SUNUŞ

29 Ağustos 2015 16:57 Dr. Veysi Kayıran
Okunma
1445


Terör; ocaklara ateş düşürmeye, yürekleri dağlamaya devam ediyor. Zaman, MHP’yi ziyadesiyle haklı çıkardı. Terörü bitireceğiz diye PKK’ya ve siyasi kanadına verilen tavizlerle maalesef iş daha vahim bir noktaya geldi. Ne PKK silah bıraktı ne de memlekette toplumsal barış egemen oldu. Üstelik sözde müttefikimiz ABD, Türkiye’nin yeni bir güvenlik ve savunma konsepti oluşturmamasından doğan boşluktan yararlanarak gözümüzün içine baka baka bölücü örgütü bölgede etkin bir statüye taşıdı. Oysa Soğuk Savaş’ın bitmesi ve akabindeki gelişmeler iyi takip edilip Türkiye kendine yeni bir yol belirleseydi, o boşluk kapatılabilirdi. Bu sayıda okuyacağınız ve Haber Müdürümüz Evin Göktaş’ın Doç. Dr. Mehmet Akif Okur’la yaptığı röportajda, konuyla ilgili akıllardaki birçok soru işaretinin cevabını bulacaksınız.
Her şeye rağmen Türkiye’nin elini güçlü kılan çok sayıda iç ve dış argüman var. Yeter ki küresel güçlerin ve taşeron terörist unsurların hesaplarını bozan kararlı adımları atacak bir siyasi irade olsun.
Kanaatimizce terörle mücadele anlayışı, yeni bir savunma ve güvenlik konsepti çerçevesinde sil baştan ele alınmalı. İçerideki ve dışarıdaki gelişmeler bağlamında yeni ve kapsamlı bir terörle mücadele politikası oluşturulmalı. Bunun için öncelikle AKP iktidarının geçmiş dönemde yaptığı yasal değişikliklerden vazgeçilmeli. TSK’nin, jandarma ve emniyetin elini kolunu bağlayan maddeler kaldırılmalı.
İçeride PKK-KCK ve onun siyasi kanadıyla IŞİD gibi terör unsurlarının hamlelerini görüp bunları boşa çıkaracak adımlar atılmalı. Dışarıda da uluslararası güçlerin ve bilhassa ABD ile AB’nin hamleleri savuşturulmalı.  NATO’daki konumumuz gözden geçirilmeli.
Türkiye’deki bölücü kalkışmayı bölgedeki olaylardan bağımsız ele almak hata olur. ABD uçakları Suriye’de herhangi bir bölgeyi bombalıyor, ardından PKK’nın Suriye kolu olan PYD güçleri ilerleyerek orayı ele geçiriyor. Yani ABD, Türkiye’ye rağmen Suriye’nin kuzeyinde PYD’yi kalıcı hâle getirmeye çalışıyor. Türkiye’nin çıkarlarına aykırı tutumunu sürdürüyor. PYD, Suriye’nin bütünlüğü için savaşmıyor elbette… Bölgede bağımsız bir Kürt devletçiği kurmayı amaçlıyor. Bu arada da Suriye’deki Türkmenler ve teröre bulaşmamış öteki Müslüman topluluklarla Türkiye arasındaki iletişimi kesmek istiyor. ABD’nin de PYD’nin de bahanesi IŞİD…
PKK-KCK, 7 merkezde sözde özerklik ilan etti. Türkiye partisi olduklarını söyledikleri hâlde TBMM yerine Avrupa başkentlerinin kapısını aşındıran, PKK ile organik bağını inkâr etmeyen HDP’nin Anayasa bakımından meşruiyeti masaya yatırılmalı. Bu çerçevede Siyasi Partiler Kanunu yeniden düzenlenmeli.
7 yerde sözde özerklik ilan eden KCK’ye karşı doğu ve güneydoğuda halkla doğrudan diyalog kanalları açık tutulmalı. Halkı, PKK silahlarının gölgesinden çıkarıp devletin müşfik kanatları altına alacak, bölgede güven ve istikrarı sağlayacak tedbirler alınmalı. Adli, idari ve askerî önlemler yetmez. Bölge halkıyla PKK ve DHKP-C gibi terör örgütleri arasına sadece kalın bir çizgi çekmekle yetinilmemeli, özellikle gençleri bu örgütlerin tasallutundan kurtaracak çok yönlü bir rehabilitasyon ve tamir programı hazırlanmalı. Doğu ve güneydoğu kökenli vatandaşlarımızın yoğunlukla yaşadığı bütün kentler için de bu program titizlik ve sabırla uygulanmalı.  
MİT’in istihbarat zafiyetine ve çok başlılığına çözüm bulunmalı. Terörle mücadeleyi başarıya götüren en önemli unsurlardan biri, modern ve güçlü bir istihbarat örgütüdür. Türkiye’de yıllardır at oynatan ve sosyal dokumuzun bütün zayıf yönlerini kaşıyan yabancı servis ajanlarının faaliyetleri kontrol altına alınarak bölücü örgütlere verdikleri örtülü desteğin önü kesilmeli. Rekabeti kaldıracak bir karşı istihbarat ağı kurularak sadece kendi topraklarımızda değil, küresel çapta genişletilmeli. Çağın en gelişmiş silah, araç ve yöntemlerini kullanan yabancı servislerle kafamızı kuma sokarak mücadele etmemiz ve onları durdurmamız mümkün değildir.