Merhum Başbuğ'un Doğumunun 100. Yıl Dönümünde
Ülkücülerden Başkentte Muhteşem Gövde Gösterisi
DEVLET BAHÇELİ: “TÜRKEŞ BEY'E SEVGİMİZ VE BAĞLILIĞIMIZ HİÇ AZALMADI”
Evin GÖKTAŞ
YENİ DÜŞÜNCE -Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş, doğumunun 100. yıl dönümünde ilk kez bu kadar görkemli bir şekilde 140 bin Ülkücünün katılımıyla anıldı.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Vefatının üzerinden 20 yıl, doğumunun üzerinden de bir asır geçmesine rağmen, Türkeş Bey'e sevgimiz, bağlılığımız hiç azalmadı. Gelişmeler onu hep haklı çıkardı. Vizyonu her zaman hayranlık uyandırdı. Onda geniş bir ufuk vardı. İleriyi görme kabiliyeti şahsında temerküz etmişti. Türkiye'nin umutsuzluğa kapıldığı bir dönemde, 9 Işık doktriniyle karanlığı yardı, karamsarlığı aştı, siyasi ve fikrî düzeydeki karaborsa mantığını, karambolden beslenen kirli emelleri yıktı geçti." dedi.
Milliyetçi Ülkücü Hareketin kökünden asla kopmadığını,özünden ayrılmadığını ve ülkülerinden zerre kadar taviz vermediğini vurgulayan Bahçeli,"İşte şahidi pırıl pırıl Ülkücü Türk gençliğidir. Ülkücünün yeri MHP'dir.MHP, Türk milletinin eseridir, Türk siyasetine ve Türk tarihine hediyesidir." diye konuştu.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz'un da öncülüğündeki on binlerce Ülkücü, kurultay öncesi önce merhum Başbuğ Alparslan Türkeş'in Beştepe'deki kabristanlığını sonra da Anıtkabir'i ziyaret ederek dua okudu. Anma töreninin Atatürk'ün huzurunda olması oldukça anlamlı karşılandı. Hem Anıtkabir'i hem de Atatürk Spor Salonu'nu ve çevresini dolduran coşkulu kalabalık, "MHP bitti."diyenlere tokat gibi yüzlerine vurdu.
MHP Lideri Bahçeli, yaklaşık bir saat süren ve sık sık sloganlarla kesilen konuşmasına şu sözlerle başladı:
"Büyük Türk milleti, aziz Türk gençliği, Türk-İslam ülküsünün yılmaz neferleri muhterem Ülküdaşlarım, Türklüğün güçlü umudu, Türkiye'nin gelecek ufku değerli bozkurtlarım, asenalarım, ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarım, saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler. Doğumunun 100.yılında Başbuğ Alparslan Türkeş 3.Türk Gençlik Kurultayına hepiniz hoş geldiniz,sefalar getirdiniz. Bu mahşerî coşkuyu, bu hayranlık veren heyecanı hürmetle selamlıyorum. Hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Başbuğ’umuzun doğumunun 100.yılında muhteşem hatırasını, muazzez anılarını saygıyla,şükranla, rahmetle yâd ediyorum. Gençlik Kurultayının başarılı geçmesini, ülkemiz,milletimiz, Türk-İslam âlemi ve parlak istikbalimiz adına güzelliklere vesile olmasını Allah'tan diliyorum."
