hakkımızın teslimini sabırla bekledik, durduk. Niye, çünkü yolumuz hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluydu. Yoldan çıkamaz, yolumuzdan sapamaz, yolculuğumuzdan cayamazdık."
DAVAMIZ TARLA DAVASI DEĞİL, MİLLET VE TÜRKLÜK DAVASIYDI
Konuşması zaman zaman sloganlarla kesilen Bahçeli, "Davamız tarla davası değil, millet davasıydı, Türklük davasıydı, beka ve iman kavgasıydı. Çıkarlarımızı değil, nesillerimizi düşündük, geleceğin yüksek ülkülerini düşledik. Göğsümüz imanla kabardı, gözlerimiz heyecanla yaşardı, ihanete inançlarımızdan aldığımız güçle dayandık." dedi.
"Davamızın mukaddesat ve mukadderatından asla taviz vermedik." ifadesine yer veren Bahçeli, "Eğer verseydik, yarın mahşerde şühedanın yüzüne bakamaz, ecdattan köşe bucak kaçmak durumunda kalırdık." diye konuştu.
MHP Lideri Bahçeli, merhum Seyyid Ahmet Arvasi'nin davayı nasıl anlattığını gösteren şu dizelerini okuyarak konuşmasına devam etti.
"İmansız zümreyi yokluk kemirir,
Ezelden, ebede her var bizimdir.
Kanundur zamanı, zaman devirir,
Zamanın kuşandığı yer var bizimdir.
Azmimiz kırılmaz kederle, yasla,
Ezelden, ebede her var bizimdir.
Ölümden, fenadan korkmayız asla,
Ölümün öldüğü yer var bizimdir.
Bu dava özüdür İslamiyet’in,
Bu dava güneşi mazlum milletin,
Bu dava her şeyden her şeyden çetin,
Bu yolda dert zulüm, gurbet bizimdir."
Milliyetçi-Ülkücü Hareketi suikast, saldırı, kurşun, bomba, pusu, darbe kanallarından durduramayanlar, bu defa farklı farklı iddia ve iftiralarla ortaya çıktığına dikkat çeken Bahçeli, bu konuyla ilgili yakın zamanda yaşanan şu örneklere yer verdi:
"1 Kasım 2015 tarihinden hemen sonra yaşanmadık rezalet kalmadı. 10 Ocak 2016’da dedik ki, 12. Olağan Büyük Kurultayımızın tarihi 18 Mart 2018’dir. Sabırla, akılla, cesaretle, dirayetle iki yılı aşan bir süreyi geride bırakıp 18 Mart 2018’e geldik mi? Geldik. Siz söyleyiniz; sözümüzü milim ödün vermeden tuttuk mu? Millî duruşumuzun, milliyetçi irademizin gereğini yaptık mı? Kurultay bezirgânlarından, sırtımızdaki kamburlardan, içimizdeki safralardan kurtulduk mu? 12. Olağan Büyük Kurultayımıza gelesiye kadar ne kadar kepazelik, ihanet, skandal, travma varsa maruz kaldık. Hamdolsun hepsinden alnımızın akıyla çıktık, oyunları tümden bozduk. Unutmayınız bir kere satan yine satar. Vefasızlık imansızlıktır, ihanete iltifat ve ihtiramdır. Bir kere ihanetle bin kere ihanet arasında hiçbir fark yoktur. Kulu kandıranlar, Allah’ı nasıl kandıracaklar? Bozuk para cep deler, bozuk insan kalp deler, bozgun kafilesi ise sonunda elenip, silinip layık olduğu çöplüğe gider ve de gitmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, 1 Kasım 2015’den sonra ele geçirilmek istendi; çünkü Türkiye’nin işgal planında sosyal ve siyasal dayanak arandı. Milliyetçi Hareket Partisi yarım asra yaklaşan hüviyet ve hatırasıyla imha edilmek istendi; çünkü Türkiye düşmanları senaryoyu böyle yazmışlardı. Milliyetçi Hareket Partisi yıkılmak, temellerinden, öz değerlerinden koparılmak istendi; çünkü büyük resme baktığımızda, üst akla dikkat ettiğimizde, ilişki ve irtibatları yorumladığımızda ülkemiz ve bölgemizde vahşi bir kaos planlanmıştı. Milletin son kalesi teslim olsaydı, millî direnç düşecek, milliyetçi direniş inişe geçecek, 15 Temmuz hain FETÖ darbesi Allah muhafaza belki de gerçekleşmiş olacaktı. Amaç buydu, hesap buydu, proje böyleydi."
CHP'NİN ÇİN MALI BAŞBAKANLIK TEKLİFİ SON DERECE RİSKLİYDİ
"CHP'nin Çin malı Başbakanlık teklifini kabul etmiş olsaydık, HDP’yi yanımıza yöremize kazara alıp FETÖ’nün tuzağına düşseydik, bilinsin ki, Türkiye iç savaşa sürüklenecek, bekamız hepten, tümden çökecek, çürüyecekti." ifadesine yer veren Bahçeli, o süreci şöyle anlattı:
"2015 yılının Kasım ayından itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki il ve ilçelerimizi tesiri altına alan işgal ve isyan teşebbüslerini, kazılan hendekleri, dikilen barikatları, açılan tünelleri, döşenen patlayıcıları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Şehirlerimiz istila edilirken, el yapımı patlayıcılar sokak sokak, ev ev tuzaklanırken dönemin askeri ve mülki erkânı suskun ve seyirci kalmıştı. Terörle mücadele, teslimiyet ve tepkisizliğe dönmüş, döndükçe de gömülmüştü. Hain terör örgütü, aldığı dış destekle Şırnak’tan Muş’a, Lice’den Silvan’a, Sur’dan Nusaybin’e, Silopi’den Cizre’ye, İdil’den, Dargeçit ve Derik’e kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına kast etmişti. Bu süreçte yüz on üç vatan evladını şehit verdik. Eş zamanlı olarak, Afrin’de tüneller kazılırken, yurdumuzda da kazılmıştır. Çukurlar açılırken, aynısı az önce sıraladığım il ve ilçelerimizde de yapılmıştır. Bu esnada MHP’de de hıyanetin kazı ve tünel faaliyeti görülmüştür. Sorumluluk çevresi terörle mücadele bölgeleri olan, özellikle rütbesi tuğgeneral seviyesinde bulunan çok sayıda hain 15 Temmuz’da FETÖ darbe girişiminde suçüstü basılmıştır. Bu tesadüf olamaz, rastlantı olamaz, olamayacaktır. 7 Haziran 2015’den sonra FETÖ planı tutmayınca Anadolu’nun doğrudan işgal planı devreye alınmıştı. Milliyetçi Hareket Partisinin, başını CHP’nin çektiği PKK, FETÖ karışımı ve haçlı tembihli iktidar oluşumunu reddetmesi bütün hesapları bozmuş, bütün planları tarumar etmişti. CHP’nin Çin malı başbakanlık teklifini kabul etmiş olsaydık, HDP’yi yanımıza yöremize kazara alıp FETÖ’nün tuzağına düşseydik, bilinsin ki, Türkiye iç savaşa sürüklenecek, bekamız hepten, tümden çökecek, çürüyecekti. Düşman evin içine girecek, kaleyi içten yıkacaktı. Bunu yapamazdık, böyle bir vebale ortak olamazdık, nitekim Allah’a çok şükür ki olmadık. Milletin vermediği Başbakanlık görevini başka kapılarda dilenerek arayamaz, alamaz, buna tenezzül dahi etmez, edemezdik. Bizim ülkülerimizin fiyatı yoktur. Bizim davamızın bedeli yoktur. Bizim inançlarımızın takası, telafisi, tehiri, ikamesi de asla görülmemiş, görülemeyecektir. Ederi bir dolar olan şerefsizlere verilecek ne bir karış toprağımız ne de bir tek insanımız vardır. Ülkücü olmak zordur, Ülkücü kalmak daha da zordur. Ülkücü geçinenlerle, Ülkücülükten geçinenlerin, bunlara fikren ve fiilen ortam açanların fitne ve fesatlarına karşı mücadele azmimiz, biliniz ki, pek çoktur, pek fazladır. 7 Haziran’ın rövanşını 1 Kasım’da almak, MHP’yi Meclis dışında bırakmak için harekete geçenler, bunu başaramayınca malum sancılı ve ağır operasyon sürecini başlattılar. Bu kapsamda oyunu gördük, oyuncuları tanıdık, Türkiye üzerindeki hesapları isabetle yorumladık. Bir yanda MHP’nin tasfiyesi planlandı, diğer yanda hendek, tünel, barikat terörü palazlandırıldı. Bir yanda Afrin’den Sur’a, Ayn El Arap’tan Suruç’a, Cizre’den Yüksekova’ya kadar büyük ve küresel ölçekli bir şiddet sarmalı sahaya indirildi, diğer yanda ise FETÖ iblisi silahını yağlayarak son hazırlıklarını gözden geçirdi. Şehirlerimizde bombalar patladı. Asker ve polislerimizin yanı sıra sivil ve masum vatandaşlarımız hedef alındı. Türk milleti her gün al bayrağa sarılı şehit naaşlarını ağıtlarla son yolculuklarına uğurladı."
