SUNUŞ

26 Temmuz 2016 12:54 Dr. Veysi Kayıran
Okunma
1480
SUNUŞ

 

 
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Haziran ayında Gazi Üniversitesinde “Millî Siyaset ve Terörle Mücadele” konulu bir konferans verdi. Konferansta çok önemli tespitlerde bulundu.
Başbuğ’un sözleri, siyasetçilerin ve bilhassa iktidar partisine mensup milletvekillerinin kulaklarına küpe olacak cinsten…
Başbuğ, “Bölge halkı PKK’ya prim verseydi iç savaş yaşardık.” dedi. PKK’ya ve HDP’nin ayrıştırma gayretlerine rağmen bölge halkının, sağduyusunu muhafaza ettiğini vurguladı.
Tespit çok doğru ama eksik…
32 yılı aşkın süredir ülkede olup bitenlere, kentlerimizde meydana gelen kanlı terör saldırılarında verilen şehitlere, ölümlere rağmen, sadece doğu ve güneydoğuda değil; batı, orta, kuzey, güney Anadolu ve Trakya’da da toplumsal sağduyu sağ duruyor.
Buralarda da Kürt kökenli vatandaşlarımız yaşıyor. Bütün olanlara inat, kardeşçe ve barış içinde yaşamayı gelenek hâline getiren Türk insanı; sadece sağduyusunu, eski tabirle “aklıselim”ini değil, bütün tahriklere rağmen birlikte yaşama azmini de canlı tutuyor.  
Mahalle ve sokakların güvenlik güçlerince PKK’dan temizlenmesi sırasında bölgeyi geçici olarak terk eden halkın doğu ve güneydoğudan çok batıya göç etmesi de bu gerçeğin bir başka tezahürü.
Kimse bir iç savaş istemiyor. Bu vakıa, bin yıllık sağlam dokuyu ayrıştırmanın imkânsızlığını gösteriyor. 
Savaşı ve bölünmeyi isteyen, etnik ve dinî aidiyetleri kaşıyan; sadece PKK, örgütün siyasi kanadı ve onları yönlendiren küresel aktörler.   
Kader birliği etmiş Türk toplumundan zuhur eden sosyolojik hakikatin, küresel güçlerin oyunları ve taşeronlarının kanlı baltalarıyla yıkılamayacağı anlaşılıyor. 
Ayrıca psikolojik üstünlük artık güvenlik güçlerine geçti. Bununla birlikte Türkiye’ye yönelik terör tehdidi hâlâ ciddiyetini koruyor. Terör saldırıları maalesef azalmaksızın sürüyor.
Doğu ve güneydoğudaki kent ve kasabalarla kırsalda darbe üstüne darbe yiyen PKK, büyük şehirlerde ümitsizce eylemler düzenliyor. Bölgenin stratejik mevkilerindeki polis ve asker noktalarına yönelik bombalı saldırılara ağırlık veriyor.
O bakımdan; milletimizin azim ve kararlılığı, büyük sabır, itidal ve hoşgörüsü yanlış anlaşılmamalı. Evlat acısı çeken ana babaların kederlerini içlerine gömmeleri, devlet yönetenleri rehavete veya yeni bir “çözüm süreci” macerasına sevk etmemeli.
Terörle mücadeleden asla taviz verilmemeli. AKP iktidarı, terörle müzakereden mücadeleye inkılap eden bu süreci iyi idrak etmeli ve değerlendirmeli. Bundan ders çıkarmalı.
Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün altını çizdiği gibi, bir daha asla PKK ile masaya oturulmamalı.
PKK’nın eylemlerine destek veren, halkı kışkırtmaktan çekinmeyen, açık açık bölücülük yapan HDP’li milletvekillerinin mahkemelere intikal eden fezlekeleri için yargıda bir an evvel gereği yapılmalı. Gecikilmemeli. Kararlı bir hukuk mekanizması devrede olmalı.
Geç gelen adalet, adalet değildir.