TÜRKEŞ BEY, 9 IŞIK DOKTRİNİYLE KARANLIĞI YARDI
Türk milletinin fedakârlık numunesi, fikir ve aksiyon hamlesi büyük liderlere çok şey borçlu olduğunu kaydeden Bahçeli, şunları söyledi:
"Hamdolsun Türk tarihi bu kapsamda çok zengindir.Elbette büyük liderler mücadelemizin rehberi, büyük fikirler uyanışımızın,toparlanışımızın, birlik ve beraberliğimizin harcı ve haddidir. Liderler vardır, yaşadıkları zamanın dışına taşarlar. Liderler vardır, yaşanan destanları bizzat yazarlar. Yine liderler vardır, dünya döndükçe, insanlık var oldukça unutulmazlar, tarihteki muhkem ve mutlak yerlerini alırlar. İşte Başbuğ Alparslan Türkeş Bey böyle bir liderdir. Tam bir asır önce, 25 Kasım 1917'de Lefkoşa'da başlayan kutlu bir ömür 80 yılı devirerek 4 Nisan 1997'de Ankara'da son bulmuştu. Türkeş Bey Türklüğün vicdanında doğmuş, İslam'ın sancağından tutmuştu. Araladığı üçüncü yol, açtığı Ülkücü çığır Türk milletinin özünü kavramış, millî ömürleri kapsamış, millî heyecan ve arzuları bir şuurda toplamıştır. Bu şuur ki; Bilge Kağan'dan Alparslan'a ulaşan dik duruş, Osman Gazi'den Fatih'e ulaşan kutlu diriliş, Kanuni'den Mustafa Kemal'e ulaşan kalıcı silkiniş, Tonyukuk'tan Uluğ Bey'e ulaşan kişilikli uyanış, Farabi'den İbn-iSina'ya ulaşan ilkeli tırmanış, Kâşgarlı Mahmud'dan Ali Şir Nevai'ye ulaşan iffetli kanatlanış, Yusuf Has Hacip'ten Şeyh Edebali'ye ulaşan ülfetli şahlanış, Pir-i Türkistan'dan Hacı Bektaş'a ulaşan ihlaslı ayaklanış,Fuzuli'den Âşık Veysel'e ulaşan kendine dönüş, Mevlana'dan Yunus'a ulaşan öze dokunuş, Dedem Korkut'tan Karacaoğlan'a ulaşan satır satır oluş, Vahapzade'den Şehriyar'a ulaşan dize dize büyüyüş, Nene Hatun'dan Seyit Onbaşı'ya ulaşan kademe kademe yürüyüştür. Bu şuur ki; İsmail Gaspıralı'dan Yusuf Akçura'ya,Mehmet Akif'ten Ziya Gökalp'a, Mümtaz Turhan'dan Erol Güngör'e, Hüseyin Nihal Atsız'dan Ahmet Arvasi'ye, Arif NihatAsya'dan Galip Erdem'e kadar dalga dalga yükselen doğruluş, Dündar Taşer'den Mehmet Eröz'e, Osman Turan'dan Necmettin Hacıeminoğlu'na, Osman Yüksel Serdengeçti'den Halide Nusret Hanım'a, Ömer Seyfettin'den İbrahim Kafesoğlu'na kadar yayından ok gibi fırlayan okuyuş, düşünüş, kavrayış ve kucaklayıştır.Milliyetçi-Ülkücü Hareket asildir, Hak davasının, millî ülkülerin, millet varlığının teslim olmayacak, teslim alınamayacak sancaktarıdır. Bu nedenle davamız dosdoğrudur. Davamız tertemizdir. Davamız Türklüğün, Türk-İslam ruhunun gelecek ümididir. Şayet bugün varsak, şayet bugün nefes alıyorsak, şayet bugün vatan, millet, mukaddesat ve mukadderatımız için gözümüzü daldan budaktan esirgemeyecek bir kararlılığa sahipsek bunun temelinde şehidin şühedanın payı,Elbette Başbuğ Türkeş Bey'in üstün, sabırlı, inançlı, akıl ve mücadele dolu hayatının derin iz ve akisleri vardır. Vefatının üzerinden 20 yıl, doğumunun üzerinden de bir asır geçmesine rağmen, Türkeş Bey'e sevgimiz, bağlılığımız hiç azalmadı. Gelişmeler onu hep haklı çıkardı. Vizyonu her zaman hayranlık uyandırdı. Onda geniş bir ufuk vardı. İleriyi görme kabiliyeti şahsında temerküz etmişti. Türkiye'nin umutsuzluğa kapıldığı bir dönemde, 9 Işık doktriniyle karanlığı yardı, karamsarlığı aştı, siyasi ve fikrî düzeydeki karaborsa mantığını, karambolden beslenen kirli emelleri yıkıp geçti. Dedi ki:'Milliyetçisiyiz, Türkçüsüyüz. Neden Türkçüyüz? Çünkü milletimiz Türk milletidir.' Herkes duysun ve şahit olsun ki: Türk'üz, Türkçüyüz, Türk milliyetçisiyiz. Ülkücüyüz, son nefesimize kadar da Turancıyız."