20 TEMMUZ 2015'TEN BU YANA 1461 EVLADIMIZ ŞEHİT DÜŞTÜ
"Lütfen dikkat buyurunuz, 20 Temmuz 2015’den bugüne kadar 1461 evladımız şehit düştü." hatırlatmasında bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, o sürece ilişkin anlatımlarına şöyle devam etti:
"Devlet hayatına sızmış asker ve sivil FETÖ’cüler PKK’ya alan açtılar, teröristlerle paslaşıp verkaça girdiler. Nitekim 15 Temmuz 2016’da tarihin en şiddetli işgal ve ihanet teşebbüslerinden birisine milletçe maruz kaldık. Karşımızdaki melun senaryonun ilk aşamasında, millî duruşu tamamen etkisiz hale getirip, milliyetçiliği sorgulatıp Türkiye’yi iç kargaşa ve kaos ortamına sürüklemek bulunuyordu. İkinci aşamasında, bu kargaşa ve kaos halinin doğal ve doğrudan sonucu olarak vatanın kaybı, milletin bölünmesi, devletin yıkımı söz konusuydu. Üçüncü aşamada, güney sınırlarımız boyunca 2014’den itibaren pilot uygulamasına geçilen sözde kanton yönetimlerin aynısının Türkiye’nin bazı il ve ilçelerini kapsayacak şekilde hayata geçirilmesi, dört parçalı Kürdistan’ın Irak ve Suriye’den sonra üçüncü ayağının tezahür etmesi yer almaktaydı. Belirli aralıklarla dayatılan, duyurulan sözde özerklik ilanları bunun habercisiydi. Dördüncü ve son aşamada ise İran’ın, ABD ve İsrail kanalıyla çözülerek Kürdistan’ın son kısmının inşası hedeflenmişti. Bu maksatla Milliyetçi Hareket Partisiyle uğraşıldı. Bu nedenle Milliyetçi Hareket Partisi ameliyat masasına yatırıldı. PKK - PYD - FETÖ - IŞİD’in Türkiye’ye saldırı düzenlemesi bu yüzdendi. Hem MHP hem de partisiyle birlikte Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan küresel kuşatmaya alındı. Bu husumet ve ihanet kuşatmasına tesir düzeyi yüksek ilk vuruş 15 Temmuz gecesi bizzat Türk milleti tarafından gerçekleştirilmiştir. İkinci vuruş, 24 Ağustos 2016 tarihinde başlayan Fırat Kalkanı Harekâtı, üçüncüsü de 20 Ocak 2018’de Afrin’i kapsamına alan Zeytin Dalı Harekâtı’dır. Tehlike geçti mi? Hayır. Saldırılar azaldı mı? Asla. Karşımızda beka düzeyindeki tehditler artıyor ve yaygınlaşıyorken sorumluluktan kaçamazdık, duruşumuzu bozamazdık, iş birliği ve uzlaşmaya kulak tıkayamazdık. Zira mesele namus bildiğimiz vatandır. Konu devlet ve milletin tarihî haklarıdır. Mevzu istiklalimizdir. 103 yıl önce, Çanakkale’de, 67 askeriyle Ertuğrul Koyu’nu düşmana dar eden Ezineli Yahya Çavuş’un yüzünü kara çıkaramazdık. 275 kilogram ağırlığındaki üç mermiyi kol gücüyle kaldırıp topun namlusuna sürmüş Seyit Onbaşı’nın kutlu mücadelesine leke düşüremezdik. Soruyorum sizlere; Milliyetçi - Ülkücü Hareket varken, teslimiyet başını kaldırabilir mi? Türk düşmanları zafer naraları zafer turları atabilir mi? Aklımızdan bir an olsun çıkarmadık ki; bu vatan toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır. Bilinsin ki vatan Türk’tür. Yine hafızamızın derinliklerine kazıdık ki; bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bilinsin ki bayrak Türk bayrağıdır. Vatana sahip çıkmalıydık, devletin ve milletin çaresiz olmadığını göstermeliydik. Sahipsiz olan vatanın batması elbette haktır, biz sahip olursak, biz müdafaa edersek bu vatan batmayacak, tam tersine dünya döndükçe var olacaktır."
ŞEHİTLERİMİZ TÜRK MİLLETİNİN ŞEREF ABİDELERİDİR
Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi millî meselelerde milliyetçi duruşun adıdır, şühedaya vefanın ocağıdır ve hedefi de Türk milletinin bekasıdır. Tarih boyunca vatan ve millet uğruna candan geçen, serden geçen, yardan geçen kahraman şehitlerimiz, inanıyorum ki, bizimledir, manevi muhafızlarımızdır." dedi.
Konuşmasında yönelttiği şu sorulara gök kubbeyi çıntalacak ve seslerinin her yerden işitileceği şekilde cevap verilmesini isteyen Bahçeli, sorulara karşılık salonun hep bir ağızdan "Burada!" diye cevap vermesi üzerine, "Şükürler olsun ki, buradadır, zalimlere, hainlere korku vermektedir. Şühedaya hem gönül, hem vefa hem vatan hem de hiçbir zaman ödenemeyecek minnet ve şükran borcumuz vardır. Türklüğün tarih sahnesindeki çağları aşan yolculuğu, vatan ve bayrak uğruna toprağa düşen kahramanların yazdığı eşsiz bir destandır." diye konuştu.
Konuşmasında, "Balkan şehitlerimiz nerede? Çanakkale şehitlerimiz nerede? Sakarya şehitlerimiz nerede? Dumlupınar şehitlerimiz nerede? Kıbrıs şehitlerimiz nerede? Terörle mücadelede verdiğimiz şehitler nerede? Ülkü şehitlerimiz nerede? Türkiye nerede, Türk milleti nerede?" sorularını yönelten ve kitleden "Burada!" cevabını alan Bahçeli, şunları ifade etti:
"Ötüken’den başlayarak Anadolu’ya uzanan kutlu yürüyüşte, Türk milleti bütün çilelere rağmen millî varlığını koruyarak bugünlere gelmiştir. Bugünkü duruşumuzu, kahraman ecdadımızın oluşturduğu 'çelikten millî beka zincirine' borçlu olduğumuzu inkâr edemeyiz, etmemeliyiz. Şehitlerimiz Türk milletinin şeref abideleridir. 1915 Çanakkale Direnişi bir millî beka savaşıdır. Bu beka mücadelesinin bir benzeri şu anda Afrin’de icra edilmektedir. Kurtuluş Savaşı’na ve Türkiye Cumhuriyeti'ne giden yol Çanakkale’de açılmıştır. Türklüğün geleceğe uzanan güvenli yolu da güney sınırlarımız boyunca sağlanacak dirlik, huzur ve istikrara bağlıdır. Çanakkale’de arşı sallayan, tarihin akışını değiştiren, Türkiye Cumhuriyeti’nin ön sözünü kanlarıyla yazan şehitlerimizin mücadeleleri heba olamaz, israf edilemez. Türkiye yıkılamaz, Türk milleti mütecaviz emellere kurban verilemez. Biz, 7 Ağustos Yenikapı Ruhu’na bağlılık gösterdik. Bunun gereği neyse titizlikle onu yaptık. Millet için uzlaştık, devlet için özveride bulunduk, Türklüğün bekası için taşın altına elimizi koyduk. Adalet ve Kalkınma Partisiyle millî zaruret ve mecburiyetleri değerlendirip millî bekamızın muhatap kaldığı yüksek riskleri göğüslemek amacıyla yeni bir hükûmet sistemi üzerinde anlaştık. Anayasa değişikliği ekseninde mutabakata vardık."
15 TEMMUZ FETÖ DARBE TEŞEBBÜSÜ BİR MİLATTIR
Bahçeli, "15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü milattı. Hiçbir şey, bu tarihten öncesi gibi olamayacaktı." hatırlatmasında bulunarak, şunları söyledi:
"Siyasi hedef ve hesaplar gözden geçirilmeliydi. Cumhuriyet’in 93. Yıl dönümünde, Millî Mücadele’nin bütün miras ve emanetlerini kaybetmenin sınırına gelmiştik. Türkiye 7 Haziran’ı takip eden süreçte kızışan, adım adım ilerletilen, kademe kademe yerleşen sinsi, sistemli, gittikçe sivrilen işgal senaryosunun markajına alınmıştı. Az kalsın istiklalimiz elden gidiyordu. Neredeyse millî irade ateşe verilecekti. Çok boyutlu, birbiriyle geniş bağ ve bağlantılı derin komplo 15 Temmuz’da son darbeyi indirmek üzereyken Türk milleti inisiyatifi ele aldı, FETÖ’cü alçakları kaçtıkları yere kadar kovaladı. Astsubay Ömer Halisdemir şehit oldu, ama darbeci hainlere kök söktürdü, ismini tarihe yazdırdı. Gölbaşı’nda Polis Özel Harekât Daire Başkanlığına barbar hava saldırısı düzenlendi, buna karşılık kahraman polislerimiz canlarıyla direndiler, cani hesapları altüst ettiler. İki yüz elli bir vatan evladının şehadeti, iki bin yüz doksan dört vatan evladının gaziliği işgal emellerinin tepesine balyoz gibi indi, haçlı kalkışmasını püskürttü. FETÖ’cülerin kanunsuz kullandıkları tanklar, helikopterler, savaş uçakları, silahlar, bombalar, kurşunlar Türk milletine sökmedi, Türkiye’ye diz çöktüremedi. Dış bağlantılı 15 Temmuz hain FETÖ darbe denemesi, bütün taşları yerinden oynattı, Türkiye’nin bekası ve geleceği bakımından tarihî dönüm noktası oldu. Giderek ağırlaşan terör saldırıları, yeni boyutlar kazanan millî güvenlik tehditleri, yaşanan ihanet ayaklanmaları, millî bekanın ölümcül tehlikelerle karşı karşıya olduğunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Çevremizde oluşan husumet ve terör kuşatmalarını kırmak, Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunları boşa çıkartmak en önemli ve öncelikli millî görev hâline gelmişti. Duyarsız kalamaz, oyalanamaz, yerimizde sayamazdık. Bu şartlar altında hükûmet sisteminin daha hızlı, daha aktif, daha etkin, daha kapsayıcı, beka ve güvenlik meselelerini daha da önceliğine alan bir yapıya kavuşturulması elzemdi, acildi, büyük bir ihtiyaçtı. Milletlerin ve devletlerin hayatında, kritik dönemlerden geçilmesi, tarihî yol ayrımlarına gelinmesi mukadderdir. Siyasette, millî zorunluluklar, zorlayıcı sebepler ve şartlar, kritik kararlar alınmasını, köklü değişikliklere gidilmesini gerektirmektedir. İşte bu gelişmelerin ışığında, 16 Nisan 2017 Halk Oylamasında aziz milletimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini onayladı, kabul ve tescil etti. Bilhassa söylemeliyim ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun vârisi olan Türkiye’nin 1923’de kuruluşuyla Cumhuriyet tarihimizin ilk evresi tamamlanmıştır. Bundan sonra Türk siyasi hayatının ikinci önemli evresine, 1946’da tek parti sisteminden çok partili demokratik hayata intikalle geçilmiştir. Türk milliyetçilerinin bu kritik kavşak noktasında da belirleyici olduğu, demokrasi mücadelesinin ön saflarında yer aldığı yalın bir gerçektir. Cumhuriyet tarihimizin üçüncü evresi; 2017’de tarihî nitelikli değişiklikle parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiştir. Yeni hükûmet sisteminin mimarı bizzat Türk milletidir. Yeni hükûmet sistemi husumet ve hıyanete karşı güvencedir, güvenlik kilididir, millî bekanın sigortası, güvenli siperidir. Cumhur ittifakı, Cumhuriyet’in iradesidir. Cumhur ittifakı, Türk milletinin tarihî uzlaşmasıdır. Cumhur ittifakı, istiklal ve istikbalimizin teminatıdır. CHP, İP, HDP, PKK, FETÖ, PYD, YPG, IŞİD, DHKP-C ve küresel cinayet şebekesinden müteşekkil ihtilaf ve ihanet bloku cumhurun karşısında tel tel dağılacak, kaybetmekten başka seçeneği olmayacaktır."