TÜRKEŞ BEY; EMSALSİZBİR TARİH ŞUURUNA SAHİPTİ
"Gerçek anlamda büyük liderler; tarihin akışını etkilerler, tarihi önceden okurlar ve görürler, tarihe damgasını vururlar." ifadesine yer veren Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkeş Bey; emsalsiz bir tarih şuuruna, ufkun ötesine bakma ve görme meziyetine sahipti. Onu gerçek manada anmak, hatırasını yâdetmek; Onu doğru anlamaktan, ülküsünü, ideallerini ve fikirlerini bütünüyle korumaktan, eserlerine ve emanetine yüksek bir şuurla sahip çıkmaktan geçer.Bunun için ilk önce, yarım asrı aşkın destansı Türk milliyetçiliği mücadelesinin, her aşamasında hâkim olan ortama, imkân ve şartlara bakmak gerekir. Başbuğ, Türk milliyetçiliği bayrağını, milliyetçiliğin tehlikeli bir akım olarak görülüp dışlandığı bir dönemde açmıştır. 1944'te tabutluklara sokulan, vatan hainliği ve ırkçılık olarak mahkûm edilen Türk milliyetçiliğinin kaderi Başbuğ Türkeş'le değişmiştir. Türk milliyetçiliği ülküsünü sistemleştirerek aksiyon hâline getirmiş, fikir sahasından siyaset sahnesine taşımış ve Türk milliyetçiliği Milliyetçi Hareket Partisiyle, tarihte ilk defa bir partinin programı ve dünya görüşü olmuştur. Hücrelerde, demir parmaklıklar arkasında unutturulmaya ve sindirilmeye çalışılan bu dava, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hükûmet ortaklıklarıyla Türkiye'nin yönetimine taşınmıştır. Türkeş Bey; uzun yolculukta, Türklüğü ve Müslümanlığı Anadolu'ya yayan Horasan erenleri gibi, Türk milliyetçiliği ülküsünün Anadolu'da kök salması için adeta insanüstü bir gayretle çalışmıştır. Nitekim Türk milliyetçiliği, tüm yurt köşelerine bu sayede yayılmış, Türk gençlerinin vicdanında ilmek ilmek işlenerek kök salmıştır. Bizzat kendi ifadesiyle 'Milliyetçi-Ülkücü Hareket,büyük ve güçlü Türkiye'nin mimarı olarak doğmuş ve gelişmiştir.' Tarih birçok konuda Başbuğ Türkeş Bey’i haklı çıkarmıştır. Buna, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan'da, merhum Ebulfeyz Elçibey'le birlikte kürsüde bozkurt işaretiyle selamladıkları, Azatlık Meydanı’nda bağımsızlık coşkusu yaşayan yüz binler şahittir. Merhum Türkeş Bey, Türklüğe yürekten inanmış, gönülden bağlanmıştı. İslam'ın feyziyle bereketlenmiş, ruhen billurlaşmıştı. Ülküleri uğruna, ülkesi ve ilkeleri adına her türlü meşakkati göze almıştı. Çelikten bir iradesi vardı. Sarsılmaz bir azmiyle önündeki tüm engelleri birer birer aşarak Türk milliyetçiliğini siyasal zemine indirmiş,Anadolu'nun tozlu yollarına bir sevdayla düşmüştü. Yetiştirip emanet ettiği Ülkücü gençlik için son anına kadar emek verdi, geleceğin Ülkücü ömürleri için çaba sarf etti. Türklüğün muzafferliğine umut bağladı. Ahlaki çizgisini hiç bozmadı. Mücadelesini hiç gevşetmedi, yılgınlığa hiç kapılmadı. Bin yıllık kardeşliğe inandı, bunun için savaştı. Her neviden saldırıları göğüsledi,iftira ve isnatlara boyun eğmedi. Ülkücü yaşadı, Ülkücü kaldı, ülküleriyle