CHP'NİN KONTROL VE DENETİMİ TÜRKİYE KARŞITI MİHRAKLARA GEÇMİŞTİR
Bahçeli, konuşmasında CHP'ye yönelik sert eleştiriler yöneltirken, şunları kaydetti:
"CHP yeri geldiğinde devlet kurduğunu söyleyen, yeri geldiğinde de yıkıma mihmandarlık, yozlaşmaya işbirlikçilik yapan siyasi cüruftur. Şu anda CHP ele geçirilmiş, kontrol ve denetimi Türkiye karşıtı mihraklara geçmiştir. Bu CHP ki, FETÖ’nün yörüngesindedir, PKK’nın hizasındadır, PYD’nin emeline hizmetle meşguldür. Çiftlik Bank dolandırıcılığıyla CHP’nin tevatür, tezgâh ve tezviratları birdir, aynıdır. Millete ikiyüzlü, binbir surat, bidon kafalılar, makarnacılar, kömürcüler, göbeğini kaşıyanlar diye saldıran ve sataşan alçaklar CHP’nin siyasi ve ideolojik çekim alanındadır. Ana muhalefet, ana vatana ihanet içindedir. Cumhur diyoruz, CHP’nin kafası bozuluyor, şaftı kayıyor, şanzımanı dağılıyor. İttifak diyoruz, millî iradeye hürmet gösterin ikazını yapıyoruz, CHP çıldırıyor, İP ve HDP’yle birlikte patırtı gürültü çıkarıyor. Milliyetçi Harekete dil uzatmaya yeltenen nesepsizler, CHP’nin kapısında mayalarının, meşreplerinin, tıynetlerinin gereğini yapmak için sıraya giriyorlar. Baraj altında kalacakmışız, bu nedenle kurtarılmışız. Tabanımız kaymış, bu sebeple can simidi uzatılmış. MHP dağılmış, ciddi sorunlarımız varmış, haricî destekle toparlanmamız için çaba sarf ediliyormuş. Hep aynı masal, hep aynı hava, hep aynı ezber. Kim bu müfteriler? CHP, İP, HDP ve Perinçekgiller familyası. Bir lafa bakın laf mı diye, bir de söyleyene bakın adam mı diye. Merhum Akif, Çanakkale Şehitleri için yazdığı muazzam eserinin bir yerinde ne diyordu: 'Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni desem tarihe sığmazsın.' CHP, şühedayı ne bilsin? CHP, şühedaya vefa gösteren Türklüğün ebedî sancaktarı MHP’yi nereden anlasın, hakkını hangi cesaretle teslim etsin? Eski tüfekler, yeni liboşlar, FETÖ’cüler, PKK’lılar, hıyanetin ana damarı CHP’ye nüfuz ediyor, ses yok, tepki yok; MHP, Türk milletinin teveccüh ve takdirini kazandıkça CHP sözcüleri, bunların yoldaş ve yancıları komaya girip şuur kaybına uğruyorlar. Bunlar; FETÖ’ye kur yaparlar, PKK’ya arka çıkarlar, Türkiye düşmanlarıyla saf tutarlar, Kıbrıs’ta Rum, Ege’de Yunanlı, Karabağ da Ermeni, Kudüs’te Siyonist, Irak’ta Barzani peşmergesi, Suriye’de PYD’li olurlar. Brüksel’de jurnalci, Vaşington’da mandacı olarak karşımıza çıkarlar. Bunlar her kılığa girerler de, ne hazindir ki bir tek Türk olmazlar, Türk olamazlar. CHP, siyasetteki teftir, bu tefi çalanlar ise Pensilvanya’dan İmralı’ya kadar ne kadar Türk düşmanı varsa onlardır. 15 Temmuz’a tiyatro diyen CHP, iki yüz elli bir şehide, iki bin yüz doksan dört gaziye ne diyecektir? FETÖ’cülerin mağduriyetinden bahseden bu parti, hainleri dışarı çıkarıp kahraman mı ilan edecektir? 15 Temmuz ihanetinin sarsıntı ve sonuçlarını bertaraf etmek maksadıyla ilan edilen OHAL’e karşı çıkan CHP, 20 Temmuz’a nasıl darbe diyebilmektedir? CHP, eğer 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünü kasten, taammüden görmüyorsa, Pensilvanya’nın nüfusuna kayıt yaptırmış demektir. CHP, demokrasi ve sandıktan umudunu tümden kesmiş, sokağa, darbeye, kaosa oynamaya heves ve tevessül etmiştir. CHP sözcülerinin tahrikleri, edep ve hayâ dışı iftiraları tırmanırsa, bunun acıklı sonuçlarına katlanmak provokasyon kuyruğundaki malum ve müptezel yüzlere düşecektir. Çapı, noktadan öteye geçemeyen bu tetikçilere söyleyeceğimiz tek şey şudur: MHP yürür, CHP sürünür, MHP yapar, alayı birden ölü balık gibi bakar. Bugünkü CHP’nin Atatürk’ün kurduğu siyasi parti ile hiçbir benzerliği, hiçbir ilgisi, hiçbir ilişkisi kalmamıştır. Bunlar hayırsız mirasyedidir, miras sonunda tükenmiştir."
YAKIN, ORTA VE UZAK GELECEK İÇİN 9 STRATEJİK GÖRÜŞ VE HEDEF
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, konuşmasında daha sonra yakın, orta ve uzak gelecek için belirlediği stratejik hedeflerini açıkladı.
"12. Olağan Büyük Kurultayımız münasebetiyle yakın, orta ve uzak geleceğe ilişkin dokuz stratejik görüş ve hedeflerimizi sizlerle, aziz milletimizle paylaşmak şahsım adına tarihî bir onurdur." diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"1– Türkiye’nin birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacı vardır. Demokrasi yüksek bir standarda taşınmalı,  bireysel hak ve özgürlük alanlarıyla güvenlik dengesi hassas bir şekilde kurulmalıdır. Millî beka üzerindeki sis perdesi kalkmış değildir. Ülkemiz olağanüstü risk ve tehditlerle boğuşmaktadır. 58. gününe girdiğimiz Zeytin Dalı Harekâtı’nın neticesinde; kırk yedi şehidimizin, iki yüzü aşan gazimizin fedakârlığıyla, hâlen aktif bir şekilde sahada mücadele eden kahramanlarımızın inancıyla Afrin tam anlamıyla kuşatmaya alınmıştır. Türk milleti terörizmle mücadelenin sonuna kadar destek ve duasıyla arkasında durmaktadır. Güney sınırlarımız boyunca tedavülde tutulan iğrenç bir hesap ortadadır. ABD, Afganistan’da, Irak’ta yıllardır güvenlik endişeleriyle nasıl duruyorsa, Türkiye de meşru savunma refleksi gereğince güney sınırlarımız boyunca oluşturacağı güvenlik kuşağını terör tehdidi geçesiye kadar derinlemesine tesis ve temin etmelidir. Ankara’nın savunması, sınır il ve ilçelerden değil, hâlihazırda Afrin, Ayn el Arap, Cizre, Kandil, Kerkük’ten başlayacaktır. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümünü idrak ettiğimiz bugünlerde ay yıldızlı al bayrak ya bugün ya yarın Afrin’in bağrına dikilmelidir. Zaferler halkasına yenisi ilave edilmelidir. Afrin, burada yaşayanlarındır. Türkiye’nin işgal emeli yoktur. Bu konuda bize durum hatırlatması yapan Avrupa Parlamentosu halt etmekte, PKK/PYD/YPG ile aynı kareye girmekten en küçük utanma hâli göstermemektedir. Afrin’de, Menbiç’te, mücavir topraklarda, Fırat’ın doğusuna kadar terör bitesiye kadar durup dinlenmek, vazgeçip geri dönmek Anadolu’yu hedef yapacaktır ki, bu izmihlali, bu imhayı getirecektir. Bu gelişmeler karşısında Milliyetçi Hareket Partisi, siyasetini beka üzerine kurmuş, birlik üzerine bina etmiş, bundan asla geri adım atmama iradesini göstermiştir. Diyoruz ki, bekayla varız, bekayla yaşayacağız, bekamızı ve tarihî egemenlik haklarımızı can pahasına da olsa koruyacağız.
2- 12. Olağan Büyük Kurultayımızın hitamında, yenilenmiş kadrolarımızla, gelişmeleri ve gerçekleşmesini öngördüğümüz hadiseleri milliyetçilik, demokrasi ve millî duruşla yorumlayıp vatanımızın her köşesine her insanımıza mutlak surette ulaşacağız. 2019 yılı üç siyasi olaya sahne olacaktır. Bunlardan ilki Mahallî İdareler Seçimleridir. Mevcut belediyelerimizi muhafaza ederek üstüne maksimum ilaveler yapacağız. Geçtiğimiz salı günü sabaha karşı kabul edilen, ardından Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan İttifak Yasası’nın ruh ve doğasına muvafık şekilde hareket edeceğiz. Cumhur ittifakının siyasi kaygı ve polemiklerle zedelenmesine yerel ve genel düzeyde müsaade etmeyeceğiz. Tabanda ittifak yok sözlerini elimizin tersiyle iteceğiz. Çünkü bizde taban yoktur, dava arkadaşlarımız vardır, işte bu salondadır, hamdolsun dimdik ayaktadır.
Soruyorum sizlere; cumhur ittifakına destek veriyor musunuz? Beka birlikteliğine her şartta sahip çıkıyor musunuz? İşte milliyetçi-Ülkücü irade, işte kahramanca duruş, işte millî bekanın daimî savunucuları cesaretleriyle düşman çatlatmaktadır. İkinci ve üçüncü siyasi olaylar ise sırasıyla Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleridir. Her seçim bizim için bir hilaldir, hilalin başarısının müjdesidir. 2019 yılındaki üç siyasi olayın üç ayrı hilal başarısıyla süsleyerek Milliyetçi Hareket Partisinin 50’inci yılını Allah’ın izniyle taçlandıracağız. Buna var mısınız? Buna hazır mısınız? Söz veriyor musunuz?"
MHP, 3 KASIM 2019'DA TBMM'DE ÇOK GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE TEMSİL EDİLECEK
MHP'nin, 3 Kasım 2019'da TBMM'de çok güçle şekilde temsil edileceğini vurgulayan Bahçeli, ilke ve hedeflerini açıklamaya şöyle devam etti:
"3- Milliyetçi Hareket Partisi 3 Kasım 2019’da çarpık tahmin, çürük tuzak, çorak tertipleri yıkarak TBMM’de çok güçlü bir şekilde temsil edilecektir. Tüm hazırlıklarımız ittifakın ilke ve esaslarına göre planlanıp uygulanacaktır. Cumhurbaşkanı seçiminde adayımız aksi ve arızi bir gelişme olmadıktan sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Cumhur ittifakı, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruluş felsefesine müzahir biçimde geleceğe taşıyacaktır. Hiçbir odak, hiçbir mahfil, hiçbir güruh, hiçbir siyasi düşük cumhur ittifakını çatlatamayacaktır. Fitne yayanlar, geçmişte sen onu söylemiştin, o bunu söylemişti diyenler, ala ala ancak havalarını alacaklar, kirli avuçlarını yalayacaklardır.
4- 2019 yılını takip eden beş yıl süresince Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kurum ve kurallarıyla yerleşip kökleşmesi için verdiğimiz destek, üstlendiğimiz sorumluluk, gösterdiğimiz açık tavır samimiyet ve sürekliliğini koruyacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin başından sonuna içindedir, Türkiye’nin sistemsel yapılanmasında üzerine düşeni demokratik ölçülerde yerine getirecektir.
5- Önümüzdeki en temel konu başlıklarından birisi FETÖ’yle mücadele olmalıdır. Bu terör örgütünün kripto damarı kesilmeli, iyi organize edilmiş devlet aklıyla, etkili planlanmış mücadele stratejisiyle bu musibet gündemden çıkarılmalıdır. Suçluyla suçsuz ayırt edilmelidir. Hukukun üstünlüğüne, adalet ilkelerine riayet gösterilmelidir. Yanlış taktiklerle doğru stratejiye ulaşılamaz. Strateji yanlışsa taktik adımların doğru olması herhangi bir şeyi değiştirmez. Doğru stratejiyle, isabetli bir siyasi eylem planı çerçevesinde, milletaltı yapılanmalarının devlete nüfuz etmeleri kesinlikle engellenmeli, işsizliği, yoksulluğu istismar etmelerinin önüne geçilmelidir.
6- Dış politikada merkez Ankara jeopolitiğidir. Ticaret savaşlarının ortaya çıktığı, ekonomik operasyonların kur, faiz, sıcak para üzerinden tetiklendiği bugünkü karanlık dönemde, dış politika ekonomik güvenliği de önceliğine almalıdır. Ege ve Akdeniz’deki haklarımızdan taviz verilmemelidir. Türkiye her alanda üretim şuurunu teşvik etmeli, bağımlılığın tutsaklığı getireceği akıldan çıkarılmamalıdır. Küresel ittifakların çatırdadığı, müttefik gördüğümüz ülkelerin terörle iş birliği yaptığı bir süreçte iç siyasetteki tutarlı birliği, ekonomide yeşermesini ümit ettiğimiz bereket iklimini devamlı ilerletmek hepimiz için bir vatan görevidir. ABD’nin Dışişleri Bakanlığında yaşanan görev değişimi, pompalanan kötümserlik havası, kurulan iki taraflı mekanizmaların zaman zaman tavsaması yılgınlığa neden olmamalıdır. Türkiye hiçbir sanal ve sahte oluşuma mecbur değildir. Türkiye Cumhuriyeti, başkalarının lütuf ve ikramıyla kurulmamış, böyle de var olmayacaktır. Önümüzdeki dönemde, AB üyelik sürecinin, ABD’yle devam eden sancılı seyrin, yaralı NATO ittifakının millî hassasiyetler kapsamında yeniden değerlendirilmesi kaçınılmaz olabilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi buna vardır, devlet ve milletiyle bir ve bütündür.
7- 2023, Cumhuriyet’in 100. yıl dönümüdür. Büyükşehirleri kapsayacak şekilde yüz il, bin ilçeden oluşan bir idari sistemle, ekonomide yerli ve millî diriliş sayesinde, siyasette birlik ve dayanışma ruhunun ayağa kalkışıyla Türkiye bölgesinde süper güç, küresel düzeyde de nazı geçen, sözü dinlenen bir ülke seviyesine çıkmalıdır, inanıyorum ki mutlaka çıkacaktır."