ebediyete irtihal etti. Doğduğunda parçalanan, her yerinden sökülen, hertarafından paylaşılan bir imparatorluk vardı.Vefatında ise bağımsız bir Türk devletinin, güçlü ve kaderine bizzat kendi yön veren Türkiye Cumhuriyeti'nin onuru maneviyatına hâkimdi. Devlet ve siyaset hayatında ilkelerinden ve inançlarından ödün vermedi. Ne mutlu ona ki, Türk-İslam ülküsünün mektebi olan Ülkü Ocakları ve milleti için her görev ve fedakârlığa hazır Milliyetçi Hareket Partisi onun ölmez eserleri arasındadır. Başbuğ Türkeş Bey; Tabutluklara sığmayan inançtı. Zulme başkaldıran cesaretti. Zindanlara dar gelmiş ferasetti.Hainlere meydan okuyan şerefti. Fikrî ve siyasi tutarlılığını hiç kaybetmemiş istikrardı. Ülkücülere evlatlarım diyen müşfik bir şahsiyetti. 'Doğru bir fikri yenecek hiçbir kuvvet yoktur.' diyen bir bilgeydi."
TÜRK GENÇLİĞİNİ SOKAKTA BULMADIK, SOKAKTA KAYBETMEYECEĞİZ
Bahçeli, "Merhum Başbuğ’umuz gençlikten çok şey bekliyordu. Memleket ve millet için umut kaynağı görüyordu. Tarihte küçülmeyen,küçülme nedir bilmeyen, küçümseyenleri de yerin ta yedi kat dibine göndermiş Türk milletinin gençliği de büyüktür, özeldir, önemlidir, yüzümüzü ağartmakta,göğsümüzü kabartmaktadır." diye konuştu.
Türk gençliğinin ayrıca şu soruları kendisine devamlı sormalı, cevabını da arayarak bulması gerektiğini kaydeden Bahçeli, söz konusubu soruları şöyle sıraladı:
"Nasıl bir geçmişten süzülüp geliyorum? Nasıl bir geleceği tahayyül ve tasavvur ediyorum? Nelere sahibim, nelerden mahrumum?Önüme çıkan engelleri aşabilmek için gerekli olan maddi ve manevi imkânlarım nelerdir? Bu imkânlar eksikse nasıl tamamlarım? Fazlaysa nasıl yönlendiririm?
Merhum Türkeş Bey, hayatı boyunca kahramanca mücadele etmiş,korkakça bir hayatı reddetmiş, ensesinden tuttuğu gibi kapı dışarı bırakmıştır.Türk gençliğinin yapması gereken de budur. Korkaklık yılgınlık olabilir, ancak cesaret asla çılgınlık değildir. Kahramanlık kontrolsüzlük ve kural tanımazlık hiç değildir. Anlık heyecanlar, anonim duygular yanlışa sürükleyecek,yozlaşmaya sevk edecektir. Yeri gelirse karıncayı dahi incitmeyecek yumuşak bir yüreğe, yeri gelirse de dünyaya meydan okuyacak çevik ve çelik bir iradeye sahip olmak lazımdır. İşte Ülkücü Türk gençliği budur. Başbuğ’umuzun öğüt ve tavsiyesi de bu şekildedir. Ben de Ülkücü Türk gençliğine diyorum ki; dalınızı kıranın ağacını sökünüz. Vatanınıza kem gözle bakanları silindir gibi eziniz.Bunları yaparken, hukuktan, meşru çizgiden asla ayrılmayınız. Türk gençliğini sokakta bulmadık, sokakta kaybetmeyeceğiz. Akıl, sabır, iman, ahlak, olgunluk hepinizin, Ülkücü gençliğin ortak hasletidir. Bilmenizi isterim ki, fikirlerin kıran kırana mücadele ettiği bir sürecin sonunda, hakikat sahteciliğe, adalet ön yargıya üstünlük kuracaktır. Egolarına yenilen, nefsine teslim olan,davasını şahsi beklentilerin arkasına iten, dostunu düşmanını bilmeyen, büyüğü küçüğü