TÜRKLER VE KÜRTLER ARASINA NİFAK SOKMAK ŞEREFSİZLİKTİR
Bahçeli, 8 ve 9. stratejik hedef ve görüşlerini dile getirirken, Türk-Kürt kardeşliğini vurgulayarak, “Türkler ve Kürtler arasına nifak sokmak şerefsizliktir, hıyanettir, büyük bir kötülüktür.” görüşüne yer verdi.
Bahçeli, şunları söyledi:
“8- Türk milleti muazzam bir hazine, bin yıllık kardeşliği esas alan, ayrım ve ayrımcılık kabul etmeyen ulu bir çınardır. Türkler ve Kürtler arasına nifak sokmak şerefsizliktir, hıyanettir, büyük bir kötülüktür. Kürt kökenli kardeşlerimi dışlayan bir millet gerçeği olamayacaktır. Türklük ise Türkiye ve Türk milletinin ana omurgası, ana iskeletidir. Bozkurt işareti, doğudan batıya, kuzeyden güneye büyük bir aile olan aziz Türk milletinin tarihî sembolüdür. Bu sembolü yapan askerlerimizin cezalandırılmasını isteyenler ya hain ya da müstevlilerin geride kalan tortuları, bugünkü torunlarıdır. PKK’lı hainler, aslında en büyük kötülüğü Kürt kökenli kardeşlerimize yapmışlardır. Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olan Kürt kökenli kardeşlerimiz, ortak geleceğimizin ayrılıkta ve ayrışmada değil, ortak değerler etrafında birleşme ve bütünleşmede olduğunu görmüşler, hainlere kapılarını sürgülemişlerdir. Hepsiyle övünüyorum, hepsiyle gurur duyuyorum, hepsini selamlıyorum. Vatan birdir, millet birdir, devlet birdir, bayrak birdir, dil birdir; hepsi Türk milletinin eseri, hepsi millî namusa emanettir. Başkentimiz Ankara’dır, bağımsızlığımızın manzum eseri İstiklal Marşı’mızdır. Bizim için herkes eşittir Türkiye’dir. Türk milletinin geleceği ay yıldızlı al bayrağın altındadır. Sorunların, sıkıntıların, haklı ve meşru beklentilerin, Türkiye’nin millî birliği, bölünmez bütünlüğü çerçevesinde makul çözümlere kavuşturulması elbette mümkündür, elbette münasiptir.
9- Yüz yıl önce Mondros Mütarekesi’ni konuşuyor, yedi düvelin topraklarımızı işgalinden dert yanıyor, feryat ediyorduk. Bundan yüz yıl sonra, yani 2123’te, Türkiye Cumhuriyeti, uzay araştırmaları yapan, genetik ve teknolojik kalkınmayı başarmış, her vatandaşını insanca yaşatan, dünyada hükmü geçen ilk üç devletten birisi olmalıdır, bizler göremesek de imanla söylüyorum ki bu uzak hedef gerçekleşecektir. Gelecek Türk asrı, geleceğin gücü Türkiye’dir. Gelecek Türk-İslam toplumlarının küflü prangalarını söküp atmasına sahne olacaktır. Din tacirlerinden kurtulup, hainleri yok edip, taassup bekçilerini ayıklarsak Türk-İslam ülküsü Türkiye’nin ve komşu coğrafyaların bayraktarlığı göreviyle ilayıkelimetullah mührünü cihana vuracaktır. İşte Kızılelma o zaman cevabını bulacak, o hâlde amacına ulaşacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi; ufkun karardığı yerde son ümit ışığıdır. Türk milletinin son kalesi, son direniş burcudur. Çarenin tükendiği yerde son kurşundur. Orhun’daki nefes, Issık Gölü’ndeki nefer, Avrupa kapılarında Atilla, Malazgirt’te Alparslan, Niğbolu’da Yıldırım, Kosova’da Murat, Viyana’da Kanuni, seferlerde çalan mehteran, Çanakkale’de 57. Alay, Sarıkamış’ta şehit, Kudüs’te mihrap, Hicaz’da kahramanlık, Kerkük’te Gökbayrak, Plevne’de Osman Paşa, hudutlarda akıncılar, Kocatepe’de Mustafa Kemal, Afrin’de yiğitlik Milliyetçi Hareket demektir."
KONUŞMASINI ZİYA GÖKALP'IN ASKER DUASI ŞİİRİ İLE BİTİRDİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ziya Gökalp'ın Asker Duası şiiri ile bitirdiği tarihî kurultay konaşmasında daha sonra şunları kaydetti:
"Milliyetçi Hareket; millî duruştur, şühedaya vefadır, millete bekadır.  Bizim varlık nedenimiz, gelecek hedefimiz budur. Biz Türkiye’nin bekası ve aydınlık bir geleceğe taşınması için yürüyoruz. Bu kutlu yolculukta; hiçbir şeyden korkmadan, yılgınlığa kapılmadan, yorulmadan, durmadan, her engeli aşarak sonuna kadar yürüyeceğiz. Hepinize yürekten güveniyorum, hepinizle iftihar ediyorum, sizlerle dava arkadaşlığı yapmaktan eşsiz ve emsalsiz bir gurur duyuyorum. Yolunuz, bahtınız, alnınız açık, gazanız mübarek olsun. Cenabıallah hepinizden razı olsun. Bugün bu salonda büyük bir şevk ve heyecanla millî beka için ayağa kalkan Türk ve Türkiye sevdalısı Ülküdaşlarımı saygılarımla selamlıyorum. Türk milletinin tarih yolculuğunda Türklüğü yaşatmak ve yüceltmek uğruna can veren ecdadımıza, Millî Mücadele’nin lideri ve Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kurucu kahramanlara, dünyanın en büyük şehitliği olan Çanakkale’den bu dönemin beka mücadelesine sahne olan Afrin’e kadar; vatan savunmasında, terörle mücadelede, bir hilal uğrunda toprağa düşen aziz şehitlerimize, partimizin kurucu Genel Başkanı Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Bey’e, Hakk’a yürümüş bütün dava şehitlerimize, ülkü arkadaşlarımıza Cenabıallah’tan rahmetler diliyorum. Milliyetçi-Ülkücü Hareketin 49 yıllık şerefli yolculuğunda bu kutlu davaya hizmeti ve emeği geçmiş herkesi minnet ve hasretle yad ediyor, sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Teröre karşı amansız bir mücadele veren güvenlik güçlerimize, kuzey Irak’ta, İdlip’te, Afrin’de destan yazan kahraman askerlerimize, kahraman polislerimize, kurultayımızın dualarını göndermek amacıyla, büyük düşünürümüz Ziya Gökalp’ın 'Asker Duası' şiirinin şu mısralarıyla konuşmamı bitirmek istiyorum:
'Yolumuz gaza, sonu şehâdet,
Dinimiz ister sıdk ile hizmet,
Anamız vatan, babamız millet,
Vatanı ma'mur eyle Yârabbi!
Milleti mesrur eyle Yârabbi!
İslâm'ı âbâd eyle Yârabbi!
Düşmanı berbâd eyle Yârabbi!
Orduyu düzgün eyle Yârabbi!
Sancağı üstün eyle Yârabbi!
Şehidi mahzun etme Yârabbi!
Soyunu zebun etme Yârabbi!'
Biz de diyoruz ki, Türk milletini meyus, Milliyetçi-Ülkücü Hareketi mahcup, Türkiye’yi mağlup etme ya Rabbi! Amin diyelim hep birden. Aminler yağsın millî yüreklerden. Amin! Amin! Allahuekber! Allahuekber! Yarın karşılayacağımız üç ayların mübarek olmasını diliyorum. Yaklaşan Türk’ün Bahar Bayramı’nı gönülden kutluyorum. Sağ olun, var olun. Cenabıallah’a emanet olun. Ne mutlu Türk’üm diyene!"
BAHÇELİ, DOKUZUNCU KEZ YENİDEN GENEL BAŞKAN
MHP Lideri Bahçeli, kurultayda seçim sonuçları açıklanıp ve tüm delegelerin oyu ile dokuzuncu kez Genel Başkan seçildiği açıklandıktan sonra yeniden kürsüye gelerek, davetlilere hitaben kısa bir teşekkür konuşması yaptı.
Konuşmasında kurultayla ilgili gözlem ve değerlendirmelerini de dile getiren Bahçeli, şunları belirtti:
"Milliyetçi Hareket Partisinin 12. Olağan Büyük Kurultayı sabır, sükûnet, sağduyu, aynı zamanda muazzam bir katılım ve coşkuyla gerçekleşmiştir. Bu salonda görkemli, göğüs kabartıcı bir heyecan yaşanmıştır. Kucaklaşmanın, dava arkadaşlığının, yüksek hedeflere ulaşma azminin en güzel örnekleri bugün sahnelenmiştir. Bu nedenle hepinize müteşekkirim, hepinizle gurur duyuyorum.
Ülkemin dört bir yanından Ankara’ya gelen dava arkadaşlarım, Millî duruşun, şühedaya vefanın, millete bekanın gereğini yapmışlardır. Ankara’da tarihe geçecek bir kurultay, asla unutulmayacak, hafızalardan çıkmayacak kutlu bir buluşma, anlamlı bir toplantı yapılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi imrenilecek, gıptayla hatırlanacak, hayranlıkla yorumlanacak büyük bir başarıya imza atmıştır. İradenin sahibi Milliyetçi-Ülkücü Hareket sözünü söylemiş, tercihini yapmış, gelecek hedeflerine inanmışlıkla kilitlenmiştir.
Mutluyum, huzurluyum, emin olunuz ümit doluyum. Bugün dedikodu alt edilmiştir.
Bugün iftiralar çiğnenmiştir. Bugün amansız saldırılar, alçak operasyonlar, ahlaksız suçlamalar bir kez daha ezilmiş bir kez daha imanla engellenmiştir.
Büyük Kurultayımızın manevi havası, muhteşem vakarı MHP üzerinde hesap yapan, plan kuran, senaryo yazan işbirlikçileri, ihanet kervanını bozguna uğratmıştır. Sizlerle övünüyorum, sizlerle dava arkadaşı olmaktan iftihar ediyorum. Türkiye’miz çok zor günlerden geçmektedir. Millî bekamız tehlikededir. Millî güvenliğimiz tehdit altındadır. Millî çıkarlarımız hedeftedir. Terör saldırıları hız kazanmıştır. Millî birliğimiz sarsılmakta, temelleri dinamitlenmektedir. Millî direncimiz kırılmak istenmektedir.
İhanet pusuda, husumet nöbette, melanet ayaktadır. İçeriden ve dışarıdan kuşatılan, her cepheden küresel saldırı altında olan Türkiye, çok ciddi bir beka mücadelesi vermektedir. Bu hain kuşatmaları kırmak ve Türkiye’yi aydınlık bir geleceğe taşımak; şerefli tarihimize, kahraman ecdadımıza, bu vatanı bizlere emanet eden aziz şehitlerimize, elbette büyük Türk milletine namus borcumuzdur. Bu irade, bu kararlılık, bu iman, bu heyecan ve cesaret şükürler olsun ki burada vücut bulmuştur. Türk milliyetçileri Türkiye’nin bekasına sahip çıkmak için şuurla ayağa kalkmışlardır. Milliyetçi – Ülkücü Hareket buradan haykırmakta ve uyarmaktadır. Herkes çok iyi bilsin ki; bu kutsal vatan sahipsiz değildir. Şanlı al bayrağımız öksüz ve rüzgârsız değildir. Bu aziz millet yalnız ve çaresiz değildir. Milliyetçi Hareket ebedi vatan nöbetindedir. Vatana borcunu ödemek için sabırsızdır. Bu millî duruş bu millî şahlanış; Türkiye’nin içinde bulunduğu kara günleri geride bırakarak aydınlık bir geleceğe yürüyeceğini müjdelemektedir. Bilmenizi isterim ki, hepinize güveniyor, hepinize inanıyorum. Bu heyecan ve azminizle Türkiye’nin geleceğinin güvencesi olduğunuza yürekten inanıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk siyasetinin yarım asırlık ulu çınarıdır. Türk – İslam ülküsünden feyzini alan ilkeleri, ülküleri ve inançlarıyla on yıllardır siyaset alanındadır. Zulümler, saldırılar, baskılar, haksızlıklar, siyasi suikastlar, zindanlar, işkenceler, tezgâhlar, komplolar ve kumpaslara rağmen bugün de korkusuzca ayaktadır."