tanımayan, maziyi atiyi kavramaktan âciz bir gençlik yıkıma hizmet edecektir. Türk istikbalinin muhafız ve mükâfatı olan Ülkücü gençlik böyle olmayacaktır, olmamalıdır. Zira su uyusa da düşman uyumuyor. Türkiye düşmanları alayı birden aynı kampta toplanıyor.Vatanlarını yaşanmaz bulan hainler, bu mukaddes vatanı aslında yaşanmaz kılmak ve teşhir etmek için uğraşıyor. Buna izin veremeyiz, boş işlerle avunamaz, oyalanamayız. Aziz Atatürk'ün işaretettiği üzere, 'Muvaffakiyetlerde gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe mukavemet etmek lazımdır.' Bunu başaracak olan sizlersiniz. Türkiye'ye sahip çıkacak yine sizlersiniz. Merhum Başbuğ’umuzu ebediyete kadar manen yaşatacak,duayla anılmasını sağlayacak irade de sizlerdedir. Çok konuşana, boş konuşana,kem konuşana sırtınızı dönüp, milletimize nasıl hizmet ederim amacına odaklanınız.
Milliyetçi Ülkücü Hareket kökünden kopmamıştır, özünden ayrılmamıştır, ülkülerinden zerre taviz vermemiştir, işte şahidi pırıl pırıl Ülkücü Türk gençliğidir. Ülkücünün yeri MHP'dir. MHP, Türk milletinin eseridir,Türk siyasetine ve Türk tarihine hediyesidir. Ülkücü nesiller hamdolsun davanın onurunu koruya koruya, namusunu savuna savuna, namertleri yene yene yoluna devam edeceklerdir. Bazıları vardır, göz yumduğumuz kadar dürüst, sustuğumuz kadar insandırlar. Bunlara göz yummayacağız, bunlara karşı da susmayacağız.NATO beslemelerine, FETÖ'cü hainlere, PKK'lı, PYD'li, IŞİD'li canilere karşı milletle yan yana, devletle sırt sırta vererek sonunu hesap etmeden mücadelemizi sürdüreceğiz. Güneşe bakmaya cesareti olmayan, ama güneş iddiasında bulunanlar, gölgede kalmaya, gölgeyi ışık sanmaya mahkûmdur. Ve bunlarla hesabımız acıklı olacaktır."
TÜRK MİLLİYETÇİLERİ HENÜZ SON SÖZÜNÜ SÖYLEMEMİŞTİR
MHP Lideri Devlet Bahçeli, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Türk milliyetçilerinin, Ülkücü gençliğin bu aziz vatanla,bu büyük milletle ömür boyu sürecek bir 'sadakat, sevda ve hizmet sözleşmesi' vardır. Bu sözleşme 'Devlet-i ebed- müddet','Millet-i ebed- müddet' sözleşmesidir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket; vatan görevine hazırdır. İhanet ve husumet kuşatmasını yarmaya kararlıdır. Türkiye'ye biçilmeye çalışılan kefeni yırtmaya, gerekirse yeni bir Kurtuluş Savaşı’na gerekirse Anadolu'yu yeniden fethetmeye gönüllüdür. Milliyetçi Hareket,Ülkücüler ve bozkurtlar bu uğurda canlarını feda etmeye dünden razıdır. Bu ruh,bu iman, bu cesaret, bu azim ve kararlılık buradadır, bugün bu salondadır.