MUKADDES GÖREVİMİ ŞEREF TACI GİBİ TAŞIYACAĞIM
Bahçeli, "Bu kutlu dava; karşılıksız ve sonsuz bir vatan ve millet sevgisinden kaynaklanan bir ruh, gönül ve iman hareketedir." diyerek, teşekkür konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Anlamını ve değerini Türkiye sevdasıyla çarpan tertemiz yüreklerde, lekesiz vicdanlarda bulmuştur. Harcı; çile, fedakârlık, cefa olan bu davanın tapusu, kuvvet ve menfaat karşısında erimeyen haysiyetlere zimmetlidir. Çetin yolları aşan cesur yüreklerin mühürlediği bu tapunun tescil edildiği yer de büyük Türk milletinin vicdanıdır. Tarihi bilemeyenlerin, geçmişi de geleceği de olmaz derler. Milliyetçi Hareketin tarihi; şerefli ve gururlu bir geçmişin hikâyesi, onurlu ve aydınlık bir geleceğin de pusulası, yol haritasıdır. Tarihi; kutlu davaları uğruna her zorluğa katlanan, her cefayı ve ezayı göze alan, ölüme meydan okuyan cesur ve inançlı insanlar yazarlar. Vatan ve millet sevdasıyla yanıp tutuşan; devletiebet müddet kılmak, milletiebet müddet yaşatmak için ölümü göze alan kahramanlar, tarihin onur sayfalarına altın harflerle yazılırlar. Gün gelir, Hak vaki olur ve ebediyete göçen kahramanların hatıraları millî hafızadan hiç silinmezler, millî vicdanın mabedinde yaşarlar. Milliyetçi Hareket Partisi, böyle yazılmış bir tarihin mirasçısıdır. Milliyetçi Hareketin şerefli mücadele tarihini; Türkiye’nin millî varlığını ve birliğini canından aziz bilen, Türk milletinin beka davasına baş koyan, Beka tehlikeye düşerse; baş almaya, baş vermeye hazır olan, millî bekayı canı ve kanı pahasına korumaya yeminli cesur yürekler yazmışlardır. Tarih şahittir ki, bu yarım asırlık çileli yolculukta Milliyetçi Hareket; Türkiye’nin bekasını her siyasi düşüncenin üstünde tutmuş, millî konularda her zaman millî duruş sergilemiş, siyasi rotası hiç sapmamış, ilke ve ülkülerinde hiçbir kırıklık yaşanmamıştır. Davamızın iman erleri, bugün de aynı millî ruh ve heyecanla, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin tarihini yazmışlar, kararlılıklarını göstermişlerdir. 12. Olağan Büyük Kurultayımız, millî beka uğruna muhteşem bir diriliş ve yükselişin miladı olacaktır. Büyük Kurultayımızın ismi ve ana temasının 'millî duruş – şühedaya vefa – millete beka' olarak belirlenmesi tesadüf değildir, tarihî bir gerçeğin ifadesidir. Bundan sonra takip edeceğimiz hedefler bellidir. Duruşumuz millîdir. Vefamız şühedayadır. Millete beka irademiz, isteğimizdir. Bu vesile ile Büyük Kurultayımıza katılan herkese teşekkür ediyorum. Şahsımı bir kez daha Genel Başkanlık göreviyle onurlandıran muhterem delegelerimize, Büyük Kurultayımızın tarihî iradesine şükranlarımı sunuyorum. Türkiye’nin çok kritik döneminde yeniden üstlendiğim mukaddes görevimi geçmişte olduğu gibi gelecekte de şeref tacı gibi taşıyacağımı, davamızın haklarını, haysiyetini ve kutlu ülkülerini sonuna kadar temsil ve müdafaa edeceğimi huzurlarınızda ilan ve ilam ediyorum. Sözlerime son vermeden; Yurt dışından gelen değerli konuklarımıza, bütün davetlilerimize, saygıdeğer delegelerimize, ülkemizin her köşesinden gelen vefakâr Ülküdaşlarıma, iradenin gerçek sahibi aziz dava arkadaşlarıma, fedakârca çalışan medya mensuplarına, şüphesiz ki büyük Türk milletine, kurultayın düzenlenmesinde emeği geçen herkese, gösterdikleri ilgiden, katkıdan, destekten dolayı şükranlarımı sunuyorum. Milliyetçi Hareketin sevdalılarına daha nice kurultayları aynı şevk, aynı heyecan, aynı coşkuyla gerçekleştirmelerini temenni ediyorum. İnanıyorum ki, Cenabıallah Türkiye'nin geleceğine sahip çıkma mücadelesinde heyecanımızı ve azmimizi karşılıksız bırakmayacaktır. Kurultayımızda tecelli eden sonuçların kutlu davamıza, partimize, demokrasimize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyor, Cenabıallah’a emanet ediyorum. Millî Duruş, Şühedaya Vefa, Millete Beka diyorum.Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!"
MHP’NİN YÖNETİMİNDE BÜYÜK DEĞİŞİM
MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin 12. Büyük Kurultayında dokuzuncu kez MHP Genel Başkanı seçildi. 75+25=100 kişilik Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ve 9+5=14 kişilik Merkez Disiplin Kurulu (MDK) üyeleri olmak üzere toplam 114 kişilik MHP yeni yönetimi de belli oldu.
MYK LİSTESİNE GİREMEYENLER
Yeni MYK ve MDK listesindeki isimlere bakıldığında, Devlet Bahçeli’nin parti yönetiminin yüzde altmışını değiştirdiği görülmektedir. Eski MYK’de yer alan ancak yeni listeye giremeyen, aralarında Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, Ekonomi ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk, Türk Dünyası ve Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Günal’ın da yer aldığı isimler şöyle:
"Abbas Bozyel, Ahmet Bukan, Ahmet Selim Yurdakul, Başbuğ Pınarbaşı, Bülent Belen, Celal Taşdoğan, Elif Konca Akdeniz, Esin Gürel, Hamit Ayanoğlu, Hüseyin Akgül, İsmail Bozalioğlu, Mehmet Akif Paksoy, Mehmet Ali Tanrıverdi, Mehmet Erdoğan, Mehmet Müftüoğlu, Mehmet Sami Uzun, Mehmet Şandır, Mesut Çelik, Muharrem Varlı, Mustafa Mit, Ruhi Ersoy, Saffet Sancaklı, Sultan Gündüz, Şeref Oruç, Uğur Bektaş, Vahit Doğan, Ahmet Savaş Çolak, Alper Gedik, Erol Gül, Fatih Budak, Turgay Baştuğ, Hikmet Nazlı, İbrahim Ünal, Adem Özbay, Hüseyin Kocabaş, Hasan Dağaslan, Osman Yüce, Şükrü Doğan."
YENİ MYK'DE KİMLER YER ALDI?
12. Büyük Kurultayda yeni MYK'de yer alan isimler şunlar:
"Edip Semih Yalçın, İsmet Büyükataman, Celal Adan, Mevlüt Karakaya, Emin Haluk Ayhan, Sadir Durmaz, Mustafa Kalaycı, İsmail Faruk Aksu, Zuhal Topçu, Kamil Aydın, Ruhsar Demirel, Mehmet Parsak, Hidayet Vahapoğlu, Cemal Çetin, Ali Güler, Oğuz Turhan, Özgür Bayraktar, Tamer Osmanağaoğlu, Yaşar Yıldırım, Volkan Yılmaz, Kadir Şekerci, İbrahim Çiftçi, Nevin Taşlıçay, Erdem Karakoç, Musa Küçük, Kadir Çitil, Hasan Özarslan, Abdurahman Başkan, İbrahim Özyavuz, Seyit Ahmet Göçer."
MYK'YE YENİ SEÇİLEN İSİMLER
"İzzet Ulvi Yönter, Deniz Depboylu, Mehmet Taytak, Merve Menekşe, Gülbeyhan Saylağ, Nur Tuğba Aktay, Ayşe Sibel Ersoy, Gülay Özcan, Serap Şule Kalın, Fethi Yıldız, Murat Kotra, Yüksel Kaleci, Davut Haskırış, Ahmet Özyürek, Ahmet Yiğit Yıldırım, Hakan Doğru, Adem Yurdakul, Abdullah Bahadır Alperen, Fatih Çetinkaya, Mehmet Duygulu, Ferhat Çakıroğlu, Muhammet Koçak, Sefer Aycan, Süleyman Korkmaz, Mehmet Varol, Nevzat Aypek, Hüseyin Korkmaz, Akın Üstün, İdris Aydın, Hakan Er, Hüsnü Uğur, Mustafa Ertekin, Mehmet Sarı, Süleyman Latif Yunusoğlu, Nevzat Ünlütürk, Fevzi Zırhlıoğlu, Ömer Çağlar Yılmaz, Bulduk Özdemir, Volkan Uygunuçarlar, Volkan Dudu, Yusuf Turan, Recep Bakırcı, Umur Ertürk, Yakup Özkılıç, Ahmet Yılmaz."