İhanet kuşatması ne kadar ağır olursa olsun; Tarih henüz nihai hükmünü vermemiş, Türk milliyetçileri henüz son sözünü söylememiştir. Bu son sözü söyleyecek olanlar bugün buradadır ve ayaktadır. Milliyetçi Ülkücü Hareket;devlet ve millet uğruna her cefaya katlanmanın, canından ve kanından vazgeçmenin vatan görevi olduğunu bilen, ölümle sınavdan geçmiş, vatansevgisinin sınavını şehadet karşısında vermiş, millî beka tehlikeye düştüğünde ve çarenin tükendiğinde kendinden vazgeçerek ilahî fedakârlığı göze almış kutlu bir davadır. Buna şerefli mücadele tarihimiz şahittir. Bu Başbuğ’umuzun bize öğretisidir, bu bize sonuna kadar bağlı kalacağımız vasiyetidir. BizimTürkiye'nin aydınlık geleceğine olan inancımız tamdır. Türkiye bütün güçlükleri aşacak güce sahiptir. Türk milleti ihanete geçit vermeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi var olduğu, Ülkücü gençlik bozkurt gibi ayakta durduğu sürece bekamızı hedef alan saldırılar bozguna uğrayacaktır. Büyük Türk milleti bitti demeden milliyetçilik davası bitmeyecek, Ülkü meşalesi sönmeyecektir. Biz bitti demeden de Türkiye teslim alınamayacaktır. Kader anı gelirse, 'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!'denilecek ve gereği yapılacaktır. Herkes emin, herkes şahit olsun ki,Milliyetçi Ülkücü Hareket olduğu müddetçe: Ezan dinmeyecek, bayrak inmeyecek,vatan bölünmeyecek, şehitler ölmeyecektir. Türk milleti zillete düşmeyecektir.Namerde boyun eğmeyecektir. Al bayrağımızı semalarda ebediyen dalgalandıracağız.Şerefli bayrağımıza uzanan elleri kıracağız. Saldırılara karşı siper olacağız. Kurulan tuzakları parçalayacağız. İslam ahlak ve faziletini, Türklük gurur ve şuurunu şerefle taşıyacağız. Büyük Türk milletinin aydınlık geleceğinin mimarları olacağız. Milliyetçi Hareketin üç hilalli bayrağını zafer burcuna mutlaka dikeceğiz. Sonsuz vatan nöbetini gururla tutacağız. Türk devletinin ve büyük Türk milletinin bekasını, canımız ve kanımız pahasına koruyacağız.Kader anı gelirse, millî beka tehlikeye düşürse yılmayacağız, yıkılmayacağız,yenilmeyeceğiz, mutlaka başaracağız. Hak bildiğimiz yoldan da asla dönmeyeceğiz. Hedeflerimiz büyüktür. Gözlerimiz ufka bakmaktadır. Biz kendi evlatlarımızı öz vatanında garip; kendi değerlerimizi öz vatanında ayrıksı, devletimizi güçsüz görülmekten çıkarmanın mücadelesinin içindeyiz. Elbette ki bu kendiliğinden erişilecek başarı değildir. Zor, zahmetli bir mücadelenin, sağlam bir karakterin ve feda edilmiş ikballerin sonucu olacaktır. Bu milliyetçi Ülkücü olmanın kaçınılmaz bir bedelidir. Bu bedeli göze alanlar çetin yolculuğa çıkabilirler. Yurdumun dört bir yanından büyük bir heyecanla buraya gelen dava arkadaşlarımı, bozkurtlarımı, asenalarımı sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum. Hepinizi, teker teker en sıcak duygularla kucaklıyorum. Vatan ve millet hizmetinde üstün başarılar diliyorum. Kutlu yolunuz ve pirüpak alnınız ve bahtınız ilelebet açık olsun. Hak bildiğiniz yolda başarınız, inancınız,imanınız ve sarsılmaz iradeniz daim olsun. Vatan ve millet heyecanınız hiç eksilmesin.Türlük ve Türkiye sevdasıyla çarpan tertemiz kalpleriniz eza, cefa ve dert görmesin. Yüce Rabb'im yâr ve yardımcınız olsun. Sağ olun, var olun.Cenabı allah'a emanet olun. Ne mutlu Türk'üm diyene!"